Uyanık Geçinenlerin Uykusu
Bu topraklarda ne yazık ki hâlâ “şark kurnazı” geçinenlerin devri bitmedi.
Zeka ile kurnazlık arasındaki farkı bilmeden, üç kuruşluk menfaat için kendi toplumunun güvenini zedeleyen bir tipolojiden söz ediyoruz. Ne yazık ki bunlar, çağdaşlık maskesi takmış ilkel kurnazlardır.
Şark kurnazı, hiçbir zaman uzun vadeli düşünmez.
Günü kurtarır, geleceği yakar.
Kendini uyanık sanır, aslında toplumun en derin uykusudur.
Bir söz verir, sonra unutur; unuttuğunu bile inkâr eder. Dürüstlüğü, “aptallık” olarak görür. “İş bitirmek” adına her değeri çiğner, sonra da “böyle gelmiş, böyle gider” diye kendi ahlaksızlığını meşrulaştırır.
Bu anlayış, sadece bireysel bir karakter sorunu değil; toplumsal bir çürümenin aynasıdır.
Kurnazlık, bir milleti ileri götürmez; sadece birbirine güvensiz insanlar yaratır. Bugün bürokrasiden siyasete, esnaftan akademiye kadar her alanda bu “şark kurnazlığı”nın izleri vardır.
Birilerinin emeği üzerinden prim yapanlar, dürüst insanı “saf” diye küçümseyenler, yalanı “pratik zekâ” sananlar…
Hepsi aynı zincirin halkalarıdır.
Bu zihniyet, Cumhuriyet’in akıl ve bilim temelli ahlak anlayışına ihanettir.
Çünkü Cumhuriyet; aklı, liyakati ve dürüst emeği yüceltir.
Oysa şark kurnazı, bütün bunları birer engel olarak görür.
Onun için liyakat değil, bağlantı; emek değil, kopya; fikir değil, numara önemlidir.
Kurnazlık, kısa vadede kazandırır gibi görünür ama uzun vadede bir toplumu yoksullaştırır — sadece maddi değil, ahlaken de.
İşin acı tarafı, bu tipler kendilerini hep “uyanık” zannederken aslında toplumun geleceğini karartan karanlık figürlerdir.
Bir ülkede, dürüst insanın değil de kurnazın övüldüğü gün, orada sadece ekonomi değil, etik de iflas etmiştir.
Bugün bu iflası her alanda hissediyoruz: siyasette, iş dünyasında, hatta gündelik ilişkilerde.
Kendini kandırarak mutlu olan, başkasını kandırarak zeki sanan bir kuşak türedi.
Oysa gerçek uyanıklık, hileyle değil; akılla, emekle, vicdanla olur.
Cumhuriyet’in hedefi buydu: kurnaz insan değil, akıllı ve ahlaklı yurttaş yetiştirmek.
Biz ise kurnazlığı zeka, bencilliği beceri sanan bir dönemin içinde debeleniyoruz.
Ama unutmayalım;
bir millet, kurnazlığın değil, dürüstlüğün omuzlarında yükselir.
Ve Cumhuriyet, bu ilkenin adıdır.
