İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

Azerbaycanlı Turan sevdalısı Şair REFİK ZEKA HANDAN

BAŞKENT’TEN SELAM   Azerbaycanlı Turan sevdalısı Şair REFİK ZEKA HANDAN               Benim, Azerbaycan seyahatlerimin yararlı, verimli ve renkli geçmesinde, Prof. Dr. Refik Zeka Handan’ın önemli bir yeri vardır. Refik’le hemen her konuda anlaşıyorduk ve dostluğumuz giderek, kardeşlik seviyesine ulaşmıştı. Ben onun konuğu olarak Azerbaycan’da bulundum; o da ilk kez benim çağrım ve konuğum olarak Türkiye’ye gelmişti.             Ne yazık ki Refik, genç denilebilecek bir yaşta vefat etmiş; genç eşini dul; iki evlâdını yetim bırakmış; benim de yüreğimi sızlatmıştı.             Refik, Türkçülüğün de ötesinde Turancı idi. Örneğin bana şöyle şiirler yolluyor, ben de o şiirleri kimi gazete ve dergilerde yayınlıyordum…                         Ayla, yıldızla gülümsər bizə sancaq, Sancağın eşqinə göyçəkləşəcəkdir Turan! Bu gün əfsanə sanırlar onu, bir gün ancaq Gələcək gün kimi gerçəkləşəcəkdir Turan!.. Onun Turan sevdası, bütün şiirlerinde görüldüğü gibi; kimi kitaplarına örneğin, “Yurdum Ulusum” gibi isimler veriyordu. Refik Zeka Türkiye’ye büyük sevgi duyuyordu. Bir başka deyişle o, Türkiye ve de Atatürk sevdalısı idi. Diyebilirim ki, Atatürk için şiir yazan şairlerin başında o gelmektedir. Bir Türkiye seyahatinin ardından “Ulduz” Dergisinde yayımladığı yazı dizisine “Atatürkiye” başlığını atmış; daha sonra bu yazıları aynı adı taşıyan bir kitapta toplamıştı. O kitaptaki şiirlerden biri şöyleydi:                         Daldım uca torpağına, Ay-ulduzlu bayrağına, Bildim neçin dağlar həsrət Yenilməz Ağrıdağına.   Sevgiləri  böyük, dərin, Ürəkləri böyüklərin, Canımı qurban verərəm Türkülərinə Türklərin.   Bu məmləkət Türkiyədir, Türkiyəyə Türk yiyədir, Türk oğlu Türkəm deyənə, Bura Atatürkiyədir!..                                                 Refik, Bakü’de yayımlanan kimi dergilerde benimle ilgili güzel yazılar yazmıştı. Kuşkusuz ben de onunla ilgili birçok yazı yayımladım. Örneğin Kemalist Ülkü (S.186, Nisan 1984, s.24-26) Dergisinde yayımladığım “Azerbaycanlı Refik Zekâ Handan” başlıklı yazımda; onun özgeçmişi ile o tarihe kadar yayımlamış olduğu kitaplarının listesini vermiş; onunla nasıl tanıştığımızı anlatmıştım.             Size Dergisi (S.148, Şubat 1985, s.10-12)’ndeki “Karadeniz’e Aşık Bir Şair: Refik Zekâ” başlıklı yazımda da “Ahıb Geden Günlerimiz” ve “Ömür Biter Yol Bitmez” adlı kitaplarından ve bu kitaplarda yer alan, Karadeniz ile ilgili şiirlerinden söz etmiştim.             Yine Size Dergisi (S.154, Ağustos 1985, s.8-9)’nde, o sırada gönderdiği yeni eserlerini irdeleyen bir yazı yayımlamıştım.             Onun “Yurdum Ulusum” adını verdiği ve millî duygularla mücehhez eseriyle ilgili yazım da Size Dergisi (S.171, Ocak 1988, s.11-13)’nde yayımlanmış; kimi şiirlerinden örnekler vermiştim. Örneğin bir şiirinden şu dizeleri almıştım:                                     Ulusum Yurdumun aşkıyla yaratmış Türkü                                     Yasak olmaz ulusun gölüne yatmış türkü                                     Ey Zeka, şanlı adım, canlı güvercin bilirim                                     Everest’ten de yüce zirveye çatmış Türkü!...             “Doğumunun 50. Yıldönümünde Azerbaycanlı Âlim-Şair Refik Zeka Handan” başlıklı bir yazım da merkezi Ankara’da bulunan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayım organı olan 24 Saat Gazetesi (4 Temmuz 1989, s.4 ve 7)’nde yayımlanmıştı. O tarihlerde Türkiye’ye gelen Refik, annesinin yıllar önce işlemiş olduğu, üzerinde Tevfik Fikret’in portresi olan bir halıyı, İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’a hediye etmişti.             Refik Zekâ’yı bir ara, Azerbaycan’ın efsane şairi Halil Rıza ile birlikte Eskişehir’deki Yunus Emre etkinliğimize davet etmiştim. İkisi de İstanbul’a gelmişlerdi; fakat Halil Rıza’nın nükseden rahatsızlığı nedeniyle Eskişehir’e gelememişlerdi.             Hayat dolu şair 7 Ocak 1999 Tarihinde; yani 60 yaşını idrak ettiği günlerde vefat etmişti. O gün, eşi Naile Hanım eve geldiğinde, Refik’in, çalışma masasında aniden vefat etmiş olduğunu görmüştü. 9 Ocak’taki cenaze töreninde Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev de hazır bulunmuş; Refik’in tabutu başında nöbet tutmuştu…             Refik’in ölümü üzerine başta Haydar Aliyev olmak üzere, Ramiz Mehdiyev, Elçin Efendiyev, Rafael Allahverdiyev, Fatma Abdullahzade, Misir Merdanov, Polad Bülbüloğlu, Feramez Maksudov, Nizami Hudiyev, Bahtiyar Vahapzade, Tevfik Guliyev, Anar Rızayev, Mirvarid Dilbazi, Höküme Billuri, Memmed Araz, Nebi Hazri, Balaş Azeroğlu, Gabil İmamverdiyev, Fikret Goca, Söhrab Tahir, Cabir Novruz, Bekir Nebiyev, Timurçin Efendiyev gibi siyaset, sanat ve kültür adamları başsağlığı mesajı yayımlamışlardı. O mesajın son bölümünde aynen şöyle denilmiş idi:             “…Azerbaycan-Türkiye edebi-medeni elagelerinin inkişafında özüne mahsus rol oynamış Refik Zeka’nın emeyi sayesinde ölkemizin sanat adamları Türkiye’de daha geniş tanınmışdır. Onun bu sahadaki zahmeti Türkiye hükümeti ve edebi içtimaiyyeti tarafından yüksek gıymetlendirilmiştir…             …Azerbaycan halgının milli-manevi an’aneleri zemininde formalaşmış Refik Zeka öz vetandaşlık prensipleri ile seçilen, geniş dünyagörüşlü esl ziyalı idi. Fitri istedad ve milli leyaget onun şehsiyyetinde bir vehdet teşkil edirdi.             Gözel şair, istedadlı alim ve esl vetendaş Refik Zekanın eziz hatiresi onu tanıyanların gelbinde ebedi yaşayacakdır.             Allah rehmet elesin!”             Azer Taç ajansı tarafından kaleme alınan haber, Azerbaycan’ın yazılı ve görsel basınının tamamında yayımlandığı gibi; birçok kalemeri; olumlu yazılar ve makalelerle onu ölümsüzleştirmişlerdi.             Ne yazık ki ben, haberi cenazenin defninden çok sonra öğrendim. Önceden haber alsaydım, mutlaka uçağa atlar; cenaze merasimine yetişirdim. Ancak; onun 60. Doğum yıldönümünün kutlanacağı 16 Temmuz’da Bakü’deydim. Azerbaycan Yazarlar Birliği tarafından, mezarı başında düzenlenen törende, Başkan Anar ilk sözü bana vermişti. Bir şeyler söylemeye çalıştım ama içim kan ağlıyordu ve bu acı gözlerimden yaş olarak boşanınca, yüreğimde kümelenen sözleri tam olarak söyleyememiştim. Ama daha sonra kaleme aldığım bir yazım, Bakü’de yayımlanan Edebiyat Gazetesi (No.24-3149, 18 Temmuz 1998 s.3)’nde yayımlanmıştı.             Yıllar hızla akıp gidiyordu… Refik’in çok sevdiği evlatları Aydan ve Handan okuyup adam olmuşlardı! Aydan, Türkoloji tahsili yapmış ve akademik kariyerini hızla yükseltmiş olup, halen Bakü Devlet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanıdır. Eşi de çeşitli ülkelerde Azerbaycan’ı diplomat olarak temsil etmektedir. Oğlu Handan ise, Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinde Albay rütbesiyle görev yapmaktadır. Genç yaşta dul kalan eşi Naile Hanım ise; Üniversitede Profesör olarak görevini sürdürmekte; evlâtları ve torunları ile mutlu olmaya çalışmaktadır.             Ölüm yıldönümünde sevgiyle andığım Azerbaycanlı gardaşım Akademisyen Refik Zeka Handan’ın yine Azerbaycan ağzı ile yazdığı bir şiiriyle yazıyı noktalıyor, ona Allah’tan Rahmet niyaz ediyorum.                                       BİZİM MİLLƏT Türkiyə yurdumuzu ilk tanıyan dövlətdir,             Türk Azərbaycanımız Türkiyəyə həsrətdir! Canbiriz, bizləri onlardan ayırmaq mı olar?! Onların bizlərə bağlanması bir nemətdir! Gücümüz, qüdrətimiz, şöhrətimiz Türkiyədir, Türk mələklər yaşayan Türkiyə bir cənnətdir! Gedin İstanbula, düşsün yolunuz Ankaraya, Altmış üç milyon olan Türkiyə şan-şöhrətdir! Sayımız Türk, adımız Türk, dilimiz Türk dilidir, Türklük aləmdə böyüklük, demək, ülviyyətdir! Everestdən də uca olan Türkiyəni Duyub alqışlamaq irqdaşlar üçün zinətdir! Türklərə arxalanardı uca Peyğəmbərimiz, Ordu millətdir, o millət ki böyük qüvvətdir! Türkləri sevməyən alçaqlara insan deməyin, Onların varlığı insanlıq üçün illətdir! Daşqalaq olmalıdır daşnak olan alçaqlar, Daşnağın arzusu da, sevgisi də nifrətdir! Nə qədər erməni var, qalmamalı, ölməlidir, O əşirət bir əşirət ki, işi vəhşətdir! Qarabağda qarabaxt olmalıdır yırtıcılar, Tülkülər bəylik edir ki, dərələr xəlvətdir! Tülkülər qurdlara, əlbəttə ki bir şey yapamaz, Türklərin birliyi varlıqda böyük qüdrətdir! Tanrı Türkü qoruyur, çünki müqəddəsdir Türk, Türklər Allahımızın sevdiyi  bir ümmətdir! Onların əzmi yayıb yer üzünə İslamı, Türklərin qeyrəti dünyaya bədəl qeyrətdir! Ayla, yıldızla şəfəqlənmədə al sancağımız, Türklərin bənliyi hür, varlığı hüriyyətdir! Bilir aləm Atatürkdür atası əsrimizin, Atatürk  ən uca, ən sevgili şəxsiyyətdir! Türk deyincə ayağa qalxın, əziz yavrularım, O, bizim irq, o, bizim soy, o, bizim millətdir!  
Ekleme Tarihi: 23 Ocak 2023 - Pazartesi

Azerbaycanlı Turan sevdalısı Şair REFİK ZEKA HANDAN

BAŞKENT’TEN SELAM

 

Azerbaycanlı Turan sevdalısı Şair REFİK ZEKA HANDAN

 

            Benim, Azerbaycan seyahatlerimin yararlı, verimli ve renkli geçmesinde, Prof. Dr. Refik Zeka Handan’ın önemli bir yeri vardır. Refik’le hemen her konuda anlaşıyorduk ve dostluğumuz giderek, kardeşlik seviyesine ulaşmıştı. Ben onun konuğu olarak Azerbaycan’da bulundum; o da ilk kez benim çağrım ve konuğum olarak Türkiye’ye gelmişti.

            Ne yazık ki Refik, genç denilebilecek bir yaşta vefat etmiş; genç eşini dul; iki evlâdını yetim bırakmış; benim de yüreğimi sızlatmıştı.

            Refik, Türkçülüğün de ötesinde Turancı idi. Örneğin bana şöyle şiirler yolluyor, ben de o şiirleri kimi gazete ve dergilerde yayınlıyordum…

                        Ayla, yıldızla gülümsər bizə sancaq,

Sancağın eşqinə göyçəkləşəcəkdir Turan!

Bu gün əfsanə sanırlar onu, bir gün ancaq

Gələcək gün kimi gerçəkləşəcəkdir Turan!..

Onun Turan sevdası, bütün şiirlerinde görüldüğü gibi; kimi kitaplarına örneğin, “Yurdum Ulusum” gibi isimler veriyordu.

Refik Zeka Türkiye’ye büyük sevgi duyuyordu. Bir başka deyişle o, Türkiye ve de Atatürk sevdalısı idi. Diyebilirim ki, Atatürk için şiir yazan şairlerin başında o gelmektedir. Bir Türkiye seyahatinin ardından “Ulduz” Dergisinde yayımladığı yazı dizisine “Atatürkiye” başlığını atmış; daha sonra bu yazıları aynı adı taşıyan bir kitapta toplamıştı. O kitaptaki şiirlerden biri şöyleydi:

                        Daldım uca torpağına,

Ay-ulduzlu bayrağına,

Bildim neçin dağlar həsrət

Yenilməz Ağrıdağına.

 

Sevgiləri  böyük, dərin,

Ürəkləri böyüklərin,

Canımı qurban verərəm

Türkülərinə Türklərin.

 

Bu məmləkət Türkiyədir,

Türkiyəyə Türk yiyədir,

Türk oğlu Türkəm deyənə,

Bura Atatürkiyədir!..

                                   

            Refik, Bakü’de yayımlanan kimi dergilerde benimle ilgili güzel yazılar yazmıştı. Kuşkusuz ben de onunla ilgili birçok yazı yayımladım. Örneğin Kemalist Ülkü (S.186, Nisan 1984, s.24-26) Dergisinde yayımladığım “Azerbaycanlı Refik Zekâ Handan” başlıklı yazımda; onun özgeçmişi ile o tarihe kadar yayımlamış olduğu kitaplarının listesini vermiş; onunla nasıl tanıştığımızı anlatmıştım.

            Size Dergisi (S.148, Şubat 1985, s.10-12)’ndeki “Karadeniz’e Aşık Bir Şair: Refik Zekâ” başlıklı yazımda da “Ahıb Geden Günlerimiz” ve “Ömür Biter Yol Bitmez” adlı kitaplarından ve bu kitaplarda yer alan, Karadeniz ile ilgili şiirlerinden söz etmiştim.

            Yine Size Dergisi (S.154, Ağustos 1985, s.8-9)’nde, o sırada gönderdiği yeni eserlerini irdeleyen bir yazı yayımlamıştım.

            Onun “Yurdum Ulusum” adını verdiği ve millî duygularla mücehhez eseriyle ilgili yazım da Size Dergisi (S.171, Ocak 1988, s.11-13)’nde yayımlanmış; kimi şiirlerinden örnekler vermiştim. Örneğin bir şiirinden şu dizeleri almıştım:

                                    Ulusum Yurdumun aşkıyla yaratmış Türkü

                                    Yasak olmaz ulusun gölüne yatmış türkü

                                    Ey Zeka, şanlı adım, canlı güvercin bilirim

                                    Everest’ten de yüce zirveye çatmış Türkü!...

            “Doğumunun 50. Yıldönümünde Azerbaycanlı Âlim-Şair Refik Zeka Handan” başlıklı bir yazım da merkezi Ankara’da bulunan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayım organı olan 24 Saat Gazetesi (4 Temmuz 1989, s.4 ve 7)’nde yayımlanmıştı. O tarihlerde Türkiye’ye gelen Refik, annesinin yıllar önce işlemiş olduğu, üzerinde Tevfik Fikret’in portresi olan bir halıyı, İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’a hediye etmişti.

            Refik Zekâ’yı bir ara, Azerbaycan’ın efsane şairi Halil Rıza ile birlikte Eskişehir’deki Yunus Emre etkinliğimize davet etmiştim. İkisi de İstanbul’a gelmişlerdi; fakat Halil Rıza’nın nükseden rahatsızlığı nedeniyle Eskişehir’e gelememişlerdi.

            Hayat dolu şair 7 Ocak 1999 Tarihinde; yani 60 yaşını idrak ettiği günlerde vefat etmişti. O gün, eşi Naile Hanım eve geldiğinde, Refik’in, çalışma masasında aniden vefat etmiş olduğunu görmüştü. 9 Ocak’taki cenaze töreninde Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev de hazır bulunmuş; Refik’in tabutu başında nöbet tutmuştu…

            Refik’in ölümü üzerine başta Haydar Aliyev olmak üzere, Ramiz Mehdiyev, Elçin Efendiyev, Rafael Allahverdiyev, Fatma Abdullahzade, Misir Merdanov, Polad Bülbüloğlu, Feramez Maksudov, Nizami Hudiyev, Bahtiyar Vahapzade, Tevfik Guliyev, Anar Rızayev, Mirvarid Dilbazi, Höküme Billuri, Memmed Araz, Nebi Hazri, Balaş Azeroğlu, Gabil İmamverdiyev, Fikret Goca, Söhrab Tahir, Cabir Novruz, Bekir Nebiyev, Timurçin Efendiyev gibi siyaset, sanat ve kültür adamları başsağlığı mesajı yayımlamışlardı. O mesajın son bölümünde aynen şöyle denilmiş idi:

            “…Azerbaycan-Türkiye edebi-medeni elagelerinin inkişafında özüne mahsus rol oynamış Refik Zeka’nın emeyi sayesinde ölkemizin sanat adamları Türkiye’de daha geniş tanınmışdır. Onun bu sahadaki zahmeti Türkiye hükümeti ve edebi içtimaiyyeti tarafından yüksek gıymetlendirilmiştir…

            …Azerbaycan halgının milli-manevi an’aneleri zemininde formalaşmış Refik Zeka öz vetandaşlık prensipleri ile seçilen, geniş dünyagörüşlü esl ziyalı idi. Fitri istedad ve milli leyaget onun şehsiyyetinde bir vehdet teşkil edirdi.

            Gözel şair, istedadlı alim ve esl vetendaş Refik Zekanın eziz hatiresi onu tanıyanların gelbinde ebedi yaşayacakdır.

            Allah rehmet elesin!”

            Azer Taç ajansı tarafından kaleme alınan haber, Azerbaycan’ın yazılı ve görsel basınının tamamında yayımlandığı gibi; birçok kalemeri; olumlu yazılar ve makalelerle onu ölümsüzleştirmişlerdi.

            Ne yazık ki ben, haberi cenazenin defninden çok sonra öğrendim. Önceden haber alsaydım, mutlaka uçağa atlar; cenaze merasimine yetişirdim. Ancak; onun 60. Doğum yıldönümünün kutlanacağı 16 Temmuz’da Bakü’deydim. Azerbaycan Yazarlar Birliği tarafından, mezarı başında düzenlenen törende, Başkan Anar ilk sözü bana vermişti. Bir şeyler söylemeye çalıştım ama içim kan ağlıyordu ve bu acı gözlerimden yaş olarak boşanınca, yüreğimde kümelenen sözleri tam olarak söyleyememiştim. Ama daha sonra kaleme aldığım bir yazım, Bakü’de yayımlanan Edebiyat Gazetesi (No.24-3149, 18 Temmuz 1998 s.3)’nde yayımlanmıştı.

            Yıllar hızla akıp gidiyordu… Refik’in çok sevdiği evlatları Aydan ve Handan okuyup adam olmuşlardı! Aydan, Türkoloji tahsili yapmış ve akademik kariyerini hızla yükseltmiş olup, halen Bakü Devlet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanıdır. Eşi de çeşitli ülkelerde Azerbaycan’ı diplomat olarak temsil etmektedir. Oğlu Handan ise, Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinde Albay rütbesiyle görev yapmaktadır. Genç yaşta dul kalan eşi Naile Hanım ise; Üniversitede Profesör olarak görevini sürdürmekte; evlâtları ve torunları ile mutlu olmaya çalışmaktadır.

            Ölüm yıldönümünde sevgiyle andığım Azerbaycanlı gardaşım Akademisyen Refik Zeka Handan’ın yine Azerbaycan ağzı ile yazdığı bir şiiriyle yazıyı noktalıyor, ona Allah’tan Rahmet niyaz ediyorum.

 

                                    BİZİM MİLLƏT

Türkiyə yurdumuzu ilk tanıyan dövlətdir,

            Türk Azərbaycanımız Türkiyəyə həsrətdir!

Canbiriz, bizləri onlardan ayırmaq mı olar?!

Onların bizlərə bağlanması bir nemətdir!

Gücümüz, qüdrətimiz, şöhrətimiz Türkiyədir,

Türk mələklər yaşayan Türkiyə bir cənnətdir!

Gedin İstanbula, düşsün yolunuz Ankaraya,

Altmış üç milyon olan Türkiyə şan-şöhrətdir!

Sayımız Türk, adımız Türk, dilimiz Türk dilidir,

Türklük aləmdə böyüklük, demək, ülviyyətdir!

Everestdən də uca olan Türkiyəni

Duyub alqışlamaq irqdaşlar üçün zinətdir!

Türklərə arxalanardı uca Peyğəmbərimiz,

Ordu millətdir, o millət ki böyük qüvvətdir!

Türkləri sevməyən alçaqlara insan deməyin,

Onların varlığı insanlıq üçün illətdir!

Daşqalaq olmalıdır daşnak olan alçaqlar,

Daşnağın arzusu da, sevgisi də nifrətdir!

Nə qədər erməni var, qalmamalı, ölməlidir,

O əşirət bir əşirət ki, işi vəhşətdir!

Qarabağda qarabaxt olmalıdır yırtıcılar,

Tülkülər bəylik edir ki, dərələr xəlvətdir!

Tülkülər qurdlara, əlbəttə ki bir şey yapamaz,

Türklərin birliyi varlıqda böyük qüdrətdir!

Tanrı Türkü qoruyur, çünki müqəddəsdir Türk,

Türklər Allahımızın sevdiyi  bir ümmətdir!

Onların əzmi yayıb yer üzünə İslamı,

Türklərin qeyrəti dünyaya bədəl qeyrətdir!

Ayla, yıldızla şəfəqlənmədə al sancağımız,

Türklərin bənliyi hür, varlığı hüriyyətdir!

Bilir aləm Atatürkdür atası əsrimizin,

Atatürk  ən uca, ən sevgili şəxsiyyətdir!

Türk deyincə ayağa qalxın, əziz yavrularım,

O, bizim irq, o, bizim soy, o, bizim millətdir!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3