LİMON DİYARININ LİMONSUZ TESİSİ
Üç günlük güzel bir Diyarbakır gezisinin ardından eşimle Silifke’ye dönüyoruz. Sabah sekiz civarında otobüsümüz Erdemli Kumkuyu Zirve Dinlenme Tesislerinde kahvaltı ve ihtiyaç molası verdi. Zaten on saattir yollardayız, yorgunuz, “birer çorba içerek kendimize gelelim” diyerek tesisin lokantasına yöneldik. Keşke yönelmez olaydık. Çünkü büyük bir hayal kırıklığı ve pişmanlık yaşadık. Güzel memleketimiz adına da utandık.
Öncelikle ekmekler bayattı. Limon istediğimizde ise olmadığını söyleyip “zaten şimdi zamanı değil” gibi garip bir bahane sundular. Güzergâhımız boyunca gördüğümüz en pahalı üstelik limonsuz çorbayı içmeye başladığımızda oldukça yavan olduğunu fark ettik. Hele hele Diyarbakır’da içtiğimiz et suyu katılmış, malzemeden çalınmamış o nefis çorbalardan sonra masada kaşık salladığımız bu ürüne ancak “morba” denebilirdi. Tesisin tuvaletleri ise üç günlük gezimizde gördüklerimizin en pahalısıydı.
Bu şikâyetlerimizi kaptan şoförlerimize ilettiğimizde onların bu konuda bizden daha dolu olduklarını hayretle gördük. Benim gazeteci-yazar olduğumu öğrenince “Allah aşkına yazın da bizi bu tesise girmekten artık kurtarın. İnanın biz de utanıyoruz. Meselâ uzun zamandır burada tost yiyemiyoruz. Güya makineleri bozulmuş, yenisi gelecekmiş. Yemekleri de çok kötü” diye serzenişte bulundular.
“Hayatımda Daha Kötüsünü Görmediğim Tesis”
Hemen internetten tüketici sayfalarına girerek inceleme yaptığımda haklarında onlarca şikâyet olduğunu gördüm. En çok bahsedilen konular; yemeklerin çok pahalı satılmasına rağmen lezzetsiz ve bayat olduğu, tabaklara az konulduğu için doyurucu olmadığı, temizliğin yetersizliği, müşteriye güler yüz ve ilgi gösterilmediği, kötü bir tesis olduğu için sivil araçların hiç durmadığı şeklindeydi.

Ekşi Sözlük’e girdiğimde bu tesisin adına bir madde açıldığını ve bir sözlük yazarının “hayatımda daha kötüsünü görmediğim tesis” şeklinde muhteşem bir tespitte bulunduğunu acı acı gülerek okudum.
Benzeri memnuniyetsizlikleri, eve gitmek için Susanoğlu’nda bindiğimiz taksi şoföründen de duyunca “artık bu konuda yazmak bana farz oldu” deyip kaleme ve kelâma sarıldım.
Zırvada Zirve
“Zirve” gibi çok iddialı bir adı taşıyan ve bünyesinde otel ile benzin istasyonu da bulunduran bu tesis olsa olsa zırvalamada zirve olabilir. Zira işletmecilik anlayışınız yoksa adınızın çarpıcı olmasının hiçbir anlamı kalmaz. Saat sabah sekiz olmuşken ve otobüsler vızır vızır girip çıkarken, bir fırınla anlaşıp lokantanıza taze ekmek getiremiyorsanız bu işe hiç girmeyin. Erdemli gibi ülkemizin bir numaralı limon diyarında tesis açıp da taze limon bulundurmuyorsanız “yuh olsun!” hakaretini hak ediyorsunuz demektir.
Diğer sözüm ise burayı otobüsleriyle tıklım tıklım dolduran otobüs firmalarına… Bu kalitesizliğine ve bu pahalılığına rağmen o tesiste hâlâ duruyorsanız biliniz ki yolcular faturayı onlara değil size keser. Sizlerden beklentimiz en kısa zamanda bu kötü mekanla ilişiğinizi kesip yolcularınızı daha fazla mağdur olmaktan kurtarmanızdır.
Zırvada zirve olan bu tesisin yöneticilerine gelince… Bu işletmecilik anlayışıyla, bu pahalılıkla, bu kalitesizlikle zirveden inip dibi görmeniz yakındır.
Çıktıdan Jeneratör Farkı Alan Kırtasiyeci
Bu vesileyle, aynı “Zirve” tesisi gibi hareket ederek, Silifke ve Taşucu’nda vatandaşı adam yerine koymayıp kazıklayan, kalitesiz ürünler satan, temizliğe önem vermeyen, restoranlarında, kafelerinde garsonlarına, servis elemanlarına özel kıyafet giydirmeyen, kırtasiyesinden çıktı alanlardan elektrik kesik olduğu için kullandığı jeneratörün farkını bile utanmadan isteyen, otobüs firmasından “Silifke” için bilet alan ve buraları bilmeyen genç bir hanımı başka yolcu olmadığı için özür dilemeden, fark ücretini vermeden, başka bir otobüse aktarmadan Erdemli’de indiren memleketimin bazı sözde uyanık tüccar ve esnaflarına da Necip Fazıl’ın o çarpıcı sözüyle seslenmek istiyorum:
“Sana alçak diyemem, çünkü alçak da bir seviye belirtir; sen çukursun çukur!”
