Silifke ve İçel Adının Bilinmeyen Kökenleri: Tarih İçinde Bir Yolculuk
Bugün halk arasında sıkça duyduğumuz İçel ismi, aslında yalnızca bir şehrin değil, tarih boyunca geniş bir coğrafyanın adı olmuştur. Ancak bu ismin hangi bölgeyi tam olarak kapsadığı ve tarihsel süreçte hangi anlamlarda kullanıldığı konusunda birçok kişi belirsizlik yaşamaktadır. Özellikle İçel ve Mersin isimleri, çoğu zaman birbirinin yerine kullanılsa da; gerçekte bu iki ad, tarihin farklı dönemlerinde birbirinden bağımsız coğrafi alanları ifade etmiştir. Zamanla bu iki isim iç içe geçerek, Mersin ilinin alternatif bir adı haline gelmiştir. Bu durum, coğrafi isimlerin tarih içinde nasıl değişip evrildiğinin en güzel örneklerinden biridir.
Antik Çağ’dan Osmanlı’ya uzanan tarihî süreçte, bugünkü Silifke ve çevresi farklı adlarla anılmıştır. Genel olarak Dağlık Kilikya ve Taşlık Kilikya gibi adlarla bilinmektedir. Aslında bölgenin sarp ve geçit vermeyen coğrafyasına atıf yapmaktadır. Bu bölge, Alanya Burnu'ndan başlayarak doğuda Lamos Çayı'na kadar uzanan, Toroslar ile Akdeniz arasındaki geniş bir alanı kapsamaktadır.
İlk Çağ’da Silifke Adları
Silifke’nin bilinen en eski adı ise Arzava olarak geçmektedir. Ardından Fenikeliler buraya Kilikya adını vermişti. Bir başka kaynakta ise bölgenin adı Kizuvatna olarak kaydedilmiştir. Luvi ve Hititler döneminde bölgeye Kue (Que) denildiği bilinmektedir. Ancak Ayhan Yalçın’a göre; günümüzde Silifke olarak bilinen yerleşim alanının en eski adı Ura olarak tespit edilmiştir. Bu isim, ilk kez Milattan Önce (MÖ) XV. yüzyılın sonları ile MÖ XIV. yüzyılın ortalarına tarihlenen Hitit Kralı I. Arnuwanda dönemine ait kayıtlarda geçmektedir.
Hitit yıllıklarında, kralın seferleri nedeniyle bölgedeki insanlara dair bilgiler verilmiş ve Ura adı bu bağlamda anılmıştır. Literatürde "Ura Protokolü" olarak adlandırılan, Arnuwanda ile yerel kabile liderleri arasında yapılan anlaşma, bölgede yaşayan Luvilerin henüz merkezi bir devlet örgütlenmesi düzeyine ulaşmadığını göstermektedir. Bu çerçevede, Ura ismi bölgeyi tanımlayan temel coğrafi adlandırmalardan biri olarak binyıllar boyunca varlığını sürdürmüştür.
Ahmet Ünal, birçok araştırmacının Ura kentinin Silifke ile ilişkilendirilmesi konusunda hatalı değerlendirmelerde bulunduğunu ileri sürmektedir. Ona göre, son yıllarda bu yönde bir eğilim ortaya çıkmış olsa da mevcut veriler bu varsayımı desteklemekten uzaktır. Ünal, yalnızca kentin ismiyle ilgili değil, coğrafi konumu da dahil olmak üzere çeşitli unsurlar açısından bu ilişkilendirmeye karşı çıkmakta ve mevcut bulguların Ura’nın Silifke ile özdeşleştirilmesini zorunlu kılmadığını savunmaktadır.
Öte yandan, Ayhan Yalçın’ın değerlendirmeleri de Ura’nın Silifke ile ilişkilendirilmesini destekler niteliktedir. Buna göre, dönemin ticaret yolları dikkate alındığında, Kıbrıs’tan gelen malların, Silifke’nin antik dönemdeki adıyla Ura limanına ulaştıktan sonra Göksu Nehri üzerinde nehir tekneleriyle iç kesimlere, özellikle Kilisetepe’ye taşınmış olabileceği düşünülmektedir. Bu güzergâhın, vadinin yeniden genişlediği Karaman’ın Bucakkışla bölgesine kadar uzandığı ve burada kara yolu taşımacılığına geçildiği tahmin edilmektedir. Bu ulaşım ağı, denizaşırı bölgelerden gelen malların güvenli bir şekilde iç kesimlere taşınmasını sağlamak adına stratejik bir rota oluşturmuş olmalıdır.
Ayhan Yalçın: Anadolu Selçuklu fetihleri sırasında, Mut-Silifke civarında yaşayan yerli halkın kullandığı bazı yer adları, Türkler tarafından telaffuz farklarıyla da olsa benimsenmiş ve Türkçeye geçmiş olabilir. Bölge, Roma ve Doğu Roma resmi kayıtlarında "Olba" olarak geçse de, halk arasında "Ura" adının kullanımının sürdüğü anlaşılmaktadır. Bu durum, bölgeye gelen Türklerin bu adlandırmayı duyması ve kullanmaya devam etmesiyle açıklanabilir. Osmanlı dönemine gelindiğinde de halk arasında bu adın kullanılmaya devam ettiği tarihsel kayıtlarla desteklenmektedir. Nitekim, 1500-1551 yıllarına ait Osmanlı tahrir defterlerinde, bölgenin "Ura/Uğra" adıyla kaydedilmiştir.
XIX. yüzyılın sonlarında V. M. Ramsay, Uzuncaburç/Diocaesarea yakınındaki Olba’nın, aslında "Ura" adının Helenleşmiş bir biçimi olduğunu belirtmiştir. Yerel halkın, Olba’nın bulunduğu bölgeyi hâlâ "Oura/Uğra" olarak adlandırması, antik Ura’nın burada bulunduğuna dair bir gösterge olarak değerlendirilmektedir. Th. Bent ise Osmanlı tahrir defterlerindeki "Ura/Uğra" kaydından habersiz olmasına rağmen, Yörüklerin kullandığı "Oura" adının büyük olasılıkla antik Olba isminden türediğini ileri sürmüştür. W. F. Albright, yörede kullanılan “Uğuralanı (mutluluk alanı)” ifadesinin, Th. Bent tarafından "Oura" olarak aktarıldığını düşünse de; bu durum esasen antik "Ura" adının Türkçedeki deformasyonu olarak değerlendirilmektedir.
Murat Özyıldırım’ın yüksek lisans tezinde belirttiği üzere: Olbia ve Huria, Seleucia ad Calycadnum kurulmadan önceki yerleşimlerin isimleri olarak kaydedilmektedir. Ayrıca, Ayhan Yalçın’ın aktardığına göre: Bizanslı Stephanus’un Ethnika adlı eserinde: Calycadnus Irmağı’nın geçtiği Isauria bölgesinde, Seleucia’nın güneyinde Hyria’nın yer aldığı bilgisi verilmekte olup, bu durum Casabonne, Lemaire ve Forlanini tarafından da özellikle vurgulanmıştır.
Helenistik Döneme kadar varlığını sürdüren Ura, Helen dilinde "Hyria" olarak telaffuz edilerek yaşamaya devam ettiğini göstermektedir. Özellikle "Seleucia’nın aşağısı" vurgusu, bölgenin konumu açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu vurgu, Ura'nın Helenistik Dönemde de varlığını sürdürdüğünü ve Seleucia ile olan konumsal ilişkisini ortaya koymaktadır.
Ura’nın konumunun Hudede Höyüğü civarında olduğunu destekleyen bir diğer önemli kanıt, Ura protokolüdür. Bu belge, antik Ura’nın yerleşim yeri hakkında ipuçları sunmakta ve bölgenin tarihî sürekliliğini anlamak açısından önemli bir referans niteliği taşımaktadır. Protokolde yer alan ifadeler, Ura’nın coğrafi konumu ile ilgili mevcut arkeolojik bulgularla örtüşmekte ve Hudede Höyüğü civarında konumlandığına dair görüşleri de güçlendirmektedir.
MÖ 715’te Asur Kralı II. Sargon, Muşki-Frig Kralı Mita’nın güneye doğru ilerleyişini durdurmak ve Kilikya üzerindeki kontrolü sağlamak amacıyla bir sefer düzenlemiş ve bu süreçte Kalykadnos (Göksu) Nehri üzerindeki Harrua kentini ele geçirmiştir. Araştırmalarda, Bronz Çağı'na ait Ura ile Asur dönemine ait Harrua’nın aynı yerleşim olduğu görüşü öne sürülmektedir. Bu bağlamda, Harrua’nın Silifke ile özdeşleştirilmesi, Frig istilasının bu bölgeye kadar ulaştığını gösteren bir kanıt olarak değerlendirilmektedir. Nitekim Harrua, II. Sargon’un Frigler’den geri aldığı şehirlerden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak bu dönemde siyasi ve ekonomik açıdan daha fazla önem kazanan yerleşimler, Doğu-Ovalık Kilikya’da bulunmaktaydı. Bu durum, Harrua’nın görece daha az ön plana çıkan bir yerleşim olmasına neden olmuş ve MÖ XI. yüzyıldan MÖ VI. yüzyıla kadar olan süreçte hakkında sınırlı bilgiye ulaşılabilmiştir.
MÖ VI. yüzyılda, Asur etkisinin sona ermesiyle birlikte, bölgenin kıyı kesimleri Helen koloni yerleşimleri ile giderek daha yoğun bir şekilde donatılmıştır. Ancak bu dönemde Kilikya’da siyasi otorite olarak öne çıkan güç, artık “Yeni Babil Krallığı” olmuştur. Bölgedeki yerel rahip-krallıklar, genellikle Babil otoritesini tanıyarak vassal statüsüne bürünmüştür. Babil kaynaklarında adı geçen ve Ura bölgesinde hüküm süren en önemli yerel güç ise Pirindu Krallığıdır.
Pirindu’nun başkenti veya yazlık yönetim merkezi, Gülnar’ın birkaç kilometre güneyinde, Kelenderis-Zeyne-Mut güzergâhını kontrol eden, üzeri düz bir tepeye konumlanmış Meydancıkkale (Kirshu) olarak kaydedilmiştir. Ancak, Kral Appuasu yönetimindeki asıl başkent Ura olarak bilinmektedir. Bu noktada, Ura’nın bir liman kenti değil, aksine ormanlarla çevrili dağlık bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, Ali M. Dinçol’un öne sürdüğü Ura’nın yalnızca bir kent adı değil, aynı zamanda bir bölge adı olabileceği tezini destekler niteliktedir. MÖ 557-556 yıllarında Babil Kralı Neriglissar’ın Kilikya Seferi sırasında ele geçirdiği dağlık Ura kenti bulunmasına rağmen, liman kenti Ura adı daha sonra Bizanslı Stephanos’un belirttiği şekilde Hyria olarak Helen telaffuzuna adapte edilmiş olabilir.
Bu süreçte, Aphrodisias, Holmoi, Kelenderis ve Soloi gibi kıyı bölgelerinde Helen koloni yerleşimleri yoğunlaşmış ve bölge Helen kültürel etkisine giderek daha fazla maruz kalmıştır. Böylece, Hitit dünyasıyla olan kültürel bağlar kopmuş ve özellikle kıyı yerleşimlerinde Helen inanış ve kültürü baskın hale gelmiştir. MÖ VI. ve V. yüzyıllardan itibaren, Makedon fetihleriyle zirveye ulaşan Helenleşme süreci; Anadolu’nun pek çok kentini kendi Helenik kökenlerini kanıtlamak adına efsaneler üretmeye sevk etmiştir. Strabon’a göre, Holmoi kolonisinden (bugünkü Taşucu’ndaki) göç edenlerin yerleştiği Helenistik Seleucia da bu sürece dahil olan kentlerden biri olmuştur.
Seleukeia, ismini İskender'in haleflerinden ve aynı adı taşıyan krallığın kurucusu olan Seleukos Nikator tarafından MÖ 300 yıllarında kurulmuş ve onun adını taşır. Latince metinlerdeyse kent, "Seleucia ad Calycadnum" olarak geçer.
Isauris (İsauria) Devleti, IV. yüzyılda genişlemelerini Akdeniz'e kadar sürdürerek Silifke'yi ele geçirmiştir. Bu bölgeyi kontrol altına aldıktan sonra, Silifke'ye "Selenei İzori" adını vererek kendi kültürel etkilerini bu kente yansıtmışlardır.
Dönem dönem Kalisidanos, Silifke, Kastrum Selef, İçil, Kilikya, Arvawa, Arzava, İçel, Gogi, Kue, Mısn, Taşeli, Salaqiya, Selefkos gibi isimlerle de anılmıştır.
Orta Çağ ve Yeni Çağ’da Silifke Adları
İçel (İç-El, İç-İl), Güney Anadolu’da Toros dağlarının yayılma alanında bulunan bir memlekettir. Mihverini ise Silifke’de yer alan Göksu ırmağı teşkil eder. İçel isminin Konya Selçukluları döneminden itibaren kullanıldığını ve dağlar içine girilmesi zor olmasından dolayı verilmiştir.
Osmanlı-Karaman mücadelesini anlatan bazı Osmanlı vakayinâmeleri; İçel'deki kalelerin bulunduğu bu bölgeyi "Taş" ve "Taş-ili" olarak kaydetmiştir. İbn Kemal, Karamanoğlu İbrahim Bey'in ölümüne yakın dönemde beylik topraklarında çocukları arasındaki mücadeleyi anlatırken, özellikle Silifke başta olmak üzere İçel kalelerinin "Taş" bölgesinde olduğunu belirtir. İçel ile "Taş" ve "Taş-ili" kavramlarını aynı manada kullanır. Osmanlı dönemi tahrir defterlerinde ise Senk Silifke adıyla kaydedilmiştir. Osmanlı döneminde “Taşlık Silifke” olarakta bilinir.
Osmanlı arşiv belgelerindeyse İçel ismi ايج ايل - ايچ ايل (İç-il / İc-il) şeklinde kayıt altına alınmıştır. Osmanlı döneminde İçel ve Silifke çoğu zaman aynı bölgeyi ifade etmek için kullanılmıştı. Lakin bu kullanım döneme ve bağlama göre değişiklik göstermiştir.
XVI. yüzyılda İçel sancağının toprakları, Ermenek ve Selendi kazaları hariç tutulduğunda, bugünkü İçel ili sınırları içinde yer almaktadır. İçel sancağının büyük bir bölümü, Eski Çağda "Dağlık Kilikya" sınırları içinde bulunur. Sancaktaki ilk yerleşimlerin tarihi Antik Çağ'a kadar uzanır.
İçel, Eski Kilikya olarak bilinen bazı coğrafi bölgeye tekabül eder. Bugünkü Silifke ismi ise, Makedonyalılar döneminde bölgeye verilen bir ad olarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Yakın Çağ’da Silifke
İçel sancağında kesin bir yönetim merkezinin bulunmaması, XIX. yüzyıldan XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar süregelen idari sorunlara yol açmıştır. Bu belirsizlik, sancakta sık sık idari sınır değişikliklerinin yaşanmasına neden olmuş ve Osmanlı Devleti'nin yıkılmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti dönemine kadar devam eden yapısal sorunlar bırakmıştır.
Osmanlı yönetiminde Adana eyaletine bağlı olan Silifke, Mersin, Tarsus ve Adana, Çukurova'nın Fransız işgaline uğraması üzerine 1918’de yeniden düzenlenmiştir. Bu süreçte Silifke, Adana’dan ayrılarak İçel adıyla bağımsız bir sancak haline getirilmiş ve doğrudan İçişleri Bakanlığı’na bağlanmıştır.
1924 yılında sancak sistemi kaldırılmış ve idari yapılanmada "mutasarrıflık" ve "valilik" terimleri kullanılmaya başlanmıştır. Kısa süre içinde ise "valilik" terimi yaygın olarak benimsenmiştir. Bu dönemde Mut, Gülnar, Anamur ve Silifke ilçeleri, merkezi Silifke olan İçel vilayeti çatısı altında toplanmıştır. Karaman ise Konya’ya bağlanmıştır. Ancak 1933 yılında bazı vilayetlerin statüsünün değiştirilmesine yönelik çıkarılan bir kanunla, İçel vilayetinin merkezi Silifke’den Mersin’e taşınmış ve böylece Silifke, il statüsünü kaybetmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1925 yılında Silifke’ye özel bir önem verdiği bilinmektedir. Ancak 1933’te alınan kararla, vilayetin merkezi Mersin olarak belirlenmiş ve bölge İçel adıyla anılmaya devam etmiştir. Son olarak, 28 Haziran 2002 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 4764 sayılı kanunla İçel adı resmi olarak kaldırılmış ve ilin adı yalnızca Mersin olarak değiştirilmiştir.
İçel adı, Karamanoğulları döneminden itibaren hem idari hem de coğrafi anlamda Türk tarihinde sürekli var olmuş bir isimdir. Eğer tarih bilinci bu kararda etkili olsaydı, Karamanoğulları ve Osmanlılardan kalan bu tarihi isim değiştirilmezdi. Bu bakış açısıyla, yapılan isim değişikliği; tarihi mirasa yeterince değer verilmediğini gösteriyor olabilir. Ragıp Memişoğlu’nun vurguladığı üzere, bu yer adlarında milletin umudu, sevinci ve kutsal değerleri saklıdır.
KAYNAKÇA
- KİTAPLAR
ASLAN, İZZET, Silifke Tarihi, Adana, 1988.
BOZKURT, İbrahim, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Mersin Tarihi (1847-1928) Mersin, 2012.
ÇIPLAK, Mustafa Necati, İçel Tarihi, Ankara, 1968.
DEMİRTAŞ, Ali, İçel İli İncelemeleri, Ankara, 1995, s.53.; Ali Demirtaş, İçel İli Yakın Çevre İncelemeleri, Ankara, 1991.
İbn Kemal, Tevârih-i Al-i Osman, (Hazırlayan: Şerafettin Turan), VII. defter, Ankara 1991.
GÜRTÜRK, Sami, Silifke Tarihi, İstanbul, 1987.
MANSEL, Arif Müfid, Silifke Kılavuzu, İstanbul, 1943.
PINAR, Mehmet, Cumhuriyet Döneminde Mersin ve İçel’de Siyasi Hayat (1923 -1950), İstanbul, 2018.
RAMSAY, V.M., Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, İstanbul, 1960.
Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası, (çev: Adnan Pekman), İstanbul, 2000.
TAŞKIRAN, Celal, Silifke (Ulu Kent), Silifke, Baskı Yılı Yok.
TUĞLACI, Pars, Osmanlı Şehirleri, İstanbul, Milliyet Yayınları, 1985.
UÇAKCI, İsmail, Oğuz Boyları Aşiret - Oymak - Cemaatler - Şecere Kitabı, İstanbul, 2020.
UÇAR, Ahmet, Temettuat Defterlerine Göre 19. Yüzyılda Silifke, İstanbul, 2019.
UNAT, Faik Reşit, KÖYMEN, Mehmed, A., Kitâb-ı Cihan-Nümâ Neşrî Tarihi, II, Ankara, 1957.
ÜNAL, Ahmet, Hititler Devrinde Anadolu I, İstanbul, 2002.
- MAKALELER
ALP, Sefa “İçil (İçel) İsmi ve İçel Tarihine Dair Kısa Bir Malumat”, İçel Dergisi, I/1, (2021), s.1-6.
BENT, J. Th. “A Journey in Cilicia Tracheia”, The Journal of Hellenic Studies, XII, (1891), s. 206-224.
ÇELİK, Şenol, “İçel”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XXI, (2000), s. 450-455.
DARKOT, Besim, “İçel”, İslam Ansiklopedisi, V/2, İstanbul, 1978.
DİNÇOL, A. M., YAKAR, J., DİNÇOL, B. & TAFFET, A. “The Borders of Appanage Kingdom of Tarhuntassa - A Geographical and Archaeological Assessment”, Anatolica, XXVI, (2000), s. 1-29.
GAZEL, Ahmet Ali, "İçel Sancağı’nın Yönetim Merkezi Olmak İçin Kazalar Arasında Yaşanan Mücadele", A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED], 56, (2016), s.1215-1253.
GÜNER, İbrahim, ERTÜRK, Mustafa, “Türkiye İl Merkezi Kent Adlarının Kaynakları Üzerine Bir Araştırma”, Muğla Üniversitesi SBE Dergisi, 12, (Bahar 2004), s.39-62.
KURT, Mehmet, “MÖ VI.-V. Yüzyıllarda Kilikya Bölgesi: Küresel Güçler ve Siyennesis Krallığı”, Tarihin Peşinde, XIII, (2005), s. 303-326.
MEMİŞOĞLU, Ragıp, "İçel'de Oymak, Aşiret ve Cemâatler", İçel Kültürü, sayı 32, Mart 1994, s.6.
MEMİŞOĞLU, Ragıp, "İçel Adının Değiştirilmesinin Düşündürdükleri ve İç-İl (İçel) Türkmenleri”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 151, Ağustos 2004, s.71-103.
ÖZTÜRK, Yaşar, “Yüz Yıl Önce Yeni Yıla Yeni Umutlarla Başladı Gazi”, Bütün Dünya, Sayı 2025/1, s.11-17.
TEKİNDAĞ, Şehabeddin, “Silifke”, İslam Ansiklopedisi, X, İstanbul, 1978.
ÜNAL, Ahmet, “Hititler, Akdeniz ve Liman Kenti Ura”, Olba, VII, (2003), s. 13-40.
ÜNAL, Ahmet, “Tarihî Süreç İçinde Güney Akdeniz Sahilleri ve Dana Adası ve Çevresinin Konumu”, Akdeniz'in En Büyük Antik Tersanesi Dana Adası (Editör: Hakan Öniz), İstanbul, 2018, s. 20-58.
YALÇIN, Ayhan, "Bronz Çağı’ndan Bugüne Yerleşim Adı Olarak Ura’nın Devamlılığı", Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 8(1), 13-26.
YAZARSIZ, “İçel”, Yurt Ansiklopedisi, V, İstanbul, 1982.
YAZARSIZ, "Silifke İl'ken neden ilçeye dönüştürüldü?", Sesimiz Dergisi, I/1, (Kasım-1999), s.5-6.
- LİSANSÜSTÜ TEZLER
- Yüksek Lisans Tezleri
ÇALIŞKAN, Kadir, Es- Sakızî’nin İçel ve Karaman Tarihi (Metin Tenkidi ve Değerlendirmesi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yüksek Lisans Tezi, Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Funda Demirtaş), Kayseri, 2012.
GİDİRİŞLİOĞLU, Koray, Siyasi, İdari, Kültürel ve Ekonomik Alanda Silifke (1924-1933), Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yüksek Lisans Tezi, Danışmanı Doç. Dr. Erol Yüksel) Karaman, 2021.
NURAL, Süha, Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Silifke, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yüksek Lisans Tezi, Danışmanı Yrd. Doç. Dr. İbrahim Öztürk), Niğde, 2007.
YATÇI, Mediha Sultan, Silifke’de Nüfus Sayımları (1838 ve 1840), Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yüksek Lisans Tezi, Danışmanı Prof. Dr. Şerife Yorulmaz), Mersin, 2019.
ÖZYILDIRIM, Murat, 359 Seleucia Konsili Kararlarının Çözümlenmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yüksek Lisans Tezi, Danışmanı Prof. Dr. Çiğdem Dürüşken), İstanbul, 2006.
b) Doktora Tezi
ÇELİK, Şenol, Osmanlı Taşra Teşkilatında İçel Sancağı (1500-1554), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora Tezi, Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Çetin Varlık), İstanbul, 1994.
SEYHAN, Remziye Boyraz, Seleukeıa (Silifke): Tarihi ve Sikkeleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora Tezi, Danışmanı Prof. Dr. Oğuz Tekin), İstanbul, 2021.
KÖSE, Ensar, Âyanlar Çağında İçel Sancağında Sosyal Hareketlilik, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi, Danışmanı Prof. Dr. Feridun M. Emecen), İstanbul, 2013.
KURT, Mehmet, Eskiçağda Göksu (Kalykadnos) Havzası, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Doktora Tezi, Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Sebahattin Ağaldağ), Konya, 2021.
ELEKTRONİK KAYNAKLAR
https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc012/kanuntbmmc012/kanuntbmmc01202197.pdf Erişim Tarihi 19.06.2024
https://www.silifkesesimiz.com/silifke-hakki-olan-icel-adini-geri-almalidir-5418-haberi Erişim Tarihi 04.03.2025
https://silifke.bel.tr/Content?header=5&title=20 Erişim Tarihi 11.03.2025
http://www.mersin.gov.tr/tarih Erişim Tarihi 05.03.2025
http://www.butundunya.com/#e-dergi&Sayfa=20 Erişim Tarihi 11.03.2025
https://www.silifkesesimiz.com/yazar/aytac-kurtuba/karamanogullari-beyligi-840-kose-yazisi Erişim Tarihi 11.03.2025
