Yangın Zamanı
Geçtiğimiz günlerde yurdun dört bir tarafında yangınlar yaşadık. Bu yıl bazı yıllarda olduğu gibi hava erken ısındı. Poyraz erken geldi, uzun kaldı. Batı ve Güney Anadolu’yu yaktı geçti.
Bugünden itibaren hava daha da ısınmaya başlayacak. Meteoroloji ve AFAD sürekli uyarı yaparak bu tehlikeyi doğruluyor.
Özellikle Akdeniz sahil kesiminde kuru poyrazın da tetiklediği sıcak hava nemde hızlı düşüşle toprakta ve bitki örtüsünde hızlı kurumaya sebep oluyor. Bu da ateşin oluşumunu ve yayılmasını rüzgarla beraber hızlandırıyor.
Önümüzdeki bir ay belki de binlerce yılın bölgede yaşanan olayı; Eyyam-Buhur zamanı. Temmuz ortası, Ağustos ortası arası… Genelde Temmuz sonu Ağustos başı on gün.
Sıcakların dayanılmaz olduğu, insana bile zarar verdiği zamanlar.
Büyüklerimiz bugünlerde, denize girilmez, ciltlerde leke olur. Güneş çarpmasına sebep olur. Güneşe bağlı hastalıkların aktifleşmesini sağlar diye uyarırlardı.
Sahil insanları olarak buna çok dikkat ederiz.
Haliyle bu zamanda orman yangınları da artıyor.
Güzelim yeşillikler yok oluyor. Aynı zamanda ormanı yaşam alanı haline getiren nebatat ve diğer canlıların yuvaları ve hayatları darmadağın oluyor.
Son zamanlarda yangınlar yerleşim yerlerini de yakmaya başladı.
Sürekli düşünüyorum bunun bir yolu olmalı diye. Oturup üzülmek bir şeye yaramıyor.
Çocukken ve gençken Camiden Anons edilir, muhtarlar halka duyurular yapar, kazmayı küreği kapan, tırmığı eline alan, kamyon-traktör ne varsa yangına doğru yola çıkardı.
Herkes elinden geldiğince... Yemek hazırlayan, su taşıyan, malzeme taşıyan bütün insanların Orman işletme şefliğinin ekibinin yanında canı gönülden yardıma koşarlardı.
Orman bizimdi, şimdi de bizim ama Ormanlar çok da bizim gibi durmuyor.
Orman arazilerine bir bakmışsın tesisler yapılıyor. Ummadığın yerlerde ummadığın inşaatlar yükseliyor.
Yani ormanlar bizim olmaktan çıkıyor. Yangından önce talanı geliyor. Kanunların açıklarından yaralanıp projeler yapılıyor. Güç adaleti yendiği gibi, doğayı da talan ediyor. İnsan onurunu ayaklar altına alıyor. Bu da insanın yasaların uygulamasına olan güveni zedeliyor.
Aynı talan deniz kıyılarımız için de geçerli.
Daha önce yapılanların durumu, gerçekler, “yaptırmayacağım” sözlerine olan inancı yok ediyor.
Aslında çok önemli tedbirler alınmaya başladı ama faydası henüz tam hissedilmiyor. Ormanlar artık bizim değil hissi hala çok kuvvetli.
Belki bölgeye yapılacak yatırımlarla halk ikna edilebilse. Maalesef bu güven bunalımı devam ediyor.
Son zamanlarda daha etkin tedbirler alınmaya başlandı ama hala almamız gereken çok yol var.
Öncelikle yangın riski olan yerlerin kendine özgün yasası olması lazım…
Çevre güvenliği, sağlıklı doğal yaşam ve yangın tedbirleri ile ilgili daha etkin yasalar çıkarılmalı.
Hatta yangın ve çevresi ilçe, köy mahalle çevre güvenliği ve yangına göre örgütlenmeli. İnsan ve doğal yaşam bu bölgenin en değerli varlığı olarak planlanmalı.
Elbette bu sadece devletin çıkaracağı yasa ve organizasyona göre alınacak tedbirlerle önlenemez.
Çevresi orman olan yerleşim birimleri ve orman yaşamı bir birini tamamlayacak şekilde kurgulanmalı.
Orman çevresinde yaşayanlar ormanı sahiplenebilmeli. Ormanın imkânlarından da faydalandırılmalı.
Günümüzde Siha teknolojileri çok gelişmiş. Orman bölgelerinde erken uyarı sistemleri kurulmalı.
Yangın gözetleme kuleleri vardı 24 saat gözleme yapılırdı. Yangın gözetleme noktaları artırılmalı ve daha etkin hale getirilmeli.
Bölgede yaşayan insanlar bilinçlendirilmeli.
Orman içleri cam, alüminyum gibi mercek etkisi yapacak atıklardan temizlenmeli.
Yangın ilk müdahale istasyonları ekipmanları ile kurulmalı.
Bu istasyonlar araç gereçle zenginleştirilmeli.
Orman içi su istasyonları arttırılmalı.
Orman için yangın önleyici, ağaçlar arasına mesafe oluşturan alanlar arttırılmalı, olanlar ottan çalıdan temizlenmeli.
Yangın dönemi aynı zamanda tatil dönemi olduğundan insanlar ormanlık alanları tercih ediyor.
Özellikle Corana döneminden sonra doğaya ve ormana yönelmeler oldu.
Karavan turizmi patladı.
Ancak tatilcilerimizin maalesef çevreyi temiz tutma ve doğayı koruma bilinci yeterince yok.
Ormanların içi cam, pet, alüminyum, şişeler, poşet artıkları ile dolu.
Aynı zamandan orman içinden geçen araçlardan dışarıya çöp atılmakta, bu alışkanlıklar şehirlerimizde bile var. Adam ne bulduysa camdan atıyor. Sözüm ona arabasını temiz tutuyor.
Yangın önleme ve yangından korunma özellik 15 Haziran- 31 Ağustos arası acil eylem planları yapılmalı.
Devlet bu yıl muhtarlara gerekli önlemler için bir tebligat gönderdi.
Vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması, ormanların korunması için Meteoroloji Genel müdürlüğü ve AFAD’dan alınan verilere göre önümüzdeki günlerin aşırı sıcak ve kuru olacağını bildirmişler ve biri dizi tedbir doğrultusunda muhtarlıklarımızın da katkı sağlaması istenmiştir
Zaten 1 Haziran’dan 15 Ekim’e kadar ormanlara girmek, piknik yapmak yasaklanmıştır.
TEDAŞ’tan orman içi elektrik hatlarına bakım yapılması isteniyor.
Camilerden anonslarla halk dikkati çekilecek.
Halk olarak bizler de eğer orman ve çevresi sakiniysek ormana girip çıkanlara dikkat edelim. Onları uyaralım.
Yasaklara uymayanları güvenlik kuvvetlerine bildirelim.
Biriken çöpler varsa ilgili belediyeden çöplerin alınmasını isteyelim.
Her zamankinden daha çok ormanı gözetleyelim. Hepimiz erken uyarı merkezleri gibi çalışalım.
Zaten gerçek orman vatandaşının gözü her an ormandadır.
Orman ve çevresini ziyaret ediyorsak, öncelikle çöplerimizi atmayalım,
Yasakları öğrenelim uyalım ve uymayanları uyaralım.
Ziyaret ettiğimiz yerlerde ormanlık arazi varsa bizler de ormanı izleyelim, hepimiz birer gözetleme elemanı olalım.
Önümüzdeki bir ay yangın açısından çok tehlikeli bir dönem. AFAD ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü bunu teyit ediyor ve uyarıyor.
Orman işletmesi, Belediye, muhtarlık hepimiz el birliği ile öncelikle yangının çıkmaması için uğraşalım. Yangın anında görevlilere yardımcı olalım.
Acil durum zamanı…
Yanan her yer milli servetimiz.
