İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

AVRASYA’DA TÜRK OZANLIK GELENEĞİ

BAŞKENTTEN SELAM   AVRASYA’DA TÜRK OZANLIK GELENEĞİ             Türkiye’de ozan, aşık, halk ozanı, saz şairi, halk şairi, Hak aşığı vb. biçiminde adlandırılan halk sanatçıları; Azerbaycan’da “aşug-aşık”, Türkmenistan ve Özbekistan’da “bahşı-bahşi”, Kırgızistan’da ve Kazakistan’da “akın-cırcı”, Tataristan’da “çiçen”, Başkurdistan’da “sesen”, Karakalpakistan’da “akın-bahşı”, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uygur Özerk Bölgesi’nde ise “halg goşukcusu (halk koşukçusu) - bahşı” olarak tanımlanmaktadır.             Hangi adla tanımlanırsa tanımlansınlar, bunların işlevleri, icra ettikleri sanat ve sürdürdükleri gelenek aynı kökten kaynaklanmaktadır.  Bu kök Orta Asya’dadır ve bu sanat Türk’e özgü bir uygulamadır.             Üzülerek belirtmek isteriz ki; konuyla ilgili uzmanlar bugüne kadar, bu halk sanatçılarının nasıl tanımlanacakları ve yarattıkları şiirlere ne ad verileceği hususunda fikir birliğine varamamışlardır. Gelenekle ilgili olarak çeşitli makaleler ve kitaplar yayımlanmış ve tasnifler yapılmıştır, ama günümüz uzmanları bu tasniflere ihtiyatla yaklaşmakta ve zaman zaman yeni tanımlamalar ve tasnifler ortaya koymaktadırlar.             Biz, söz konusu halk sanatçısına “ozan” (ya da halk ozanı) denilmesinden yanayız. Esasen, geçmişte de Türkçe olan bu sözün kullanılmış olduğunu, elimizdeki belgelerden öğrenmekteyiz. Zira, aşık ve bahşi sözcükleri Türkçe değildir.  Kuşkusuz, ozan, geleneği bütün gerekleriyle uygulayabilen kişilere denilmelidir. Sadece şiir yazan veya söyleyen ya da sadece saz çalıp, usta malı türküler çığıran, sanatçılara ise, ozanlık tanımlaması çerçevesinde başka adlar verilebilir. Bu adlar verilirken, Orta Asya Türklerinin kullandıkları akın, cırcı, yırcı, halk koşukçusu vb. gibi kavramlardan yararlanılabilir. Ne yapılır ve nasıl yapılırsa yapılsın, artık bu tasniflerin yapılmasının zamanı gelmiştir. Öte yandan, ozanın elindeki çalgıya ne ad verilmelidir? Bizde saz, bağlama, cura biçimindeki çalgı, Doğu ve Batı Türkistan’da dutar, komuz (vb) adını almıştır. Öyleyse, ozana yol gösteren çalgının adı konusunda da bir fikir birliğine varılması zamanı gelmiştir! Zira bu çalgıların biçimleri, birbirine benzediği gibi, işlevleri de aynıdır. Bugün yeryüzünde 7-8 tane Türk Cumhuriyeti ve çok sayıda federe ve özerk Türk Devleti ya da çeşitli bayraklar altında yaşayan Türk Toplulukları vardır. Ozanlık Geleneği, nerede Türk varsa, orada yaşatılmaktadır. Durum böyle iken, kavram kargaşasının sona erdirilmesi gerekmektedir ve bu görev de Türkiye’deki uzmanlara düşmektedir. Ne yazık ki, pasif yaklaşımlar nedeniyle Türk Dünyası’nda, ne dil, alfabe ve tarih, ne de edebiyat konusunda,  görüş birliği sağlanabilmiş değildir.             Şimdi, dünya coğrafyasında yaşayan Türk Ozanlık Geleneğine bir göz atalım:                   Doğu Türkistan             Türk Tarihinde Doğu Türkistan olarak bilinen toprak parçası, bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde yer almakta olup, burada “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” adıyla özerk bir yönetim vardır. Bölgede, egemen zümre olan Uygur Türklerinin yanı sıra, Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar, Huey-Dungan, Moğol, Şibe, Tacik, Daur, Mançu ve Rus gibi halklar da yaşamaktadır. Bizim Çinli olarak tanımladığımız Han Milletine mensup olanların sayıları ise, Uygurlara yakın, belki de onlardan daha fazladır. Resmi verilere göre Bölgede yaşayan Türklerin sayıları l3 Milyon dolayındadır. Ancak, Tanrı Dağları’nın eteklerinde ve çevresinde yaşayan insanların bu rakama dahil edildiklerini sanmıyoruz. Esasen, Çin Halk Cumhuriyeti’nde, sağlıklı bir nüfus sayımı da yapılmış değildir. Resmi verilere göre bütün ülkede 1 Milyar 100 Milyon kişi yaşamaktadır. Bizim kişisel görüşümüze göre, Çin nüfusu 1 Milyar 300 Milyonu aşmış olup; Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde de en az 40-50 Milyon Türk kökenli insan bulunmaktadır.             Doğu Türkistan’da ozanlara, Halk Koşukçusu denildiğine yukarıda değinmiştik. Bu deyim kuşkusuz Uygur Türklerine mahsustur. Buradaki Özbekler, bahşı-bahşi dedikleri için, kimi zaman Uygur ozanlarına da bahşı denilmektedir. Keza, Bölgede yaşayan Kırgızlar arasında “Manasçılar” vardır ve bunlar başta Manas olmak üzere, çeşitli Türk destanlarını söylemektedir. Manasçılar saz çalmayıp, Destanı, kendilerine özgü bir melodi ile ezbere okurlar.             Urumçi, Kaşkar, Turpan gibi Bölgenin önemli kentlerinde gördüğümüz ozanlar, bireysel faaliyette de bulunuyorlar; fakat gösterilerde, düğün ve bayramlarda, daha çok üçlü veya dörtlü gruplar halinde çalıp çığırıyorlar. Ana çalgı olan dutarın yanı sıra, rebab, tambur, ney, sunay (zurna) ve dap (def) çalan kişiler grubu oluşturuyorlar. Bu ekibin başkanı durumundaki kişi, dutar çalıp, deyişat (türkü) söyleyen Halk Koşukçusudur. Uygur Halk Koşukçuları, Doğu Türkistan’da yaşayan bütün halkların dillerini bilmekte ve bu dillerde türkü çığırmaktadır. Bu türküler arasında, Ependi (Nasreddin Hoca) ile ilgili olanlar da vardır. Çünkü Nasreddin Hoca, sadece Türk kökenli olanlar için değil, bütün Çinliler için önemli bir şahsiyettir.                             Batı Türkistan             Tanrı Dağları’nın batısındaki Türkistan’da Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi dört bağımsız Türk Cumhuriyeti ile Karakalpakistan gibi özerk bir cumhuriyet bulunmaktadır. Buradaki bağımsız Tacikistan Cumhuriyeti’nin de yarı yarıya bir Türk Devleti olduğunu kabul etmemiz gerekir; çünkü bu ülke nüfusunun en az yarısı Türk kökenli insanlardan oluşmaktadır. Şimdi de bu Türk Devletlerindeki duruma bir göz atalım:             Türkmenistan:             Nüfusu 3,5 milyonu geçen Türkmenistan’da yaşayan insanların yüzde 70’i Türkmen, yüzde 30’u ise Rus, Özbek ve başka halklara mensuptur. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu ülkede, ozanın adı Bahşı’dır. Bahşı’nın çalgısı ise saza benzeyen dutardır. Bahşılar, geleneği teker teker icra ettikleri gibi, gruplar halinde de yürütmektedir. Tek ya da iki sazın arasında, “gıycak” adı verilen, kabak kemaneye benzer bir çalgı da yer almakta, dutarlara eşlik etmektedir. Türkmenistan geleneğinde çalgı, sözden daha çok önem taşımaktadır. Çoğu kez, türkü söylemeden, uzun süre dutar çalınmakta; bahşı bunu yaparken, adeta kendinden geçmektedir. Kuşkusuz Türkmen bahşılarının kendi deyişleri de vardır ama onlar daha çok Mahdumkulu, Zelili, Kemine, Meteci, Molla Nefes vb. gibi usta ozanların deyişlerini okumaktan zevk duyuyorlar.             Türkmenistan’da sık sık Bahşı Şölenleri ve yarışmalar düzenlenmektedir. Köhne Urgenç, Göktepe ve Taşoğuz gibi kentlerde yapılan yarışmalar büyük ilgi görmektedir. Bu yarışmalarda bahşılar şu üç dalda becerilerini ortaya koyuyorlar:                         1. Dutar çalmada üstünlük                         2. Sesin gürlüğü ve güzelliği                         3. Deyişlerin anlamı ve gücü Bu yarışmalarda bir Seçici Kurul bulunuyor. Yarışmayı yöneten ve bir anlamda sunuculuk görevini de yerine getiren kişiye “carçı” diyorlar. Kimi yarışmalar ise sadece “Destancılar” arasında yapılmaktadır. Bu yarışmalara Batı Türkistan’daki başka ülkelerden de yarışmacılar iştirak etmektedir.             Kırgızistan:             Ozana “Akın”  denilen Kırgızistan’da yaşayan 4,5 milyon insanın yarısı başka halklara mensuptur. Bunlar arasında Ruslar ağırlık taşımaktadır. Hatta başkent Bişkek nüfusunun çoğunluğu Rus’tur. Kırgız Akınının elindeki çalgının adı komuz (yani kopuz)’dur. Akın, Kırgızlar için, imam kadar önemli ve saygın kişidir. Akın’ın elindeki komuzla çalıp çığırmasına “ırlama” deniliyor. Usta-çırak ilişkisi ve toylara iştirak geleneği sürdürülüyor. İçlerinde yaratıcı olanlar bulunduğu gibi, usta malı söyleyenler de var. Çalgı çalmayıp, sadece şiir yazanlara “Cazgıç Akın” diyorlar. Daima taşlama türü deyişler söyleyen akınların adı ise, “Kuudul Akın” dır. Bir de Destancı Akınlar vardır ki, bunlara Manasçı da diyorlar. Manas konusunda uzmanlaşmış olan destancının adı “Manasçı”, öteki destancıların adı ise “Comukcu” veya “Aytucu” dur.             Kazakistan:             Kızılordu’nun Türkistan’ın batısını işgal etmesi ve SSCB’nin kurulması ile birlikte, buradaki Türk yurtlarına akın akın Ruslar gelip yerleşmişlerdir. Bu nedenle Kazakistan nüfusunun da yarısına yakını Rus’tur. Hatta ülkede yaşayan Kazakların sayıları Ruslardan daha azdır. 17 Milyona yakın nüfusu olan Kazakistan’da Ukraynalı, Özbek, Kırgız, Kırım Tatarı, Ahıska Türkü ve Kafkasya’nın çeşitli bölgelerinden gelenler de yaşamaktadır.             Kırgızlar gibi, Kazaklar da ozana Akın diyorlar. “Cırçi” diyenler de var. Ancak Türkiye’de olduğu gibi, Kazakistan’da da geleneğin en zevkli ve en çok ilgi gören yanı, karşılıklı deyişmeler olduğu için, bunu başarabilen akınlara, “Aytıs” da denilmektedir. Aslında bu kelimenin anlamı, atışma, karşılaşma, deyişmedir... Akının çalgısının adı “Dombra”dır. Dombra müziğine ise “Küy” deniliyor. İlginçtir; Kazakistan’da hemen herkes, dombra çalmayı bilmektedir.             Özbekistan ve Karakalpakistan:             Özbekistan’ın nüfusu 20 Milyonu bulmuştur. Bu nüfusun yüzde 70’i Özbek, diğerleri Rus, Tatar, Kazak, Tacik, Koreli ve Karakalpak’tır. Özbakistan’a bağlı Karakalpak Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayanların sayıları ise 1 Milyon 200 bin dolayındadır.             Özbekler’le Karakalpaklar ozana Bahşı diyorlar. Bahşı sanatı ve geleneği, öteki Türk Cumhuriyetlerine nazaran geri kalmış durumdadır. Oysa geçmişte, burada da ünlü ozanlar yaşamıştır ve bunlardan bazılarının heykelleri dikilmiştir. Mesela Semerkand’da İslam Şair, Ergeş Cümurbülbüloğlu, Muhammedkul Şahmuradoğlu ve Fazıl Yoldaş gibi Bahşı geleneğine hizmet etmiş olan kişilerin heykelleri bulunmaktadır. Karakalpakistan’ın başkenti Nukus’un merkezinde de ünlü Ozan Berdak’ın, görkemli bir heykeli vardır.             Özbekistanlı bahşılar, Yazarlar Birliği bünyesindeki bir şube içerisinde korunup kollanmaktadır.                        Azerbaycan                            Azerbaycan, ozanlık geleneğinin geniş biçimde yaşatıldığı Türk Yurdudur. Bu Ülkede, ozanın tek adı vardır: Aşug (Aşık)... Aşıklar bir Birlik çatısı altında toplanmışlar ve Devletin himayesine girmişlerdir. Gerçi son yıllarda bu Birliğin maddi desteği büyük ölçüde kısıtlanmıştır ama yine de, yasal bir sığınakları mevcuttur. Merkezi Bakü’de bulunan Birliğin, önemli kentlerde şubeleri vardır. Birlik zaman zaman “Saz Bayramı” adıyla, şölenler düzenleyip, ülke aşıklarını bir araya getirmektedir.             1928 yılında ilk kez düzenlenen “Aşıklar Kurultayı” uzun aralıklarla da olsa birkaç kez tekrarlanmıştır. Bu Kurultaylarda, hem aşıkların yarışmaları sağlanmış hem de bilimsel konferanslarla, aşıklık geleneği enine boyuna irdelenmiştir.             Azerbaycan Cumhuriyeti’nde herkes şiirle ilgilidir. Kimi yazar, kimi okur ve ezberler. Sokaktan geçen birini çevirip sorsanız, size ünlü birkaç şairin şiirlerini ezbere okuyacaktır. Bu ülkede aşıklar, genellikle üçlü gruplar halinde çalıp çığırmaktadır. Asıl çalgı olan “Saz”ın yanında; balaban ve def yer almaktadır. Aşıklar kendi eserlerini okudukları gibi, daha çok usta malı söylemektedir. Genellikle ayakta çalıp çığıran aşıklar, seslendirdikleri makamın ritmine uyarak raks ediyorlar. Gelenekte,  ozanların raks ettikleri bilinmektedir.             Azerbaycan’da, erkekler kadar, kadın ozanlar da vardır. Bunlar “Aşık Peri Meclisi” adlı bir örgüt içerisinde yer almış olup, yaygın bir biçimde faaliyette bulunmaktadır.             Avrupa                       Orta Asya ve Azerbaycan’da yaşayan geleneğin, Türkiye üzerinden, Avrupa’ya da ulaşması doğaldır. Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Kosova gibi geçmişte Türk yerleşim bölgesi olan yerlerde tek bir ozana rastlamak mümkün değildir. Biz sadece Makedonya Cumhuriyeti’nin, Valandova kentine bağlı Bahçebosu Köyünde yaşayan Aşık Gariban mahlasıyla tanınan bir ozana rastladık. Bu ozan, genellikle kendi deyişlerini, kendi sazıyla seslendirmektedir.             Batı Avrupa’da yaşayan 3 Milyondan fazla Türk vatandaşı arasında, aşıklar da bulunmaktadır. Bunlar, Türkiye’deki geleneği, bir tek farkla aynen sürdürmektedir. Bu fark, ozanın yaşadığı ülkenin dilindeki bazı kelimeleri deyişlerinde kullanmakta oluşudur. Bunu daha çok Almanya’da yaşayan ozanlarımız yapmaktadır.             Ve Türkiye                              Ülkemizdeki Ozanlık Geleneği,  Doğu ve Orta Anadolu ile Çukurova Bölgelerinde canlı bir biçimde yaşamaktadır. Önce Sivas, daha sonra Konya’da yakılan Ozanlık meşalesi, elden ele dolaşarak, Vatan sathına yayılmış; giderek ümmi ozanların yanında, yüksek tahsilli ozanlar da yer almıştır.              Ozanların, Türk toplumu üzerindeki etkisi büyüktür. Bu, tarih içerisinde de böyle olmuştur. Eski Türk Devletlerinde, Hakan’ın ve Padişahın yanında, ozanlar da seferlere katılarak, askere moral vermişlerdir. Karacaoğlan’ın, IV. Murat’ın yanında, Bağdat seferine katılmış olduğu bilinen tarihi gerçekler arasındadır. Eski ozanlar, sadece saz çalıp, türkü çığıran insanlar değildi; onlar aynı zamanda halk hekimi ve sihirbazdı.     Bir Şölende çalıp çığıran Türkiye Ozanları-Âşıklar. (Soldan Mürrsel Sinan, Şeref Taşlıova. Sarıcakız, Murat Çobanoğlu ve İsmail Azeri             Türk Ozanları arasında, geleneği bütün gerekleriyle yerine getirenler, daha çok Kars ve Erzurum yöresinde yaşayan ozanlardır. Son on yıllar içinde Çukurovalı ozanlar da, çeşitli dallardaki yarışmalarda başarılı oldular. Erzincan,  Sivas ve Tokat illerimizde yaşayan ozanlar ise, Alevi ve Bektaşi deyişleriyle dikkati çektiler.             Geleneğin en ilginç yanı, atışma yarışmalarıdır. Özellikle taşlama türündeki sözler, yarışmayı izleyenlerin iyi vakit geçirmelerini de sağlamaktadır. Başka birinin verdiği ayak (kafiye) üzerine yapılan yarışmada ozanlar, doğmaca (irticalen) deyişler söylemek zorunda olduklarından, her ozan bunu başaramamaktadır. Bu tür yarışmanın bir de Lebdeğmez  (dudakdeğmez) türünde olanı vardır ki,  bunu başarabilen ozanların sayıları çok azdır. Bu tür yarışmada, ozanlar doğmaca deyişlerini oluştururlarken b, p, m ,v harflerini kullanmayacaklardır. Eğer kullanan olursa,  dudaklarının arasına konulan iğne batarak, dudağını kanatacak, dolayısıyla yenik düşecektir.             
Ekleme Tarihi: 27 Mart 2025 -Perşembe

AVRASYA’DA TÜRK OZANLIK GELENEĞİ

BAŞKENTTEN SELAM

 

AVRASYA’DA TÜRK OZANLIK GELENEĞİ

            Türkiye’de ozan, aşık, halk ozanı, saz şairi, halk şairi, Hak aşığı vb. biçiminde adlandırılan halk sanatçıları; Azerbaycan’da “aşug-aşık”, Türkmenistan ve Özbekistan’da “bahşı-bahşi”, Kırgızistan’da ve Kazakistan’da “akın-cırcı”, Tataristan’da “çiçen”, Başkurdistan’da “sesen”, Karakalpakistan’da “akın-bahşı”, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uygur Özerk Bölgesi’nde ise “halg goşukcusu (halk koşukçusu) - bahşı” olarak tanımlanmaktadır.

            Hangi adla tanımlanırsa tanımlansınlar, bunların işlevleri, icra ettikleri sanat ve sürdürdükleri gelenek aynı kökten kaynaklanmaktadır.  Bu kök Orta Asya’dadır ve bu sanat Türk’e özgü bir uygulamadır.

            Üzülerek belirtmek isteriz ki; konuyla ilgili uzmanlar bugüne kadar, bu halk sanatçılarının nasıl tanımlanacakları ve yarattıkları şiirlere ne ad verileceği hususunda fikir birliğine varamamışlardır. Gelenekle ilgili olarak çeşitli makaleler ve kitaplar yayımlanmış ve tasnifler yapılmıştır, ama günümüz uzmanları bu tasniflere ihtiyatla yaklaşmakta ve zaman zaman yeni tanımlamalar ve tasnifler ortaya koymaktadırlar.

            Biz, söz konusu halk sanatçısına “ozan” (ya da halk ozanı) denilmesinden yanayız. Esasen, geçmişte de Türkçe olan bu sözün kullanılmış olduğunu, elimizdeki belgelerden öğrenmekteyiz. Zira, aşık ve bahşi sözcükleri Türkçe değildir.  Kuşkusuz, ozan, geleneği bütün gerekleriyle uygulayabilen kişilere denilmelidir. Sadece şiir yazan veya söyleyen ya da sadece saz çalıp, usta malı türküler çığıran, sanatçılara ise, ozanlık tanımlaması çerçevesinde başka adlar verilebilir. Bu adlar verilirken, Orta Asya Türklerinin kullandıkları akın, cırcı, yırcı, halk koşukçusu vb. gibi kavramlardan yararlanılabilir. Ne yapılır ve nasıl yapılırsa yapılsın, artık bu tasniflerin yapılmasının zamanı gelmiştir. Öte yandan, ozanın elindeki çalgıya ne ad verilmelidir? Bizde saz, bağlama, cura biçimindeki çalgı, Doğu ve Batı Türkistan’da dutar, komuz (vb) adını almıştır. Öyleyse, ozana yol gösteren çalgının adı konusunda da bir fikir birliğine varılması zamanı gelmiştir! Zira bu çalgıların biçimleri, birbirine benzediği gibi, işlevleri de aynıdır. Bugün yeryüzünde 7-8 tane Türk Cumhuriyeti ve çok sayıda federe ve özerk Türk Devleti ya da çeşitli bayraklar altında yaşayan Türk Toplulukları vardır. Ozanlık Geleneği, nerede Türk varsa, orada yaşatılmaktadır. Durum böyle iken, kavram kargaşasının sona erdirilmesi gerekmektedir ve bu görev de Türkiye’deki uzmanlara düşmektedir. Ne yazık ki, pasif yaklaşımlar nedeniyle Türk Dünyası’nda, ne dil, alfabe ve tarih, ne de edebiyat konusunda,  görüş birliği sağlanabilmiş değildir.

            Şimdi, dünya coğrafyasında yaşayan Türk Ozanlık Geleneğine bir göz atalım:      

            Doğu Türkistan

            Türk Tarihinde Doğu Türkistan olarak bilinen toprak parçası, bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde yer almakta olup, burada “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” adıyla özerk bir yönetim vardır. Bölgede, egemen zümre olan Uygur Türklerinin yanı sıra, Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar, Huey-Dungan, Moğol, Şibe, Tacik, Daur, Mançu ve Rus gibi halklar da yaşamaktadır. Bizim Çinli olarak tanımladığımız Han Milletine mensup olanların sayıları ise, Uygurlara yakın, belki de onlardan daha fazladır. Resmi verilere göre Bölgede yaşayan Türklerin sayıları l3 Milyon dolayındadır. Ancak, Tanrı Dağları’nın eteklerinde ve çevresinde yaşayan insanların bu rakama dahil edildiklerini sanmıyoruz. Esasen, Çin Halk Cumhuriyeti’nde, sağlıklı bir nüfus sayımı da yapılmış değildir. Resmi verilere göre bütün ülkede 1 Milyar 100 Milyon kişi yaşamaktadır. Bizim kişisel görüşümüze göre, Çin nüfusu 1 Milyar 300 Milyonu aşmış olup; Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde de en az 40-50 Milyon Türk kökenli insan bulunmaktadır.

            Doğu Türkistan’da ozanlara, Halk Koşukçusu denildiğine yukarıda değinmiştik. Bu deyim kuşkusuz Uygur Türklerine mahsustur. Buradaki Özbekler, bahşı-bahşi dedikleri için, kimi zaman Uygur ozanlarına da bahşı denilmektedir. Keza, Bölgede yaşayan Kırgızlar arasında “Manasçılar” vardır ve bunlar başta Manas olmak üzere, çeşitli Türk destanlarını söylemektedir. Manasçılar saz çalmayıp, Destanı, kendilerine özgü bir melodi ile ezbere okurlar.

            Urumçi, Kaşkar, Turpan gibi Bölgenin önemli kentlerinde gördüğümüz ozanlar, bireysel faaliyette de bulunuyorlar; fakat gösterilerde, düğün ve bayramlarda, daha çok üçlü veya dörtlü gruplar halinde çalıp çığırıyorlar. Ana çalgı olan dutarın yanı sıra, rebab, tambur, ney, sunay (zurna) ve dap (def) çalan kişiler grubu oluşturuyorlar. Bu ekibin başkanı durumundaki kişi, dutar çalıp, deyişat (türkü) söyleyen Halk Koşukçusudur. Uygur Halk Koşukçuları, Doğu Türkistan’da yaşayan bütün halkların dillerini bilmekte ve bu dillerde türkü çığırmaktadır. Bu türküler arasında, Ependi (Nasreddin Hoca) ile ilgili olanlar da vardır. Çünkü Nasreddin Hoca, sadece Türk kökenli olanlar için değil, bütün Çinliler için önemli bir şahsiyettir.                

            Batı Türkistan

            Tanrı Dağları’nın batısındaki Türkistan’da Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi dört bağımsız Türk Cumhuriyeti ile Karakalpakistan gibi özerk bir cumhuriyet bulunmaktadır. Buradaki bağımsız Tacikistan Cumhuriyeti’nin de yarı yarıya bir Türk Devleti olduğunu kabul etmemiz gerekir; çünkü bu ülke nüfusunun en az yarısı Türk kökenli insanlardan oluşmaktadır. Şimdi de bu Türk Devletlerindeki duruma bir göz atalım:

            Türkmenistan:

            Nüfusu 3,5 milyonu geçen Türkmenistan’da yaşayan insanların yüzde 70’i Türkmen, yüzde 30’u ise Rus, Özbek ve başka halklara mensuptur. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu ülkede, ozanın adı Bahşı’dır. Bahşı’nın çalgısı ise saza benzeyen dutardır. Bahşılar, geleneği teker teker icra ettikleri gibi, gruplar halinde de yürütmektedir. Tek ya da iki sazın arasında, “gıycak” adı verilen, kabak kemaneye benzer bir çalgı da yer almakta, dutarlara eşlik etmektedir. Türkmenistan geleneğinde çalgı, sözden daha çok önem taşımaktadır. Çoğu kez, türkü söylemeden, uzun süre dutar çalınmakta; bahşı bunu yaparken, adeta kendinden geçmektedir. Kuşkusuz Türkmen bahşılarının kendi deyişleri de vardır ama onlar daha çok Mahdumkulu, Zelili, Kemine, Meteci, Molla Nefes vb. gibi usta ozanların deyişlerini okumaktan zevk duyuyorlar.

            Türkmenistan’da sık sık Bahşı Şölenleri ve yarışmalar düzenlenmektedir. Köhne Urgenç, Göktepe ve Taşoğuz gibi kentlerde yapılan yarışmalar büyük ilgi görmektedir. Bu yarışmalarda bahşılar şu üç dalda becerilerini ortaya koyuyorlar:

                        1. Dutar çalmada üstünlük

                        2. Sesin gürlüğü ve güzelliği

                        3. Deyişlerin anlamı ve gücü

Bu yarışmalarda bir Seçici Kurul bulunuyor. Yarışmayı yöneten ve bir anlamda sunuculuk görevini de yerine getiren kişiye “carçı” diyorlar. Kimi yarışmalar ise sadece “Destancılar” arasında yapılmaktadır. Bu yarışmalara Batı Türkistan’daki başka ülkelerden de yarışmacılar iştirak etmektedir.

            Kırgızistan:

            Ozana “Akın”  denilen Kırgızistan’da yaşayan 4,5 milyon insanın yarısı başka halklara mensuptur. Bunlar arasında Ruslar ağırlık taşımaktadır. Hatta başkent Bişkek nüfusunun çoğunluğu Rus’tur. Kırgız Akınının elindeki çalgının adı komuz (yani kopuz)’dur. Akın, Kırgızlar için, imam kadar önemli ve saygın kişidir. Akın’ın elindeki komuzla çalıp çığırmasına “ırlama” deniliyor. Usta-çırak ilişkisi ve toylara iştirak geleneği sürdürülüyor. İçlerinde yaratıcı olanlar bulunduğu gibi, usta malı söyleyenler de var. Çalgı çalmayıp, sadece şiir yazanlara “Cazgıç Akın” diyorlar. Daima taşlama türü deyişler söyleyen akınların adı ise, “Kuudul Akın” dır. Bir de Destancı Akınlar vardır ki, bunlara Manasçı da diyorlar. Manas konusunda uzmanlaşmış olan destancının adı “Manasçı”, öteki destancıların adı ise “Comukcu” veya “Aytucu” dur.

            Kazakistan:

            Kızılordu’nun Türkistan’ın batısını işgal etmesi ve SSCB’nin kurulması ile birlikte, buradaki Türk yurtlarına akın akın Ruslar gelip yerleşmişlerdir. Bu nedenle Kazakistan nüfusunun da yarısına yakını Rus’tur. Hatta ülkede yaşayan Kazakların sayıları Ruslardan daha azdır. 17 Milyona yakın nüfusu olan Kazakistan’da Ukraynalı, Özbek, Kırgız, Kırım Tatarı, Ahıska Türkü ve Kafkasya’nın çeşitli bölgelerinden gelenler de yaşamaktadır.

            Kırgızlar gibi, Kazaklar da ozana Akın diyorlar. “Cırçi” diyenler de var. Ancak Türkiye’de olduğu gibi, Kazakistan’da da geleneğin en zevkli ve en çok ilgi gören yanı, karşılıklı deyişmeler olduğu için, bunu başarabilen akınlara, “Aytıs” da denilmektedir. Aslında bu kelimenin anlamı, atışma, karşılaşma, deyişmedir... Akının çalgısının adı “Dombra”dır. Dombra müziğine ise “Küy” deniliyor. İlginçtir; Kazakistan’da hemen herkes, dombra çalmayı bilmektedir.

            Özbekistan ve Karakalpakistan:

            Özbekistan’ın nüfusu 20 Milyonu bulmuştur. Bu nüfusun yüzde 70’i Özbek, diğerleri Rus, Tatar, Kazak, Tacik, Koreli ve Karakalpak’tır. Özbakistan’a bağlı Karakalpak Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayanların sayıları ise 1 Milyon 200 bin dolayındadır.

            Özbekler’le Karakalpaklar ozana Bahşı diyorlar. Bahşı sanatı ve geleneği, öteki Türk Cumhuriyetlerine nazaran geri kalmış durumdadır. Oysa geçmişte, burada da ünlü ozanlar yaşamıştır ve bunlardan bazılarının heykelleri dikilmiştir. Mesela Semerkand’da İslam Şair, Ergeş Cümurbülbüloğlu, Muhammedkul Şahmuradoğlu ve Fazıl Yoldaş gibi Bahşı geleneğine hizmet etmiş olan kişilerin heykelleri bulunmaktadır. Karakalpakistan’ın başkenti Nukus’un merkezinde de ünlü Ozan Berdak’ın, görkemli bir heykeli vardır.

            Özbekistanlı bahşılar, Yazarlar Birliği bünyesindeki bir şube içerisinde korunup kollanmaktadır.           

            Azerbaycan               

            Azerbaycan, ozanlık geleneğinin geniş biçimde yaşatıldığı Türk Yurdudur. Bu Ülkede, ozanın tek adı vardır: Aşug (Aşık)... Aşıklar bir Birlik çatısı altında toplanmışlar ve Devletin himayesine girmişlerdir. Gerçi son yıllarda bu Birliğin maddi desteği büyük ölçüde kısıtlanmıştır ama yine de, yasal bir sığınakları mevcuttur. Merkezi Bakü’de bulunan Birliğin, önemli kentlerde şubeleri vardır. Birlik zaman zaman “Saz Bayramı” adıyla, şölenler düzenleyip, ülke aşıklarını bir araya getirmektedir.

            1928 yılında ilk kez düzenlenen “Aşıklar Kurultayı” uzun aralıklarla da olsa birkaç kez tekrarlanmıştır. Bu Kurultaylarda, hem aşıkların yarışmaları sağlanmış hem de bilimsel konferanslarla, aşıklık geleneği enine boyuna irdelenmiştir.

            Azerbaycan Cumhuriyeti’nde herkes şiirle ilgilidir. Kimi yazar, kimi okur ve ezberler. Sokaktan geçen birini çevirip sorsanız, size ünlü birkaç şairin şiirlerini ezbere okuyacaktır. Bu ülkede aşıklar, genellikle üçlü gruplar halinde çalıp çığırmaktadır. Asıl çalgı olan “Saz”ın yanında; balaban ve def yer almaktadır. Aşıklar kendi eserlerini okudukları gibi, daha çok usta malı söylemektedir. Genellikle ayakta çalıp çığıran aşıklar, seslendirdikleri makamın ritmine uyarak raks ediyorlar. Gelenekte,  ozanların raks ettikleri bilinmektedir.

            Azerbaycan’da, erkekler kadar, kadın ozanlar da vardır. Bunlar “Aşık Peri Meclisi” adlı bir örgüt içerisinde yer almış olup, yaygın bir biçimde faaliyette bulunmaktadır.

            Avrupa          

            Orta Asya ve Azerbaycan’da yaşayan geleneğin, Türkiye üzerinden, Avrupa’ya da ulaşması doğaldır. Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Kosova gibi geçmişte Türk yerleşim bölgesi olan yerlerde tek bir ozana rastlamak mümkün değildir. Biz sadece Makedonya Cumhuriyeti’nin, Valandova kentine bağlı Bahçebosu Köyünde yaşayan Aşık Gariban mahlasıyla tanınan bir ozana rastladık. Bu ozan, genellikle kendi deyişlerini, kendi sazıyla seslendirmektedir.

            Batı Avrupa’da yaşayan 3 Milyondan fazla Türk vatandaşı arasında, aşıklar da bulunmaktadır. Bunlar, Türkiye’deki geleneği, bir tek farkla aynen sürdürmektedir. Bu fark, ozanın yaşadığı ülkenin dilindeki bazı kelimeleri deyişlerinde kullanmakta oluşudur. Bunu daha çok Almanya’da yaşayan ozanlarımız yapmaktadır.

            Ve Türkiye                 

            Ülkemizdeki Ozanlık Geleneği,  Doğu ve Orta Anadolu ile Çukurova Bölgelerinde canlı bir biçimde yaşamaktadır. Önce Sivas, daha sonra Konya’da yakılan Ozanlık meşalesi, elden ele dolaşarak, Vatan sathına yayılmış; giderek ümmi ozanların yanında, yüksek tahsilli ozanlar da yer almıştır. 

            Ozanların, Türk toplumu üzerindeki etkisi büyüktür. Bu, tarih içerisinde de böyle olmuştur. Eski Türk Devletlerinde, Hakan’ın ve Padişahın yanında, ozanlar da seferlere katılarak, askere moral vermişlerdir. Karacaoğlan’ın, IV. Murat’ın yanında, Bağdat seferine katılmış olduğu bilinen tarihi gerçekler arasındadır. Eski ozanlar, sadece saz çalıp, türkü çığıran insanlar değildi; onlar aynı zamanda halk hekimi ve sihirbazdı.

    Bir Şölende çalıp çığıran Türkiye Ozanları-Âşıklar. (Soldan Mürrsel Sinan, Şeref Taşlıova. Sarıcakız, Murat Çobanoğlu ve İsmail Azeri

            Türk Ozanları arasında, geleneği bütün gerekleriyle yerine getirenler, daha çok Kars ve Erzurum yöresinde yaşayan ozanlardır. Son on yıllar içinde Çukurovalı ozanlar da, çeşitli dallardaki yarışmalarda başarılı oldular. Erzincan,  Sivas ve Tokat illerimizde yaşayan ozanlar ise, Alevi ve Bektaşi deyişleriyle dikkati çektiler.

            Geleneğin en ilginç yanı, atışma yarışmalarıdır. Özellikle taşlama türündeki sözler, yarışmayı izleyenlerin iyi vakit geçirmelerini de sağlamaktadır. Başka birinin verdiği ayak (kafiye) üzerine yapılan yarışmada ozanlar, doğmaca (irticalen) deyişler söylemek zorunda olduklarından, her ozan bunu başaramamaktadır. Bu tür yarışmanın bir de Lebdeğmez  (dudakdeğmez) türünde olanı vardır ki,  bunu başarabilen ozanların sayıları çok azdır. Bu tür yarışmada, ozanlar doğmaca deyişlerini oluştururlarken b, p, m ,v harflerini kullanmayacaklardır. Eğer kullanan olursa,  dudaklarının arasına konulan iğne batarak, dudağını kanatacak, dolayısıyla yenik düşecektir. 

           

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/