BAŞKENTTEN SELAM
ÇİN’DE PİN TAN - OZANLAR
Konya’da düzenlenen “Aşıklar Bayramı”nda, yıllarca jüri üyeliği ve jürinin raportörlüğünü yaptım. Kimi kentlerde bizzat böylesi şölenler düzenledim ve yönettim. Ülkemizin hemen tüm âşıklarıyla tanıştım, dostluklar kurdum, yayınlar yaptım. Bu yüzden, hangi ülkeye gitmiş isem, o ülkede bizim âşıklık geleneğimize benzerlikler aradım ve buldum. Örneğin Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaptığım seyahatlerde de bu konuda saptamalarım oldu. Bunlardan birisi Çin’de gördüklerim idi…
Bizim âşık, halk ozanı, halk şairi vb. adıyla tanımladığımız halk sanatçısının Çin’in bazı bölgelerindeki adı “Pin Tan”, Can Su ve Fujian Eyaletlerindeki adı ise “Çü Yi”dir. Bu sanatı yöneten birimin başındaki şahsın adı ise Çao Şao-Cün idi.
Bu halk sanatı Su Cou kentinde çok yaygın şekilde yaşatılıyordu. Bunların icra ettikleri sanat ile bizim âşıklık sanatı hemen hemen aynıdır… Bizde olduğu gibi bunlarda da kendi deyişlerini seslendirenler, başkalarının deyişlerini çalıp çığıranlar vb. vardır. Örneğin “Pin Hua” denilen kişi, güzel şiir yazar, destan söyler ama saz çalamaz. “Tan Çı” ise hem çalar, hem de okuyan kişidir…Bunlar daha çok köylerde yaşıyorlar. Pin Tancılar ise, kendi deyişlerini, bizzat oluşturdukları besteyle çalıp çığıran sanatçılardır. Halk hikayelerini, destanlarını yaratan, çalan ve çığıranlar Pin Tan’cılardır. Pin Tancılar, hikayeli türkü de yaratıp söylüyorlar ve bunların halktan ve bağlı oldukları örgütten sağladıkları maddi destek daha fazladır. Bu halk sanatçısına Uygur kardeşlerimiz ise “Halk Goşakçısı (Koşukcusu)” diyorlar.
Pin Tan’larla Çü İ’ler bizim ozanlara benziyorlar. Kimi salt sözle, kimi hem saz, hem sözle deyişler destanlar okuyorlar. 200 yıl önce bunların Guang Yü adlı bir örgütleri vardı, ama aslında bu geleneğin geçmişi çok eski çağlara uzanmaktadır…
Pin Tan sanatının piri Cou Hanedanı imparatorlarından Cou Ven Vang’in üçüncü oğlu Tay Bay’dır. O halkın arasında yaşamış ve halktan biri olmuş ve çok sevilmiş bir insandı. Aslında Pin Tan’lar eskiden saz çalmayıp, sürekli hikayeler anlatırlardı. Sürekli konuştukları için yorulunca, nefes alıp dinlenebilmek amacıyla ellerine saz almışlar ve gelenek, saz çalıp, türkü çığırmak şekline dönüştürülmüştü.
Şanghay Folklor Kurumu Başkanı Şie Ling İng’le
Pin=Hikâye, Tan=Çalgı demektir…Pin Tan ise, sazıyla hikâye anlatan anlamını içermektedir.
Salt Can Su Eyaletinde geleneği sürdüren 2000 dolayında Pin Tan sanatçısı var. Bunlar edebi Çince ile olduğu kadar, tüm yerel dil ve lehçeler ile de okuyorlar. Eskiden kadınlar, kızlar, yoksul kişiler para kazanmak, geçimlerini temin etmek için çalıp çığırırlardı. Düğünlerde de çalıp çığırarak gelir sağlıyorlardı. Ama günümüzde, bu sanatı icra eden halk sanatçıları devlet tarafından sosyal güvenceye kavuşturulmuşlardır.
Eski ustalardan bazıları şunlardır::
Ma Lu Fi: Çin Hanedanı devrinde yaşamış. Zengin kültürü olduğu için imparator onu sarayına çağırır, dinlerdi. Bu şahsın Pin Tan sözleri ve hikayeleriyle ilgili bir de Cin Cu Ta adlı kitabı varmış ve bu kitap çok değerli imiş. Bu Ma Lu Fi’nin stili, “Ma Stili” adıyla günümüze kadar gelmiş ve Pin Tancılar tarafından uygulanıyormuş.
Çind’de bir Pin Tancı
Ciang Yüe Çen : Ciang stili…
Bayan Ho Li Cün: Ho stili…
Tabii yeni ve başka stiller de oluşmaktadır. Çünkü halk bu sanatı çok seviyor ve her zaman dinlemekten zevk duyuyor. Çünkü bu halktan gelip halka sunulan bir sanattır…
Pin Tancılar halkla çok iyi ilişki kuruyorlar; halkın içinde yaşıyorlar…
Pin Tancılar, Pi Ba adlı üç telli, mandoline benzeyen bir çalgı ile sanatlarını icra ediyorlar. Bir de cümbüşe benzeyen Yü En adlı çalgıları var. Çoğunlukla yerel giysiler giyerek, halkın karşısına çıkıyorlar…
Pin Hua adı verilen kişiler saz çalmayıp, bizim Erzurumlu Behçet Mahir gibi, salt hikaye anlatıyorlar. Tabii hikaye anlatırken jest ve mimikleriyle de hikayenin, dinleyenler üzerindeki etkisini arttırmaya çalışıyorlar. Ayrıca kuş, bomba, tren vb. gibi sesler de çıkararak…
Pin Tan sanatı ustaları sanatlarını icra ederlerken şunları amaçlıyorlar;
1. Anlatma
2. Güldürme
3. Çalgı çalma
4. Türkü söyleme
5. Oyun
Her köy çayhanesinde Pin Tan’cı vardır. Yediden yetmişe tüm halk bunları zevk ve ilgiyle izlemektedir.
Ustalardan biri anlattı: “Benim bir okul arkadaşım vardı, ders çalışmaz, çayhaneye giderek Pin Tan dinlerdi, sonunda öğretimini tamamlayamadı ve Pin Tancı oldu, halen Pin Tan sanatını icra etmektedir.
Kadın Pin Tancılar da vardır. Bunlar tek olarak çalıp çığırdıkları gibi, bir kadın ve bir erkek ya da iki erkek, birlikte icraatta da bulunurlar.
Kadın halk sanatçıları
***
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan Özerk Bölgesi Başkenti Turfan kenti, kavun ve üzümleriyle de ünlüdür ama, bu kentteki kültür birikimi de çok değerlidir. Beni Turfan’da konuk eden Abdülaziz ve Abdürrahim isimli Uygurlar bulabildikleri ozanları konakladığım mihmanhane (misafirhane)’ye topladılar ve küçük bir Aşıklar Şöleni düzenlediler.
Ancak ben onları ilgiyle dinlerken onlar da beni soru yağmuruna tuttular. Onlara Türkiye’deki aşıklar ve âşıklık geleneği hakkında ayrıntılı bilgiler verdim.
Mihmanhaneye gelenler arasında İbrahim Metniyaz, dutar çalıyordu. 300 dolayında deyişi olan Latif Samed ile Seracettin Hasan şiirlerinden örnekler okumuşlardı.
Turfanlı halk goşukçuları (ozanlar) dutar ile birlikte tambur, rebab ve dep de çalıyorlardı.
Çinliler halk kültürüne büyük önem veriyorlardı. Bunu Şanghay kentinde daha iyi anlamıştım. Dört Çin seyahatimin ikisinde Şanghay’a da gitmiştim. O iki seyahatte bana tehberlik eden kişi Şie Ling İng adlı bir halkbilim uzmanıydı ve görevi de bir halk kültürü kurumunun başkanlığı idi.
***
Yukarıda da değindiğim gibi Çin’deki pintancılar ile bizim aşıkların icra ettikleri halk sanatı aynıdır. Enstrümanların işlevleri de aynıdır ama, şekilleri ve onlara verilen isimler farklıdır. Onlar da bizim aşıklar gibi, hikaye anlatıyorlar, türkü çığırıyorlar, atışma yapıyorlar ve deyişler söylüyorlar.