ELAIUSSA SEBASTE’DE ZAMANI KAZMAK…
Geçen hafta tarihi bir mekânda harika bir konser izledik. Mersin Erdemli, Ayaş’ta yer alan Elaıussa Sebaste antik kentinde başlatılan kazı çalışmalarının 30. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen konserde Mersin Opera ve Bale sanatçıları güzel bir performans sergilediler. Kentin deniz ve yeşil manzaralı antik tiyatrosunda gerçekleştirilen anlamlı konser öncesi Mersin Arkeoloji Müzesi’nde bir kutlama programı düzenlendi. Burada yapılan çalıştayın ardından antik kent gezildi. Akşamüzeri verilen konserden sonra kazı alanında verilen kokteyl ile de kutlama programı sona erdi.
Ayaş’ta yer alan Elaıussa Sebaste antik kentinin kazıları 30 yıldır sürüyor. İlk kazı 1995 yılında Roma Sapienza Üniversitesi’nden Prof. Dr. Equini Schneider başkanlığında başlamıştı. Kazı, 2023 yılından itibaren Kastamonu Üniversitesi adına sürdürülüyor. Kazı başkanı ise Doç. Dr. Asena Kızılarslanoğlu.

Bir Kentin Derin Sessizliği
İlk kuruluşu MÖ.2. yüzyıla kadar uzanan Elaıussa Sebaste bugünkü görünümü ile daha çok bir Roma kenti… MS.7. yüzyıla kadar süren bir yerleşim. Hellenistik, Roma, Bizans dönemlerini içeriyor. Bu dönemlerde kentte yoğun bir ticaret var. Coğrafi olarak hâkim bir konumda bulunması ve aktif ticareti ile güçlü bir ekonomiye sahip olması kentin çevreye hâkimiyetini sağlamış. Şöyle ki; bugün Kanlıdivane olarak bilinen antik kent bile o dönemde Elaıussa Sebaste’ye bağlı bir yerleşim. Sabah güneşin doğuşunu akşam ise batışını izlemenin romantik saatlerini sunan bir coğrafi güzelliğe de sahip olan antik kentin iki limanı bugün jeolojik dolguyla dolu.
Hız mı, Doğruyu Anlamak mı?
Biz arkeologlar arkeolojik kazılar için “yıllardır kazıyorlar, hâlâ bitmedi mi?” yakınmasını çok sık duyarız. Oysa arkeolojik kazılarla sadece toprağı değil, zamanı da kazarız. Geçmişi kanıtlara dayalı anlamaya çalışırız. Bu nedenle arkeoloji, hız değil doğruyu anlama ile ilgili bir bilimdir. Nitekim otuz yıldır burada sürdürülen kazılarla bir uygarlık sabırla ayağa kaldırılıp âdetâ yeniden inşa ediliyor.
Bir arkeolojik kazı, günümüz teknolojisinden azami ölçüde yararlanmayı da hedefler. Elaıussa Sebaste’de Bizans Sarayı mimari buluntularının yapay zekâ ile birleştirilerek nasıl bir yapı olduğunun anlaşılmaya çalışılması örneği gibi… Antik kentin dijital belgeleme çalışması gibi…
Elaıussa Sebaste’de ilk bilimsel kazı çalışmasına kentin Agorasında başlanmış, su kemeri de dâhil yapıların restorasyonu sağlanmış. Konser verilen antik tiyatro ise kazıdan önce tamamen toprakla örtülü, limon ağaçları ile kaplı ve üzerinde tarımsal faaliyet sürdürülen bir yermiş. Roma Su Kemeri, Liman Hamamı, Roma Tapınağı, Nekropolü, Bizans Sarayı ile bugün kent ziyaret edilebilir duruma gelmiş. Nitekim gelen ziyaretçiler; taş döşeli zemine sahip yapıları, desenli mozaik tabanlı hamam yapısı ile taş döşeli sokak ve caddeleri olan bir kent dokusunu gezip görebiliyorlar. Elaıussa Sebaste’den bizlere bilgi verecek bazı buluntular ise Mersin Müzesi’nde bu kente ayrılmış teşhir salonunda yer alıyor.

Yaşamın Topraktan Çıkan Sessiz Tanıkları
Benim asıl değinmek istediğim konu, 30 yıllık süreçte kazı ile birlikte gerçekleştirilen restorasyon, restitüsyon, laboratuvar, yayın vd. çalışmalar gibi teknik konular değil! Bir kemik, bir pişmiş toprak kap, bir metal, cam, taş ve bu malzemelerden yapılmış olarak karşımıza çıkan bir kutu, toka, ayna, amforalar, olta ağırlıkları gibi her bir buluntunun o dönemin yaşamına dair tanıklıkları... İşte bu buluntular, dönemin ticaret yollarını, toplumsal ilişkilerini, inanç biçimlerini, günlük hayatı anlatan sessiz tanıklardır.
Örneğin; bir aydınlatma aracı olan kandili ele alalım. Üzerlerindeki tasvirlerle sosyal, ticari, günlük hayatı da yansıtan kandillerin sadece o kentteki değil tüm antik kentlerde nerelerde kullanıldığı, üretim yerleri, ilk ne zaman kullanıldığı gibi sorulara da bu vesileyle cevap aranır.
Mersin Müzesi’ni gezenler, Elaıussa Sebaste salonunda amfora fırınının maketini de görebilirler. Nitekim kazıda tam 45 bin amfora parçası sayılmış. Bu kazılarda işte bu amforaların bu kentte mi üretildiği yoksa ticaret yaptığı ülkelerden mi geldiği de araştırılır. Ayrıca “ticari ilişkide oldukları yerler nerelerdi, hangi yoldan bu kente geldi, bu kaplarla neler taşınıyordu?” gibi sorular da disiplinlerarası bir çalışma ile cevaplandırılır. Böylece kabın hammaddesinin nereden sağlandığına kadar sağlıklı verilere ulaşılır.
Kemik ve fildişi buluntularda ise hammadde olarak hayvanın hangi kemiklerinin daha çok kullanıldığı, hammaddenin nereden temin edildiği, nasıl alet haline getirildiği, neler yapıldığı (bu kentten örneğin kaşık, saç ve elbise iğnesi, boncuk, kemer tokası, düğme, öreke ve ağırşak gibi dokuma tekstil aletleri, kozmetik ve tıbbi amaçla üretilmiş aletler, oyun oynanan aletler, menteşeler, parşömen tutucusu, aplikler gibi eşyalar) ve bunların kullanım alanları diğer kentlerde bulunanlarla da karşılaştırarak bilgiye ulaşılır.

İşte Elaıussa Sebaste’de 30 yıl süren kazılarda elde edilen sessiz tanıklar arasında bulunan kemikler; beslenme şekillerini, hastalıkları, yaşam süresini, ölüm nedenlerini ve cinsiyetleri gösterdi. Metal buluntular; teknolojik gelişmişliği, savaş ya da zanaat faaliyetlerini anlattı. Pişmiş toprak kaplar; günlük yaşamın mutfağını, estetiğini ve ticaretini yansıttı. Taş eserler; tapınma biçimlerini, inanç sistemlerini ve sanatsal becerilerini ortaya koydu. Su kemerleri ise suyun çok uzaklara kadar nasıl bir yapı sistemi ile ulaştırıldığını, suyun insan yaşamındaki her dönem önemini ve kentin suya erişim öyküsünü açığa çıkardı.
Üç Bin Yılın Sessizliğini Anlamak İçin Harcanan Ömür
Sonuç olarak;
Bir arkeolojik kazı, Elaıussa Sebaste örneğinde olduğu gibi yalnızca geçmişi değil, sabrı ve emeği de gün yüzüne çıkarır. 30 yıl süren kazılar aslında 3 bin yılın sessizliğini anlamaya harcanan bir ömürdür.
Tebrikler Türk ve İtalyan bilimsel arkeolojik kazı ekiplerine…
Emeklerinize sağlık, başarınız sürekli olsun!
