OK YAYDAN ÇIKINCA…
Dede Korkut atamız “Gelimli gidimli dünya” diye ne de güzel tanımlamış. Yalan dünyaya gelen mutlaka gidiyor. Sezai Karakoç’un deyimiyle “dünya sürgünümüz” önünde sonunda bitiyor.
Nitekim ok yaydan çıktı ve Mustafa Okyay Hocamız da dünya yolculuğunu tamamlayarak Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Kendisini Silifke’ye yerleşmemden kısa bir süre sonra tanıdım. Önce sezon sonu Türk Sanat Müziği konserlerini salonda izledim. Ardından Taşeli Kültür ve Sanat Derneği binasında her salı düzenli olarak saat 18:30’da başlayan çalışmalarına bazen misafir olarak katıldım. O zamanlar, Mersin’den geldiğini ve mutlaka çalışma saatinden önce salonda yerini aldığını duymuştum. Nitekim izleyici olarak katıldığım bazı derslerde tatlı sert ve disiplinli yönetimine şahit oldum.

İzlediğim ilk dersin sonunda kendisiyle tanışarak, Tarsuslu ve bölgemizde oldukça meşhur Okyay Helva firmasının kurucularıyla akraba olduğunu öğrenmiştim.
Tanışmamızdan sonra, şefliğinde çalışmalarını yürüten koromuzun iki konserinin sunuculuğunu yapma onuruna eriştim. Konser tarihi yaklaştığında repertuara daha iyi konsantre olabilmek için salı derslerine mutlaka katılır, bir taraftan konuşma metnimi hazırlar, özellikle şarkıların hikâyelerini vermeye çalışırdım.
Konser öncesi gerginliği, benim anonsumun ardından gülümseyen yüzüyle sahneye girmesiyle biter, tüm koro elemanlarında bir rahatlama başlar, bu sâkinlik seyircilere de yansırdı. Udunu eline alıp âdeta konuşturmaya başladığında ise içinize huzur dolar, kendinizi sazından yükselen o tatlı nağmelere bırakırdınız.
“Duman Duman Tütüyorum”
Değerli Hocamızın vefatının ardından, Silifke’de yetiştirdiği udîlerden Esra Kara hanımefendi ile telefonda görüşerek bazı bilgiler aldım. Zira kendisi, topluluğumuzda değerli şefimize çok yakın kişilerden birisiydi. Öncelikle Mustafa Beyin hiç solo yapıp yapmadığını sordum. “Yıllar önce bir kere Mersin’de solo yaptığını hatırlıyorum. ‘Duman duman tütüyorum’ isimli, bestesi Bilge Özgen’e, güftesi ise Sadık Atay’a ait bir eseri seslendirmişti. Ancak şeflerin solo yapmaması gerektiğini söylerdi.” cevabını aldım.
Diğer sorum bestelerinin olup olmadığıyla ilgiliydi. Bu vesileyle bestelenmiş saz semaileri ve sözlü şarkıları olduğunu da öğrenmiş oldum.
Son sorum ise en çok sevdiği şarkının hangisi olduğuydu. Tabii ki bu soruyu en iyi cevaplayacak olan sevgili eşi, koromuzun ritm sazcısı Hatice Okyay hanımefendiydi. Ama onu bu en acı gününde rahatsız etmek olmazdı.
“Unutturamaz Seni Hiç Bir Şey”
Esra Hocam, bu sorumu da “Aşk Kapını Çalar Bir Gün isimli şarkıyı çok sevdiğini düşünüyorum. Zira fasıllarda mutlaka yer almasını isterdi” diye cevapladı ve son sözleri “Mustafa Okyay şefimiz bir ekoldü. Türk Sanat Müziğine gönül veren Silifkeliler olarak artık başsız, hocasız, şefsiz kaldık.” şeklinde oldu.
Ben de, İstanbul beyefendisi, güleryüzlü, zarif, kibar ama disiplinli bir usta öğreticiyi kaybetmemizin derin üzüntüsü içindeyim. Başta eşi, ailesi olmak üzere tüm öğrencileri ile sevenlerine baş sağlığı ve sabır diliyorum. Allah rahmet eylesin. Ruhu şâd, makamı cennet olsun.
Daima dualarımızda olacaksın Mustafa Hocam. Seni unutmayacağız. Tıpkı o çok sevilen şarkının sözleri gibi...
“Unutturamaz Seni Hiç Bir Şey”
