Rıfat YÖRÜK
Köşe Yazarı
Rıfat YÖRÜK
 

GAZETECİLİK VE MEMLEKET SEVDAMI SORGULAMAK...

GAZETECİLİK VE MEMLEKET SEVDAMI SORGULAMAK... Bugün sayfamda özel bir konuyla sizi meşgul edeceğim için peşinen özür diliyorum değerli okurlar!  Lütfen hakkınızı helâl ediniz. Uzun yıllar şerefle sürdürdüğüm gazetecilik mesleğimde artık emekliyim. Ama bazı meslekler gibi gazeteciliğin de emekliliği olmuyor. Nitekim zaman zaman haberler yapmaya, köşe yazıları yazmaya, medyamızdaki gelişmeleri takibe devam ediyorum. Bu süreçte bazı gazetelerde ve internet haber sitelerinde gördüğüm önemli yanlış ve eksikler olursa telefonla ya da mesaj yoluyla ulaşıp düzelttirmeye çalışıyorum. Zira gazeteciliğin yeterince kitap okunmamasından, biraz da ekonomik şartlardan ötürü sürekli ivme kaybetmesi, haberlerin kalitesizleşmesi ve tekrarlarla dolu olması beni çok üzüyor.   O Eleştirimin Arkasındayım   Nitekim geçtiğimiz gün Silifke’de alışveriş için girdiğim bir dükkanda yerel bir gazetemizi görünce ilgiyle okuyup incelemeye başladım. Malûmunuz, artık çok az yerel gazetemiz elimize alıp okuyabileceğimiz bir şekilde günlük olarak basılıyor. İşte o gazetemizi incelerken hem başlıkların çok uzun olduğunu, hem de gereğinden fazla “Silifke” kelimesinin kullanıldığını gördüm. İlk sayfanın fotoğrafını çekip bu kare özelinde tüm yerel medyamızı kapsayan genel ve yapıcı bir eleştiri yapmayı amaçladım.  Sosyal medya sayfamda da yumuşak cümlelerle kırmadan, incitmeden şu şekilde paylaştım: “YEREL GAZETELERİMİZE YER ELEŞTİRİSİ: Yerel gazetelerimize sıkça tekrarlanan bir konuda eleştiri getirmek istiyorum. Zaten bir şehir veya ilçenin gazetesisiniz. Yani haberlerinizin yüzde doksanı, belki de tamamı yörenizde geçen olayları anlatıyor. Öyleyse her haberinizin başına oranın adını yazmaya gerek var mı? Tıpkı burada dört haberin başlığında gereksiz biçimde ‘Silifke’ adının kullanılması gibi...” Bu eleştirimin yayınlanmasının ertesi günü adı geçen gazetemizden Yazı İşleri Müdürü arkadaşımızın sosyal medyadaki hesabımdan bana cevaplar verdiğini gördüm. Nitekim akşam saatlerinde de telefonla arayarak görüşlerini dile getirdi.   Muhatabım Haddini Aşınca...   Haklı olarak kendisine cevap hakkı doğmuştu. O da bunu sonuna kadar kullanmak istiyordu. Ama maalesef sınırları zorlayarak, haddini aşarak ve benim gazeteciliğimle, Silifke sevdamla güya dalga geçerek... “Biz Silifke’nin dertleri ile ilgileniyoruz. Ya sen!” diye soru yönelten bu arkadaşa bir yancısı da “iyi kapak yazmışsın dostum” diye destek mesajı atmış. O da kapak yazdıran arkadaşına sevgisini emojilerle ifade etmiş. Adaşı olan başka bir muhabir arkadaşı da benim “Silifke” isminden rahatsız olduğumu sanarak kendince yorumlarda bulunmuş. Öncelikle kapak yazılmaz, yapılır sevgili hemşehrilerim. Yani deyimin özgün hali “kapak yapmak” şeklinde olmalıydı. Ve de o kardeşim enerjisini bana kapak yapmak yerine daha güzel, daha doğru bir birinci sayfa hazırlamak için harcasaydı bütün bu eleştirilerimin muhatabı olmazdı.   Haber Yazma Sanatı   Üşenmeden, sahip olduğu altı basın kartının fotoğrafını çekip gözümüze sokan sevgili gazeteci kardeşim; Haber; lüzumsuz kelimeler, cümleler ve tekrarlardan kurtulabilme, meramını en kısa ve en çarpıcı biçimde anlatabilme sanatıdır. Ancak gazetenizin ilk sayfasını incelediğimde çok uzun başlıklar kullandığınızı gördüm. Oysa özellikle manşet ve sürmanşetler çok kısa olmalıdır. Mesela, en başarılı manşet vurucu bir ya da iki kelimeyle işi bitirendir.    Ama sizin sürmanşetiniz yedi kelimeden oluşuyor. Halbuki “19 Mayıs’ı coşku ile kutlayacağız” denilerek beş kelimeye indirilebilirdi. Altı kelimelik manşetiniz de “Kaymakamlık Binasında Gençlik Sergisi” şeklinde verilerek dörde düşürülebilirdi. Hele hele on kelimelik “Akdere Şehit Öğretmen Hamit Sütmen İlk Ve Ortaokulunda Renkli Kermes Etkinliği” şeklindeki başlığınız beni dehşete düşürdü. Oysa bu haber “Akdere’de Renkli Kermes” şeklinde çok kısa verilebilirdi. En alt sağdaki haberinizin “Atatürk Ortaokulundan Kan Bağışı Kampanyası Düzenlendi” şeklindeki başlığı da maalesef hatalı. Doğrusu “Atatürk Ortaokulunda” olmalıydı!   Yerinde Saymak...   Bunlar sadece ilk sayfanın başlıklarında olan hata ve eksikler... İç sayfaları işin içine katmadım bile! Ha “Böyle gelmiş böyle gider. Küçük olsun bizim olsun. Biz en doğrusunu yaparız. Eleştiriye de kapalıyız. Kısacası halimizden memnunuz kardeşim.” diyorsan “yerinde sayma” arzunu anlayışla karşılarım. Ayrıca sadece gazete sayfası için yaptığım “yer adı” eleştirimi genel sanarak benim bazı paylaşımlarımda geçen “Silifke” adlarını hafiye titizliğiyle bulup çıkarmış ve güya benim açığımı yakalama edalarında gururla paylaşmışsın. Sen daha konuyu anlamamışsın be güzel kardeşim! Mevzumuz bu değil ki! Sahi bir de bu eleştirimi, yazdığım internet haber sitesi ve onun sahibi adına yaptığım zannına kapılmışsın. Şunu hemen söyleyeyim; ömrüm boyunca hep kendi adıma çalıştım. Kimse adına tetikçilik yapmadım.   Çalıştığım Yerden Gelen Soru   En kızdığım konu ise hiç haddin olmadığı halde Silifke sevdamı sorgulamandı. Ben ki, yıllarca gurbet ellerde memleket sevdasıyla yanıp tutuşan, gelemediğim bayramlarda o şehrin otogarına gidip Silifke’ye gidecek otobüsleri yaşlı gözlerle seyreden, bulunduğum şehirlerde hemşehri dernekleri kurulmasına önayak olan, etkinlikler düzenleyerek Silifke’den halk oyunları ekibi ve yöresel ürünler getirip hasret giderilmesine vesile olan, yazdığı köşe yazılarıyla Silifke sevgisini dile getiren, yaptığı eleştirel haberlerle ilçemizin daha iyi bir yere gelmesi için çaba gösteren birisiyim. Çevremdeki yüzlerce arkadaşım ve dostum bu çabalarımın yakından tanığıdır. Nitekim yaklaşık dört yıl önce de -çok şükür- memleketime yerleşerek yılların hasretini hızla gidermeye, karış karış her toprağını gezerek eksiklerimi gidermeye çalışıyorum. Yani zor sandığın sorun, çalıştığım yerden, hem de en güçlü olduğum yerden geldi sevgili kardeşim. Hiç yapamıyorsan “33 K” başlıklı yazımı okusan bile benim nasıl bir Silifke sevdalısı olduğumu anlardın. Sahi bir de “Hadi bir başlık da sen sen at. Silifke’nin neye ihtiyacı var?” diye sormuşsun ya sevgili kardeşim; Öncelikle her sahada kendini iyi yetiştirmiş, fikir üretebilen, eleştirel bakış açısına sahip ve eleştiriye açık, yerinde saymayan, bulanıp donmadan akan, egosuna teslim olmayan, mesleğinin getirdiği avantajları çıkara dönüştürmeyen, siyasilere, başkanlara yalakalık yapmayan ve yeni şeyler söyleyebilen insanlara ihtiyacı var.  
Ekleme Tarihi: 21 Mayıs 2025 -Çarşamba

GAZETECİLİK VE MEMLEKET SEVDAMI SORGULAMAK...

GAZETECİLİK VE MEMLEKET SEVDAMI SORGULAMAK...

Bugün sayfamda özel bir konuyla sizi meşgul edeceğim için peşinen özür diliyorum değerli okurlar!  Lütfen hakkınızı helâl ediniz.

Uzun yıllar şerefle sürdürdüğüm gazetecilik mesleğimde artık emekliyim. Ama bazı meslekler gibi gazeteciliğin de emekliliği olmuyor. Nitekim zaman zaman haberler yapmaya, köşe yazıları yazmaya, medyamızdaki gelişmeleri takibe devam ediyorum.

Bu süreçte bazı gazetelerde ve internet haber sitelerinde gördüğüm önemli yanlış ve eksikler olursa telefonla ya da mesaj yoluyla ulaşıp düzelttirmeye çalışıyorum. Zira gazeteciliğin yeterince kitap okunmamasından, biraz da ekonomik şartlardan ötürü sürekli ivme kaybetmesi, haberlerin kalitesizleşmesi ve tekrarlarla dolu olması beni çok üzüyor.

 

O Eleştirimin Arkasındayım

 

Nitekim geçtiğimiz gün Silifke’de alışveriş için girdiğim bir dükkanda yerel bir gazetemizi görünce ilgiyle okuyup incelemeye başladım. Malûmunuz, artık çok az yerel gazetemiz elimize alıp okuyabileceğimiz bir şekilde günlük olarak basılıyor. İşte o gazetemizi incelerken hem başlıkların çok uzun olduğunu, hem de gereğinden fazla “Silifke” kelimesinin kullanıldığını gördüm. İlk sayfanın fotoğrafını çekip bu kare özelinde tüm yerel medyamızı kapsayan genel ve yapıcı bir eleştiri yapmayı amaçladım.  Sosyal medya sayfamda da yumuşak cümlelerle kırmadan, incitmeden şu şekilde paylaştım:

“YEREL GAZETELERİMİZE YER ELEŞTİRİSİ: Yerel gazetelerimize sıkça tekrarlanan bir konuda eleştiri getirmek istiyorum. Zaten bir şehir veya ilçenin gazetesisiniz. Yani haberlerinizin yüzde doksanı, belki de tamamı yörenizde geçen olayları anlatıyor. Öyleyse her haberinizin başına oranın adını yazmaya gerek var mı? Tıpkı burada dört haberin başlığında gereksiz biçimde ‘Silifke’ adının kullanılması gibi...”

Bu eleştirimin yayınlanmasının ertesi günü adı geçen gazetemizden Yazı İşleri Müdürü arkadaşımızın sosyal medyadaki hesabımdan bana cevaplar verdiğini gördüm. Nitekim akşam saatlerinde de telefonla arayarak görüşlerini dile getirdi.

 

Muhatabım Haddini Aşınca...

 

Haklı olarak kendisine cevap hakkı doğmuştu. O da bunu sonuna kadar kullanmak istiyordu. Ama maalesef sınırları zorlayarak, haddini aşarak ve benim gazeteciliğimle, Silifke sevdamla güya dalga geçerek...

“Biz Silifke’nin dertleri ile ilgileniyoruz. Ya sen!” diye soru yönelten bu arkadaşa bir yancısı da “iyi kapak yazmışsın dostum” diye destek mesajı atmış. O da kapak yazdıran arkadaşına sevgisini emojilerle ifade etmiş. Adaşı olan başka bir muhabir arkadaşı da benim “Silifke” isminden rahatsız olduğumu sanarak kendince yorumlarda bulunmuş.

Öncelikle kapak yazılmaz, yapılır sevgili hemşehrilerim. Yani deyimin özgün hali “kapak yapmak” şeklinde olmalıydı. Ve de o kardeşim enerjisini bana kapak yapmak yerine daha güzel, daha doğru bir birinci sayfa hazırlamak için harcasaydı bütün bu eleştirilerimin muhatabı olmazdı.

 

Haber Yazma Sanatı

 

Üşenmeden, sahip olduğu altı basın kartının fotoğrafını çekip gözümüze sokan sevgili gazeteci kardeşim;

Haber; lüzumsuz kelimeler, cümleler ve tekrarlardan kurtulabilme, meramını en kısa ve en çarpıcı biçimde anlatabilme sanatıdır. Ancak gazetenizin ilk sayfasını incelediğimde çok uzun başlıklar kullandığınızı gördüm. Oysa özellikle manşet ve sürmanşetler çok kısa olmalıdır. Mesela, en başarılı manşet vurucu bir ya da iki kelimeyle işi bitirendir.  

 Ama sizin sürmanşetiniz yedi kelimeden oluşuyor. Halbuki “19 Mayıs’ı coşku ile kutlayacağız” denilerek beş kelimeye indirilebilirdi. Altı kelimelik manşetiniz de “Kaymakamlık Binasında Gençlik Sergisi” şeklinde verilerek dörde düşürülebilirdi. Hele hele on kelimelik “Akdere Şehit Öğretmen Hamit Sütmen İlk Ve Ortaokulunda Renkli Kermes Etkinliği” şeklindeki başlığınız beni dehşete düşürdü. Oysa bu haber “Akdere’de Renkli Kermes” şeklinde çok kısa verilebilirdi.

En alt sağdaki haberinizin “Atatürk Ortaokulundan Kan Bağışı Kampanyası Düzenlendi” şeklindeki başlığı da maalesef hatalı. Doğrusu “Atatürk Ortaokulunda” olmalıydı!

 

Yerinde Saymak...

 

Bunlar sadece ilk sayfanın başlıklarında olan hata ve eksikler... İç sayfaları işin içine katmadım bile! Ha “Böyle gelmiş böyle gider. Küçük olsun bizim olsun. Biz en doğrusunu yaparız. Eleştiriye de kapalıyız. Kısacası halimizden memnunuz kardeşim.” diyorsan “yerinde sayma” arzunu anlayışla karşılarım.

Ayrıca sadece gazete sayfası için yaptığım “yer adı” eleştirimi genel sanarak benim bazı paylaşımlarımda geçen “Silifke” adlarını hafiye titizliğiyle bulup çıkarmış ve güya benim açığımı yakalama edalarında gururla paylaşmışsın. Sen daha konuyu anlamamışsın be güzel kardeşim! Mevzumuz bu değil ki!

Sahi bir de bu eleştirimi, yazdığım internet haber sitesi ve onun sahibi adına yaptığım zannına kapılmışsın. Şunu hemen söyleyeyim; ömrüm boyunca hep kendi adıma çalıştım. Kimse adına tetikçilik yapmadım.

 

Çalıştığım Yerden Gelen Soru

 

En kızdığım konu ise hiç haddin olmadığı halde Silifke sevdamı sorgulamandı. Ben ki, yıllarca gurbet ellerde memleket sevdasıyla yanıp tutuşan, gelemediğim bayramlarda o şehrin otogarına gidip Silifke’ye gidecek otobüsleri yaşlı gözlerle seyreden, bulunduğum şehirlerde hemşehri dernekleri kurulmasına önayak olan, etkinlikler düzenleyerek Silifke’den halk oyunları ekibi ve yöresel ürünler getirip hasret giderilmesine vesile olan, yazdığı köşe yazılarıyla Silifke sevgisini dile getiren, yaptığı eleştirel haberlerle ilçemizin daha iyi bir yere gelmesi için çaba gösteren birisiyim. Çevremdeki yüzlerce arkadaşım ve dostum bu çabalarımın yakından tanığıdır. Nitekim yaklaşık dört yıl önce de -çok şükür- memleketime yerleşerek yılların hasretini hızla gidermeye, karış karış her toprağını gezerek eksiklerimi gidermeye çalışıyorum. Yani zor sandığın sorun, çalıştığım yerden, hem de en güçlü olduğum yerden geldi sevgili kardeşim. Hiç yapamıyorsan “33 K” başlıklı yazımı okusan bile benim nasıl bir Silifke sevdalısı olduğumu anlardın.

Sahi bir de “Hadi bir başlık da sen sen at. Silifke’nin neye ihtiyacı var?” diye sormuşsun ya sevgili kardeşim;

Öncelikle her sahada kendini iyi yetiştirmiş, fikir üretebilen, eleştirel bakış açısına sahip ve eleştiriye açık, yerinde saymayan, bulanıp donmadan akan, egosuna teslim olmayan, mesleğinin getirdiği avantajları çıkara dönüştürmeyen, siyasilere, başkanlara yalakalık yapmayan ve yeni şeyler söyleyebilen insanlara ihtiyacı var.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Alpyaren KARAMAN
(21.05.2025 17:07 - #2195)
Gazetecilikte kalite ve özgünlüğün önemi, aynı zamanda meslektaşlar arası iletişimde saygı ve yapıcı eleştirinin gerekliliği bakımından içten bir öz değerlendirme sebebiyle emeğinize teşekkür ediyorum. Saygılarımla.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Rifat Karaduman
(21.05.2025 23:38 - #2197)
Eleştiri çok önemli ve yararlıdır. Bizde eleştiri Kültürü yeterince gelişmemiştir. Karşımızdakini anlamak için dinlemek yerine karşı cevap verme hazırlığında olduğumuz için birbirimizi yeterince anladığımız söylenemez.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mustafa Arslzn
(22.05.2025 21:46 - #2198)
Günümüzde böyle bir kültür oluşmaya başladı: Eleştiriyi, bir saldırı gibi algılayıp eleştirinin ötesine geçen, saldırganlığı ve kişiselleştirmeyi marifet sayan, bilgisizlik ve görgüsüzlükten beslenen, bencil mi bencil ve egobist ve maalesef bunları beceri sanan bir cahiliye kültürü. Kulturun taşiyiciliğini da tasvip gören ve onure edildiğini sanan cahiliye medyası
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/