Tevfik OVACIK
Köşe Yazarı
Tevfik OVACIK
 

Eleştirinin İnşaa Edemediği Doğru Sonuçlar

Eleştirinin İnşaa Edemediği Doğru Sonuçlar Aslında eleştiri doğru sonuçlara ulaşmak için bulunmaz nimet. Sanatın ve edebiyatın en güçlü mesleğidir eleştirmek. Sanatkârlar ve yazarlar usta bir eleştirmenin değerlendirmesine konu olabilmek için üste para bile veriyorlar. Neden acaba? Öncelikle eleştirinin buradaki amacı yıpratmak değil doğruyu ortaya çıkarmak. Objektif bir eleştiri ile sanatkârların ve edebiyatçıların eserleri okuyucu öncesi hatalardan arındığı gibi daha etkili bir içerik kazanması açısından çok önemli. Mesela yazar okurken, yazarken öğrendiği kadar eleştiriye konu olan eserini yeniden gözden geçirirken daha çok öğrenir. Eser daha anlamlı hale gelirken, aynı zamanda daha estetik hale de gelir. Yazar düzeltmesi gerekenleri düzelttiği gibi sonraki eserlerini daha etkili bir şekilde sunmak için kendisini ve bakış açısını gözden geçirir. Eser, dünyaca ünlü eleştirmenlerin üzerinde görüş bildirdiği, hakkında güçlü düşünceler ifade ettiği zaman eserin piyasadaki gücü de artar. Mesela bir film, ünlü eleştirmenlerden tam not aldığında,  eleştirmenleri dikkate alan kesim tarafından tavsiye seviyesi güçlenir. Hatta birkaç farklı görüşte eleştirmen tarafından hakkında fikir beyan edilen eser, eleştirinin bütün olumlu ve olumsuz görüşleri içermesine rağmen eser çok daha kıymetli hale gelir. Edebiyat çevrelerinin üzerinde tartıştığı romanlar çok satılanlar arasında yerini alır. Yazarlar, aktörler, artistler, resim ve heykel sanatçıları bizzat şahısları üzerinden eleştirildikleri zaman daha güçlü tanınır hale gelirler. Tabii ki objektif eleştiriler neticesinde.  Bazen de bu eleştiriler sebebi ile doğmadan kendisine sanat ve edebiyat dünyasında yer bulamayan eserler ve sahipleri de vardır.  Onlar bile ilk başta merak uyandırdığından sanat ve edebiyatseverler tarafından talep görür. Bu durumda da negatif sonuçlar sonunda gerekli dersleri çıkaran eser sahipleri bir dahaki sefere daha güçlü eserlerle eleştirmenlerin karşısında kendisini ve eserini test eder. Eleştiriden bazen eser sahibi rahatsız olur, katlanamaz. Günümüzde bu daha yaygın bir durum… Objektif eleştirmenlerin yerini algı yöneticileri aldığı gibi, eser sahipleri de kısa yoldan eserlerini alıcısı ile buluşturma peşinde. Tanıtım kampanyaları, parayla olumlu eleştiri satın alarak var olmanın peşindeler. Süslü kampanyalar, paralı reklam amaçlı haberlerle içeriği sanatseverleri ve okuyucuları tatmin etmeyen birçok eser alıcısını pişman etmekte. Eleştirinin en zayıf olduğu kesim politika arenası.  Kimsenin objektif eleştiriye bile tahammülü yok. En ufak eleştiride savunma mekanizması çalışmaya başlıyor. Hatta eleştirilmemek için yandaş medya, yandaş kalemlere sahip olmak politika arenasının en güçlü stratejisi haline gelmiş. Hatta eleştirirken sadece karşı tarafın eksikliklerini dile getirmek kendi eksikliklerini ört bas etme şeklinde bir tavıra da bürünürler. Dolayısıyla nükte içeren, estetik ve mana derinliği olmayan, akılcılıktan uzak politik kararlarla hayatımızı yönlendiren önemli kurumlar,  hayatımızda önemli bir yer tutuyor. Hatta eleştiriye yumuşak üslupla karşılık veren politikacılar,  taraftarları tarafından uyanık olmamakla suçlanıyor. Böyle olunca da tarafgirlik kaygısıyla kendisinden olanın hatasını örterken başkasının doğrusunu karalamayı bir yöntem olarak benimsemiş politik bir ortam oluşuyor Bu kaygı insanları güce yönlendiriyor.  ‘’Gücü olanın yanlışı hoş karşılanırken gücü olmayanın doğrusu dikkate bile alınmıyor’’ algısı hâkim oluyor. O zaman aşiretleşme, cemaatleşme, partileşme ile ekipleşerek çoğalıp güç olma, güçle varlığını koruma, etki derecesini arttırma bir yaşam stratejisi oluyor. Bu bakış açısı,  birey aşamasına geldiğinde artık tamamen eleştiriden çıkıp;  eksik bulmaya, açık yakalamaya, insanları hataları ve yanlışları ile değerlendirme hatta bunu kullanarak sindirme aşamasına geliyor. Toplumumuzun genel yapısı bu. Eleştiriye tahammül sıfır noktasından kurtulamıyor. Doğru yapıp yapmamak önemli değil kendini haklı pozisyonda görsün yeter. Öyle bir hale geldik ki aileden iş yerine, sokak, kurumlar, iş yerleri kendisinin bir doğrusunu ilahlaştırırken başkasının doğrusunu görmezden gelmeyi marifet sayan bir yaşam biçimine dönüşmüş. Başkalarının en ufak hatasını büyüterek yıpratma marifet olmuş. Öyle insanlar var ki başkalarının iyi tarafını görmezden gelmeyi kendisine düstur edinmiş. Hatta hiç hata yapmasa da karşısındaki o hatalıymış gibi şakalarla gelecekte kullanabileceği ithamların hazırlığını yapar olmuş. Bu bireysel özgüven eksikliğinin dip yapmış hali. Başkasının olumlu taraflarını konuşmaktan korkan insanlarla yaşamak zorunda olduğumuz bir toplumsal yapı var. Eşler bile... Eşinin hatalarını ya da hata olarak algıladığı davranışlarını usanmadan sürekli dile getirmeyi bir uyanıklık olarak görüyor. Oysa iyileri de değerlendiren bir ruh haletimiz olsa, insanların iyi ve değerli taraflarını takdir eden bir alışkanlığımız ile hep beraber yaşamı daha da zenginleştireceğiz. Hatta çevremizdeki, insanları beceri ve yeteneklerini iyi yönlerini ortaya çıkarmak için çaba sarf eden bir davranış biçimimiz olsa hep berber yaşamımızı bereketlendireceğiz. İnsanlar dostlarının, iş yeri ekiplerinin, ailesinin, milletinin kahramanı olmak ister. Bizler de sanatçılar ve edebiyatçılar gibi manası derin, etkili, estetik yanı güçlü enerji veren yaşamların kahramanları olmalıyız. O kahramanlıkları hayatta ön plana çıkarma özgüvenine sahip olmalıyız. Sadece, korkmadan özgüvenli olarak yaşayabilirsek eleştirilerle doğru yanlarımızı keşfederek eksikliklerimizi tamamlayarak doğru sonuçlara ulaşabiliriz. İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı olmaz. Doğru bakış açısını sahiplenen insan, hayatı daha gerçekçi görür.  
Ekleme Tarihi: 01 Eylül 2025 -Pazartesi

Eleştirinin İnşaa Edemediği Doğru Sonuçlar

Eleştirinin İnşaa Edemediği Doğru Sonuçlar

Aslında eleştiri doğru sonuçlara ulaşmak için bulunmaz nimet.

Sanatın ve edebiyatın en güçlü mesleğidir eleştirmek.

Sanatkârlar ve yazarlar usta bir eleştirmenin değerlendirmesine konu olabilmek için üste para bile veriyorlar.

Neden acaba?

Öncelikle eleştirinin buradaki amacı yıpratmak değil doğruyu ortaya çıkarmak.

Objektif bir eleştiri ile sanatkârların ve edebiyatçıların eserleri okuyucu öncesi hatalardan arındığı gibi daha etkili bir içerik kazanması açısından çok önemli.

Mesela yazar okurken, yazarken öğrendiği kadar eleştiriye konu olan eserini yeniden gözden geçirirken daha çok öğrenir.

Eser daha anlamlı hale gelirken, aynı zamanda daha estetik hale de gelir.

Yazar düzeltmesi gerekenleri düzelttiği gibi sonraki eserlerini daha etkili bir şekilde sunmak için kendisini ve bakış açısını gözden geçirir.

Eser, dünyaca ünlü eleştirmenlerin üzerinde görüş bildirdiği, hakkında güçlü düşünceler ifade ettiği zaman eserin piyasadaki gücü de artar.

Mesela bir film, ünlü eleştirmenlerden tam not aldığında,  eleştirmenleri dikkate alan kesim tarafından tavsiye seviyesi güçlenir.

Hatta birkaç farklı görüşte eleştirmen tarafından hakkında fikir beyan edilen eser, eleştirinin bütün olumlu ve olumsuz görüşleri içermesine rağmen eser çok daha kıymetli hale gelir.

Edebiyat çevrelerinin üzerinde tartıştığı romanlar çok satılanlar arasında yerini alır.

Yazarlar, aktörler, artistler, resim ve heykel sanatçıları bizzat şahısları üzerinden eleştirildikleri zaman daha güçlü tanınır hale gelirler.

Tabii ki objektif eleştiriler neticesinde. 

Bazen de bu eleştiriler sebebi ile doğmadan kendisine sanat ve edebiyat dünyasında yer bulamayan eserler ve sahipleri de vardır.  Onlar bile ilk başta merak uyandırdığından sanat ve edebiyatseverler tarafından talep görür.

Bu durumda da negatif sonuçlar sonunda gerekli dersleri çıkaran eser sahipleri bir dahaki sefere daha güçlü eserlerle eleştirmenlerin karşısında kendisini ve eserini test eder.

Eleştiriden bazen eser sahibi rahatsız olur, katlanamaz. Günümüzde bu daha yaygın bir durum…

Objektif eleştirmenlerin yerini algı yöneticileri aldığı gibi, eser sahipleri de kısa yoldan eserlerini alıcısı ile buluşturma peşinde. Tanıtım kampanyaları, parayla olumlu eleştiri satın alarak var olmanın peşindeler. Süslü kampanyalar, paralı reklam amaçlı haberlerle içeriği sanatseverleri ve okuyucuları tatmin etmeyen birçok eser alıcısını pişman etmekte.

Eleştirinin en zayıf olduğu kesim politika arenası.  Kimsenin objektif eleştiriye bile tahammülü yok.

En ufak eleştiride savunma mekanizması çalışmaya başlıyor.

Hatta eleştirilmemek için yandaş medya, yandaş kalemlere sahip olmak politika arenasının en güçlü stratejisi haline gelmiş.

Hatta eleştirirken sadece karşı tarafın eksikliklerini dile getirmek kendi eksikliklerini ört bas etme şeklinde bir tavıra da bürünürler.

Dolayısıyla nükte içeren, estetik ve mana derinliği olmayan, akılcılıktan uzak politik kararlarla hayatımızı yönlendiren önemli kurumlar,  hayatımızda önemli bir yer tutuyor.

Hatta eleştiriye yumuşak üslupla karşılık veren politikacılar,  taraftarları tarafından uyanık olmamakla suçlanıyor.

Böyle olunca da tarafgirlik kaygısıyla kendisinden olanın hatasını örterken başkasının doğrusunu karalamayı bir yöntem olarak benimsemiş politik bir ortam oluşuyor

Bu kaygı insanları güce yönlendiriyor.  ‘’Gücü olanın yanlışı hoş karşılanırken gücü olmayanın doğrusu dikkate bile alınmıyor’’ algısı hâkim oluyor.

O zaman aşiretleşme, cemaatleşme, partileşme ile ekipleşerek çoğalıp güç olma, güçle varlığını koruma, etki derecesini arttırma bir yaşam stratejisi oluyor.

Bu bakış açısı,  birey aşamasına geldiğinde artık tamamen eleştiriden çıkıp;  eksik bulmaya, açık yakalamaya, insanları hataları ve yanlışları ile değerlendirme hatta bunu kullanarak sindirme aşamasına geliyor.

Toplumumuzun genel yapısı bu.

Eleştiriye tahammül sıfır noktasından kurtulamıyor.

Doğru yapıp yapmamak önemli değil kendini haklı pozisyonda görsün yeter.

Öyle bir hale geldik ki aileden iş yerine, sokak, kurumlar, iş yerleri kendisinin bir doğrusunu ilahlaştırırken başkasının doğrusunu görmezden gelmeyi marifet sayan bir yaşam biçimine dönüşmüş.

Başkalarının en ufak hatasını büyüterek yıpratma marifet olmuş.

Öyle insanlar var ki başkalarının iyi tarafını görmezden gelmeyi kendisine düstur edinmiş.

Hatta hiç hata yapmasa da karşısındaki o hatalıymış gibi şakalarla gelecekte kullanabileceği ithamların hazırlığını yapar olmuş.

Bu bireysel özgüven eksikliğinin dip yapmış hali.

Başkasının olumlu taraflarını konuşmaktan korkan insanlarla yaşamak zorunda olduğumuz bir toplumsal yapı var.

Eşler bile...

Eşinin hatalarını ya da hata olarak algıladığı davranışlarını usanmadan sürekli dile getirmeyi bir uyanıklık olarak görüyor.

Oysa iyileri de değerlendiren bir ruh haletimiz olsa, insanların iyi ve değerli taraflarını takdir eden bir alışkanlığımız ile hep beraber yaşamı daha da zenginleştireceğiz.

Hatta çevremizdeki, insanları beceri ve yeteneklerini iyi yönlerini ortaya çıkarmak için çaba sarf eden bir davranış biçimimiz olsa hep berber yaşamımızı bereketlendireceğiz.

İnsanlar dostlarının, iş yeri ekiplerinin, ailesinin, milletinin kahramanı olmak ister.

Bizler de sanatçılar ve edebiyatçılar gibi manası derin, etkili, estetik yanı güçlü enerji veren yaşamların kahramanları olmalıyız. O kahramanlıkları hayatta ön plana çıkarma özgüvenine sahip olmalıyız.

Sadece, korkmadan özgüvenli olarak yaşayabilirsek eleştirilerle doğru yanlarımızı keşfederek eksikliklerimizi tamamlayarak doğru sonuçlara ulaşabiliriz.

İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı olmaz.

Doğru bakış açısını sahiplenen insan, hayatı daha gerçekçi görür.

 


Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/