Dr. Halil DÖLEK
Köşe Yazarı
Dr. Halil DÖLEK
 

Hamburg limanı, 836. doğum günün kutlu olsun

Hamburg limanı, 836. doğum günün kutlu olsun Kuzey Almanya’da Elbe nehrinin Kuzey Denizi'ne döküldüğü bölgede yer alan  Hamburg  Avrupa’nın önemli ticaret şehri olmasının yanında Almanya'nın 16 eyaletinden biridir. Avrupa ve Almanya’nın önemli konteyner taşımacılığına merkez olan Hamburg limanı bu özelliğini orta çağdan beri sürdürmektedir. Tarihsel olarak bakıldığında, "Hansa Birliği"ne dahildir. Hansa birliği, Orta Çağ'da özellikle Kuzey Avrupa'da ticaret yoluyla öne çıkan bir şehirler ve tüccar örgütleri birliğini ifade eder. Bu terim Almancada "grup" veya "birlik"  anlamına gelir. Kuzey ülkelerini diğer Avrupa ülkelerine bağlayan ticaret zincirinin liman halkasını oluşturan şehir  “Hanse Stadt Hamburg” olarak bilinir. Hamburg bu tarihi limanının yanında lojistik firmalarına, medya sektörünün önemli yayınevlerine ve Airbus’a da ev sahipliği yapmaktadır.   Benim Hamburg ile ilk tanışmam 1986 yılına dayanır. Erol Simavi’nin patronajlığında Hürriyet gazetesinde yeni iş hayatına başlamıştım. Frankfurt yakınlarında baskısı yapılan Hürriyet’in yönetimi o yıllarda Hamburg merkezli Axel Springer yayınevi ile yeni bir dağıtım anlaşması imzalamış ve ortak çalışma başlatılması için adımlar atılmıştı. Bu anlaşmayı hayata geçiren Arda Gedik, Tuğrul Cebeci ve Korkut Pulur  ekibine katılmıştım. Dağıtımda işbirliği Hürriyet’in tarihinde önemli bir adım olduğundan şirket yönetimi yeni teknik yatırımlar yaparak baskı ve paketleme teknolojisini yenilemiş ve ona göre de teknik ekipler kurmuştu.  Bu yıllarda gazeteye önemli katkı sağlayan Nezih Akkutay, İlyas Yeşil, Aziz Aktel, İbrahim Soykal, Ahmet Külahçı, Ali Yumuşak, İbrahim Gül, Erçin Erdoğmuş, Yalçın Bingöl, Yılmaz Övünç, Mustafa Bilimer, Turgut Akdoğdu, Sait İşler ve daha bir çok arkadaş Hürriyet’nin  o yıllardaki kadrosunda yer almışlardı. Yeni oluşumla adeta bir patlama yaşandı ve bayide bulunabilirlik noktasında Hürriyet çok geniş bir dağıtım ağı ile okuyucusuna ulaştı. Buna ek olarak abone sistemi yenilendi  ve geniş amatör muhabir ağına ve şehir bürolarına yapılan yatırımlarla Hürriyet gazetesi Avrupa’da yaşayan Türklerin gözü ve kulağı oldu. Axel Springer tarafında ise Karl Heinz Schröder, Uwe von der Heyde, Horst Uka ve Detlef Freundt yeni dağıtım planlamasına destek veren ilk isimlerdi. İlişki öyle kuvvetlenmişti ki Karl Heinz Schröder’e Axel Springer içinde “Türk Schröder” lakabı takılmıştı. Daha sonraki yıllarda Gerd Leilich Claus Michael Müller,  Manfred Sinicki, Dietmar Baumhof, Mai Kammann, Frank Schröder, Kerstin Menzel bize hizmet veren arkadaşlar olarak tarihte yerlerini almışlardır. Springer-Hürriyet ortak dağıtım iş birliği kısa sürede olumlu meyvelerini vermeye başlamıştı. Genç yaşta aramızdan ayrılan Korkut Pulur  ile beraber Hürriyet’i, bayi ciro satış bazında Almanya’da ilk 15 arasına sokmuştuk. Springer’nin lider gazetesi Bild’den sonra bayi adet satışında ikinci sıraya oturtmuştuk. Artık Almanya’da hedefe ulaşmıştık. Hürriyet gazetesi Almanya gazete sektörünün de önemli bir marka olarak yerini almıştı.  Bundan sonraki adımlarımız Türklerin yoğun olarak yaşadığı diğer Avrupa ülkeleri ve Kuzey Amerika olmuştu. Kısa bir süre deneme amaçlı Avusturalya’ya da dağıtım yapılmıştı. Bu inanılmaz gelişme benim Uluslararası Dağıtım ve Satış Direktörleri Birliği Başkanlığı'na (ICDA) seçilmemi sağlamıştı. Buna paralel olarak Almanya Gazete Sahipleri Örgütü'nün (BDZV) çalışma gruplarında  Hürriyet’i temsil ettim. Bu ortak iş birliği daha sonraki yıllarda Hürriyet’in Doğan Medya grubuna geçmesiyle çok daha güçlendi ve iki medya grubu uluslararası alanda aktif rol oynadılar. Bülent Zarif, Sevda Boduroğlu, Abdurrahim Kurtiş, Ozan Çorgundağ, Sevilay Gürcüoğlu, Levent Vural, Kemal Abuska ve diğer Hürriyet çalışanları Springer ile iş birliğine katkı sağlayan  arkadaşlarım oldular.  Yazılı medya dağıtım sektörünün uluslararası çatı kuruluşu Distripress yönetim kurulunda Doğan Medya Grup’u temsilen yer aldım. 2008 yılında Distripress’nin yıllık kongresinin  -iki kıtanın birleştiği kent ve Asya’ya açılıyoruz konseptinde- tarihinde ilk defa olarak İstanbul’da gerçekleştirilerek Türkiye’nin tanıtımının yapılmasında da önemli bir rol üstlendik. Sonra bilindiği gibi Hürriyet gazetesi Demirören Medya Grubuna geçti ve geçmişte temelleri atılan bu iş birliği hala olumlu şekilde devam etmektedir. Ahmet Karakaşlı, Abdurrahim Kurtiş ve Ozan Çorgundağ bu iş birliğinin temsilcileri olup Bild gazetesinin önemli bir tirajı Hürriyet tesislerinde basılmaktadır. İşte uzun yıllardan beri süren bu beraberliğin odağında Axel Springer’in dağıtım şirketi D-Force-One’nun davetlisi olarak Hamburg limanının doğum günü partisine katıldık. Kolay değil bu grup ile 40 yıldır iş birliğinin içindeyim ve sayısını unuttuğum iş ziyaretlerinden dolayı Hamburg’nun benim hayatımda çok özel yeri olmuştur. Doğum günü partisi ve benim için artık veda niteliğindeki bu buluşma bir teknede organize edildi. Ev sahipliğini Michael Fischer, David Löffler, Johanna Schäfer, Ulrich Stemmler ve Carsten Neckels yaptılar. Bir gün öncesinde müzeye dönüştürülmüş Axel Springer binasına da David Löffler ve Carsten Neckel’sin organize ettiği bir ziyaret gerçekleştirdik. Bu gezinti sırasında eski günler bir film şeriti gibi gözümün önünden  geçti.  D-Force-One, medya sektörü ile ilgili bir sunum yaptıktan sonra tekneye geçerek  gecenin geç saatlerine kadar  açık büfe eşliğinde davetlilerle bol bol sohbet ettik. Sohbetlerimizde medya sektörünün  geleceği, okuyucu profilinin değişimi, dijital teknoloji, yapay zeka ve hibrit yayıncılık (kâğıt baskısı ve dijital) gibi konularda fikir alış verişinde bulunduk.   Birçok Hamburglu  için Hamburg sevgisi anlatılamayacak derecede yüksektir. Planlı şehirciliği, çoklu etnik ve  kültürel yapısı, yeşil doğası, ideal toplu taşımacılığı bir şehir hatta eyalet için aranan niteliktedir. Öyle bir bağlılıktır ki bu,  “Hamburg dışında geçirdiğim zaman benim için yaşanmamış günlerdir” söylemini işittiğim Hamburglu arkadaşlarım olmuştur. Fakat şunu da eklemek gerekir: Özellikle merkez tren gar civarındaki dağınıklık, pislik, dilencilik ve kargaşa Hamburg için çok kötü imaj oluşturmaktadır. İyisiyle kötüsüyle  ben de Hamburg’un bu güzel yeşil doğasında ve güneşli havasında bir kaç gün geçirdim ve  belki bilmek istersiniz diye tavsiyelerimi şöyle sıralayabilirim: 1) Henssler&Henssler, Peking Enten Haus, Picasso, Heritage ve Naya gibi lokantalar benim lezzet noktalarım olmuştur. 2) Jungfernstieg’de yürüyüş yaparak lüks marka dükkanların vitrinlerine göz atabilirsiniz. “Jungfernstieg” eski yıllarda bekar kızların gezinti  yaptığı yer olup, ismini buradan almıştır. 3) Elbe nehrinin yan kolu Alster kıvrımının göle çevirdiği su birikintisi kıyısında gezinti yapmak ve kafelerin birinde kahve içmek keyifli olur. 4) Akdeniz havası estiren Portekiz semtinde gezerek, semtin gastronomik çekirdeğine İberya yarım adasından gelen göçmenlerin hakim olduğu Akdeniz havasının ve mutfağının tadını çıkartabilirsiniz. 5) “Reeperbahn” eski yıllarda gemi halat imalatının yapıldığı yermiş. Şimdi eğlence ve “kırmızı ışık” tabir edilen bu bölgenin merkez caddesinde gezinti yapabilirsiniz. Ve böylece Hamburg, kırk yılı aşkın süredir hem mesleki hem de kişisel dönüm noktalarıma eşlik etmiş bir şehir olarak tarihime kazındı. Bu bölüme veda ederken, Hamburg’un bana sunduğu deneyimler, dostluklar ve unutulmaz anılar için derin bir minnettarlık duyuyorum. Artickle in English. Happy 836th birthday to the Port of Hamburg! Located in Northern Germany, where the Elbe River flows into the North Sea, Hamburg is not only one of Europe’s major trade cities but also one of Germany’s 16 federal states. As a hub for container transportation in both Germany and Europe, the Port of Hamburg has held this status since the Middle Ages. Historically, it was part of the Hanseatic League. The Hanseatic League refers to an alliance of cities and merchant organizations that gained prominence in the Middle Ages, particularly through trade in Northern Europe. The term “Hanse” in German means “group” or “league.” As a city forming part of this maritime trade chain linking northern countries with the rest of Europe, Hamburg is known as “Hanse Stadt Hamburg.” In addition to this historic port, Hamburg is also home to logistics companies, major publishing houses in the media sector, and Airbus. My first encounter with Hamburg dates back to 1986. I had just started a new chapter in my career at Hürriyet newspaper under the patronage of Erol Simavi. During that time, Hürriyet, which was printed near Frankfurt, had signed a new distribution agreement with the Hamburg-based Axel Springer publishing house and took steps to initiate a joint operation. I joined the team that brought this partnership to life, led by Arda Gedik, Tuğrul Cebeci, and Korkut Pulur. Since this cooperation was a major step in Hürriyet’s history, the company made significant technical investments, upgrading its printing and packaging technologies and forming new technical teams accordingly. Notable contributors to the newspaper during those years included Nezih Akkutay, İlyas Yeşil, Aziz Aktel, İbrahim Soykal, Ahmet Külahçı, Ali Yumuşak, İbrahim Gül, Erçin Erdoğmuş, Yalçın Bingöl, Yılmaz Övünç, Turgut Akdoğdu, Sait İşler, Mustafa Bilimer and many other colleagues who were part of Hürriyet’s team at the time. This new setup led to a kind of explosion in reach—Hürriyet was available in a wide distribution network and easily accessible to readers. In addition, the subscription system was updated, and thanks to investments in an expansive freelance reporter network and city offices, Hürriyet became the eyes and ears of Turks living in Europe. On the Axel Springer side, Karl Heinz Schröder, Uwe von der Heyde, Horst Uka, and Detlef Freundt were the first to support this new distribution planning. The relationship grew so strong that Karl Heinz Schröder earned the nickname “Turkish Schröder” within Axel Springer. In later years, GERD Leilich,Claus Michael Müller, Manfred Sinicki, Dietmar Baumhof, Mai Kammann, Frank Schröder, and Kerstin Menzel also played important roles in serving our needs. The Springer-Hürriyet joint distribution project quickly bore positive results. Alongside the late Korkut Pulur, we managed to get Hürriyet into the top 15 newspapers in Germany based on kiosk sales. After Bild, Axel Springer’s flagship newspaper, Hürriyet reached the second spot in terms of kiosk sales in exemplars volume. We had achieved our goal in Germany, and Hürriyet had earned its place as a major brand in the country’s newspaper sector. Our next steps led us to other European countries with significant Turkish populations and to North America. Distribution was also briefly trialed in Australia. This incredible growth led to my election as President of the International Association of Distribution and Sales Directors (ICDA). In parallel, I represented Hürriyet in working groups within the German Newspaper Publishers Association (BDZV).  This partnership became even stronger when Hürriyet became part of the Doğan Media Group. Both media organizations played active roles internationally. Bülent Zarif, Sevda Boduroğlu, Abdurrahim Kurtiş, Ozan Çorgundağ, Sevilay Gürcüoğlu, Levent Vural, Kemal Abuska, and other Hürriyet staff members contributed to this collaboration with Springer. I also represented the Doğan Media Group on the board of Distripress, the international umbrella organization for the print media distribution sector. In 2008, for the first time in history, the Distripress annual congress was held in Istanbul—under the theme of “the city that unites two continents and opens to Asia”—playing a significant role in promoting Turkey. As is known, Hürriyet later became part of the Demirören Media Group, and the foundations laid in the past continue to support this positive collaboration. Ahmet Karakaşlı, Abdurrahim Kurtiş, and Ozan Çorgundağ are the current representatives of this collaboration, with a significant print volume of Bild now produced at Hürriyet’s facilities. At the center of this long-standing cooperation was the birthday celebration of the Port of Hamburg, to which we were invited by Axel Springer’s distribution company, D-Force-One. It’s not easy to summarize a 40-year partnership, and because of countless work visits, Hamburg holds a very special place in my life. The birthday celebration, which also served as a kind of farewell for me, was held on a boat. Our hosts were Michael Fischer, David Löffler, Johanna Schäfer, Ulrich Stemmler and Carsten Neckels. The day before, we visited the Axel Springer building—now turned into a museum—organized by David Löffler and Carsten Neckels. During this visit, memories of the old days flashed before my eyes like a movie reel. After a media industry presentation by D-Force-One, we moved to the boat and spent the evening enjoying an open buffet and engaging in long conversations with the guests. Topics of discussion included the future of the media industry, changing reader profiles, digital technologies, artificial intelligence, and hybrid publishing (print and digital). For many Hamburg locals, their love for the city is indescribably strong. Its planned urban development, multicultural structure, green nature, and ideal public transportation system are all qualities one would look for in a city—or even a state. Some of my Hamburg friends have even said, “The time I spend outside Hamburg are days I feel I haven’t really lived.” However, I must also add that the mess, dirt, begging, and chaos—particularly around the central train station—create a very negative image for Hamburg. For better or worse, I spent a few days enjoying Hamburg’s beautiful greenery and sunny weather, and I’d like to share a few recommendations with you: Henssler&Henssler, Peking Enten Haus, Picasso, Heritage, and Naya are my go-to culinary spots. You can take a stroll on Jungfernstieg and browse the luxury brand shop windows. “Jungfernstieg” got its name from the days when unmarried girls would promenade there. Walking by the water on the shores of the Alster, a side branch of the Elbe River that forms a lake-like area, and enjoying a coffee at a café is very pleasant. Visit the Portuguese Quarter, which has a Mediterranean vibe. Dominated by immigrants from the Iberian Peninsula, this area is a gastronomic hub with a Mediterranean feel and cuisine. Reeperbahn, once known for rope manufacturing, is now a central entertainment and “red-light” district worth exploring. And with that, Hamburg remains etched in my history, city that has intertwined itself with  my professional and personal milestones over four decades. As I bid farewell to this chapter, I do so with gratitude for the experiences, friendships, and unforgettable moments that Hamburg has given me.    
Ekleme Tarihi: 16 Mayıs 2025 -Cuma

Hamburg limanı, 836. doğum günün kutlu olsun

Hamburg limanı, 836. doğum günün kutlu olsun
Kuzey Almanya’da Elbe nehrinin Kuzey Denizi'ne döküldüğü bölgede yer alan  Hamburg  Avrupa’nın önemli ticaret şehri olmasının yanında Almanya'nın 16 eyaletinden biridir. Avrupa ve Almanya’nın önemli konteyner taşımacılığına merkez olan Hamburg limanı bu özelliğini orta çağdan beri sürdürmektedir. Tarihsel olarak bakıldığında, "Hansa Birliği"ne dahildir.
Hansa birliği, Orta Çağ'da özellikle Kuzey Avrupa'da ticaret yoluyla öne çıkan bir şehirler ve tüccar örgütleri birliğini ifade eder. Bu terim Almancada "grup" veya "birlik"  anlamına gelir. Kuzey ülkelerini diğer Avrupa ülkelerine bağlayan ticaret zincirinin liman halkasını oluşturan şehir  “Hanse Stadt Hamburg” olarak bilinir.
Hamburg bu tarihi limanının yanında lojistik firmalarına, medya sektörünün önemli yayınevlerine ve Airbus’a da ev sahipliği yapmaktadır.  
Benim Hamburg ile ilk tanışmam 1986 yılına dayanır. Erol Simavi’nin patronajlığında Hürriyet gazetesinde yeni iş hayatına başlamıştım. Frankfurt yakınlarında baskısı yapılan Hürriyet’in yönetimi o yıllarda Hamburg merkezli Axel Springer yayınevi ile yeni bir dağıtım anlaşması imzalamış ve ortak çalışma başlatılması için adımlar atılmıştı. Bu anlaşmayı hayata geçiren Arda Gedik, Tuğrul Cebeci ve Korkut Pulur  ekibine katılmıştım. Dağıtımda işbirliği Hürriyet’in tarihinde önemli bir adım olduğundan şirket yönetimi yeni teknik yatırımlar yaparak baskı ve paketleme teknolojisini yenilemiş ve ona göre de teknik ekipler kurmuştu. 

Bu yıllarda gazeteye önemli katkı sağlayan Nezih Akkutay, İlyas Yeşil, Aziz Aktel, İbrahim Soykal, Ahmet Külahçı, Ali Yumuşak, İbrahim Gül, Erçin Erdoğmuş, Yalçın Bingöl, Yılmaz Övünç, Mustafa Bilimer, Turgut Akdoğdu, Sait İşler ve daha bir çok arkadaş Hürriyet’nin  o yıllardaki kadrosunda yer almışlardı.
Yeni oluşumla adeta bir patlama yaşandı ve bayide bulunabilirlik noktasında Hürriyet çok geniş bir dağıtım ağı ile okuyucusuna ulaştı. Buna ek olarak abone sistemi yenilendi  ve geniş amatör muhabir ağına ve şehir bürolarına yapılan yatırımlarla Hürriyet gazetesi Avrupa’da yaşayan Türklerin gözü ve kulağı oldu.
Axel Springer tarafında ise Karl Heinz Schröder, Uwe von der Heyde, Horst Uka ve Detlef Freundt yeni dağıtım planlamasına destek veren ilk isimlerdi. İlişki öyle kuvvetlenmişti ki Karl Heinz Schröder’e Axel Springer içinde “Türk Schröder” lakabı takılmıştı. Daha sonraki yıllarda Gerd Leilich Claus Michael Müller,  Manfred Sinicki, Dietmar Baumhof, Mai Kammann, Frank Schröder, Kerstin Menzel bize hizmet veren arkadaşlar olarak tarihte yerlerini almışlardır.
Springer-Hürriyet ortak dağıtım iş birliği kısa sürede olumlu meyvelerini vermeye başlamıştı. Genç yaşta aramızdan ayrılan Korkut Pulur  ile beraber Hürriyet’i, bayi ciro satış bazında Almanya’da ilk 15 arasına sokmuştuk. Springer’nin lider gazetesi Bild’den sonra bayi adet satışında ikinci sıraya oturtmuştuk. Artık Almanya’da hedefe ulaşmıştık. Hürriyet gazetesi Almanya gazete sektörünün de önemli bir marka olarak yerini almıştı. 

Bundan sonraki adımlarımız Türklerin yoğun olarak yaşadığı diğer Avrupa ülkeleri ve Kuzey Amerika olmuştu. Kısa bir süre deneme amaçlı Avusturalya’ya da dağıtım yapılmıştı. Bu inanılmaz gelişme benim Uluslararası Dağıtım ve Satış Direktörleri Birliği Başkanlığı'na (ICDA) seçilmemi sağlamıştı. Buna paralel olarak Almanya Gazete Sahipleri Örgütü'nün (BDZV) çalışma gruplarında  Hürriyet’i temsil ettim.
Bu ortak iş birliği daha sonraki yıllarda Hürriyet’in Doğan Medya grubuna geçmesiyle çok daha güçlendi ve iki medya grubu uluslararası alanda aktif rol oynadılar. Bülent Zarif, Sevda Boduroğlu, Abdurrahim Kurtiş, Ozan Çorgundağ, Sevilay Gürcüoğlu, Levent Vural, Kemal Abuska ve diğer Hürriyet çalışanları Springer ile iş birliğine katkı sağlayan  arkadaşlarım oldular. 
Yazılı medya dağıtım sektörünün uluslararası çatı kuruluşu Distripress yönetim kurulunda Doğan Medya Grup’u temsilen yer aldım. 2008 yılında Distripress’nin yıllık kongresinin  -iki kıtanın birleştiği kent ve Asya’ya açılıyoruz konseptinde- tarihinde ilk defa olarak İstanbul’da gerçekleştirilerek Türkiye’nin tanıtımının yapılmasında da önemli bir rol üstlendik.
Sonra bilindiği gibi Hürriyet gazetesi Demirören Medya Grubuna geçti ve geçmişte temelleri atılan bu iş birliği hala olumlu şekilde devam etmektedir. Ahmet Karakaşlı, Abdurrahim Kurtiş ve Ozan Çorgundağ bu iş birliğinin temsilcileri olup Bild gazetesinin önemli bir tirajı Hürriyet tesislerinde basılmaktadır.
İşte uzun yıllardan beri süren bu beraberliğin odağında Axel Springer’in dağıtım şirketi D-Force-One’nun davetlisi olarak Hamburg limanının doğum günü partisine katıldık. Kolay değil bu grup ile 40 yıldır iş birliğinin içindeyim ve sayısını unuttuğum iş ziyaretlerinden dolayı Hamburg’nun benim hayatımda çok özel yeri olmuştur.
Doğum günü partisi ve benim için artık veda niteliğindeki bu buluşma bir teknede organize edildi. Ev sahipliğini Michael Fischer, David Löffler, Johanna Schäfer, Ulrich Stemmler ve Carsten Neckels yaptılar. Bir gün öncesinde müzeye dönüştürülmüş Axel Springer binasına da David Löffler ve Carsten Neckel’sin organize ettiği bir ziyaret gerçekleştirdik. Bu gezinti sırasında eski günler bir film şeriti gibi gözümün önünden  geçti. 
D-Force-One, medya sektörü ile ilgili bir sunum yaptıktan sonra tekneye geçerek  gecenin geç saatlerine kadar  açık büfe eşliğinde davetlilerle bol bol sohbet ettik. Sohbetlerimizde medya sektörünün  geleceği, okuyucu profilinin değişimi, dijital teknoloji, yapay zeka ve hibrit yayıncılık (kâğıt baskısı ve dijital) gibi konularda fikir alış verişinde bulunduk.  
Birçok Hamburglu  için Hamburg sevgisi anlatılamayacak derecede yüksektir. Planlı şehirciliği, çoklu etnik ve  kültürel yapısı, yeşil doğası, ideal toplu taşımacılığı bir şehir hatta eyalet için aranan niteliktedir. Öyle bir bağlılıktır ki bu,  “Hamburg dışında geçirdiğim zaman benim için yaşanmamış günlerdir” söylemini işittiğim Hamburglu arkadaşlarım olmuştur. Fakat şunu da eklemek gerekir: Özellikle merkez tren gar civarındaki dağınıklık, pislik, dilencilik ve kargaşa Hamburg için çok kötü imaj oluşturmaktadır.
İyisiyle kötüsüyle  ben de Hamburg’un bu güzel yeşil doğasında ve güneşli havasında bir kaç gün geçirdim ve  belki bilmek istersiniz diye tavsiyelerimi şöyle sıralayabilirim:
1) Henssler&Henssler, Peking Enten Haus, Picasso, Heritage ve Naya gibi lokantalar benim lezzet noktalarım olmuştur.
2) Jungfernstieg’de yürüyüş yaparak lüks marka dükkanların vitrinlerine göz atabilirsiniz. “Jungfernstieg” eski yıllarda bekar kızların gezinti  yaptığı yer olup, ismini buradan almıştır.
3) Elbe nehrinin yan kolu Alster kıvrımının göle çevirdiği su birikintisi kıyısında gezinti yapmak ve kafelerin birinde kahve içmek keyifli olur.
4) Akdeniz havası estiren Portekiz semtinde gezerek, semtin gastronomik çekirdeğine İberya yarım adasından gelen göçmenlerin hakim olduğu Akdeniz havasının ve mutfağının tadını çıkartabilirsiniz.
5) “Reeperbahn” eski yıllarda gemi halat imalatının yapıldığı yermiş. Şimdi eğlence ve “kırmızı ışık” tabir edilen bu bölgenin merkez caddesinde gezinti yapabilirsiniz.

Ve böylece Hamburg, kırk yılı aşkın süredir hem mesleki hem de kişisel dönüm noktalarıma eşlik etmiş bir şehir olarak tarihime kazındı. Bu bölüme veda ederken, Hamburg’un bana sunduğu deneyimler, dostluklar ve unutulmaz anılar için derin bir minnettarlık duyuyorum.

Artickle in English.

Happy 836th birthday to the Port of Hamburg!

Located in Northern Germany, where the Elbe River flows into the North Sea, Hamburg is not only one of Europe’s major trade cities but also one of Germany’s 16 federal states. As a hub for container transportation in both Germany and Europe, the Port of Hamburg has held this status since the Middle Ages. Historically, it was part of the Hanseatic League.

The Hanseatic League refers to an alliance of cities and merchant organizations that gained prominence in the Middle Ages, particularly through trade in Northern Europe. The term “Hanse” in German means “group” or “league.” As a city forming part of this maritime trade chain linking northern countries with the rest of Europe, Hamburg is known as “Hanse Stadt Hamburg.”

In addition to this historic port, Hamburg is also home to logistics companies, major publishing houses in the media sector, and Airbus.

My first encounter with Hamburg dates back to 1986. I had just started a new chapter in my career at Hürriyet newspaper under the patronage of Erol Simavi. During that time, Hürriyet, which was printed near Frankfurt, had signed a new distribution agreement with the Hamburg-based Axel Springer publishing house and took steps to initiate a joint operation. I joined the team that brought this partnership to life, led by Arda Gedik, Tuğrul Cebeci, and Korkut Pulur.

Since this cooperation was a major step in Hürriyet’s history, the company made significant technical investments, upgrading its printing and packaging technologies and forming new technical teams accordingly.

Notable contributors to the newspaper during those years included Nezih Akkutay, İlyas Yeşil, Aziz Aktel, İbrahim Soykal, Ahmet Külahçı, Ali Yumuşak, İbrahim Gül, Erçin Erdoğmuş, Yalçın Bingöl, Yılmaz Övünç, Turgut Akdoğdu, Sait İşler, Mustafa Bilimer and many other colleagues who were part of Hürriyet’s team at the time.

This new setup led to a kind of explosion in reach—Hürriyet was available in a wide distribution network and easily accessible to readers. In addition, the subscription system was updated, and thanks to investments in an expansive freelance reporter network and city offices, Hürriyet became the eyes and ears of Turks living in Europe.

On the Axel Springer side, Karl Heinz Schröder, Uwe von der Heyde, Horst Uka, and Detlef Freundt were the first to support this new distribution planning. The relationship grew so strong that Karl Heinz Schröder earned the nickname “Turkish Schröder” within Axel Springer. In later years, GERD Leilich,Claus Michael Müller, Manfred Sinicki, Dietmar Baumhof, Mai Kammann, Frank Schröder, and Kerstin Menzel also played important roles in serving our needs.

The Springer-Hürriyet joint distribution project quickly bore positive results. Alongside the late Korkut Pulur, we managed to get Hürriyet into the top 15 newspapers in Germany based on kiosk sales. After Bild, Axel Springer’s flagship newspaper, Hürriyet reached the second spot in terms of kiosk sales in exemplars volume. We had achieved our goal in Germany, and Hürriyet had earned its place as a major brand in the country’s newspaper sector.

Our next steps led us to other European countries with significant Turkish populations and to North America. Distribution was also briefly trialed in Australia. This incredible growth led to my election as President of the International Association of Distribution and Sales Directors (ICDA). In parallel, I represented Hürriyet in working groups within the German Newspaper Publishers Association (BDZV). 

This partnership became even stronger when Hürriyet became part of the Doğan Media Group. Both media organizations played active roles internationally. Bülent Zarif, Sevda Boduroğlu, Abdurrahim Kurtiş, Ozan Çorgundağ, Sevilay Gürcüoğlu, Levent Vural, Kemal Abuska, and other Hürriyet staff members contributed to this collaboration with Springer.

I also represented the Doğan Media Group on the board of Distripress, the international umbrella organization for the print media distribution sector. In 2008, for the first time in history, the Distripress annual congress was held in Istanbul—under the theme of “the city that unites two continents and opens to Asia”—playing a significant role in promoting Turkey.

As is known, Hürriyet later became part of the Demirören Media Group, and the foundations laid in the past continue to support this positive collaboration. Ahmet Karakaşlı, Abdurrahim Kurtiş, and Ozan Çorgundağ are the current representatives of this collaboration, with a significant print volume of Bild now produced at Hürriyet’s facilities.

At the center of this long-standing cooperation was the birthday celebration of the Port of Hamburg, to which we were invited by Axel Springer’s distribution company, D-Force-One. It’s not easy to summarize a 40-year partnership, and because of countless work visits, Hamburg holds a very special place in my life.

The birthday celebration, which also served as a kind of farewell for me, was held on a boat. Our hosts were Michael Fischer, David Löffler, Johanna Schäfer, Ulrich Stemmler and Carsten Neckels. The day before, we visited the Axel Springer building—now turned into a museum—organized by David Löffler and Carsten Neckels. During this visit, memories of the old days flashed before my eyes like a movie reel.

After a media industry presentation by D-Force-One, we moved to the boat and spent the evening enjoying an open buffet and engaging in long conversations with the guests. Topics of discussion included the future of the media industry, changing reader profiles, digital technologies, artificial intelligence, and hybrid publishing (print and digital).

For many Hamburg locals, their love for the city is indescribably strong. Its planned urban development, multicultural structure, green nature, and ideal public transportation system are all qualities one would look for in a city—or even a state. Some of my Hamburg friends have even said, “The time I spend outside Hamburg are days I feel I haven’t really lived.” However, I must also add that the mess, dirt, begging, and chaos—particularly around the central train station—create a very negative image for Hamburg.

For better or worse, I spent a few days enjoying Hamburg’s beautiful greenery and sunny weather, and I’d like to share a few recommendations with you:

  1. Henssler&Henssler, Peking Enten Haus, Picasso, Heritage, and Naya are my go-to culinary spots.
  2. You can take a stroll on Jungfernstieg and browse the luxury brand shop windows. “Jungfernstieg” got its name from the days when unmarried girls would promenade there.
  3. Walking by the water on the shores of the Alster, a side branch of the Elbe River that forms a lake-like area, and enjoying a coffee at a café is very pleasant.
  4. Visit the Portuguese Quarter, which has a Mediterranean vibe. Dominated by immigrants from the Iberian Peninsula, this area is a gastronomic hub with a Mediterranean feel and cuisine.
  5. Reeperbahn, once known for rope manufacturing, is now a central entertainment and “red-light” district worth exploring.


And with that, Hamburg remains etched in my history, city that has intertwined itself with  my professional and personal milestones over four decades. As I bid farewell to this chapter, I do so with gratitude for the experiences, friendships, and unforgettable moments that Hamburg has given me.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
B. ÇALLI
(17.05.2025 21:26 - #2183)
Kalemine sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/