Rıfat YÖRÜK
Köşe Yazarı
Rıfat YÖRÜK
 

BAY CABBAR’I TAKDİMİMDİR

BAY CABBAR’I TAKDİMİMDİR             Cabbar ile birkaç gün önce Silifke’nin Gökbelen Yaylasında sürpriz bir şekilde tanıştım. Biraz yorgundu. Çünkü 11 kilometre mesafedeki Pelitpınarı’ndan yaya gelmişti. Buna rağmen görüşmemiz oldukça sıcak ve samimi geçti. Epey muhabbet edip, fotoğraflar videolar çektikten sonra onu köyüne uğurladım. Keşke bir de özçekim yapabilseydim. Size takdim etmeye çalıştığım “Bay Cabbar” ile karşılaşmamız ve tanışmamız şöyle oldu; Artık son defa kurulan geleneksel cuma pazarından alışveriş yapıp evimize doğru giderken onun attığı güçlü nârâ ile irkildim. Bu davudî sesi çok uzun zamandır duymuyordum. Eve çok yaklaşmama rağmen üşenmeden çarşıya dönerek iz sürmeye ve o haşmetli sesin sahibini aramaya başladım. Ses, muhtemelen bize göre üst yolun yani Yedideğirmen yolunun başlangıcından geliyordu. Dışarıda güneşlenen meşhur fırıncımız Osman Ağa’yı görünce sesin kaynağını sordum. Tahminim doğruymuş. Kültürevi’nin ve demircimizin bulunduğu binanın hemen önündeymiş. Nitekim köşeyi döner dönmez onu gördüm. Bütün görkemiyle karşımdaydı. Önce bakışıp birbirimizi süzdük. Aramızda güven ortamı oluşunca yanına yaklaşıp davudî sesine iltifatlarda bulundum. Böyle bir nârâyı çoktandır duymadığımı ifade ederek bir daha tekrarlamasını rica ettim. O ise sessizdi, şaşkın bakışlarla beni izleyip niyetimi anlamaya çalışıyordu.  Sadece Dokuz Tane Silifke’de bile artık çok nadir görülen bir manzarayla karşı karşıyaydım. İlçemizde sadece dokuz (rakamla 9) adet bulunan, ünlü sanatçılarımız Barış Manço ve Murat Kekilli’nin üzerlerine besteler yaptıkları o vefakâr, o cefakâr, o iri ve güzel gözlü eşeklerden biri işte tam karşımdaydı. Ürkütmeden etrafında dolaşarak başını okşamaya ve bu tarihî anı ölümsüzleştirmek için görüntüler almaya başladım. Aşinalığım Balandız’dan… Büyük şehirde yetişen bir çocuk olmama rağmen eşeklere, sevimli sıpalarına ve ilginç seslerine çocukluğumda yaz aylarını geçirdiğim Balandız Yaylasından âşinaydım. Yörükler, keçilerini, develerini sulamak için çeşme başına geldiklerinde yanlarında mutlaka bir eşek de olurdu. Annem tarafından zorla öğle uykusuna yatırıldığımda bir eşeğin yüksek sesle içli içli anırması ve başka bir eşeğin ona benzer tonda cevap vermesi çok ilgimi çekerdi. Ara sıra ziyarete gittiğimiz Gökbelen’in cuma pazarının çevresi ise park edilmiş eşeklerden geçilmezdi. Umudum Kıbrıs Eşeklerinde İken… Yıllardır rastlamadığım ve artık Silifke’de soylarının tamamen tükendiğine inandığım hatta bu yüzden “Kıbrıs eşekleri” ile meşhur yavru vatandaki DipKarpaz bölgesine gidip sevmek istediğim eşeklerden biri işte tam karşımdaydı. Üstelik bu özgürlüğüne oldukça düşkündü. Çünkü sahibi, kendisini para almadan Pelitpınarı’ndaki bir şahsa verince ertesi sabah erkenden firar ederek, belki de alıştığı kestirme yoldan Gökbelen’i bulmuştu. Onu ilk gören erkenden fırınını açan Osman Ağa olmuş. Muhtarın kahvesinin önünde duran Cabbar, camdaki yansımada kendini görünce rakip zannederek çok huysuzlanmış. Oysa dostça davranması daha iyi olmaz mıydı? Zaten topu topu kendi cinsinden sekiz tane daha vardı. Onu bulanların yolun kenarındaki elektrik direğine bağladıkları Cabbar ile tarihî vuslatımız maalesef kısa sürdü. Yeni sahibi gelip onu dönüş yoluna hazırlamaya başladı. Bu sırada izin alıp kendisinin de fotoğrafını çektim. İşte bu birkaç dakikalık süreç içerisinde sorularımla gerekli bilgileri almaya başladım. Adının Cabbar olduğunu ve henüz kendisine alışmadığını söyledi. Nitekim semerini takarken çok dikkatli davranıyor, Cabbar’dan çifte yemekten korkuyordu. Onlar yola koyulmadan ben yeniden eve doğru giderken Cabbar’ı ve ne kadar ömrünün kaldığını düşünüyordum. Bir taraftan da ilçemizdeki diğer sekiz eşeği… Artık onlar da “eşek cenneti”ni boyladıklarında insanların binlerce yıldır yükünü çeken, onlara yoldaşlık eden bu vefalı tür tarihe mi karışacaktı? Yolların hep açık, yükün az, sahibin insaflı ve ömrün de uzun olsun güzel gözlü, yakışıklı Cabbar. Pelitpınarı’na yolum düştüğünde seni mutlaka arayıp bulacağım.   Not: Yazımın başlığında, merhum gazeteci-yazar, usta kalem Halit Çapın’ın “Bay Alkol’ü Takdimimdir” isimli kitabından esinlenilmiştir.  
Ekleme Tarihi: 21 Ekim 2025 -Salı

BAY CABBAR’I TAKDİMİMDİR

BAY CABBAR’I TAKDİMİMDİR

            Cabbar ile birkaç gün önce Silifke’nin Gökbelen Yaylasında sürpriz bir şekilde tanıştım. Biraz yorgundu. Çünkü 11 kilometre mesafedeki Pelitpınarı’ndan yaya gelmişti. Buna rağmen görüşmemiz oldukça sıcak ve samimi geçti. Epey muhabbet edip, fotoğraflar videolar çektikten sonra onu köyüne uğurladım. Keşke bir de özçekim yapabilseydim.

Size takdim etmeye çalıştığım “Bay Cabbar” ile karşılaşmamız ve tanışmamız şöyle oldu;

Artık son defa kurulan geleneksel cuma pazarından alışveriş yapıp evimize doğru giderken onun attığı güçlü nârâ ile irkildim. Bu davudî sesi çok uzun zamandır duymuyordum. Eve çok yaklaşmama rağmen üşenmeden çarşıya dönerek iz sürmeye ve o haşmetli sesin sahibini aramaya başladım.

Ses, muhtemelen bize göre üst yolun yani Yedideğirmen yolunun başlangıcından geliyordu. Dışarıda güneşlenen meşhur fırıncımız Osman Ağa’yı görünce sesin kaynağını sordum. Tahminim doğruymuş. Kültürevi’nin ve demircimizin bulunduğu binanın hemen önündeymiş. Nitekim köşeyi döner dönmez onu gördüm. Bütün görkemiyle karşımdaydı. Önce bakışıp birbirimizi süzdük. Aramızda güven ortamı oluşunca yanına yaklaşıp davudî sesine iltifatlarda bulundum. Böyle bir nârâyı çoktandır duymadığımı ifade ederek bir daha tekrarlamasını rica ettim. O ise sessizdi, şaşkın bakışlarla beni izleyip niyetimi anlamaya çalışıyordu. 

Sadece Dokuz Tane

Silifke’de bile artık çok nadir görülen bir manzarayla karşı karşıyaydım. İlçemizde sadece dokuz (rakamla 9) adet bulunan, ünlü sanatçılarımız Barış Manço ve Murat Kekilli’nin üzerlerine besteler yaptıkları o vefakâr, o cefakâr, o iri ve güzel gözlü eşeklerden biri işte tam karşımdaydı. Ürkütmeden etrafında dolaşarak başını okşamaya ve bu tarihî anı ölümsüzleştirmek için görüntüler almaya başladım.

Aşinalığım Balandız’dan…

Büyük şehirde yetişen bir çocuk olmama rağmen eşeklere, sevimli sıpalarına ve ilginç seslerine çocukluğumda yaz aylarını geçirdiğim Balandız Yaylasından âşinaydım. Yörükler, keçilerini, develerini sulamak için çeşme başına geldiklerinde yanlarında mutlaka bir eşek de olurdu. Annem tarafından zorla öğle uykusuna yatırıldığımda bir eşeğin yüksek sesle içli içli anırması ve başka bir eşeğin ona benzer tonda cevap vermesi çok ilgimi çekerdi. Ara sıra ziyarete gittiğimiz Gökbelen’in cuma pazarının çevresi ise park edilmiş eşeklerden geçilmezdi.

Umudum Kıbrıs Eşeklerinde İken…

Yıllardır rastlamadığım ve artık Silifke’de soylarının tamamen tükendiğine inandığım hatta bu yüzden “Kıbrıs eşekleri” ile meşhur yavru vatandaki DipKarpaz bölgesine gidip sevmek istediğim eşeklerden biri işte tam karşımdaydı.

Üstelik bu özgürlüğüne oldukça düşkündü. Çünkü sahibi, kendisini para almadan Pelitpınarı’ndaki bir şahsa verince ertesi sabah erkenden firar ederek, belki de alıştığı kestirme yoldan Gökbelen’i bulmuştu. Onu ilk gören erkenden fırınını açan Osman Ağa olmuş. Muhtarın kahvesinin önünde duran Cabbar, camdaki yansımada kendini görünce rakip zannederek çok huysuzlanmış. Oysa dostça davranması daha iyi olmaz mıydı? Zaten topu topu kendi cinsinden sekiz tane daha vardı.

Onu bulanların yolun kenarındaki elektrik direğine bağladıkları Cabbar ile tarihî vuslatımız maalesef kısa sürdü. Yeni sahibi gelip onu dönüş yoluna hazırlamaya başladı. Bu sırada izin alıp kendisinin de fotoğrafını çektim. İşte bu birkaç dakikalık süreç içerisinde sorularımla gerekli bilgileri almaya başladım. Adının Cabbar olduğunu ve henüz kendisine alışmadığını söyledi. Nitekim semerini takarken çok dikkatli davranıyor, Cabbar’dan çifte yemekten korkuyordu.

Onlar yola koyulmadan ben yeniden eve doğru giderken Cabbar’ı ve ne kadar ömrünün kaldığını düşünüyordum. Bir taraftan da ilçemizdeki diğer sekiz eşeği… Artık onlar da “eşek cenneti”ni boyladıklarında insanların binlerce yıldır yükünü çeken, onlara yoldaşlık eden bu vefalı tür tarihe mi karışacaktı?

Yolların hep açık, yükün az, sahibin insaflı ve ömrün de uzun olsun güzel gözlü, yakışıklı Cabbar. Pelitpınarı’na yolum düştüğünde seni mutlaka arayıp bulacağım.

 

Not: Yazımın başlığında, merhum gazeteci-yazar, usta kalem Halit Çapın’ın “Bay Alkol’ü Takdimimdir” isimli kitabından esinlenilmiştir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Hülya Cüceloğlu
(21.10.2025 14:37 - #2796)
Merhaba Rıfat Bey Severek okuduğum yazınızda; Her zaman olduğu gibi anlatımın içine girip her anı yaşıyorum.Bir film şeridi gibi içinde benim de olduğum. Harikasınız çok teşekkür ederim. Yaylaları ordaki esnaflada tanıştım.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/