BAŞKENTTEN SELAM
İlk Devlet Sanatçımız AHMET ADNAN SAYGUN
Aralıksız 40 yıl Yönetim Kurulunda yer aldığım ve uzun bir süre Başkanlığını da yaptığım Folklor (Halk Kültürü) Araştırmaları Kurumu’nun kurucularından Ahmet Adnan Saygun’u tanıyan bir kişi olarak, TRT Televizyonunda, 10 Kasımda onun da anıldığı bir filmi zevkle, gururla ve onurla izledim. Filmin konusu, “Özsoy Operası” idi. Bilindiği üzere bu opera, Büyük Atatürk’ün arzuları doğrultusunda yaratılmış, Opera tarihimizin bir şah eseridir. Eserin yaratıcısı benim Kurumumun kurucularından ve yaşadığı süre içerisinde, üyelik vecibelerini aralıksız yerine getirmiş olan müstesna bir kişi, Üstad Adnan Saygun’dur.
A.Adnan Saygun, 7 Eylül 1907 tarihinde, İzmir’de doğdu. İlk Beşler olarak anılan bestekarlardan biri ve Ülkemizin İlk etnomüzikoloğu olan Saygun, ilk Türk operasının bestecisidir. Ayrıca "Devlet sanatçısı" ünvanını alan ilk sanatçıdır. Cumhuriyet Dönemi Türk müziğinin en çok seslendirilen eserlerinden "Yunus Emre Oratoryosu" onun en önemli eseridir.
İlkokullarda müzik öğretmenliği yaptığı dönemde Ziya Gökalp'in, şiirleri üzerine okul şarkıları yazdı. Sonra Orta okullarda müzik öğretmenliği yapmak için açılan sınavı kazanarak 1926 yılından itibaren bir süre İzmir Erkek Lisesi'nde müzik öğretmenliği yaptı.
1928 yılında hükûmetin müziğe yetenekli gençler için açtığı sınavı kazandı ve ve devlet bursuyla Paris'e gönderildi. 1931 yılında Paris’teki bir beste yarışmasında ödül kazandı. Eseri Avrupa’nın çeşitli ülkeleri ve Türkiye’de seslendirildi.
Saygun, 1931'de Türkiye'ye dönüp Musiki Muallim Mektebi'nde müzik öğretmenliğine başladı, müzik imlası ve kontrpuan dersleri verdi. 1932 yılında piyanist Mediha (Boler) Hanım ile evlendi; bu evlilik bir süre sonra bozuldu.
Adnan Saygun, 1934 yılında Atatürk'ün talebiyle, Türkiye'yi ziyaret edecek olan İran Şahı Rıza Pehlevi şerefine ilk Türk operası olan Özsoy Operası'nı bir ay gibi çok kısa bir sürede yazdı. Liberettosunu Münir Hayri Egeli'nin yazdığı opera, Türk milletinin doğuşunu, İran ve Türk milletlerinin kökü, uzak tarihe dayanan kardeşliğini ifade etmekteydi. Eserin prömiyeri 19 Haziran 1934 gecesi Atatürk ve Rıza Pehlevi huzurunda gerçekleştirildi.
Sanatçı, Özsoy'un sahnelenmesinden sonra Yalova'daki yazlık evinde kendisini kabul eden Atatürk'e Türk musikisi hakkında bir rapor sundu. Güneş-Dil ve Türk Tarihi teorilerinden etkilenerek hazırlanmış bu rapor, 1936'da "Türk Musikisinde Pentatonizm" başlığı ile yayımlandı.
1934 yılı Kasım ayı sonunda Saygun'a Atatürk'ten yeni bir opera siparişi geldi. 27 Aralık gecesi temsil edilmek üzere Taş Bebek operası'nı bestelemeyi başaran sanatçı, bu operada yeni Cumhuriyet insanının doğuşunu anlattı. Eser, 27 Aralık 1934 gecesi Ankara Halkevi'nde sahnelendi; orkestrayı çok hasta olmasına rağmen bizzat Saygun yönetti.
Saygun, 1936'da İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda öğretmenliğe geri döndü ve 1939'a kadar bu görevde kaldı. İstanbul'da iken Ankara'da devam eden yeni bir konservatuvar kurma çalışması, Saygun'un savunduğu "kültürel ulusallık" fikrini değil, "evrensel müzik" anlayışını destekleyenler tarafından sürdürüldü. Konservatuvar, bu iş için danışman olarak getirilen konservatuvar Paul Hindemith'in evrenselci müzik görüşleri doğrultusunda 1936 yılından kuruldu.
Adnan Saygun ise 1936 yılında Halkevleri'nin daveti üzerine Türkiye'ye gelen Macar besteci ve etnomüzikolog Bela Bartok'a Anadolu gezisinde refakat etti. Birlikte özellikle Osmaniye dolaylarından derledikleri türküleri notaya aldılar. Çalışmaları, "Bela Bartok’un Türkiye’deki Halk Müziği Araştırmaları” başlıklı bir kitap hâline getirilerek 1976 yılında Macar ilimler Akademisi tarafından İngilizce yayımlandı.
Saygun, bir konser için Türkiye’ye gelen Budapeşte Kadın Orkestrası üyelerinden Macar asıllı Irén Szalai (sonradan Nilüfer Hanım) ile 1940 yılında evlendi; 1940 yılında "Türk Müzik Birliği" adlı bir koro kuran Saygun, bu koro ile düzenli oda müziği konserleri verdi. "Halkevlerinde Musiki" adlı bir kitap yayınladı. "Bir Orman Masalı" adlı bale eseri ve "Yunus Emre Oratoryosu" gibi eserlerini bu dönemde besteledi. "Yunus Emre Oratoryosu" 1943 yılında düzenlenen yarışmada birincilik ödülünü Ulvi Cemal Erkin'in piyano konçertosu ve Hasan Ferit Alnar'ın Viyola Konçertosu ile paylaştı.
Saygun'un 1942'de tamamladığı Yunus Emre Oratoryosu 25 Mayıs 1946'da Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde seslendirildi ve çok beğenildi. Saygun’un en büyük eseri sayılan bu eser, daha sonra Paris'te ve 1958'de Birleşmiş Milletler kuruluş yıl dönümü vesilesiyle New York'ta seslendirilmiştir. Bu eserle Saygun, çocukluğunda İzmir Kemeraltı Çarşısı'nın Dervişler Caddesi'nde (bugün Anafartalar Caddesi) Mevlevi dervişlerden duyduğu ezgileri Avrupa ve Amerika'ya, Birleşmiş Milletler çatısı altına, sonradan eserin çevrileceği 5 ayrı dile taşımış oluyordu. Sanatçı eserin Ankara'daki ilk temsilinden sonra 1946 yılında Halkevleri müşavir ve müfettişliğinin yanı sıra Ankara Devlet Konservatuvarı'na kompozisyon öğretmeni olarak atandı. Aldığı davetler üzerine Londra ve Paris'e gitti, halk müziği üzerine çalışmalar yaptı; konferanslar verdi.

Adnan Saygun Macar asıllı eşi Piyanist Irén Szalai (Nilüfer H.)
Yunus Emre den sonra, Kerem, Köroğlu ve Gilgameş başta olmak üzere üç opera, “Atatürk’e ve Anadolu’ya Destan” gibi eserler, 5 senfoni, çeşitli konçertolar, orkestra, koro, oda müziği eserleri, vokal ve enstrümantal parçalar, sayısız türkü derlemeleri, kitaplar, araştırmalar, makaleler yazdı. Eserleri New York, Berlin, Bavyera, Viyana, Moskova, Londra, gibi Dünya sahnelerinde seslendirildi. 1971'de yürürlüğe giren Devlet Sanatçılığı Kanunu çerçevesinde ilk Devlet Sanatçısı unvanı Adnan Saygun'a verildi. Bu büyük insane, bu vesileyle bir kez daha Allah’tan Rahmet diliyorum.
Sanatçı, 6 Ocak 1991 tarihinde pankreas kanseri nedeniyle hayatını kaybetti ve İstanbul’da
Zincirlikuyu'daki mezarlığındaki kabrine defnedildi.
Orkestra, oda müziği, opera, bale ve piyano üzerine birçok eseri olduğu gibi, etnomüzikoloji ile müzik eğitimi konularında yayınları vardır. Çalışmaları ve diğer belgeleri Ankara'da Bilkent Üniversitesi bünyesinde kurulan “Ahmed Adnan Saygun Müzik Eğitim ve Araştırma Merkezi”nde bulunmaktadır.
Müzikolog Emre Aracı tarafından kaleme alınan kapsamlı bir biyografisi Adnan Saygun-Doğu Batı Arası Müzik Köprüsü adı altında Yapı Kredi Yayınları tarafından 2001 yılında yayımlanmış; hayat hikayesi de "Dar Köprünün Dervişi" (2005) adıyla romanlaştırılmıştır.
1990 yılında Sevda - Cenap And Müzik Vakfı Onur Ödülü olan Altın Madalya almasının ardından hayat hikayesi yine aynı vakıf tarafından Erdoğan Okyay derlemesiyle ve Çokseslilik Meşalesi - Ahmed Adnan SAYGUN adıyla yayınlanmıştır.
İzmir'de bulunan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezinde heykeli bulunan sanatçının Ankara’daki büyük bir caddeye, İstanbul Beşiktaş'taki Ulus semtindeki ana caddeye, Ahmed Adnan Saygun Caddesi adı verilmiştir.
Çok sayıda bestesi olan Saygun’un yayımlanmış olan kitaplarından bazıları şunlardır:
1. Türk Halk Musıkisinde Pentatonizm, 1936.
2. Gençliğe Şarkılar: Halkevi ve Mektepler için, 1937.
3. Rize, Artvin, Kars Havalisi Türkü, Saz ve Oyunlar Hakkında Bazı Malumat, 1937.
4. Halk Türküleri: Yedi Karadeniz Türküsü ve bir Horon, 1938.
5. Halkevlerinde Musıki, 1940.
6. Yalan (Sanat Konuşmaları), 1945.
7. Lise Müzik Kitabı I-II-III (Halil Badi Yönetken ile birlikte), 1955.
8. Karacaoğlan(Yeni Bilgiler-Bir Rivayet-Melodiler), Ankara, Ses ve Tel Birliği, 1952.
9. Musıki Temel Bilgisi I – 1958,.II – 1962,.III –1964,.IV – 1966.
10.Mod öncesi Ezgilerin Sınıflandırılması, 1960.
11.Toplu Solfej,I – 1967, II – 1968.
12.Töresel Musıki, 1967.
13.Bela Bartok ve Türk Halk Müziği, Budapeşte, 1976.
14.Atatürk ve Musıki: O’nunla Birlikte, O’ndan Sonra..., Ankara, 1982.
15.Yavuz Daloğlu, Halk Türküleri - Yedi Karadeniz Türküsü ve Bir Horon (Kemençeci Rizeli Sadık'tan derlenmiş ve Adnan Saygun tarafından notaya alınmış Doğu Karadeniz Havaları, Yaklaşık 85 yıl sonra ilk kez gerekli açıklamalar ve düzeltmelerle tıpkı basım), İstanbul, 2023.
