Dijital Dostlukların İllüzyonu
Eskiden dostluk, insan ruhunun ortak titreşimlerinde vücut bulurdu; bir çayın buharında, bir sohbetin sessiz paylaşımlarında, en zor anlarda omuz omuza durmakta ölçülürdü. Şimdi ise dostluk, algoritmaların ve sosyal medya gösterge tablolarının gölgesinde yeniden tarif ediliyor: Bir “story”de etiketlenip etiketlenmediğiniz, gönderilen bir emojiyle yanıt verilip verilmediğiniz, ilişkinin derinliğini belirleyen ölçütler haline gelmiş durumda.
Sosyal medya, bireyi görünür kılma arzusuyla dostluğu adeta bir malzeme hâline dönüştürdü. Dost, halden anlamaz oldu; yerine beğeni düğmesine basan, kısa mesajlarla yalnızca varlığını hatırlatan bir figür geçti. Doğum günleri ve özel günler, samimiyetin değil, algoritmanın onayıyla kutlanan ritüeller hâline geldi.
Bir zamanlar insanlar birbirlerini gözlerindeki ışıkla, kelimelerle ve suskunluklarla anlarlardı. Bugünse her şey bildirim sesine bağlı; dostluklar Wi-Fi sinyali kadar kırılgan. Bağlantı zayıflayınca, ilişkinin varlığı da solup gidiyor.
Sahte samimiyet, dijital bir üretim bandının ürünü hâline geldi. Herkes sevgi ve özlem bildiren mesajlar paylaşıyor, ama kimse kimseyi aramıyor. En yakın dostluklar bile bir “hikâye” süresi kadar ömür biçiyor kendine; bir gün var, ertesi gün “silinmiş arkadaşlar” listesinde kayboluyor.
İronik olan, herkesin “doğal” görünmeye çabalaması, fakat hiç kimsenin artık gerçek olmaması. Filtrelenmiş yüzlerin ardında, içten bir bakışın bile izi yok. Gerçek dostluk, çoğu zaman fotoğraflarda iyi çıkmayan karelerde, gözlerden uzak, sessiz bir şekilde yaşamını sürdürür.
Belki de sosyal medyanın en büyük tuzağı, bize “dostluk yanılsaması” sunmasıdır. Kalabalık arkadaş listeleri, yalnız ruhları saklamaya yarayan dijital bir kamuflajdan ibarettir. Herkes birbirine bağlı görünür; ama kimse kimseye gerçekten bağlı değildir.
Modern dostluk, nihayetinde şu trajikomik tabloya evrilmiştir:
Birbirinin hayatını izleyen, ama onun dünyasına dokunamayan insanlar topluluğu. Ve en acı gerçek, artık bunun bize garip gelmemesidir.
