İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

TÜRK’ÜN GERÇEK YURDU AVRASYA’DIR -I-

BAŞKENT’TEN SELAM   TÜRK’ÜN GERÇEK YURDU AVRASYA’DIR -I-               İlkokuldan başlayarak, atalarımızın Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmiş olduklarını öğrendik ve böyle şartlandık. Aslında bu öğretide yanlışlık yok. Zira, tarihin derinliklerine gittiğimizde, bunun böyle olduğu gerçeği vardır. Ancak bir gerçek daha vardır ki, Türkler sadece Orta Asya’da ve sadece Anadolu’da değil, Avrupa’nın hemen yer yerinde var olmuşlar ve kısaca Avrasya olarak tanımlanan büyük coğrafyayı yurt tutmuşlardır. Sahip olunan bu yurtta doğmuş ve yaşamış olanlar, Orta Asyalı mı, yoksa Avrasyalı mıdır?..             Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ni, büyük Azerbaycan sahasını, Kafkasya’nın her yanını, Sibirya’yı biliyoruz. Tüm bunların bilinciyle, “biz Orta Asyalıyız” demek doğru mudur?.. Doğru ise, şu Avrupa’daki Türk varlığına gördükten sonra, Türk’ün ana yurdu Avrasya’dır demek doğru olmaz mı?.. MACARİSTAN Macaristan’a gidenler iyi bilirler. Burada yaşayan insanların üç-beşinden birisinin adı Türkçe’dir. Sokak tabelalarını okuduğunuzda, pek çoğunun Türkçe olduğunu görerek şaşırırsınız. Macaristan’ın batıdaki resmi adının Hungarya, yani Hun ülkesi olduğunu görür, Attila’yı hatırlarsınız. Ben Attila’nın, Macaristan’a egemen olduğu yıllarda, Avrupa’nın her yanına vurduğu Türk damgası ile ilgili bir yazıyı bilahare kaleme alıp yayımlayacağım. Macaristan’da doğup yaşamış olan namuslu bilim adamları, Türkler’le aynı soydan geldiklerini bilir, söyler ve yazarlar. Komünizmle yönetildikleri, SSCB egemenliği altında yaşadıkları dönemlerde bu hususta biraz geriye çekilmişlerdir ama çağdaş Avrupa’da bu çekingenliği üzerlerinden atmışlardır. Nitekim 2019 yılında Türk Konseyi’nin liderler toplantısında konuşan Macaristan Başbakanı Viktor Orban, aynen şöyle demiştir: “Bizler Atilla’nın torunları olarak yaşamaktan onur duyuyoruz. Bizim özümüz Türk kökenlidir ve bu saygı ile anılır. Bizler Kıpçak Türk ilkeleri üzerinde dik duruyoruz”  2012 yılından itibaren, Macaristan’ın Bugaç kentinde “Turan Festivali” düzenlenmektedir. Onbinlerce Macar’ın katılımıyla düzenlenen bu festivalin adı neden “Turan”dır?.. Festivale katılan iki yüz binden fazla insan arasında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden, kendisini Türk hisseden insanlar da bulunmaktadır. Hatta son yıllarda ülkemizden gidip festivali izleyenler de vardır. Macaristan’da yaşayan bir de “Sekeller” vardır. Katolik Hristiyan olan bu Türkler’e Romanya’da da rastlanmaktadır. Bunların, Kuman Türklerinin bugünkü devamı olduğu kanısında olanlar vardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Macaristan’da bıraktığı izler de ayrı bir yazının konusu olmalıdır. Budin’deki Gül Baba Türbesi, Macaristan’daki, somut bir Türk-İslâm mührüdür. Ayrıca bu kardeş ülkede, hemen hemen bütün yerleşim yerlerinde, Osmanlı-Türk izlerini taşıyan tarihi eserler mevcuttur. Bu eserlerin başında camiler ve çeşmeler gelmektedir. ALMANYA  Avrupa’da doğup büyümüş, yüksek tahsil yapmış olan genç akademisyenlerimiz, öylesine ilginç tespitlerde bulunuyorlar ki, şaşırmamak mümkün değil. Örneğin, ünlü Goethe’nin, Zoltan sülalesinden gelmiş olduğu gerçeği… Bu sülalenin Türk olduğu ve sultan isminin Zoltan’a dönüştüğü ve bugün de bu sülaleden gelen çok sayıda insanın bulunduğu, akademisyen gençlerimizin saptamaları arasındadır.  Schwetzingen Camii, Almanya'nın ilk camisidir… Schwetzingen Sarayı bahçesinde bulunan caminin ilk kısmı 1776-1793 yılları arasında sarayın Türk Bahçesi bölümünde iki minareli olarak inşa edilmiş ve saptamalara göre camiin inşasında Osmanlı Sarayının katkısı vardır.  Dresden kentindeki tütün fabrikası… Binanın Memlûkcamii formunda inşa edildiği, saptamalar arasında bulunmaktadır. Kuruluşunda cami olan binanın fabrikaya dönüştürülmesinde çalışan işçiler Osmanlı Türkiye’sinden getirilmiş. Bilahare uzmanlar da getirilerek Almanya’ya  ilk işçi ve beyin göçü başlamış. Şimdilerde, Almanya’da sayıları 3 milyonu bulan soydaşlarımız, binanın yine camiye dönüştürülmesi çabası içindedirler. Ve Bergama Müzesi… Almanya’nın en önemli kenti olan Berlin’deki Bergama Müzesi, bu ülkedeki çok önemli bir Türk mührüdür… Ülkemizden çalınarak götürülen eserlerle ilgili olarak, zamanın padişahı II. Abdülhamid’in şu sözü ilginçtir: “Kazılarda altın vb. gibi kıymetli şeyleri alıkoyun, taşları alıp götürsünler!..” Berlin’deki “Bergama Müzesi”nin girişindeki bir tabelada bu sözün yazılı olduğunu, Berlin seyahatinde görmüş ve çok üzülmüştüm… Berlin’deki Müzeler Adası adı verilen mahalde, Türkiye’den çalınıp götürülen arkeolojik eserler bu kadar da değildir. Bakınız, daha neler var: Aydın’ın Söke ilçesi, Balat köyünde bulunan, kazılara ilk defa Berlin Müzesi Müdürlerinden Schoene tarafından başlanan ve bunu 1896 yılında T. Wiegand’ın yaptığı kazının izlediği Miletos antik kentinde yapılan kazılarda ele geçen eserler arasında bulunan M.S. 2. Yüzyıla ait anıtsal Güney Agora Kapısı bugün Berlin Bergama Müzesi’nde sergilenen en önemli eserler arasında yer almaktadır. Bergama Zeus Sunağı ya da Zeus Altar'ı M.Ö. 2. Asırda Bergama Kralı Attalos  tarafından mermerden yaptırılan dini bir anıttır. At nalı biçimdeki yapı Bergama Akropolü üzerinde bulunur. Dışında ve iç mekânlarında bulunan mermer kaplama üzerindeki freskler sanat tarihinin en önemli eserleri arasında sayılır. Dış cephe freskleri antik Helen dünyasının Olympos tanrıları ile devler -Gigantlar- arasındaki savaşı, iç alandaki freskler Bergama’nın kuruluş efsanesini anlatır. Berlin’deki Bergama Müzesindeki ilginç eserlerden bazıları şunlardır: M.Ö.197-159 yıllarında yapılan Athena Tapınağı… Aydın Geyre yakınlarındaki antik Aphrodisias kentinde Prof. Dr. Kenan Erim başkanlığında sürdürülen kazılar sırasında 1989 yılında Tiberius Portikosu'ndaki havuzda bir mermer baş bulundu. Bulunan başın, 1904 yılında Fransız arkeolog Paul Gaudin tarafından yürütülen izinli kazılar sırasında bulunarak gizlice yurt dışına kaçırılan ve daha sonra Berlin Bergama Müzesine satılan gövdeye ait olduğu tespit edildi. Konya'nın Selçuklu ilçesi Beyhekim Mahallesi'ndeki Beyhekim Camii'nin çini mozaikli mihrabı, 1907'de Almanya'nın Konya Konsolosu Dr. J. H. Loytvedin tarafından onarım bahanesiyle numaralandırılarak yurt dışına kaçırılmıştı. Eser, Berlin'deki Bergama Müzesi’nde İslam Eserleri bölümünde sergilendi… Hoca Ahmet Yesevi'nin Anadolu'yu aydınlatmak için gönderdiği şeyhlerin torunlarından olan Şeyh Hacı İbrahim Veli'nin türbesi, Konya'nın Akşehir ilçesine bağlı Alanyurt (Maruf) köyünde bulunuyor. Türbede bulunan ve ceviz ağacının gövdesinden oyma tekniğiyle yapılmış işlemeli sanduka, 1905 yılında çalınarak Almanya'ya götürüldü ve Berlin'de Doğu Asya ve İslam Sanatları Müzesinde sergilendi…  
Ekleme Tarihi: 23 Mayıs 2023 - Salı

TÜRK’ÜN GERÇEK YURDU AVRASYA’DIR -I-

BAŞKENT’TEN SELAM

 

TÜRK’ÜN GERÇEK YURDU AVRASYA’DIR -I-

 

            İlkokuldan başlayarak, atalarımızın Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmiş olduklarını öğrendik ve böyle şartlandık. Aslında bu öğretide yanlışlık yok. Zira, tarihin derinliklerine gittiğimizde, bunun böyle olduğu gerçeği vardır. Ancak bir gerçek daha vardır ki, Türkler sadece Orta Asya’da ve sadece Anadolu’da değil, Avrupa’nın hemen yer yerinde var olmuşlar ve kısaca Avrasya olarak tanımlanan büyük coğrafyayı yurt tutmuşlardır. Sahip olunan bu yurtta doğmuş ve yaşamış olanlar, Orta Asyalı mı, yoksa Avrasyalı mıdır?..

            Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ni, büyük Azerbaycan sahasını, Kafkasya’nın her yanını, Sibirya’yı biliyoruz. Tüm bunların bilinciyle, “biz Orta Asyalıyız” demek doğru mudur?.. Doğru ise, şu Avrupa’daki Türk varlığına gördükten sonra, Türk’ün ana yurdu Avrasya’dır demek doğru olmaz mı?..

MACARİSTAN

Macaristan’a gidenler iyi bilirler. Burada yaşayan insanların üç-beşinden birisinin adı Türkçe’dir. Sokak tabelalarını okuduğunuzda, pek çoğunun Türkçe olduğunu görerek şaşırırsınız. Macaristan’ın batıdaki resmi adının Hungarya, yani Hun ülkesi olduğunu görür, Attila’yı hatırlarsınız. Ben Attila’nın, Macaristan’a egemen olduğu yıllarda, Avrupa’nın her yanına vurduğu Türk damgası ile ilgili bir yazıyı bilahare kaleme alıp yayımlayacağım.

Macaristan’da doğup yaşamış olan namuslu bilim adamları, Türkler’le aynı soydan geldiklerini bilir, söyler ve yazarlar. Komünizmle yönetildikleri, SSCB egemenliği altında yaşadıkları dönemlerde bu hususta biraz geriye çekilmişlerdir ama çağdaş Avrupa’da bu çekingenliği üzerlerinden atmışlardır. Nitekim 2019 yılında Türk Konseyi’nin liderler toplantısında konuşan Macaristan Başbakanı Viktor Orban, aynen şöyle demiştir: Bizler Atilla’nın torunları olarak yaşamaktan onur duyuyoruz. Bizim özümüz Türk kökenlidir ve bu saygı ile anılır. Bizler Kıpçak Türk ilkeleri üzerinde dik duruyoruz 

2012 yılından itibaren, Macaristan’ın Bugaç kentinde “Turan Festivali” düzenlenmektedir. Onbinlerce Macar’ın katılımıyla düzenlenen bu festivalin adı neden “Turan”dır?.. Festivale katılan iki yüz binden fazla insan arasında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden, kendisini Türk hisseden insanlar da bulunmaktadır. Hatta son yıllarda ülkemizden gidip festivali izleyenler de vardır.

Macaristan’da yaşayan bir de “Sekeller” vardır. Katolik Hristiyan olan bu Türkler’e Romanya’da da rastlanmaktadır. Bunların, Kuman Türklerinin bugünkü devamı olduğu kanısında olanlar vardır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Macaristan’da bıraktığı izler de ayrı bir yazının konusu olmalıdır. Budin’deki Gül Baba Türbesi, Macaristan’daki, somut bir Türk-İslâm mührüdür. Ayrıca bu kardeş ülkede, hemen hemen bütün yerleşim yerlerinde, Osmanlı-Türk izlerini taşıyan tarihi eserler mevcuttur. Bu eserlerin başında camiler ve çeşmeler gelmektedir.

ALMANYA 

Avrupa’da doğup büyümüş, yüksek tahsil yapmış olan genç akademisyenlerimiz, öylesine ilginç tespitlerde bulunuyorlar ki, şaşırmamak mümkün değil. Örneğin, ünlü Goethe’nin, Zoltan sülalesinden gelmiş olduğu gerçeği… Bu sülalenin Türk olduğu ve sultan isminin Zoltan’a dönüştüğü ve bugün de bu sülaleden gelen çok sayıda insanın bulunduğu, akademisyen gençlerimizin saptamaları arasındadır. 

Schwetzingen Camii, Almanya'nın ilk camisidir… Schwetzingen Sarayı bahçesinde bulunan caminin ilk kısmı 1776-1793 yılları arasında sarayın Türk Bahçesi bölümünde iki minareli olarak inşa edilmiş ve saptamalara göre camiin inşasında Osmanlı Sarayının katkısı vardır.

 Dresden kentindeki tütün fabrikası… Binanın Memlûkcamii formunda inşa edildiği, saptamalar arasında bulunmaktadır. Kuruluşunda cami olan binanın fabrikaya dönüştürülmesinde çalışan işçiler Osmanlı Türkiye’sinden getirilmiş. Bilahare uzmanlar da getirilerek Almanya’ya  ilk işçi ve beyin göçü başlamış. Şimdilerde, Almanya’da sayıları 3 milyonu bulan soydaşlarımız, binanın yine camiye dönüştürülmesi çabası içindedirler.

Ve Bergama Müzesi… Almanya’nın en önemli kenti olan Berlin’deki Bergama Müzesi, bu ülkedeki çok önemli bir Türk mührüdür… Ülkemizden çalınarak götürülen eserlerle ilgili olarak, zamanın padişahı II. Abdülhamid’in şu sözü ilginçtir:

“Kazılarda altın vb. gibi kıymetli şeyleri alıkoyun, taşları alıp götürsünler!..”

Berlin’deki “Bergama Müzesi”nin girişindeki bir tabelada bu sözün yazılı olduğunu, Berlin seyahatinde görmüş ve çok üzülmüştüm…

Berlin’deki Müzeler Adası adı verilen mahalde, Türkiye’den çalınıp götürülen arkeolojik eserler bu kadar da değildir. Bakınız, daha neler var:

Aydın’ın Söke ilçesi, Balat köyünde bulunan, kazılara ilk defa Berlin Müzesi Müdürlerinden Schoene tarafından başlanan ve bunu 1896 yılında T. Wiegand’ın yaptığı kazının izlediği Miletos antik kentinde yapılan kazılarda ele geçen eserler arasında bulunan M.S. 2. Yüzyıla ait anıtsal Güney Agora Kapısı bugün Berlin Bergama Müzesi’nde sergilenen en önemli eserler arasında yer almaktadır.

Bergama Zeus Sunağı ya da Zeus Altar'ı M.Ö. 2. Asırda Bergama Kralı Attalos  tarafından mermerden yaptırılan dini bir anıttır. At nalı biçimdeki yapı Bergama Akropolü üzerinde bulunur. Dışında ve iç mekânlarında bulunan mermer kaplama üzerindeki freskler sanat tarihinin en önemli eserleri arasında sayılır. Dış cephe freskleri antik Helen dünyasının Olympos tanrıları ile devler -Gigantlar- arasındaki savaşı, iç alandaki freskler Bergama’nın kuruluş efsanesini anlatır.

Berlin’deki Bergama Müzesindeki ilginç eserlerden bazıları şunlardır:

M.Ö.197-159 yıllarında yapılan Athena Tapınağı…

Aydın Geyre yakınlarındaki antik Aphrodisias kentinde Prof. Dr. Kenan Erim başkanlığında sürdürülen kazılar sırasında 1989 yılında Tiberius Portikosu'ndaki havuzda bir mermer baş bulundu. Bulunan başın, 1904 yılında Fransız arkeolog Paul Gaudin tarafından yürütülen izinli kazılar sırasında bulunarak gizlice yurt dışına kaçırılan ve daha sonra Berlin Bergama Müzesine satılan gövdeye ait olduğu tespit edildi.

Konya'nın Selçuklu ilçesi Beyhekim Mahallesi'ndeki Beyhekim Camii'nin çini mozaikli mihrabı, 1907'de Almanya'nın Konya Konsolosu Dr. J. H. Loytvedin tarafından onarım bahanesiyle numaralandırılarak yurt dışına kaçırılmıştı. Eser, Berlin'deki Bergama Müzesi’nde İslam Eserleri bölümünde sergilendi…

Hoca Ahmet Yesevi'nin Anadolu'yu aydınlatmak için gönderdiği şeyhlerin torunlarından olan Şeyh Hacı İbrahim Veli'nin türbesi, Konya'nın Akşehir ilçesine bağlı Alanyurt (Maruf) köyünde bulunuyor. Türbede bulunan ve ceviz ağacının gövdesinden oyma tekniğiyle yapılmış işlemeli sanduka, 1905 yılında çalınarak Almanya'ya götürüldü ve Berlin'de Doğu Asya ve İslam Sanatları Müzesinde sergilendi…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3