İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

FİNLANDİYA

FİNLANDİYA               İskandinavya ülkeleri, yıllarca merakımı çekmişti ve oralara gidip, mutlaka görmeliydim. Zaman zaman Finlandiya’ya, bir kez de Estonya’ya gidebilme olanağı doğmuştu ama, çeşitli nedenlerle gidememiştim. Bir fırsatı değerlendirerek, eşimle 03 Eylül 2010 Tarihinde. İstanbul’dan kalkan THY uçağı ile hareketle, yaklaşık üç saatlik uçuştan sonra ’da Helsinki hava alanına inmiştik. HELSİNKİ             Eşimin de benim de pasaportlarımız yeşil, yani hususi idi. Türkiye-Finlandiya arasındaki anlaşmalara göre, hususi pasaportla seyahat edenler vizeden muaftı ve Finlandiya’da kalabilmek için de belirli bir süre veriliyordu. Biz üç gün kalacaktık ama pasaport polisi; ille de dönüş biletimizi görmek istemiş ve Finlandiya’ya giriş izni vermemişti. Dönüş biletimiz yanımızda değil, rehberimizde idi ve biz rehberle pasaport kontrolünden geçtikten sonra karşılaşacaktık. Terbiyesizliğini bir süre sürdüren polis, sonunda pasaportlarımıza damgayı basıp, geçişimize izin vermişti!..             Yıllar evvel, Finlandiyalıların, Türklere sıcak davrandıklarını duymuştum. Ama aslında bu ülke insanları son derece soğuktular. Hatır-gönül bilmeyen, dostluk kavramından haberleri olmayan insanlardı!..             Neyse, grup olarak, otobüsle Helsinki merkezine hareket etmiştik. Vantaa Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık 30 Km. idi.             Bize rehberlik eden kişi, otele yerleşmeden önce, şehir turu yapacağımızı söylemiş ve şu bilgileri vermişti: Helsinki, üç bölgeye ayrılıyordu. Bunlar Helsinki, Vanta ve Espoo idi. Finlandiya’nın nüfusu 5 milyon 300 bindi. Nüfusun yarım milyonu başkent Helsinki merkezinde yaşıyordu. Başkentin banliyöleriyle birlikte nüfusu 1.1 Milyondu. Ülke yüzölçümünün % 10’u su idi. A.B. ülkesi olan Finlandiya, 2002 yılından bu yana para birimi olarak Euro’yu kullanıyordu. Avrupa’nın 6. büyük ekonomisine sahipti. Burası bir adalar ülkesiydi ve salt Helsinki’de 350 ada vardı. Dünyanın her yanında kullanılan ve benim de şahsen kullandığım Nokia telefonları burada üretiliyordu.             Finlandiya ormanlarla kaplıydı ve her yer yemyeşildi. Ülkedeki en yüksek nokta, 1100 metreydi. Tarımsal çalışmalar modern usullerle yapılıyor ve iyi verim alınıyordu. Bir devlet büyüğü; “Finlandiya hiç kazanmasa, mevcut potansiyel insanlarımızı 100 yıl besler” demişti…             Duyarsız İnsanlar             Tarih içerisinde buraya gelip yerleşen Kazan Tatarları vardı ve bunlar örgütlenmişlerdi. Örgütün eski lideri Ömer Bey, muhterem bir insandı ve ben bu zat ile bir süre mektuplaşmıştım. Sonradan örgütün başına Okan Daher adlı bir bilim adamı geçmişti ama bu şahsın ne kendine yararı vardı ve ne de kendi toplumu ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine katkısı!.. Ben bu şahısla, Prag’daki Altayistler Konferansında tanışmıştım ve birbirimize telefon numaraları, adresler falan vermiştik. Türkiye’den kendisine gönderdiğim ve tamamen, başkanlık yaptığı Kazan Tatar Türklerinin lehine olan öneri mektubuma cevap vermek lütfunda bulunmamıştı!.. Oysa Helsinki’ye kadar gitmişken, derneklerine uğramak, kendisiyle görüşmek isterdim. Ama Okan efendi gibi duyarsız bir kişiyle ne konuşabilirdim ki?..             Duyarsız olan sadece Okan mı?.. Yıllardır tanıdığımız Atilla Yorma’nın duyarsızlığına ne demeli?.. Tanıdığım günden beri, bizlerden, dolayısıyla Türkiye’den bir şeyler koparmaya çalışan Turkulu Atilla, kendisinden istenilen hiçbir şeyi yapmamış; bizlere ve Türkiye’ye hiçbir yararı olmamıştır. Ne yazık ki bu adam şu anda Türkiye’de bir üniversitede çalışmaktadır!..             Ve Türkolog Mervi Nousıanıen hanımefendi… Sadece ben kendisini çok kez Türkiye’ye davet etmiştim. Başka kurum ve kuruluşların da davetleriyle bir ayağı Türkiye’de idi. Son zamanlarda de Finlandiya’nın Ankara büyükelçiliğinde diplomat olarak görev yapıyordu. Peki onun duyarsızlıklarına ne demeli?.. Ne Finlandiya’da görevli iken ve ne de diplomatlığı süresince, Türkiye-Finlandiya ilişkilerine katkıda bulunmadığı gibi; Türkiye’deki meslektaşlarına da hiç bir hayrı dokunmamıştır! Dedim ya Finli dostlarımız duyarsız ve maalesef çok soğuk insanlar…             Rehberin verdiği bilgiye göre Finlandiya’da 7-8 bin kadar da, Türkiye’den gidip, oraya yerleşmiş olan Türkler yaşamaktaydı. Bunların önemli bir kısmı Konya’nın Kulu ilçesinden gelmişlerdi. Bu nedenledir ki, Finlandiya’nın Bayan Cumhurbaşkanı Türkiye seyahatini, Konya’dan başlatmıştı. Ülke nüfusunun % 60’ı kadındı ve pek çok önemli görevlerin başında kadınlar bulunuyordu. Halkın gelir düzeyi iyiydi ve yılda ortalama 2500 Euro kazanıyorlardı. Sauna kültürü  Finlandiya denilince akla sauna geliyordu. Ülkede 1 milyon sauna olduğu söyleniyordu. Saat 20.00’den sonra alkol satışı yasaktı. Böylelikle alkol tüketiminin azaltılmaya çalışıldığını söylüyorlardı. Helsinki’de gördüğümüz tabelalar Fince ve İsveç’çe yazılıydı.  Gemicilik güçlüydü. Tersaneler vardı ve her türlü gemi üretiliyordu.  Askerlik zorunluydu. Finlandiya, İkinci Dünya Savaşı’nda işgale uğramayan tek ülkeydi. Otobüs içinde turumuz devam ediyor; rehber aralıksız konuşarak bilgiler veriyordu… İnsanların % 92’si Fince, % 5,5’i İsveççe konuşuyordu. Halkın % 85’i Lutheran, % 1’i ise Ortodoks inanç sistemini benimsemişti. Helsinki’de Katolik, Ortodoks, Evangeli, Luteryan kiliseleri, sinagog ve bir de cami vardı. Halk milli kültüre bağlıydı ve bu doğrultuda çalışmalar yapan kuruluşlar vardı. Kalavela Destanı herkes tarafından biliniyordu. Ülkede her şeyin fiyatı ateş pahasıydı!.. Saat 16.00 olunca bütün mağazalar kapanıyordu ve günün her saatinde şehir tenha oluyor; insan kalabalıkları görülmüyordu. Turumuzda, Helsinki Katedrali, Senato Meydanı, Hükümet Sarayı, Belediye Binası, Uspenski Ortodoks Katedrali, Havis Amanda Heykeli gibi önemli yapıları görmüştük. Gördüğümüz yerlerden birisi de Sibelyus Parkı idi. Sibelyus ünlü bir müzisyendi ve parkta onun adına bir de anıt konulmuştu. Daha sonra Radisson oteline giderek odalarımıza yerleşmiştik… Lobide gördüğüm Helsinki This Week adlı derginin Temmuz 2010 Sayısında, Helsinki’deki büyükelçiliklerin listesini incelemiştim. Listede Patagonya (!) büyükelçiliğinin adı, adresi ve telefon numaraları vardı ama, maalesef Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin adı geçmiyordu!.. Bu nasıl dostluktu Allah aşkına?... Tramvayla şehir turu Rehberimiz, Helsinki’ye ayak bastığımız andan itibaren, ekstra geziler için müşteri aramaya başlamıştı. Nitekim, ertesi sabah, bir yerleri gezmeye gittiler! Oysa daha ülkenin başkenti doğru dürüst gezilip görülmemişti. Biz de Nurten’le, otelin önündeki durakta, 6 No.lu tramvaya binerek, son durağa gitmiştik. Sonra yaya olarak şehir içinde dolaşmış; tren garını görmüştük. Şehir içindeki, birbirinden ilginç mimari özellikleri olan binaları, kimi süper ve hipermarketleri dolaşmış; ufak tefek alışverişler yapmıştık. Nerede ne yiyebileceğimizi araştırırken bir restoranın önünde Türkçe konuşan birisiyle karşılaşmış ve onun çalıştığı restorana girip, karnımızı doyurmuştuk. Birinden inip, ötekine binmek suretiyle, akşama kadar tramvayla şehrin altını üstüne getirmiştik!... Bana göre bu Finlandiya’nın Türkiye’ye hiçbir yararı olmaz. İnşallah, Cumhurbaşkanımıza verdikleri sözleri tutarlar da, Türkiye aleyhindeki faaliyetlere izin vermezler…
Ekleme Tarihi: 29 Eylül 2022 - Perşembe

FİNLANDİYA

FİNLANDİYA

 

            İskandinavya ülkeleri, yıllarca merakımı çekmişti ve oralara gidip, mutlaka görmeliydim. Zaman zaman Finlandiya’ya, bir kez de Estonya’ya gidebilme olanağı doğmuştu ama, çeşitli nedenlerle gidememiştim. Bir fırsatı değerlendirerek, eşimle 03 Eylül 2010 Tarihinde. İstanbul’dan kalkan THY uçağı ile hareketle, yaklaşık üç saatlik uçuştan sonra ’da Helsinki hava alanına inmiştik.

HELSİNKİ

            Eşimin de benim de pasaportlarımız yeşil, yani hususi idi. Türkiye-Finlandiya arasındaki anlaşmalara göre, hususi pasaportla seyahat edenler vizeden muaftı ve Finlandiya’da kalabilmek için de belirli bir süre veriliyordu. Biz üç gün kalacaktık ama pasaport polisi; ille de dönüş biletimizi görmek istemiş ve Finlandiya’ya giriş izni vermemişti. Dönüş biletimiz yanımızda değil, rehberimizde idi ve biz rehberle pasaport kontrolünden geçtikten sonra karşılaşacaktık. Terbiyesizliğini bir süre sürdüren polis, sonunda pasaportlarımıza damgayı basıp, geçişimize izin vermişti!..

            Yıllar evvel, Finlandiyalıların, Türklere sıcak davrandıklarını duymuştum. Ama aslında bu ülke insanları son derece soğuktular. Hatır-gönül bilmeyen, dostluk kavramından haberleri olmayan insanlardı!..

            Neyse, grup olarak, otobüsle Helsinki merkezine hareket etmiştik. Vantaa Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık 30 Km. idi.

            Bize rehberlik eden kişi, otele yerleşmeden önce, şehir turu yapacağımızı söylemiş ve şu bilgileri vermişti: Helsinki, üç bölgeye ayrılıyordu. Bunlar Helsinki, Vanta ve Espoo idi. Finlandiya’nın nüfusu 5 milyon 300 bindi. Nüfusun yarım milyonu başkent Helsinki merkezinde yaşıyordu. Başkentin banliyöleriyle birlikte nüfusu 1.1 Milyondu. Ülke yüzölçümünün % 10’u su idi. A.B. ülkesi olan Finlandiya, 2002 yılından bu yana para birimi olarak Euro’yu kullanıyordu. Avrupa’nın 6. büyük ekonomisine sahipti. Burası bir adalar ülkesiydi ve salt Helsinki’de 350 ada vardı. Dünyanın her yanında kullanılan ve benim de şahsen kullandığım Nokia telefonları burada üretiliyordu.

            Finlandiya ormanlarla kaplıydı ve her yer yemyeşildi. Ülkedeki en yüksek nokta, 1100 metreydi. Tarımsal çalışmalar modern usullerle yapılıyor ve iyi verim alınıyordu. Bir devlet büyüğü; “Finlandiya hiç kazanmasa, mevcut potansiyel insanlarımızı 100 yıl besler” demişti…

            Duyarsız İnsanlar

            Tarih içerisinde buraya gelip yerleşen Kazan Tatarları vardı ve bunlar örgütlenmişlerdi. Örgütün eski lideri Ömer Bey, muhterem bir insandı ve ben bu zat ile bir süre mektuplaşmıştım. Sonradan örgütün başına Okan Daher adlı bir bilim adamı geçmişti ama bu şahsın ne kendine yararı vardı ve ne de kendi toplumu ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine katkısı!.. Ben bu şahısla, Prag’daki Altayistler Konferansında tanışmıştım ve birbirimize telefon numaraları, adresler falan vermiştik. Türkiye’den kendisine gönderdiğim ve tamamen, başkanlık yaptığı Kazan Tatar Türklerinin lehine olan öneri mektubuma cevap vermek lütfunda bulunmamıştı!.. Oysa Helsinki’ye kadar gitmişken, derneklerine uğramak, kendisiyle görüşmek isterdim. Ama Okan efendi gibi duyarsız bir kişiyle ne konuşabilirdim ki?..

            Duyarsız olan sadece Okan mı?.. Yıllardır tanıdığımız Atilla Yorma’nın duyarsızlığına ne demeli?.. Tanıdığım günden beri, bizlerden, dolayısıyla Türkiye’den bir şeyler koparmaya çalışan Turkulu Atilla, kendisinden istenilen hiçbir şeyi yapmamış; bizlere ve Türkiye’ye hiçbir yararı olmamıştır. Ne yazık ki bu adam şu anda Türkiye’de bir üniversitede çalışmaktadır!..

            Ve Türkolog Mervi Nousıanıen hanımefendi… Sadece ben kendisini çok kez Türkiye’ye davet etmiştim. Başka kurum ve kuruluşların da davetleriyle bir ayağı Türkiye’de idi. Son zamanlarda de Finlandiya’nın Ankara büyükelçiliğinde diplomat olarak görev yapıyordu. Peki onun duyarsızlıklarına ne demeli?.. Ne Finlandiya’da görevli iken ve ne de diplomatlığı süresince, Türkiye-Finlandiya ilişkilerine katkıda bulunmadığı gibi; Türkiye’deki meslektaşlarına da hiç bir hayrı dokunmamıştır! Dedim ya Finli dostlarımız duyarsız ve maalesef çok soğuk insanlar…

            Rehberin verdiği bilgiye göre Finlandiya’da 7-8 bin kadar da, Türkiye’den gidip, oraya yerleşmiş olan Türkler yaşamaktaydı. Bunların önemli bir kısmı Konya’nın Kulu ilçesinden gelmişlerdi. Bu nedenledir ki, Finlandiya’nın Bayan Cumhurbaşkanı Türkiye seyahatini, Konya’dan başlatmıştı. Ülke nüfusunun % 60’ı kadındı ve pek çok önemli görevlerin başında kadınlar bulunuyordu. Halkın gelir düzeyi iyiydi ve yılda ortalama 2500 Euro kazanıyorlardı.

Sauna kültürü

 Finlandiya denilince akla sauna geliyordu. Ülkede 1 milyon sauna olduğu söyleniyordu.

Saat 20.00’den sonra alkol satışı yasaktı. Böylelikle alkol tüketiminin azaltılmaya çalışıldığını söylüyorlardı.

Helsinki’de gördüğümüz tabelalar Fince ve İsveç’çe yazılıydı.

 Gemicilik güçlüydü. Tersaneler vardı ve her türlü gemi üretiliyordu.

 Askerlik zorunluydu. Finlandiya, İkinci Dünya Savaşı’nda işgale uğramayan tek ülkeydi.

Otobüs içinde turumuz devam ediyor; rehber aralıksız konuşarak bilgiler veriyordu… İnsanların % 92’si Fince, % 5,5’i İsveççe konuşuyordu. Halkın % 85’i Lutheran, % 1’i ise Ortodoks inanç sistemini benimsemişti. Helsinki’de Katolik, Ortodoks, Evangeli, Luteryan kiliseleri, sinagog ve bir de cami vardı.

Halk milli kültüre bağlıydı ve bu doğrultuda çalışmalar yapan kuruluşlar vardı. Kalavela Destanı herkes tarafından biliniyordu.

Ülkede her şeyin fiyatı ateş pahasıydı!.. Saat 16.00 olunca bütün mağazalar kapanıyordu ve günün her saatinde şehir tenha oluyor; insan kalabalıkları görülmüyordu.

Turumuzda, Helsinki Katedrali, Senato Meydanı, Hükümet Sarayı, Belediye Binası, Uspenski Ortodoks Katedrali, Havis Amanda Heykeli gibi önemli yapıları görmüştük. Gördüğümüz yerlerden birisi de Sibelyus Parkı idi. Sibelyus ünlü bir müzisyendi ve parkta onun adına bir de anıt konulmuştu.

Daha sonra Radisson oteline giderek odalarımıza yerleşmiştik… Lobide gördüğüm Helsinki This Week adlı derginin Temmuz 2010 Sayısında, Helsinki’deki büyükelçiliklerin listesini incelemiştim. Listede Patagonya (!) büyükelçiliğinin adı, adresi ve telefon numaraları vardı ama, maalesef Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin adı geçmiyordu!.. Bu nasıl dostluktu Allah aşkına?...

Tramvayla şehir turu

Rehberimiz, Helsinki’ye ayak bastığımız andan itibaren, ekstra geziler için müşteri aramaya başlamıştı. Nitekim, ertesi sabah, bir yerleri gezmeye gittiler! Oysa daha ülkenin başkenti doğru dürüst gezilip görülmemişti. Biz de Nurten’le, otelin önündeki durakta, 6 No.lu tramvaya binerek, son durağa gitmiştik. Sonra yaya olarak şehir içinde dolaşmış; tren garını görmüştük. Şehir içindeki, birbirinden ilginç mimari özellikleri olan binaları, kimi süper ve hipermarketleri dolaşmış; ufak tefek alışverişler yapmıştık.

Nerede ne yiyebileceğimizi araştırırken bir restoranın önünde Türkçe konuşan birisiyle karşılaşmış ve onun çalıştığı restorana girip, karnımızı doyurmuştuk. Birinden inip, ötekine binmek suretiyle, akşama kadar tramvayla şehrin altını üstüne getirmiştik!...

Bana göre bu Finlandiya’nın Türkiye’ye hiçbir yararı olmaz. İnşallah, Cumhurbaşkanımıza verdikleri sözleri tutarlar da, Türkiye aleyhindeki faaliyetlere izin vermezler…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3