Görünmez Hasedin Görünen Efendileri
Toplumda öyle bir insan tipi var ki, başarı kelimesini sözlükten silip yerine “sadece benim başarım”ı yazmak ister. Onlar için sahne tek kişiliktir; ışık yalnızca üzerlerine vurmalı, alkış yalnızca kendi avuçlarında patlamalıdır. Başkası parladığında ise yüzlerindeki tebessüm, heykelin üzerine kondurulmuş sahte bir gülüşten öteye gidemez.
Bu insanlar başarıyı paylaşamaz; çünkü başarıyı ortak bir zafer değil, kişisel bir mülk olarak görürler. Birisi iyi bir iş yaptığında sessizce rahatsız olurlar. Dışarıdan kutlar gibi görünseler de içlerinde ince bir kıpırtı başlar: “Neden o, neden ben değil?”
Kıskançlıktan değil sadece; daha derin bir mesele bu. Değerlerini başkalarının gölgesinde kaybetmekten korkarlar. Birinin yükselişi, onların sabitliğini ortaya çıkarır. Bu aynayı görmek istemezler. O yüzden başkasının başarısı, kendi konfor alanlarına atılmış bir taş gibidir: Sarsar, rahatsız eder ama gerçeği değiştirmek için hiçbir şey yapmazlar.
Bu tipler genelde iki davranışla kendini belli eder:
Birincisi, övgüyü tekelleştirmeleri…
Ne yaparsanız yapın, sizin emeğinizin bir yerini küçültmeyi mutlaka başarırlar. “Ama” bağlacının mucizevi gücünü kullanarak…
“Başarılı olmuşsun ama…”
“Güzel iş ama…”
O “ama” aslında cümlenin değil, sizin kendinize duyduğunuz güvenin üzerindeki bir tırnak işaretidir.
İkincisi, görünmez haset…
Açıkça kıskandıklarını söylemezler; yüzlerine yakışmaz. Onlar daha diplomatik (!) bir yöntem seçer: Sessiz kıskançlık. Sizin attığınız her adımı sessizce takip eder, başarılarınıza görünmez bir buruklukla bakarlar. Bazen pasif agresif bir mimik, bazen alttan alta verilen bir iğne… Nezaket ambalajında kıskançlık dağıtırlar.
İşin ironik tarafı şu ki:
Bu insanlar karşınızdaki en büyük engel olduklarını düşünürler. Oysa değillerdir. Asıl engel, onların gölgesine bakarak yürümeye çalışmaktır.
Başarı, kıskananın gözünde değersizleşmez.
Sizin yürüdüğünüz yol, onların bakışlarıyla eğilip bükülmez.
Üstelik her başarı, gizli çekememezlik duyanların içindeki pimi çekilmiş sessiz bir gerçeği daha görünür kılar:
Eksikliklerini kapatan sahte özgüvenleri…
Böyleleriyle karşılaşırsanız şaşırmayın. Alkış sizin olsa da onlar hep kendi ellerini yoklar:
“Bu sahne neden bana ait değil?”
Ama en güzel cevap, onların gölgesine aldırmadan yürümektir.
Çünkü bazı insanlar ancak sizin ışığınızda fark edilir.
Ve sizin ışığınız ne kadar parlıyorsa, onların rahatsızlığı da o kadar görünür olur.
O yüzden yolunuza bakın.
Ve bilin:
Alkışın gerçek sahibi yaptığını iyi yapanlardır; sadece kendini alkışlatmak isteyenler değil.
