Şehrin Derin Aklı
Gerçekten şehrin derin bir aklı var mıdır?
Kimlerdir?
Mesela siz bu derin aklın etkili kişisi olabilir misiniz?
Neden olmayasınız?
Derin akıl gerçekten var mıdır?
Neler yapar?
Nasıl ortaya çıkar?
Yokluğunda neler olur?
Özellikle mahallemizde, ilçemizde ilimizde yaşananlara bir bakalım; yapılanlar ne kadar derin izler bırakıyor?
Sık sık değişiyor mu? Sakinleri bunların sonuçlarından memnun mu?
Yüzeysel mi?
Aklın derinliği var mıdır?
Olsaydı mahallemiz, ilçemiz, ilimiz nasıl olurdu?
Derin akıl var. İnancımız ve felsefe bunu tanımlamış. Aklın mertebeleri yani derinlik seviyeleri var.
Özelde dört mertebeye ayırmış. Ama konu derinleştikçe yedi sekiz mertebeye kadar derinleştiren düşünürler var.
Kısa dört mertebe
- Akl-ı Meaş: günlük ihtiyaçlarımızı karşılayan akıl. Günlük faydaların aklı. Çıkar aklı. Gayesi Beslenmek, korunmak üretmektir. Maddidir.
- Ak-ı Mead: Gaye aklı. Yaşamın gayesine yönelik akıl. Manevidir.
- Akl- Salim: İnsanın kendi gayesi ile ürettiği yaşamdan mutmain olması. Kalpte olan bilmeyi sağlayabilmek. Vücuda getirmek.
- Ak-ı Nurani: Seven akıl. İradi aklın ötesi, aydınlanan akıl. Aynı zamanda aydınlatan akıl.
Burada aklın mertebeleri hakkında kısa bir bilgi vermek istedim.
Memleket hangi mertebedeki akıl ile yönetiliyor? Onu daha iyi algılayalım istedim.
Günümüz dünyası, ; insanı, günlük işlerine hapis etmiştir. Yöneticilerimizi bu hapis edilmiş ruh ve düşünce haletimizle seçiyoruz. Dolayısıyla bizim oylarımızla yönetime geldiklerine göre sistemsel olarak birinci mertebede yönetilmemiz normal değil mi?
Günlük işlerimizi görmek faydamızı maksimize etmek bizim için yeterli hale geliyor.
Diğer uzun vadeli işleri birileri yapacak diye bekliyoruz. Ta ki faydamızı sağlayamadığımız, canımız yandığında üzülüyoruz kızıyoruz. Ya da bizim memleketimizde birileri yatırım yapıp çok fayda sağladığında sağı solu suçluyoruz.
Gaye aklımız sadece kendi çıkarlarımız için var. Herkes kendi çıkarlarına uygun gayesini gerçekleştirince işleri yolunda sanıyoruz.
Ya içinde yaşadığımız geminin rotasını kimler belirliyor? Nereye hangi gaye ile gidiyor o konu ilgi alanımızda o kadar zayıf ki;
Diğer üç gayeyi temsil eden;
Memleketin geleceği, adaletin tecelli şekli, memleketin ilkelere göre yönetilip yönetilmediği,
Memleketin zaman içindeki gelişimi ülke ve dünyadaki gelişmelere uygun mu, geri mi daha ileri mi?
Potansiyeline göre bu memleketten en iyi neler yapılabilir?
İmkânları, kaynakları özellikle insan kaynakları yeterince değerlendirilebiliyor mu?
Bütün bunları düşünen, akıl yürüten, hayaller kuran, bunları plana projeye döken, hayata geçiren hayata geçirmeye vesile olan,
Memleketin her türlü potansiyel imkânlarını değerlendiren, kıymetlendiren bir akıl olmalı değil mi?
Bunu memleket adına yapan, sadece kendisini düşünmeyen, memleketi düşünüp memleket kalkınırsa gelişirse hepimiz zaten gelişeceğiz diyebilen, ufku açık, uzak görüşlü, geniş bakış açılı,
Sezgileri güçlü, görülmeyeni gören, ön görebilen tasarlayan, memleketin imkânlarını doğru analiz eden, okuyan algılayan, çok katmanlı düşünebilen,
Bunlarla beraber fikir üretip muhakeme yapan, insanlarla paylaşan, akıl yürüten, derin ruhlu insanların aklı olan derin akıldan bahsediyorum.
Bunlar kahvelerde, derneklerde, berberlerde, çiftçiler arasında odalarda, politikacılarda, esnaflar arsında hep var olan toplumla fikirlerini paylaşan, düşüncelerini paylaşarak toplumun potansiyeline uygun hedeflerin oluşmasını sağlayan akil insanlar. Yerel filozoflar diyebiliriz. Okumuş ya da okumamış ama engin akla sahip olan ferasetli insanlar.
Eskiden bu tip insanlar vardı.
Urfa’da sıra gecesi, Kayseri’de oturma gurupları, Gaziantep’te esnaf sahreleri(piknikleri) ve buluşmaları bu derin aklın oluşmasına halen katkı sağlıyorlar.
Aslında bu görevi daha sistematik olarak Sanayi ve ticaret odaları, meslek odaları siyasi parti teşkilatları, dernekler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, öğretim üyeleri, basın, inancımızı temsil eden insanlar yapmalılar ama sonuca bakılırsa ilçe ve illerimiz henüz hak ettikleri şehirleşmeye kavuşamadıklarına göre bu kurumlar işlevini yapamıyorlar.
Sebebi günlük yaşama, ya da bu kurumların dar fayda gruplarının etkisi altında olması.
Siyasallaşmak,
Aslında bu fayda gruplarının aklı da derin ama sadece kendi çıkarlarını sağlamak için çalışıyor.
Bu tezim doğru olmasaydı mahallelerimizin, ilçelerimizin ve illerimizin imkânları doğru değerlendirilseydi çok az insanların mutluluğundan değil toplumun genel refahından ve mutluluğundan bahsederdik.
Bu dünya için de geçerli.
Derin menfaat aklı derin memleket aklından daha güçlü oluyor.
Bireysel gayelerin ön planda olması,
Ekipleşmenin sadece belirli grubun çıkarını maksimize edecek şekilde oluşması,
Memleketin potansiyel imkânlarına göre uzun vadeli projelendirme yapmasını engelliyor.
Günü birlik çözüm, göz boyama yatırımları ile seçmenin iradesini ikna etmeye yönelik algı yönetimi ile yetiniyorlar…
Derin akıl gizli akıl değildir. Sinsi akıl hiç değildir.
Derin akıl: memleketin stratejik kararlarını alabilen akıldır. Memleketin potansiyel imkânlarına göre, tarihsel derinliğini, gelecek enginliğini dikkate alarak yönetim yapabilen akıldır.
Sadece günlük değil memleketin elli yıllık geleceğine uygun projeler üretebilen akıldır.
Şehrin kurumları ile beraber sakinleri, iş adamları, esnafları, fikir ve düşünce kuruluşları, dernekler, vakıflar ya da herhangi bir vatandaş memleketi için bu aklı yürütmeli…
Şehrin aklı birbirine bağlanmalı, istişare şuuru gelişmeli,
Keşke memleketin yönetim sorumluluğunu alan seçilmiş ve atanmış yöneticiler öz güveni olsa da memleketin potansiyel derin bakışlı insanlarını, akıllarını memleketin gelişme amacına uygun bir şekilde harekete geçirebilse.
Korkmadan...
Korkmasa zaten derin aklı kullanabilen yöneticiler tarih yazar. Tarihte yeri olur.
