ÇINAR ALTINDA: TESADÜF MÜ, İHMAL Mİ?
Gölgesine sığındığımız çınarlar, serinletmekle birlikte ihmalin gölgesini de üzerimize düşürebilir.
Heybetli görünüşlerinden dolayı halk arasında “ulu ağaç” olarak nitelendirilen çınarlara yaklaşık bin yıl gibi çok uzun bir süre yaşayabilmelerinden dolayı kutsallık da atfedilmiştir. Cami avluları ile şehir ve köy meydanlarında en çok rastlanan, saygı duyulan, gölgesi güzel bir ağaç türüdür.
Gölgenin Altında Hatırlanan Bir Soruşturma
Ancak çınar altlarında düzenlenmiş yerlere her oturduğumda serinliğinin keyfini çıkarmadan, çayımı yudumlamadan ve sohbete başlamadan önce mutlaka başımı kaldırıp dallarına bakarım. Çınarın yaprakları arasından süzülen güneş ışığını görmek ya da yaprakların hışırtısını dinlemek için değildir bu refleksim. Yıllar önce ön inceleme görevini yaptığım bir soruşturma dosyasını bana hatırlatmasındandır. Başımı kaldırıp çınarın dallarına bakmak bu soruşturmadan bana kalan mirastır da diyebiliriz.
Sağlam Görünüp İçten Çürüyen Dallar
Silifke Müze Müdürlüğüm sırasında ilçemizdeki bir köyün meydanında bulunan tarihî çınar ağacının dalı kopmuş, bir kişi ağır yaralanmış ve maalesef hastanede ölmüştü. Ön incelemesini yürüttüğüm bu dosyada, ağacın bakım ve onarımını üstlenen ancak kontrol, bakım, koruma ve budama gibi işlemlerinde ihmalleri bulunduğu iddia edilen muhtar ve azaları suçlanıyordu. İncelemem sonucunda anladım ki, dışarıdan sağlıklı görünen bir ağaç içten çürüyebiliyormuş. Yani dalların sağlamlığını anlamak her zaman kolay değilmiş. Silifke’nin bir köyünde yaşanmış bu olay nedeniyle halen bir çınar ağacının altına oturduğumda, gövdesine ve dallarına mutlaka bakarım. Çünkü tecrübeyle sabittir ki, çınarın güzelliğinin ardında görünmeyen bir tehlike olabilir.
Tesadüf mü, Ucuz Atlatmak mı?
9 Ağustosta Boğsak Arkeolojik Yüzey Araştırması ekibini ziyaret için eşimle birlikte Boğsak Arkeoloji ve Tanıtım Merkezine gittik. Araştırma Başkanı Prof. Dr. Günder Varinlioğlu ve babası Prof. Dr. Ender Varinlioğlu ile sohbetimiz sırasında birkaç gün önce Ayvalık’tan Silifke’ye gelirlerken Isparta Yalvaç’ta mola verdikleri yerde şahit oldukları görünmez kazayı anlattılar. Dinlenmek için bir çınarın altındaki masalara yönelmişler ancak hepsi dolu olunca karşı tarafta başka bir masaya geçmişler. Dakikalar sonra, altında oturmayı düşündükleri çınar ağacının dalı kopmuş. Gürültü, çığlık, panik, koşuşturma ve çok sayıda yaralı... Hatta bu panik yüzünden onlar bile ezilme tehlikesi atlatmışlar. Günder Hocam ve babası Ender Varinlioğlu “Az kalsın biz de ağacın altında ezilecektik” diye heyecanla anlattılar bu olayı. Bu anlattıkları, incelemesini yürüttüğüm soruşturma dosyasındaki çınar ağacını yeniden gözlerimin önüne getirdi.
İhmalin Adı: Talihsizlik
Tesadüf, şans/talihsizlik dediğimiz bu iki olaydan çıkan iki gerçek: Birincisi, hayran olduğumuz şeyler -gölgeli, heybetli ağaçlar- risklerini göstermeyebilirler. İkincisi, bu riskleri görünür kılmak çoğu zaman bizlerin çabasına kalır.
Oysa parklar, meydanlar, okul bahçeleri gibi ortak alanlardaki büyük ağaçlar düzenli bakım ister: periyodik denetim, kuru dal budaması, kök çevresinin korunması... Bunlar “iyi niyet” değil, plan gerektirir.
Ne yazık ki pratikte bakım çoğu zaman erteleniyor. İlgili kurumlar ancak şikayet gelince harekete geçiyor; işletmeler “müşterinin başına bir şey gelmesin” diye bekliyor; vatandaş ise gördüğü kurumuş dalı bildirmekle yetiniyor. Dallar düşünce de “talihsizlik” diyoruz. Oysa talihsizlik, ihmali görünmez kılan bir sözcük.
Bu yazı bir korku uyandırmak için değil akla davet içindir. Ulu çınarlarımızı sevmeye devam edelim; onlar bulundukları yerin belleğidir. Ama sevgi bakım ister. Gölgesine sığındığımız ağaca borcumuz; kurumlara görevini hatırlatmak, yanlış budamalara karşı çıkmak, bireysel olarak tedbirli olmak, tehlikeli görünen dalları ısrarla bildirmek gibi küçük ama etkili önlemleri almak...
Son Söz
Boğsak Arkeolojik Yüzey Araştırması Başkanı Prof. Dr. Günder Varinlioğlu ve babası Prof. Dr. Ender Varinlioğlu’nun hikayesi, ön incelemesini yaptığım soruşturma dosyasının bir yankısı gibiydi. İkisinin ortak yanı sadece şans değil; bir güvenlik meselesiydi.
Bir çınarın gölgesine oturduğumuzda sadece serinliği değil, sorumluluğu da paylaşmalıyız. Zira gölgenin bedeli, bakımını ertelediğimiz her günde artar. Gölgesine sığındığımız çınarlar, serinletmekle birlikte ihmalin gölgesini de üzerimize düşürebilir.
