Alpyaren KARAMAN
Köşe Yazarı
Alpyaren KARAMAN
 

Tarih, Kimlerin Hatırası?

Tarih, Kimlerin Hatırası? Tarih kitaplarında bir adım var. Herkes onu bilir. Bir de onun yanındaki birkaç kişi: Komutanlar, siyasetçiler, cemiyet kuranlar, nutuk atanlar...  Peki ya geriye kalanlar? Onlar için sessizlik hüküm sürer. Uzun zaman bu sessizlikten habersizdim. Gittiğim her ilçede geçmiş belediye başkanlarının özgeçmişine bakar, tarihe damga vurmuş aileleri, Osmanlı hanedanından gelenleri, Divan-ı Hümayun üyeleri ve ailesini ya da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine katılanları araştırırdım. Hep üst kattan bakardım tarihe. Ama zamanla anladım ki, alt katlarda da hayat vardı. Ve o hayatlar, tarihin eksik yazılmış bölümleriydi. Tarihi yalnızca “yaşanan büyük olaylar” değil, o olaylara karışmadan ama o olayların içinde ezilerek yaşayan insanlar da şekillendirir. Savaşlara katılanlar kadar, savaşanlara yemek pişirenler, yaralıları taşıyanlar, moral verenler de tarihtir. Kürsüde konuşan kadar, o sözlere kulak veren insanlar da tarihin içindedir. Ancak onların adı nadiren geçer. Tarihi bir ilçede yaşamanın yüklediği sorumlulukla, gözlemlerimi derinleştirdim. Silifke'deyim. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün gelip Gazi Çiftliği’ni kurduğu bu kentte, Türkiye’nin ilk tarımsal kooperatiflerinden biri doğdu. Ama soruyorum kendime: Bugün bu mirasın sözlü tarihi sağlıklı biçimde aktarılabiliyor mu? Zamanla şunu öğrendim: Geçmişi anlamak için sadece büyük isimlere değil, sessiz tanıklara da kulak vermek gerekiyor. Dernekler, vakıflar, kooperatifler, sanatçılar, insanlara maddi ve manevi destek olanlar, motivasyon kaynağı olanlar, yerel basın… Bunlar da tarihin sessiz ama güçlü taşıyıcılarıdır. Bugün herhangi bir konuda sözlü tarih sağlıklı bir şekilde aktarılıyor mu? Ne yazık ki hayır. “Nasıl olsa anlatılıyor” denilen nice değer, yazıya dökülmediği için yok olup gidiyor. Söz uçar, yazı kalır derler ya; biz sözü havaya savurup yazının sorumluluğundan kaçıyoruz. Oysa hâlâ direnenler var. Mesela Hatice OKUR DÖNÜM, Gazi Çiftliği’nin hafızasını yaşatmak için yıllardır mücadele ediyor. Ama hakikat şu ki; bazı yükler tek bir omuza fazla gelir. Tarih yalnızca cephede savaşanlarla ya da büyük nutuklar atanlarla yazılmaz. Tarih, aynı zamanda mahalle arasında kitap kokusu yayan bir adamla da yazılır.  Mesela Yaşar ÖZTÜRK sadece yazar ve Silifke Halk Kitabevi’nin yürütücüsü değildir. Aynı zamanda kültürün, motivasyonun, sanatın ve huzurun mekânını kurmuş bir insan. Kütüphaneler inşa etmiyor ama insanları birbirine bağlayan bağlar kuruyor. O bir sosyolog ya da psikolog değildir ama insanların ruhuna dokunur. Tanıyanlar için orası bir tür ortak bilinç durağıdır. Sadık CİVELEK ne yapıyor peki? “Sesimiz” gazetesiyle Silifke'nin bugününü yarına taşıyan notlarını bir araya getiriyor. Bu gazete, Silifke yerel basın tarihinde türlere göre ilk beş arasında yer alıyor diyebiliriz. Onu yaşatmak sadece gazetecilik değil; bir kentin hafızasını diri tutma çabasıdır. Ya da Aytaç KURTUBA… Taşeli coğrafyasını tanıtmak için yıllarca mücadele etti. O, belki bir bakan değildi ama bölgesel kültürün seyyahıydı. Bir televizyon programı yapmasa da gönüllü bir tanıtım elçisidir. Coğrafyanın, turizmin hafızasını taşır; gittiği her yerde yerel değerleri görünür kıldı.   Mustafa Devrim EYCE de var. Eğitime, kültüre, en çok da dayanışmaya kendini adamış bir isim. Onun gibi insanlar olmasaydı, bugünkü gençler kimin izinden yürüyecekti? O da tıpkı diğerleri gibi sessiz kahramanlardan biri. Ve elbette Arslan EYCE… Bugün aramızda olmayabilir ama adı yalnızca birkaç gazete haberinde ya da kitap sayfasında geçip gitmemeli. O, kalıcı bir hafızayı hak ediyor; yazılmalı, anlatılmalı, yaşatılmalı. Bu isimler çoğaltılabilir: İrfan Ünver NASRATTINOĞLU, Rıfat YÖRÜK, İlhame ÖZTÜRK, Ayhan YALÇIN, Rıfat KARADUMAN. Mustafa İNCEOĞLU, Mustafa BECEREN, Esma DEVECİ, Songül SAYDAM ÖZTÜRK… Listeyi sınırlamak haksızlık olur. Her ilçede, her kasabada böyle insanlar vardır: Bir kooperatifi kuran, bir öğrenciye burs veren ya da sadece bir çocuğun kitapla tanışmasını sağlayan biri… Ne var ki bu isimler ne ders kitaplarında yer bulur ne de ansiklopedilerde. Ama Silifke'nin sokaklarında, insanların hafızasında yaşarlar. Ve şimdi soralım: Tarih dediğimiz şey, sadece devletin yazdığı mıdır, yoksa halkın yaşadığı mıdır? Tarih, sadece kuranlarla değil, katlananlarla da yazılır. Herkesin yazılı tarihe geçmesi mümkün değil ama unutmamamız gereken şey şu: Geçmese de iz bırakır. O izler de tarihi şekillendirir. Bugün bizlere düşen, bu izleri silinmeden kayda geçirmektir. Tek bir kişiyle olmaz bu iş, evet. Ama biriyle başlar.  
Ekleme Tarihi: 11 Temmuz 2025 -Cuma

Tarih, Kimlerin Hatırası?

Tarih, Kimlerin Hatırası?

Tarih kitaplarında bir adım var. Herkes onu bilir. Bir de onun yanındaki birkaç kişi: Komutanlar, siyasetçiler, cemiyet kuranlar, nutuk atanlar...  Peki ya geriye kalanlar? Onlar için sessizlik hüküm sürer.

Uzun zaman bu sessizlikten habersizdim. Gittiğim her ilçede geçmiş belediye başkanlarının özgeçmişine bakar, tarihe damga vurmuş aileleri, Osmanlı hanedanından gelenleri, Divan-ı Hümayun üyeleri ve ailesini ya da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine katılanları araştırırdım. Hep üst kattan bakardım tarihe. Ama zamanla anladım ki, alt katlarda da hayat vardı. Ve o hayatlar, tarihin eksik yazılmış bölümleriydi.

Tarihi yalnızca “yaşanan büyük olaylar” değil, o olaylara karışmadan ama o olayların içinde ezilerek yaşayan insanlar da şekillendirir. Savaşlara katılanlar kadar, savaşanlara yemek pişirenler, yaralıları taşıyanlar, moral verenler de tarihtir. Kürsüde konuşan kadar, o sözlere kulak veren insanlar da tarihin içindedir. Ancak onların adı nadiren geçer.

Tarihi bir ilçede yaşamanın yüklediği sorumlulukla, gözlemlerimi derinleştirdim. Silifke'deyim. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün gelip Gazi Çiftliği’ni kurduğu bu kentte, Türkiye’nin ilk tarımsal kooperatiflerinden biri doğdu. Ama soruyorum kendime: Bugün bu mirasın sözlü tarihi sağlıklı biçimde aktarılabiliyor mu?

Zamanla şunu öğrendim: Geçmişi anlamak için sadece büyük isimlere değil, sessiz tanıklara da kulak vermek gerekiyor. Dernekler, vakıflar, kooperatifler, sanatçılar, insanlara maddi ve manevi destek olanlar, motivasyon kaynağı olanlar, yerel basın… Bunlar da tarihin sessiz ama güçlü taşıyıcılarıdır.

Bugün herhangi bir konuda sözlü tarih sağlıklı bir şekilde aktarılıyor mu? Ne yazık ki hayır. “Nasıl olsa anlatılıyor” denilen nice değer, yazıya dökülmediği için yok olup gidiyor. Söz uçar, yazı kalır derler ya; biz sözü havaya savurup yazının sorumluluğundan kaçıyoruz.

Oysa hâlâ direnenler var. Mesela Hatice OKUR DÖNÜM, Gazi Çiftliği’nin hafızasını yaşatmak için yıllardır mücadele ediyor. Ama hakikat şu ki; bazı yükler tek bir omuza fazla gelir.

Tarih yalnızca cephede savaşanlarla ya da büyük nutuklar atanlarla yazılmaz. Tarih, aynı zamanda mahalle arasında kitap kokusu yayan bir adamla da yazılır.  Mesela Yaşar ÖZTÜRK sadece yazar ve Silifke Halk Kitabevi’nin yürütücüsü değildir. Aynı zamanda kültürün, motivasyonun, sanatın ve huzurun mekânını kurmuş bir insan. Kütüphaneler inşa etmiyor ama insanları birbirine bağlayan bağlar kuruyor. O bir sosyolog ya da psikolog değildir ama insanların ruhuna dokunur. Tanıyanlar için orası bir tür ortak bilinç durağıdır.

Sadık CİVELEK ne yapıyor peki? “Sesimiz” gazetesiyle Silifke'nin bugününü yarına taşıyan notlarını bir araya getiriyor. Bu gazete, Silifke yerel basın tarihinde türlere göre ilk beş arasında yer alıyor diyebiliriz. Onu yaşatmak sadece gazetecilik değil; bir kentin hafızasını diri tutma çabasıdır.

Ya da Aytaç KURTUBA… Taşeli coğrafyasını tanıtmak için yıllarca mücadele etti. O, belki bir bakan değildi ama bölgesel kültürün seyyahıydı. Bir televizyon programı yapmasa da gönüllü bir tanıtım elçisidir. Coğrafyanın, turizmin hafızasını taşır; gittiği her yerde yerel değerleri görünür kıldı.  

Mustafa Devrim EYCE de var. Eğitime, kültüre, en çok da dayanışmaya kendini adamış bir isim. Onun gibi insanlar olmasaydı, bugünkü gençler kimin izinden yürüyecekti? O da tıpkı diğerleri gibi sessiz kahramanlardan biri.

Ve elbette Arslan EYCE… Bugün aramızda olmayabilir ama adı yalnızca birkaç gazete haberinde ya da kitap sayfasında geçip gitmemeli. O, kalıcı bir hafızayı hak ediyor; yazılmalı, anlatılmalı, yaşatılmalı.

Bu isimler çoğaltılabilir: İrfan Ünver NASRATTINOĞLU, Rıfat YÖRÜK, İlhame ÖZTÜRK, Ayhan YALÇIN, Rıfat KARADUMAN. Mustafa İNCEOĞLU, Mustafa BECEREN, Esma DEVECİ, Songül SAYDAM ÖZTÜRK… Listeyi sınırlamak haksızlık olur. Her ilçede, her kasabada böyle insanlar vardır: Bir kooperatifi kuran, bir öğrenciye burs veren ya da sadece bir çocuğun kitapla tanışmasını sağlayan biri…

Ne var ki bu isimler ne ders kitaplarında yer bulur ne de ansiklopedilerde. Ama Silifke'nin sokaklarında, insanların hafızasında yaşarlar. Ve şimdi soralım: Tarih dediğimiz şey, sadece devletin yazdığı mıdır, yoksa halkın yaşadığı mıdır?

Tarih, sadece kuranlarla değil, katlananlarla da yazılır. Herkesin yazılı tarihe geçmesi mümkün değil ama unutmamamız gereken şey şu: Geçmese de iz bırakır. O izler de tarihi şekillendirir.

Bugün bizlere düşen, bu izleri silinmeden kayda geçirmektir. Tek bir kişiyle olmaz bu iş, evet. Ama biriyle başlar.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (6)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
İlhame Öztürk
(11.07.2025 16:03 - #2353)
Öncelikle bu yaşında kimsenin dikkat etmediği bir konuyu ele almış yazar, çok da güzel yerinde tespitlerine. Sıradan bir konu değil kesinlikle, hatırlamak ve kaleme almak ayrı bir ustalık. Tebrik ediyorum ve tabii ki teşekkür ederek..
Alpyaren KARAMAN Yorumunuz ve desteğiniz için gönülden teşekkür ederim. Saygılarımla
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Esin Güleç
(11.07.2025 17:00 - #2355)
Bildiğimiz, bilmediğimiz nice görünmezi görünür kılmış yüce gönüllü insanımız var. Çok güzel bir konuya değinilmiş. Çok değerli. Teşekkürler...
Alpyaren KARAMAN İlginiz için ben teşekkür ediyorum, saygılarımla.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
ALPARSLAN AKDENİZ
(11.07.2025 18:10 - #2356)
Tebrikler emeğinize kaleminize sağlık sayın KARAMAN...
Alpyaren KARAMAN Desteğiniz için teşekkür ederim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mustafa Beceren
(11.07.2025 18:36 - #2357)
Bizim kültürümüzde hatırat yazma pek yok. Günlük tutma yok. Bu yöneticiler için ve normalin dışında bazı özellikleri olan kişiler içinde geçerli. Ancak çok güçlü bir halk kültürümüz oluşmuş. Tıptan, eğlenceye herşeyi "dilden" aktarmayı seçmişiz. Önemli bir yaklaşımla yaşanan zamanın bilinmeyen zorlukları, ilginçlikleri, güzellikleri, tecrübeleri unutulup gitmesin diyorsun. Silifke yeni bir "uzman yazar" yetiştiriyor. Tebrikler. Yolun açık olsun.
Alpyaren KARAMAN Çok teşekkür ederim, desteğiniz ve kıymetli sözleriniz benim için çok değerli. Saygılarımla
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Yakup SERİN
(11.07.2025 19:49 - #2359)
Sayın Karaman sizi kutluyorum. Silifkeli olarak anlattığınız konuları birçoğumuz biliyoruz fakat kendi çocuklarımıza bile aktaramıyoruz . Çünkü yazılmamış. Yazılırsa tarih oluyor yazılmaz ise bir dönem masalımsı anılar oluyor, sonra da unutulup gidiyor
Alpyaren KARAMAN Teşekkür ederim. Gerçekten de yazılmayan her şey zamanla siliniyor. Amacımız; yaşanmışlıkları kalıcı kılmak ve hatırlatacak bir kaynak bırakmak. Saygılarımla
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Emin GÜLEÇ
(11.07.2025 21:38 - #2360)
"Bize bir şey getirme, Biz birbirimizi, YERİZ!" Nokta. Silifkeli olarak hepimize dokunan, sorumluluklarımızı anımsatan, güzel kaleme alınmış bir yazı. Biz; gördüklerimiz, duyumlarımız, söylenenlerden bilgilenme, katkı sağlama, destek olma işlevini sanki, "Emanette Unutarak." davranış içine giriveriyoruz. BU İŞ; Kimin için, Kime ne sağlıyor, Bana ne zararı olur, Çıkarım (istifadem) da yok, ...,gibi duygularımıza engel olamıyor, başkaca arayışlara da giriyoruz mu diye sormak isterim, soruyorum. Osmanlının Sancak (İl) Merkezi, İLÇE oluyor, Siyasetle uğraşanlar günümüzde, neredeyse bucakları İl Yapıyor, SİLİFKE Bekleme Yedek Odasında. Var mı anlayanı, İZAHI.
Alpyaren KARAMAN Desteğiniz ve ek bilgiler için ben teşekkür ederim Emin Bey, saygılarımla.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/