Rıfat YÖRÜK
Köşe Yazarı
Rıfat YÖRÜK
 

BERHUDAR OLASIN ORHAN BABA!

BERHUDAR OLASIN ORHAN BABA! Tarih 25 Mart 2013. Ekip olarak çok heyecanlıyız. Zira Türk Müziğinin ustalarından Orhan Gencebay ile ilk defa tanışıp sohbet edecek, röportaj yapacağız. Randevuyu alan aylık Yeni Dünya Dergisinden genç yayıncı arkadaşımız Hasan Hafif. Yanında yine aynı dergiden Emre Saraç var. Biz de “Gazete Beyoğlu” adına usta fotoğrafçımız Timur Tahmaz ile birlikteyiz. Yani ekibimiz toplam dört kişiden oluşuyor.  “Orhan Baba”nın sahibi olduğu Kervan Plâkçılık ofisinin kapısını çalıyoruz. Bizi güler yüzle ve samimi bir şekilde karşılayarak salona davet ediyor. Görüşme esnasında sinema, televizyon ve tiyatro sanatçısı arkadaşı Suphi Tekniker de muhabbetimize eşlik ediyor. Çaylar eşliğinde kısa ve tatlı bir muhabbetten sonra “Orhan Baba” olarak gönüllerde yer alabilmenin sırrını sorup söyleşimize başlıyoruz; Biraz düşündükten sonra “Bizi sevip, ‘baba’ unvanını lâyık gören gönül dostlarına müteşekkirim.” diyor ve ekliyor:  “Malûm, muhtelif babalar var. Ama gerçek anlamıyla ‘baba’ unvanı herkese verilmez. Bu bir onurdur. Bu işin çilesini çektik ama halkımız takdir ederek bizi bu sıfatla onurlandırdı.”                Sorularımızı yöneltmeyi sürdürüyoruz;                “Türk Müziğinin Devamıyım” -Besteleriniz “arabesk” küçümsemesiyle bir dönem TRT’de yasaklandı. Ancak şimdi müziğiniz tamamen meşrulaştı. Yaptığınız besteleri yıllarca “arabesk” olarak nitelendirip küçümseyen kimselerin de aslında gizli birer Orhan Gencebay hayranı oldukları ortaya çıktı.  Bugün artık sosyetemiz bile sizi dinleyip sevdiklerini açıkça ilân edebiliyorlar.  Bu nitelemeler sizi nasıl etkiledi? Müziğinizi siz nasıl tanımlıyorsunuz? -Bu çabalar başarımızı lekelemek için yapılan birtakım beyhude karalamalardı. Ama gerçek tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Zira ben Türk Müziği’nin devamıyım. Çağdaşlığın ve teknolojinin imkânlarını özgürce kullanarak ülkemin tüm değerlerini zenginleştirmeye çalışan bir Türk sanatçısıyım. Türk Müziği’nde son 40-50 yıla damgasını vuran kişilerden biriyim. Benim yaptığım; değişime, yenilenmeye ihtiyacı olan müziğimize taze kan sağlamaktı. Bu yüzden yeni yeni formlar oluşturdum. Özellikle senfonik form batıda en zor olanıdır. Halkımız da sevdi ve tuttu. İşte halkımızın bu ilgisi onları yani kendi kültürünü, kendi müziğini küçümseyip hep Batıya özenenleri, öykünenleri çok kıskandırdı. Oysa güneş doğudan doğar, ışık doğudan yükselir. Nitekim 1934’de kurulan ilk konservatuvar tamamen Batı müziği temellidir. Kendi müziğimizi öğreten ilk konservatuvar ise ancak 1976’da kurulabildi. Buna rağmen taşlar yerine oturdu, su yatağını buldu. -Tarihe de meraklı olduğunuzu öğrendik. -Doğrudur. Tarihi çok severim. Özellikle müzik tarihi konusunda çok araştırmalarım var. Meselâ İspanyol müziği Batı müziğinden farklıdır. Bizden ve İslam’dan izler vardır. Özellikle flamenkolarda bu çok belirgindir. Bunun da en büyük sebebi tarihe karışan Endülüs uygarlığıdır. -Sanatınızı icra ederken örnek aldığınız ustaları sorsak… -Âşık Veysel, Çekiç Ali, Hacı Taşan, Muharrem Ertaş, Bayram Aracı (Bağlama), Emin Tarakçı, Yılmaz İpek, Nubar Tekyay, Şerif Muhiddin Targan (Keman üstadı, Peygamberimizin torunlarından), Ercüment Batanay, Naci Hoşgördü, Orhan Subay, Emin Aldemir ve Kadri Şençalar ilk aklıma gelen üstadlar.  -Birçok enstrüman çaldığınızı biliyoruz. Bunların hangileri olduğunu öğrenebilir miyiz? -Mandolin, bağlama, tambur, ud, gitar, buzuki daha doğrusu telli ne kadar enstrüman varsa çalıyorum. Ayrıca piyano, tenor saksafon ve keman çalabiliyorum. “Berhudar Olasın!” -Tıpkı “baba” unvanınız gibi “berhudar olun” deyimi de sizinle özdeşleşti. Hatta 2010 yılında çıkan bir albümünüzün adı da “Berhudar Ol” adını taşıyor. Bu deyimin anlamını açıklar mısınız? -Aslında kökeni Farsça olan bir dua, bir temenni.  “Ber” üstüne, üzerine demek. Malûm Hüda da Allah anlamına geliyor. “Allah’ın desteği, yardımı üzerinden eksilmesin” anlamına geliyor. Bu vesileyle Gazete Beyoğlu okurlarına da “berhudar olun” diyor, selam ve sevgilerimi yolluyorum.” Ancak bir kısmını buraya alabildiğim “bu söyleşi, bu güzel sohbet müzikle taçlanmalı” diye düşünüyordum ki, görüşmenin sonunda Orhan Baba bağlamasını eline aldı ve kıvrak nağmelerle kulaklarımızın pasını silmeye başladı: Ne sevenim var ne soranım var Öyle yalnızım ki! Çilesiz günüm yok, dert ararsan çok Öyle dertliyim ki!   Bana kaderimin bir oyunu mu bu? Aldı sevdiğimi, verdi zulümü Dünyaya doymadan geçip gideceğim Yoksa yaşamanın kanunu mu bu?   Ah bir de o güzel sesinden bizleri mahrum etmeseydin Orhan Baba. Yine de berhudar olasın! Bizleri yeni bestelerinden mahrum bırakmayasın!  
Ekleme Tarihi: 21 Ağustos 2025 -Perşembe

BERHUDAR OLASIN ORHAN BABA!

BERHUDAR OLASIN ORHAN BABA!

Tarih 25 Mart 2013. Ekip olarak çok heyecanlıyız. Zira Türk Müziğinin ustalarından Orhan Gencebay ile ilk defa tanışıp sohbet edecek, röportaj yapacağız. Randevuyu alan aylık Yeni Dünya Dergisinden genç yayıncı arkadaşımız Hasan Hafif. Yanında yine aynı dergiden Emre Saraç var. Biz de “Gazete Beyoğlu” adına usta fotoğrafçımız Timur Tahmaz ile birlikteyiz. Yani ekibimiz toplam dört kişiden oluşuyor.

 “Orhan Baba”nın sahibi olduğu Kervan Plâkçılık ofisinin kapısını çalıyoruz. Bizi güler yüzle ve samimi bir şekilde karşılayarak salona davet ediyor. Görüşme esnasında sinema, televizyon ve tiyatro sanatçısı arkadaşı Suphi Tekniker de muhabbetimize eşlik ediyor.

Çaylar eşliğinde kısa ve tatlı bir muhabbetten sonra “Orhan Baba” olarak gönüllerde yer alabilmenin sırrını sorup söyleşimize başlıyoruz;

Biraz düşündükten sonra “Bizi sevip, ‘baba’ unvanını lâyık gören gönül dostlarına müteşekkirim.” diyor ve ekliyor:  “Malûm, muhtelif babalar var. Ama gerçek anlamıyla ‘baba’ unvanı herkese verilmez. Bu bir onurdur. Bu işin çilesini çektik ama halkımız takdir ederek bizi bu sıfatla onurlandırdı.”

               Sorularımızı yöneltmeyi sürdürüyoruz;

               “Türk Müziğinin Devamıyım”

-Besteleriniz “arabesk” küçümsemesiyle bir dönem TRT’de yasaklandı. Ancak şimdi müziğiniz tamamen meşrulaştı. Yaptığınız besteleri yıllarca “arabesk” olarak nitelendirip küçümseyen kimselerin de aslında gizli birer Orhan Gencebay hayranı oldukları ortaya çıktı.  Bugün artık sosyetemiz bile sizi dinleyip sevdiklerini açıkça ilân edebiliyorlar.  Bu nitelemeler sizi nasıl etkiledi? Müziğinizi siz nasıl tanımlıyorsunuz?

-Bu çabalar başarımızı lekelemek için yapılan birtakım beyhude karalamalardı. Ama gerçek tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Zira ben Türk Müziği’nin devamıyım. Çağdaşlığın ve teknolojinin imkânlarını özgürce kullanarak ülkemin tüm değerlerini zenginleştirmeye çalışan bir Türk sanatçısıyım. Türk Müziği’nde son 40-50 yıla damgasını vuran kişilerden biriyim. Benim yaptığım; değişime, yenilenmeye ihtiyacı olan müziğimize taze kan sağlamaktı. Bu yüzden yeni yeni formlar oluşturdum. Özellikle senfonik form batıda en zor olanıdır. Halkımız da sevdi ve tuttu. İşte halkımızın bu ilgisi onları yani kendi kültürünü, kendi müziğini küçümseyip hep Batıya özenenleri, öykünenleri çok kıskandırdı. Oysa güneş doğudan doğar, ışık doğudan yükselir. Nitekim 1934’de kurulan ilk konservatuvar tamamen Batı müziği temellidir. Kendi müziğimizi öğreten ilk konservatuvar ise ancak 1976’da kurulabildi. Buna rağmen taşlar yerine oturdu, su yatağını buldu.

-Tarihe de meraklı olduğunuzu öğrendik.

-Doğrudur. Tarihi çok severim. Özellikle müzik tarihi konusunda çok araştırmalarım var. Meselâ İspanyol müziği Batı müziğinden farklıdır. Bizden ve İslam’dan izler vardır. Özellikle flamenkolarda bu çok belirgindir. Bunun da en büyük sebebi tarihe karışan Endülüs uygarlığıdır.

-Sanatınızı icra ederken örnek aldığınız ustaları sorsak…

-Âşık Veysel, Çekiç Ali, Hacı Taşan, Muharrem Ertaş, Bayram Aracı (Bağlama), Emin Tarakçı, Yılmaz İpek, Nubar Tekyay, Şerif Muhiddin Targan (Keman üstadı, Peygamberimizin torunlarından), Ercüment Batanay, Naci Hoşgördü, Orhan Subay, Emin Aldemir ve Kadri Şençalar ilk aklıma gelen üstadlar. 

-Birçok enstrüman çaldığınızı biliyoruz. Bunların hangileri olduğunu öğrenebilir miyiz?

-Mandolin, bağlama, tambur, ud, gitar, buzuki daha doğrusu telli ne kadar enstrüman varsa çalıyorum. Ayrıca piyano, tenor saksafon ve keman çalabiliyorum.

“Berhudar Olasın!”

-Tıpkı “baba” unvanınız gibi “berhudar olun” deyimi de sizinle özdeşleşti. Hatta 2010 yılında çıkan bir albümünüzün adı da “Berhudar Ol” adını taşıyor. Bu deyimin anlamını açıklar mısınız?

-Aslında kökeni Farsça olan bir dua, bir temenni.  “Ber” üstüne, üzerine demek. Malûm Hüda da Allah anlamına geliyor. “Allah’ın desteği, yardımı üzerinden eksilmesin” anlamına geliyor. Bu vesileyle Gazete Beyoğlu okurlarına da “berhudar olun” diyor, selam ve sevgilerimi yolluyorum.”

Ancak bir kısmını buraya alabildiğim “bu söyleşi, bu güzel sohbet müzikle taçlanmalı” diye düşünüyordum ki, görüşmenin sonunda Orhan Baba bağlamasını eline aldı ve kıvrak nağmelerle kulaklarımızın pasını silmeye başladı:

Ne sevenim var ne soranım var

Öyle yalnızım ki!

Çilesiz günüm yok, dert ararsan çok

Öyle dertliyim ki!

 

Bana kaderimin bir oyunu mu bu?

Aldı sevdiğimi, verdi zulümü

Dünyaya doymadan geçip gideceğim

Yoksa yaşamanın kanunu mu bu?

 

Ah bir de o güzel sesinden bizleri mahrum etmeseydin Orhan Baba. Yine de berhudar olasın! Bizleri yeni bestelerinden mahrum bırakmayasın!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
BEDİR
(22.08.2025 10:05 - #2621)
Musiki güzel bir şey.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Hülya Cüceloğlu
(22.08.2025 12:58 - #2622)
İnsanın içine işleyen şarkılar sözleriyle anlam kazanıyor. Baba söylemi ile hitap edilmesini de uygun görmüyorum. Değerli bir sanatçımız halkımız çok seviyor.Sizin ve ekibinizin bu konuda ki çalışmaları bizi mutlu ediyor.Yazılarınızı zevkle okuyorum. Teşekkürler.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/