Tevfik OVACIK
Köşe Yazarı
Tevfik OVACIK
 

Atık Barajından Gelişmişlik İnşa Etmek

Atık Barajından Gelişmişlik İnşa Etmek Türkiye Yüzyılı projesinin yürütüldüğü bir zamanda şaşırtan olaylar. Geçen hafta tesadüfen bir arkadaşım mesajı ile irkildim. Benim yaşadığım Yeşilovacık- Işıklı Bölgesine atık barajı yapılacakmış. Bölgemizin 155 km doğusunda Tarsus’ta bulunan cam fabrikası kuvarsı Filatasyon tesislerinde kimyasallarla işleyerek zenginleştirme sürecini tamamladıktan sonra kalan kimyasal atıkları Yeşilovacık Işıklı Atık barajına dolduracaklar. Elde ettikleri Konsantre ile cam üretecekler. Bin kusur sayfalık ÇED raporu hazırlamışlar; Yapılacak işleri yumuşatarak, şeklen olumlu algılanabilecek şekilde ifade ederek raporu geçirmek istiyorlar. Bölgenin Tarım ve turizm olarak yüksek potansiyelini önemsiz göstererek, hatta hiç yokmuş gibi davranarak, Etrafta akarsu ve göl yok, su ihtiyacı sanki barajın altındaki yer altından değil de bilinmez bir yerden kuyulardan temin ediliyormuş gibi gösterilerek, Bölgenin Nüfusunun Nükleer, çimento ve yazlıkçılarla yazın on binlerle ifade edile nüfusunu, küçük yerleşim yerleri gibi göstererek, Zaten bölge için toprağın, çevrenin suyun, sağlıklı yaşamın hiç önemi yokmuş gibi göstererek. Barajın içini betonla kaplayarak tedbir alıp tehlikesiz bir depolama algısı oluşturduklarını ispatlamaya çalışarak, Sayfalarca dolusu laf kalabalığını, sanki detaylı inceleme yapıyormuş gibi, köylerden hiç kimsenin haberi olmadan on gün gibi kısa bir sürede itiraz süresini geçirmeye çalışarak, Çünkü göğüslerini gere gere halka konuyu izah edip, ikna edemeyeceklerini bildiklerinden, bürokrasiyi şeklen ikna etme çabasına girerek, Oluşturdukları algılarla bölge insanının, bürokrasinin, politikanın iradelerini yönlendirmeye çalışarak, Bu kadar taşıma mesafesinde turizm ve Tarım yolunda neredeyse yıllık 14 000 araçlık trafiği yükleyerek atıkların kazalar ve ihmallerle bölgeye, çevreye ve insan sağlığına oluşturabilecek potansiyel tehlikeleri görmezden gelerek, Bir ÇED raporu hazırlamışlar ve on günlük askı sürecini başlatmışlar. Yani, güvenlik üzerine değil pratiklik üzerine ve sadece yatırımcının kazancını düşünen, Sağlıklı yaşam ve gelişme üzerine değil, sadece kar hırsı ile hazırlanmış bir plan. Bütün pisliği halının altına süpürerek… Biz böyle mi gelişeceğiz? Aynı hatayı liman yatırımında da yapmışlardı. Ciddi araştırmalar yapmadan,  bölgenin nüfusu, iklimi, yeraltı suyu, çevresi, balıkçılığı, kültürünü dikkate almadan yatırım yaptıklarını bir ÇED toplantısında Çevre ve yatırım danışmanları yatırım yerinin yanlışlığını kabul etmişti. Biz bunları hiç düşünmedik hesaba katmadık itirafını yapmışlardı. Yatırım bittiğinde yolu bile olmayan bir limanla karşılaşmıştık. Şimdi aynı senaryo tekrar oynanıyor. Bizler yatırıma karşı değiliz. Yatırım da insan için yapılmalı, sadece en yüksek kar, en düşük maliyet ile vahşi kapitalizmin uygulayıcısı olarak yatırım yapılmaz, yapılmamalı. Her şey önce insan için olmalı. Gelişmişlik,  insanı geliştiren yatırımlarla olur. Taşucu’nun üzerinde mermer ocağı var. Burada işi biten mermerciler burayı yasal olarak toprakla doldurup yeşillendirme yapmaları lazımdı. Ancak bunlar ne yaptı? Bölgeyi yeşile boyayıp, uzaktan bir resim çekip, dosyaya koyarak süreci tamamladıklarını bildirdiler, devlet de bunu kabul etti. Bir gün devletin atanmış,  bu konunun baş sorumlusu olan bir yöneticiye konuyu açtığımızda sadece gülümsemişti. Kariyer elde etmek ve parasal zenginliğe ulaşmak ancak insanı ve insanlığı yüceltebilirse tamamlanır. Buna gelişme denir. Yoksa sadece kendini makama ve zenginliğe sahip olduğun sürece iyi hissedersin kaybettiğinde kimse seni hatırlamaz. Bu tip yatırımcıların değişik taktikleri var. Bölgeye gelip kullanabilecekleri insanları işe alarak ya da iş vererek kendilerine fedailer oluşturuyor. O kişileri kendi memleketinin sakinlerine karşı kalkan olarak tutuyorlar. Zaman zaman yatırımcılar köy sakinleri ile onları çatıştıracak ortamlarla köyü kullanabilecekleri şekilde bölmeye çalışıyorlar. Bunda köyün imkânsızlıklarını, Hırsla kazanç elde etmek isteyenleri, Hatta sponsorluklarla etki güçlerini arttırıyorlar. Oysa sponsorluk devletin yerel yönetimlerin imkânlarını kullanmak, Denetiminden kurtulmak, Bölgenin yönetimini memlekete aleyhine kullanmak değil karşılıksız sosyal projelerle topluma fayda sağlamaktır. Sizce bu atık barajı ile bölge gerçekten kalkınacak mı? Yoksa kar hırsının atık haline getirdiği ruhları avutacak mıyız? Peki, bizlerin bölgemizin sağlığı, doğası, yaşamı, kültürü hakkında hiç mi iradesi yok? Eğer bizler bölgemizin sakini olduğunu, buranın bizlerin meskeni olduğu iradesini gösteremeyeceksek onların bu hareketleri normal değil mi? Sadece muhtarlar yalnız başına bu işi yapabilir mi? Nerede siyasi parti başkanları? İlçe ve büyükşehir belediyesi nerede? Özellikle iktidarın ilçe başkanları? Bütün problem ne biliyor musunuz? Bölgemizin geçek turizm, tarım, ticaret, deniz potansiyellerini harekete geçiremeyen geçmiş ve şimdi atanmış ve seçilmiş başkanları, oda temsilcileri sizler sağlıklı yatırım projeleri yapamadığınız için bunlar burayı atık dökülecek bir yer olarak görüyorlar. “planı olmayanın hayatı da zamanı da imkânı da başkaları tarafından kullanılır.” Ne mi yapılabilir? Bu bölgeyi ve potansiyeli doğru tanımlar proje haline getirebilirsek burası İL bile olur. Yoksa il olabilecek dinamikleri kurmadıktan sonra, köy gibi yönetilen bir yer ancak başkaları tarafından kullanılır… Ve bugün bölge başkalarının projelerinin pasif izleyicisi konumuna sokulmuştur. Burada asıl sorumluluk proje geliştiremeyen özellikle seçilmiş yerel yönetimler, oda başkanları ve siyasal parti temsilcileridir.  
Ekleme Tarihi: 24 Kasım 2025 -Pazartesi

Atık Barajından Gelişmişlik İnşa Etmek

Atık Barajından Gelişmişlik İnşa Etmek

Türkiye Yüzyılı projesinin yürütüldüğü bir zamanda şaşırtan olaylar.

Geçen hafta tesadüfen bir arkadaşım mesajı ile irkildim.

Benim yaşadığım Yeşilovacık- Işıklı Bölgesine atık barajı yapılacakmış.
Bölgemizin 155 km doğusunda Tarsus’ta bulunan cam fabrikası kuvarsı Filatasyon tesislerinde kimyasallarla işleyerek zenginleştirme sürecini tamamladıktan sonra kalan kimyasal atıkları Yeşilovacık Işıklı Atık barajına dolduracaklar.

Elde ettikleri Konsantre ile cam üretecekler.

Bin kusur sayfalık ÇED raporu hazırlamışlar;

  • Yapılacak işleri yumuşatarak, şeklen olumlu algılanabilecek şekilde ifade ederek raporu geçirmek istiyorlar.
  • Bölgenin Tarım ve turizm olarak yüksek potansiyelini önemsiz göstererek, hatta hiç yokmuş gibi davranarak,
  • Etrafta akarsu ve göl yok, su ihtiyacı sanki barajın altındaki yer altından değil de bilinmez bir yerden kuyulardan temin ediliyormuş gibi gösterilerek,
  • Bölgenin Nüfusunun Nükleer, çimento ve yazlıkçılarla yazın on binlerle ifade edile nüfusunu, küçük yerleşim yerleri gibi göstererek,
  • Zaten bölge için toprağın, çevrenin suyun, sağlıklı yaşamın hiç önemi yokmuş gibi göstererek.
  • Barajın içini betonla kaplayarak tedbir alıp tehlikesiz bir depolama algısı oluşturduklarını ispatlamaya çalışarak,
  • Sayfalarca dolusu laf kalabalığını, sanki detaylı inceleme yapıyormuş gibi, köylerden hiç kimsenin haberi olmadan on gün gibi kısa bir sürede itiraz süresini geçirmeye çalışarak,
  • Çünkü göğüslerini gere gere halka konuyu izah edip, ikna edemeyeceklerini bildiklerinden, bürokrasiyi şeklen ikna etme çabasına girerek,
  • Oluşturdukları algılarla bölge insanının, bürokrasinin, politikanın iradelerini yönlendirmeye çalışarak,
  • Bu kadar taşıma mesafesinde turizm ve Tarım yolunda neredeyse yıllık 14 000 araçlık trafiği yükleyerek atıkların kazalar ve ihmallerle bölgeye, çevreye ve insan sağlığına oluşturabilecek potansiyel tehlikeleri görmezden gelerek,

Bir ÇED raporu hazırlamışlar ve on günlük askı sürecini başlatmışlar.

Yani, güvenlik üzerine değil pratiklik üzerine ve sadece yatırımcının kazancını düşünen,

Sağlıklı yaşam ve gelişme üzerine değil, sadece kar hırsı ile hazırlanmış bir plan.

Bütün pisliği halının altına süpürerek…

Biz böyle mi gelişeceğiz?

Aynı hatayı liman yatırımında da yapmışlardı.

Ciddi araştırmalar yapmadan,  bölgenin nüfusu, iklimi, yeraltı suyu, çevresi, balıkçılığı, kültürünü dikkate almadan yatırım yaptıklarını bir ÇED toplantısında Çevre ve yatırım danışmanları yatırım yerinin yanlışlığını kabul etmişti. Biz bunları hiç düşünmedik hesaba katmadık itirafını yapmışlardı.

Yatırım bittiğinde yolu bile olmayan bir limanla karşılaşmıştık.

Şimdi aynı senaryo tekrar oynanıyor.

Bizler yatırıma karşı değiliz.

Yatırım da insan için yapılmalı, sadece en yüksek kar, en düşük maliyet ile vahşi kapitalizmin uygulayıcısı olarak yatırım yapılmaz, yapılmamalı.

Her şey önce insan için olmalı.

Gelişmişlik,  insanı geliştiren yatırımlarla olur.

Taşucu’nun üzerinde mermer ocağı var. Burada işi biten mermerciler burayı yasal olarak toprakla doldurup yeşillendirme yapmaları lazımdı.

Ancak bunlar ne yaptı? Bölgeyi yeşile boyayıp, uzaktan bir resim çekip, dosyaya koyarak süreci tamamladıklarını bildirdiler, devlet de bunu kabul etti.

Bir gün devletin atanmış,  bu konunun baş sorumlusu olan bir yöneticiye konuyu açtığımızda sadece gülümsemişti.

Kariyer elde etmek ve parasal zenginliğe ulaşmak ancak insanı ve insanlığı yüceltebilirse tamamlanır. Buna gelişme denir. Yoksa sadece kendini makama ve zenginliğe sahip olduğun sürece iyi hissedersin kaybettiğinde kimse seni hatırlamaz.

Bu tip yatırımcıların değişik taktikleri var.

Bölgeye gelip kullanabilecekleri insanları işe alarak ya da iş vererek kendilerine fedailer oluşturuyor.

O kişileri kendi memleketinin sakinlerine karşı kalkan olarak tutuyorlar.

Zaman zaman yatırımcılar köy sakinleri ile onları çatıştıracak ortamlarla köyü kullanabilecekleri şekilde bölmeye çalışıyorlar.

Bunda köyün imkânsızlıklarını,

Hırsla kazanç elde etmek isteyenleri,

Hatta sponsorluklarla etki güçlerini arttırıyorlar.

Oysa sponsorluk devletin yerel yönetimlerin imkânlarını kullanmak,

Denetiminden kurtulmak,

Bölgenin yönetimini memlekete aleyhine kullanmak değil karşılıksız sosyal projelerle topluma fayda sağlamaktır.

Sizce bu atık barajı ile bölge gerçekten kalkınacak mı?

Yoksa kar hırsının atık haline getirdiği ruhları avutacak mıyız?

Peki, bizlerin bölgemizin sağlığı, doğası, yaşamı, kültürü hakkında hiç mi iradesi yok?

Eğer bizler bölgemizin sakini olduğunu, buranın bizlerin meskeni olduğu iradesini gösteremeyeceksek onların bu hareketleri normal değil mi?

Sadece muhtarlar yalnız başına bu işi yapabilir mi?

Nerede siyasi parti başkanları?

İlçe ve büyükşehir belediyesi nerede?

Özellikle iktidarın ilçe başkanları?

Bütün problem ne biliyor musunuz?

Bölgemizin geçek turizm, tarım, ticaret, deniz potansiyellerini harekete geçiremeyen geçmiş ve şimdi atanmış ve seçilmiş başkanları, oda temsilcileri sizler sağlıklı yatırım projeleri yapamadığınız için bunlar burayı atık dökülecek bir yer olarak görüyorlar.
“planı olmayanın hayatı da zamanı da imkânı da başkaları tarafından kullanılır.”

Ne mi yapılabilir?

Bu bölgeyi ve potansiyeli doğru tanımlar proje haline getirebilirsek burası İL bile olur.

Yoksa il olabilecek dinamikleri kurmadıktan sonra, köy gibi yönetilen bir yer ancak başkaları tarafından kullanılır…

Ve bugün bölge başkalarının projelerinin pasif izleyicisi konumuna sokulmuştur.

Burada asıl sorumluluk proje geliştiremeyen özellikle seçilmiş yerel yönetimler, oda başkanları ve siyasal parti temsilcileridir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/