BAŞKENTTEN SELAM
K A Ş K A Y L A R
Tebriz seyahatinde tanıştığım kişilerden birisinin Kaşkay Türkü olduğunu öğrendiğimde, sormuştum: Kimdir bu Kaşkay Türkleri, diye…
Muhatabım, “İran'ın Kalbinde Bir Türk Destanıdır: Kaşkaylar!” demişti…
İran'ın yemyeşil dağlarından, bereketli ovalarına uzanan topraklarda kadim bir Türkmen yurdu: Kaşkaylar!.. Oğuz Türklerinin yiğit kolu Kaşkaylar, yüzyıllardır İran coğrafyasında varlıklarını sürdüren, dilini ve kültürünü yaşatan asil bir Türk topluluğudur. Başta Fars olmak üzere İsfahan, Buşehr, Kohgiluye ve Buyer Ahmed, Huzistan gibi eyaletlerde yaşayan Kaşkaylar, geleneksel göçebe yaşam tarzlarını, el dokuması halılarını ve özgün müziklerini büyük bir gururla korurlar. Kaşkay Türkçesiyle konuşan yaklaşık 1.5 - 2 milyon nüfuslarıyla, kadim Türk kültürünün en canlı mirasçılarından biridirler. Onların her bir kilimi, her bir ezgisi, Türk ruhunun İran'daki yankısıdır.
Kaşkaylar, Güneydoğu İran'ın Fars Eyaleti'nde özellikle Şiraz çevresinde yaşayan ve hâlâ ağırlıklı olarak göçebe bir Türk halkıdır. Azerbaycan’lılardan sonra İran'daki en kalabalık Türk grubudur.
Göç rotaları, yazın Şiraz'ın yaylaları ile kışın Basra Körfezi'nin ovaları arasındaki 480-1.000 km'lik bir alandır.
Amele, Derre Şuri, Şeş Beyli, Farsimadan, Keşkölli (Büyük ve Küçük Keşkölli), Karacha, Rahimli, Safi Khanli gibi başlıca Kaşkay boyları bulunmaktadır.
Zagros Dağları'nın etekleri boyunca uzanan bölgede yaşarlar. Yerleşik olanlar; Şiraz, Firuzabad, Feraşbend, Kazerun, Abade ve Semirom gibi kentlerdir.

Günlük yaşamlarında Kaşkay kadınları
Kaşkaylar 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Kaçar İran'ında önemli bir siyasi güçtü. I. Dünya Savaşı sırasında Alman konsolosluk görevlisi Wilhelm Wassmuss'un da etkisiyle Alman İmparatorluğu'nun yanında yer aldılar. 2. Dünya Savaşı sırasında Kaşkaylar, Birleşik Krallık ve Sovyetler Birliği'nin İran'ı işgali sırasında direniş örgütlemeye çalıştılar ve 1943'te Nazi Almanyası'ndan yardım aldılar.
1945-1946 yıllarında, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne karşı Kaşkay’ların da dahil olduğu bir dizi boylar konfederasyonu isyanı gerçekleşti.
Kaşkaylar 1962-1964 yılları arasında Beyaz Devrim'in toprak reformları nedeniyle ayaklandı. İsyan bastırıldı ve birkaç yıl içinde birçok Kaşkay yerleşik hayata geçti. Boy liderlerinin çoğu sürgüne gönderildi. 1979'daki İran Devrimi'nden sonra, Hüsrev Han Kaşkay, Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya'daki sürgünden sonra İran'a döndü.
Kaşkaylar, Müslüman Şiilerin 12 İmam inancını benimsemişlerdir.
Konuştukları dil Türkçedir. Göçebe yaşadıkları için dilleri İran'daki diğer Türkler kadar Farsçadan etkilenmemiştir. Kendi aralarında Türkçe konuşurlar fakat Farsça eğitim dili olduğu için hemen hemen herkes Farsçayı da bilir.
Kaşkay erkekleri, ata binme ve çobanlık yetenekleriyle bilinirler. Tipik bir şapkaları vardır. Kaşkay kadınları kat kat renkli etekler (üç etek), parlak tunikler ve eşarplar giyerler.

Şiraz’da bir Kaşkay Aile
Halı dokumadaki ustalıklarıyla da bilinirler. Göç yolları üzerindeki doğal bitkilerden ve böceklerden elde ettikleri doğal boyaları ve koyunlarının yününü kullanarak çok renkli ve özgün halılar dokurlar. Kaşkay halıları, İran dışında da ünlüdür.
İran'daki diğer kadınların aksine konakladıkları yerlerde geleneksel çador giymezler. 1979 Devriminden sonra şehirlere geldiklerinde çador giymişlerdir.
***
Kaşkay Türkleri edebiyatı üzerine yapılan çalışmalardan da anlaşıldığına göre, öteki bütün Türk toplulukları gibi, Kaşkaylar arasından da ilgi çeken yazarlar ve şairler çıkmıştır. Sözlü edebiyatın yanı sıra yazılı edebiyat konusunda da başarılı olmuş olan Kaşkay Türklerinin yazılı edebiyata ait ürünler vermeleri 1786 ve 1844 yılları arasında yaşamış olan Gul Oruç adlı şairle başlamaktadır.
1947 yılında kaleme alınmış olan “Ya Asar- Şuerayi Kaşkayi” adlı tezkirede; bilinen ilk Kaşkay şairlerden bahsedilmektedir. Gul Oruç ile aynı dönemde yaşadığı düşünülen şairlerden Kanberi’ye ilişkin elde hiç şiir bulunmamasına ragmen Hüsrev Beğ Karakanlı ve Gül Oruç’un şiirinden bazı örnekler günümüze kadar ulaşmıştır.
Yedi yaşar gelin olsan kız olmaz
Gız Ceyrandır yerişinden bellidir.
Gul oruc der yansın bele zamana
Saralub gül rengim dönmüş samana.
Gul Oruc’un bu şiirinin yanı sıra Hüsrev mahlaslı Husrev Beg Karakanlı’nın aşağıdaki Şiiri de yazılı Kaçkay Edebiyatının ilk örneklerinden birisi olarak değerlendirmek mümkündür.
Vardur dağ yanında bir tevvar terlan
Tor goyub bendime ataydım men
Şayed nesib olsa düşe toruma
Yağı terlanı dutayudum men.
Kaşkay Edebiyat tarihine ışık tutan şu şairler de kayda alınması gereker kişilerdir: Mirza Muhammed, Yusuf Ali Beg, Üstad Muhammed İbrahim, Hüseyin Ali Beg Bayat ve Nimetullah Beg Rahim…
Kaşkay sahasında yaklaşık iki ay boyunca yürütülmüş olan derleme çalışmalarında Ma’zun adlı şahsın, şairliğinin yanı sıra milliyetçi kimliği de saptanmıştır.
“Her kes ki ölse evden gider
Ma’zun ölse elden gider”
Dizeleriyle özetlenebilecek bu algılayış sebebiyledir ki Ma’zun’un pek çok şiiri dilden dile dolaşmakta, birçok dizesi atasözü hükmünde değerlendirilmekte ve ozanlar tarafından sazlı sözlü seslendirilmektedir.

Silahı sırtında, at üstünde bir Kaşkay kızı
Ma’zun Kaşkayları bölgedeki diğer etnik unsurlardan farklı kılan Kaşkayl Türkü’ne yetkin bir lisana sahip olmak hususunda güven aşılayan önemli bir sanatkardır. Kalevela destanının dağ köylerinden toplanarak bir bütün hale getirilmesinin Finlandiya halkı için ifade ettiği anlama benzer bir biçimde mezar taşlarına yazılan, türkü olarak dinlendirilen atasözü olarak kullanılan Ma’zun’un dizeleri Kaşkay Türklerinin öz kimlikleri ile Güney İral Bölgesinde var olabilec eklerini kanıtlamıştır.
Milliyetçi Kaşkay Şair Ma’zun’un bazı dizelerini örnek olarak sunmak isterim…
İgid odur arvad ala bir ala,
Ev kayıran oğlan doğan tir ala.
Mezun’a irad deyil günde bir ala,
Delidir, delinin günde toyudır.
Devran döndi kerbaz furuş tatlara
Şir yatağı mesken oldu itlere
Nice hub atlılar hub hub atlara
Mindiler gitdiler meydan halidir
Hey ağalar gelin taif eylayin
Bu gün bize teng gelmişdir yaman gün
Hiç igide uğramasın ezelden
Yaman arvad, yaman gonşu, yaman gün .
Gülüstanda yaz yelleri esende,
Varı guşda nale vardur feğan var.
Seda çohdur şeyda bülbül sesinde,
Ayrı eser vardur ayrı nişan var.
Henüz darda galmuş asuli Mansur,
Enelheg söylayub sirri nihan var.
Henüz Mecnun'da var cünun hevesi,
Henüz gatar üzer Leyli devesi.
Henüz geler Ferhad külüngi sesi,
Henüz Şirin kimin şirin zeban var.
Me'zun deyer bu yan kimdur o yan kim?
Bu yan özi o yan özi hayân var?
