Tevfik OVACIK
Köşe Yazarı
Tevfik OVACIK
 

VAHŞİ UYGARLIĞIN SOPASI

VAHŞİ UYGARLIĞIN SOPASI Uygarlık, bir toplumun kentleşmesi yani medenileşmesi, maddi ve manevi varlıkları, fikri ve sanat birikimleri gibi niteliklerinin tamamı medenileşme… Yani insana dair gelişmeler, insanı ve insanı yücelten birikimler diyebiliriz. Yaratılışın gayesi de Allah alemi insana ve insanlığa emanet etmiş. Yani Ahsen-i takvim (yaratılmışların en güzelini) kendisine vekil tayin etmiş. Modern zamanların uygar toplumunda insanın ve insanlığın geldiği durumuna bakarsak insan yerlerde sürünüyor. Uygar düzenin göçe zorladığı, açlığa mahkûm ettiği, savaşlarda çoluk çocuk demeden katlettiği varlık insan değil mi? Üstelik bütün bunlar uygar dünyanın kendisini geliştirmek için inşa sürecinde yaşanıyor. Üstelik; fikir, sanat, hizmet, ürün imal ederken insanı kullanarak bütün işleri yaptırarak… İnsanı insana kırdırıyor.                                      İnsanı ve insanlığı tüketirken insana tüketim çarkının en önemli görevini veriyor. Öyle bir düzen kurulmuş ki insan artık tüketmezse bu çarkın içinde yer almazsa kendini eksik sayıyor. Onun için,  tüketmek ve bu çarkta önemli bir görev almak için canla başla bu çarkın önemli bir aktörü olmak istiyor. Bu düzene kabul edilmenin yazılı olmayan bütün şartlarını kabul ediyor. Bu düzenin ölçüsü insanlığı ikinci plana koyan başarı. İnsanlık öncelik olsa belki böyle düşünmemek gerekir diyeceğim ama bu çarkın içine girince insanlığı öncelikli kılmak sadece dilde kalıyor. Ölçüsü başarı olan çark dönmeye başlayınca öyle bir an geliyor ki baş döndürücü hız insanı sadece başarı hedefi ile baş başa bırakıyor. O fikir üreten fikir adamları bile daha konforlu tüketim sisteminde üst sıralarda saygınlık aramaya başlıyor. Sözüm ona bilim insanları daha fazla kazanmak için artık fikir işçiliğinden işçilerin derlediği fikirleri kopyalamaya başlıyorlar. Unvanlar almak tek gayeleri oluyor. Hiçbir patentin sahibi olmadan. İnsanlığa dair hiçbir şeyi sorgulamadan. Bir yazar Nobel ödülü almak için olmayan soykırımı kabul edebiliyor. Kendi düşünce ve inançlarını itibarsızlaştırarak başarı ödülüne kitlenerek. Elbette öz eleştiri kesinlikle yapılmalı. Öz eleştiri eksikleri fark ederek daha doğruya ulaşmak değil mi? Düşünün bilim insanları laboratuvarda çalışırken insanlığa zararlı virüsleri üretebiliyor. Ya da ilaç firmalarının sponsorluğunda geziler yaparak onların ilaçlarını reçeteye yazabiliyor. Sonra yıllarca sonra yanlış yapmışız noktasına geliyorlar. Siyasette, ekonomide de daha çirkinleri var. Zenginlik zadece nicelik olarak üstünlüğe dönüştüğünden sadece bir şeylere sahip olmak başarı ölçüsü oluyor. Daha büyük şirketler, daha çok ev daha çok gayrimenkul sahibi olmak hedefi ile her türlü insani değeri ayaklar altına almaktan çekinmiyor. Üstelik sahip oldukça zenginleşeceği yerde sahip oldukça malının daha kaliteli bekçisi oluyor. Kariyer basamakları da benzer şekilde… Daha üst kariyerlerde görevler almak için insana ve insanlığa dair her türlü meziyeti ayaklar altına alarak. İnsanlığı tarif eden bütün değerleri itibarsızlaştırarak. Kariyer yolculuğu öyle bir başarı hikayesine dönmüş ki başarı denen Unvanı verecekler;  “erkek misin dişi misin” diye soracak olsalar siz nasıl isterseniz öyle olsun diyecek kariyer aktörleri iş ve siyaset hayatımızın sahnesinin en itibarlı kişileri olmuş. Kadın bu düzenin en kullanışlı varlığı haline gelmiş. Kadının önce insan özelliği çoktan makyaj malzemelerinin en iyi sakladığı meziyet olmuş. Ve buna uygarlık, medeniyet, modernlik gibi sözüm ona gelişmeyi anlatan kavramlarmış gibi anlamlar yükler olmuşuz. Öyle bir düzen kurulmuş ki başarı uygarlığın zehirli sopası olmuş. Tüketemeyeni dışlayan düzen tüketeni baş tacı etmiş. Borçlanmayı kolaylaştırıp insanların gelecekteki kazançlarını da ipotek ederek. Düzen soruyor? Başarılı olmak istiyor musun? Cevap evet ise o zaman benim dediğim her şeyi yapacak, koyduğum kurala uyacaksın… Ama insanlığım adalet, vicdan, toplum, özgürlük… Hemen arkasından; Düzen: mutlu olmak istemiyor musun yoksa? Yo yo yoo öyle bir şey yok... Ne yapmam gerekiyor, nereden başlamam gerekiyor? Sıradaki soruyor: Bize ne zaman sıra gelecek?  
Ekleme Tarihi: 25 Temmuz 2023 - Salı

VAHŞİ UYGARLIĞIN SOPASI

VAHŞİ UYGARLIĞIN SOPASI

Uygarlık, bir toplumun kentleşmesi yani medenileşmesi, maddi ve manevi varlıkları, fikri ve sanat birikimleri gibi niteliklerinin tamamı medenileşme…

Yani insana dair gelişmeler, insanı ve insanı yücelten birikimler diyebiliriz.

Yaratılışın gayesi de Allah alemi insana ve insanlığa emanet etmiş. Yani Ahsen-i takvim (yaratılmışların en güzelini) kendisine vekil tayin etmiş.

Modern zamanların uygar toplumunda insanın ve insanlığın geldiği durumuna bakarsak insan yerlerde sürünüyor.

Uygar düzenin göçe zorladığı, açlığa mahkûm ettiği, savaşlarda çoluk çocuk demeden katlettiği varlık insan değil mi?

Üstelik bütün bunlar uygar dünyanın kendisini geliştirmek için inşa sürecinde yaşanıyor.

Üstelik; fikir, sanat, hizmet, ürün imal ederken insanı kullanarak bütün işleri yaptırarak…

İnsanı insana kırdırıyor.                                     

İnsanı ve insanlığı tüketirken insana tüketim çarkının en önemli görevini veriyor. Öyle bir düzen kurulmuş ki insan artık tüketmezse bu çarkın içinde yer almazsa kendini eksik sayıyor.

Onun için,  tüketmek ve bu çarkta önemli bir görev almak için canla başla bu çarkın önemli bir aktörü olmak istiyor.

Bu düzene kabul edilmenin yazılı olmayan bütün şartlarını kabul ediyor.

Bu düzenin ölçüsü insanlığı ikinci plana koyan başarı. İnsanlık öncelik olsa belki böyle düşünmemek gerekir diyeceğim ama bu çarkın içine girince insanlığı öncelikli kılmak sadece dilde kalıyor.

Ölçüsü başarı olan çark dönmeye başlayınca öyle bir an geliyor ki baş döndürücü hız insanı sadece başarı hedefi ile baş başa bırakıyor.

O fikir üreten fikir adamları bile daha konforlu tüketim sisteminde üst sıralarda saygınlık aramaya başlıyor.

Sözüm ona bilim insanları daha fazla kazanmak için artık fikir işçiliğinden işçilerin derlediği fikirleri kopyalamaya başlıyorlar. Unvanlar almak tek gayeleri oluyor. Hiçbir patentin sahibi olmadan. İnsanlığa dair hiçbir şeyi sorgulamadan.

Bir yazar Nobel ödülü almak için olmayan soykırımı kabul edebiliyor.
Kendi düşünce ve inançlarını itibarsızlaştırarak başarı ödülüne kitlenerek.
Elbette öz eleştiri kesinlikle yapılmalı. Öz eleştiri eksikleri fark ederek daha doğruya ulaşmak değil mi?

Düşünün bilim insanları laboratuvarda çalışırken insanlığa zararlı virüsleri üretebiliyor.
Ya da ilaç firmalarının sponsorluğunda geziler yaparak onların ilaçlarını reçeteye yazabiliyor. Sonra yıllarca sonra yanlış yapmışız noktasına geliyorlar.

Siyasette, ekonomide de daha çirkinleri var.

Zenginlik zadece nicelik olarak üstünlüğe dönüştüğünden sadece bir şeylere sahip olmak başarı ölçüsü oluyor.

Daha büyük şirketler, daha çok ev daha çok gayrimenkul sahibi olmak hedefi ile her türlü insani değeri ayaklar altına almaktan çekinmiyor.

Üstelik sahip oldukça zenginleşeceği yerde sahip oldukça malının daha kaliteli bekçisi oluyor.

Kariyer basamakları da benzer şekilde… Daha üst kariyerlerde görevler almak için insana ve insanlığa dair her türlü meziyeti ayaklar altına alarak. İnsanlığı tarif eden bütün değerleri itibarsızlaştırarak.

Kariyer yolculuğu öyle bir başarı hikayesine dönmüş ki başarı denen Unvanı verecekler;  “erkek misin dişi misin” diye soracak olsalar siz nasıl isterseniz öyle olsun diyecek kariyer aktörleri iş ve siyaset hayatımızın sahnesinin en itibarlı kişileri olmuş.

Kadın bu düzenin en kullanışlı varlığı haline gelmiş. Kadının önce insan özelliği çoktan makyaj malzemelerinin en iyi sakladığı meziyet olmuş.

Ve buna uygarlık, medeniyet, modernlik gibi sözüm ona gelişmeyi anlatan kavramlarmış gibi anlamlar yükler olmuşuz.

Öyle bir düzen kurulmuş ki başarı uygarlığın zehirli sopası olmuş.

Tüketemeyeni dışlayan düzen tüketeni baş tacı etmiş. Borçlanmayı kolaylaştırıp insanların gelecekteki kazançlarını da ipotek ederek.

Düzen soruyor?

Başarılı olmak istiyor musun?

Cevap evet ise o zaman benim dediğim her şeyi yapacak, koyduğum kurala uyacaksın…

Ama insanlığım adalet, vicdan, toplum, özgürlük…

Hemen arkasından;

Düzen: mutlu olmak istemiyor musun yoksa?

Yo yo yoo öyle bir şey yok... Ne yapmam gerekiyor, nereden başlamam gerekiyor?

Sıradaki soruyor:

Bize ne zaman sıra gelecek?

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sezai
(25.07.2023 12:04 - #759)
Kalemine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3