Çorap Söküğü
Falımızda hasret var
“Fala inanma ama falsız da kalma” demiş eskiler.
Fal bakmışlığım yoktur ama mevzubahis “Ancelotti” lakaplı spor müdürümüz, ‘gönlü büyük’ Hasan Küçük olunca, spor sayfamıza fal kıvamında bir yazı pas atmak boynuma borç oldu.
*
Şuracığa “ceza indirimi ve hafifletici nedenler” kapsamında birkaç sebep dizeyim önce.
Ki, sonradan kimse “ha, hu” edip gürültü çıkarmasın.
Spor lakırtısı etmeyeli uzun zaman oldu. Yazmaya yazmaya küflendim, pas tuttum. Bu bir.
Nasıl yazılır? Lafa nereden başlanır? Unutmuşum. İki.
Hay sol gözünün peteğini yediğim sözcükler neredesiniz? Huu! Bu da üç.
*
Sahi ne diyordum?
- Spor!
İyi de ne yazmalı, özne ne olmalı?
Epeydir bir kuple yazmak için kafamdaki durakta, sırada bekleyen Mersin futbolunun süvarisini mi yazmalı?
Peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, başüstüne.
*
Bakın söylemedi demeyin. Spor mevzusu şöyle dursun, “Mersin” denince, akla ilk onun adı gelir.
100 yıllık gönüllü esaretimiz.
100 yıldır tutsak düştüğümüz sevda.
Yarı kırmızı, yarı lacivert yavuklumuz: Mersin İdman Yurdu.
“Fala inanma ama falsız da kalma” diyen eskilerin lafını şuracıkta sulandırayım:
- Kahvem pir, fincanıma gir, fincanımdan çık, bu satırlara gir.
*
Bir uzak bir kısa yol görüyorum fincanda.
Kısa yol: 1. Lig.
Yol uzun, yol ırak: Süper Lig.
Aha telve düştü.
İki harf görüyorum fincanda, hekim gibi reçete yazan.
Sanırım V, sanırım S.
Sanırım herkesin kimsesi: Vahap Seçer.
Sonra duymadım, bilmiyordum olmasın. Gönlümüzün sahibi Mersin İdman Yurdu’muz, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in yazdığı reçeteyle daha dün daha önceki gün daha demincek icradan kurtuldu. Bu bir.
Düşmek üzere olduğu lige tutundu. Bu iki.
İmeceyle üst ligler hedef konuldu. Etti üç.
Kafamda deli bir soru:
- Mersin’in 100 yıllık markasına sahip çıkan, her dem kollayıp gözeten Vahap Seçer daha ne yapsın?
*
İki harf daha görüyorum fincanda.
S mi desem, Ö mü desem…
Sanırım Servet Özdemir.
Özdemir, inim inim inler de cümle âlem üstüne alınmaz, masal gibi dinler.
Aklımda hep o deli sorular:
- Mersin İdman Yurdu direksiyonundaki yüreği ağzında sürücü Servet Özdemir, ağır vasıta ehliyet gerektiren bu işin altından kalkabilecek mi?
- İmeceyle neden olmasın?
*
Napolyon Bonapart, “Savaşı kazanmak için ne gerekir?” sorusuna yanıt verirken, “Üç şey lazım” demiş ve saymış: Para, para, para...
*
Mersin İdman Yurdu’nun yaşamak için çıktığı savaşı kazanması için üç şey lazım.
Kulübü her dem kollayıp gözeten Vahap Seçer. Elde var bir.
Finansal açıdan güçlü yönetim kurulu; tüm dinamikleri ve bileşenleriyle (kurum, kuruluş, Mersin’de servet edinen iş insanları) kısaca şehir desteği. Bu iki.
Şey, bir de dört harf, tek kelime: Para. Etti üç.
*
Haydi Mersin!
“Güçlü İdman Yurdu, Güçlü Mersin” için şimdi sıra sende!
Haydi Mersin!
Mersin İdman Yurdu’na 100’üncü yaşında sahip çık!
Haydi Mersin!
“Güçlü Kulüp, Güçlü Yönetim ile olur.”
*
Sözlerimi burada bitirirken…
Falımızda hasret var.
Falımızda at görseydim keşke.
Beyaz yeleli bir at.
At, murattır.
Haydi Mersin, el ver!
Ah keşke!