ADLİ YIL BİTERKEN…
Her yıl, 1 Eylül’de başlayan adli yıl, 20 Temmuz’da sona erer. 20 Temmuz itibariyle de adli tatil başlar. Bu ara verme döneminde adliyeler kapanmaz; dava açma, cevap dilekçesi ve her türlü dilekçeyi sunma, delil toplama, yazışmalar yapma ve tebligat işlemleri vs. gibi usuli işlemler yapılmaya devam eder. Ancak; Mahkemeler -adli tatilde de görülebilecek tutuklu yargılama dosyaları, nafaka, soybağı, işçilik hak ve alacakları vs. gibi davalar dışında- adli tatil sürecinde duruşmalar yapmaz, adliyeler sessizleşir, koridorlarda ve duruşma salonlarında sakinlik göze çarpar.
Bu yıl adli tatil nispeten erken başladı sayılır. 20 Temmuz’un bu yıl Pazar gününe denk gelmesi, adli yılın “fiilen” erken bitmesini sağladı. Eğrisiyle doğrusuyla bir adli yılın daha sonuna böylece ulaşmış olduk.
Silifke Adliyesi için yoğun geçen bir adli yıl oldu. Silifke’de son yıllarda ulusal ve uluslararası yatırımlardaki artış, ticari ve ekonomik hareketlilikle birlikte ayrı bir nüfus yoğunluğunu beraberinde getirdi. Silifke bir anda büyüdü ve gelişti. İnsanın olduğu her yerde uyuşmazlıkların da artması beklenilen bir durumdu. Tahmin edileceği üzere, Akkuyu Nükleer Santrali Projesi istihdam anlamında bölgeye katkı sağladı ama bu projede faaliyet gösteren ana ve taşeron şirketlerde çalışan işçiler, alacaklarını ve tazminatlarını alamadıklarında Mahkemelere koştular. Silifke’ye bu yüzden İş Mahkemesi kuruldu, Mahkemeye de üç hakim görevlendirildi. Dosya sayısı şimdilerde binleri aşmış durumda. Yoğunluktan aylarca sonraya duruşma günleri verilmekte, hızla sonuçlandırılması gereken bu davalarda maalesef süreç uzadıkça uzamakta.
Yine bölgemizde kira uyuşmazlıkları da epey arttı. Daha yüksek fiyatlarda evlerini kiralamak isteyen mülk sahipleri mevcut kiracılarını bir şekilde çıkartma çabası içerisine girdiler epey zamandır. Bunda Rusların da etkisi oldu tabii. Kira fiyatlarında yapılmak istenilen fahiş artışlar bu konuda da hukuki uyuşmazlıklar doğurdu haliyle. Kiralananın tahliyesi ve yeni kira bedelinin tespiti davaları da Mahkemelerde ayrı bir yoğunluk yarattı.
Miras nedenli taşınmaz davaları, mal ve hizmet alımından kaynaklı alacak-verecek davaları, trafik kazalarından kaynaklı tazminat davaları da Silifke Adliyesindeki Mahkemelerde çokça görülen dava türlerinden oldu.
Bir de boşanma davaları var tabii… Ülke genelinde olduğu gibi Silifke’de de boşanma davalarında son yıllarda gözle görülür derecede artışlar var. Şimdilerde Aile Mahkemesi, görevli iki hakimi ile eşler arasındaki uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmaya çalışıyorlar. Anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davaları, mal paylaşımına ilişkin davalar ve nafaka/velayet davaları Mahkemenin iş yükünü epey arttırmış durumda.
Yukarıda -yazıyı da çok uzatmamak adına- bir kısmına atıfta bulunduğumuz uyuşmazlıklardaki artış Silifke Adliyesinde yeni mahkemelerin kurulmasını, hakimlerin sayısının arttırılmasını zorunlu kılıyor.
Çünkü, bugün yargıda en önemli sorunlardan birisi “süre” meselesi. Yargılamaların hızlı ve makul sürede sonuçlandırılmaması vatandaş nezdinde her daim şikayet konusu olagelmiştir. Bu şikayetlere biz avukatlar da fazlasıyla maruz kalmaktayız. Mahkeme başına düşen dosya sayısındaki artıştan kaynaklı olarak duruşmaların ileri tarihe bırakılması vatandaşlar nezdinde bir memnuniyetsizlik yaratmakta. Bu konuda haklılar. Adaletin gecikmesi de elde edilen sonuçlarda tatminsizlik duygusu yaratıyor çoğu zaman. Hani şu “Gecikmiş adalet, adalet değildir,” meselesi… Bir de, üst mahkeme süreçlerinin uzun olması adalete erişimde bir bezginlik de yaratabiliyor, hem vatandaşlar açısından hem de avukatlar açısından. Bu anlamda; İstinaf Mahkemesi olarak bağlı bulunduğumuz Adana Bölge Adliye Mahkemesine giden dosyaların geri dönüşü 3-4 yılı bulabiliyor ki bu çok uzun bir zaman. Oysa ki, İstinaf Mahkemeleri kurulurken amaçlanan dosyaların üst mahkemede hızlı bir şekilde sonuçlandırılması ve insanların adalete daha kısa sürede ulaşması idi. Maalesef, şimdilerde durum tam aksi yönde. Umuyorum ki, yeni adli yılda bu sorun da bir şekilde çözülür ve vatandaşlar dosyalarının dönüşünü yıllarca beklemek zorunda bırakılmazlar.
Bir diğer sorun da, yukarıda bahsettiğimiz dosya yoğunluğundan dolayı son yıllarda yeni mahkemelerin kurulması nedeniyle Silifke Adliyesinin Hizmet Binasının fiziksel anlamda yetersiz kalması: Mahkemeler duruşma yapmak için uygun duruşma salonları bulmakta zorlanıyor. Bu durum vatandaş nezdinde de adalet hizmetlerine erişimde olumsuz bir algı yaratıyor. Kimi zaman kalem odalarında duruşmaların yapıldığını görüyoruz. Silifke İcra Dairesi epey zamandır adliye binasının dışında, Silifke merkezde kiralanan bir dairede hizmet veriyor. Bazı mahkemelerin icra dairesi gibi Silifke’nin içinde bir yere taşınacağı da konuşuluyor. Bu durum herkes açısından -avukatlar için de- bir kafa karışıklığı yaratmaya müsait bir durum. Adliyenin parçalı hali yol ve zaman faktörü de işin içine girdiğinde “verimlilik” noktasında sorun teşkil edebilecektir diye düşünüyorum. Üstelik, mevcut adliyenin yapımının üzerinden çok da uzun bir zaman geçmedi esasında. Yapıldığı dönemde Silifke’nin bu kadar kısa bir zaman diliminde büyüyeceği, gelişeceği öngörülemedi tahminimce. Gelinen noktada Silifke Adliyesine bir ek hizmet binasının yapılması zorunlu görünüyor ki adliyenin yan tarafında şu an otopark olarak kullanılan arsa buna müsait. Hele ki şu anda resmiyette görünen, ama fiilen henüz çalışmaya başlamayan mahkemelerle birlikte yeni kurulacak diğer mahkemeleri de düşündüğümüzde yeni bir ek binanın yapılması zorunluluk halini alıyor.
Değinmek istediğim bir sorun da şu: Silifke aslında genel itibariyle deneyimli hakim ve savcıların görev yaptıkları bir yargı yeriydi bir zamanlar. Yani Silifke’ye atanan bir hakim ve savcı başka yerlerde görev yapmış ve belli düzeyde mesleki deneyime ulaşmış bir şekilde gelirdi Silifke’ye. Bugün geldiğimiz noktada Silifke birçok hakim ve savcı için bir “ilk görev yeri”. Bu da elbette deneyim eksikliğinden kaynaklı birtakım sorunlar doğuruyor. Silifke’deki uyuşmazlıklar “nitelikli” ve “kapsamlı” uyuşmazlıklar çoğu zaman. Bu uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmak önemli ölçüde deneyim de gerektiriyor açıkçası. Silifke’ye ilk görev yeri olarak atanan bir hakim ve savcının mesleği öğrenmesi, deneyim kazanması, uyuşmazlıkları etkin ve hızlı bir şekilde sonuçlandırma pratiğine kavuşması genelde buradaki görev süresinin sonlarına geliyor. İş öğrenildiğinde de zaten yeni atama dönemi geliyor, buradaki hakim ve savcılar buradan elde ettikleri deneyimle birlikte yeni görev yerlerine gidiyorlar, onların yerine de çoğu zaman mesleğe ilk adımını burada atan yeni hakim ve savcılar geliyor. Silifke’deki uyuşmazlıkların niteliği ve Silifke’nin potansiyeli de göz önünde bulundurulduğunda sistemin buraya daha deneyimli ve uzun süreli hakim-savcı atamaları yapması “verimlilik” noktasında önemli görünüyor.
Silifke Adliyesinde duruşmaların çoğu zaman vaktinde başlamaması da üzerinde durulması gereken başka bir önemli sorun. Bugün bir Mahkemeye tanık olarak çağrılan bir vatandaş bile saatlerce adliyede dosyanın alınmasını beklemek zorunda kalıyor. Duruşması olan bir vatandaş o günü gözden çıkartmak zorunda. Çoğu zaman 15 dakikalık bir duruşma için vatandaşların bazen yarım günü bazen de tüm günü adliyede beklemekle geçiyor. Biz avukatlar zaten bu duruma bir ölçüde alıştık sayılır. Gün içerisinde vaktimizin çoğu adliyede geçiyor ki diğer işleri yapmaya (ki dilekçe yazmak, müvekkil görüşmesi yapmak, araştırma yapmak vs. gibi işler bunlar.) vakit kalmıyor. Silifke Adliyesinde duruşmalara vaktinde başlanılması ve duruşma saatlerinin iki duruşma arasında geçecek zaman da hesap edilerek belirlenmesi, bu hususta “dakik” davranma çabası içerisinde olunması telafisi mümkün olmayan zaman kayıplarının önemli ölçüde önüne geçecektir diye düşünüyorum.
Yukarıda değindiğim sorunların çözümü ile ilgili olarak yargı teşkilatının adli tatil döneminde bolca zamanı olacak. Adli tatil zamanları aynı zamanda yeni adli yıl için de hazırlıkların yapıldığı zamanlardır. Sistemin adalet hizmetlerine erişimde verimliliği esas aldığı ve Bakanlık’ın bu konuda ayrı bir hassasiyet içerisinde olduğunu biliyoruz. Bu nedenle; Silifke Adliyesinin idaresinden sorumlu Silifke Cumhuriyet Başsavcılığının yeni adli yıla hazırlık olarak Bakanlık ve ilgili bürokratik birimler nezdinde sorunların çözümüne yönelik somut ve etkin adımlar atması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda avukatların meslek örgütü olan baronun da her türlü desteği vermeye -her zaman olduğu gibi- hazır olduğunu biliyorum. Dileğim odur ki, değindiğim bu sorunların hepsi olmasa da önemli bir kısmı yeni adli yılda çözüme kavuşturulmuş olur.
Adli yıl biterken insan kendi muhasebesini de yapma ihtiyacı duyuyor: Benim için mesleki anlamda oldukça verimli geçen bir adli yıldı. Ama epey de yorucuydu. Zaman yönetiminde de kısmen zorlandığım bir yıldı. Hukuki konuların kendi içerisinde bir döngüsü var. Bu da ayrı bir hız gerektiriyor. Zamanı da etkili kullanmak önemli bir meziyet oluyor çoğu zaman. Hukuk mesleği biraz özveri de gerektirmekte. Gece yarılarına kadar çalışmak, dilekçe yazmak, uyuşmazlıklar üzerinde düşünmek, araştırma yapmak bedenen ve ruhen insanı yoruyor. İnsan çoğu zaman başka şeylere vakit bulamıyor. Bu köşede düzenli olarak yazmayı çok istememe rağmen ve hatta yazmadığım için bu konuda gazete yönetiminden de zaman zaman sitem almama rağmen, günlerin yoğun geçmesi, “kafa yoğunluğu” ve günün sonundaki enerji eksikliği yazmaya engel oluyor. “Yazı işi” en nihayetinde tam bir kafa dinginliği de gerektiriyor. Adli tatil de başlarken epey zamandır aradığım kafa dinginliğine nihayet ulaşabileceğimi düşünüyorum.
Bu köşede daha önceki yazılarımı takip edenler mesleki konularda değil yoğunluklu olarak Silifke’nin kent ve çevre sorunları ile yerel siyaset üzerine yazdığımı hatırlayacaklardır. Epey zamandır yazmayı istediğim konular var. Hazır, adli tatil sürecinde geniş bir zamanım da olacakken sırayla hepsini yazmayı umut ediyorum. Nazım Hikmet’in dediği gibi, “Dinleyip diyecek çok / Fakat uzun söze vaktimiz yok / Yürüyelim.”
Yeniden merhaba…
