Çorap Söküğü   ÇARÇABUK Her yeni gün, “okumadan yazan”, “kıçı başından akıllı” çarçabuk yazar, gazeteci yetiştiren bir ülkede yaşıyoruz çok şükür!  Nedir ki zaten, okumak?  Boşuna dememişler hani: Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi? Kırk tarakta bezi olan, yeni, büyük, her mevzuyu bilen (!) gelgelelim dediği anlaşılmayan “çarçabuk” yazarlar her yerde… Gazetede, radyoda, televizyonda, internet sitelerinde, sosyal medyada, şurada, orada, burada…  Hasan Pulur ustamızın not düştüğü üzere mesleğin “miladı”dır “onlar”; meslek “onlar”la başlamıştır. Tarihten önce de sonra da “onlar” var olacaktır. Atın, sallayın ablalar, abiler; atın, sallayın yitirilmiş her şey adına. Devran sizindir!   **   Bir devrin fıkra yazarı ve polemik ustası Bedii Faik, vaktiyle Falih Rıfkı Atay’la birlikte çıkardığı Dünya gazetesinin sahibi ve başyazarı iken, Anadolu’daki bir meslek grubundan bir telgraf alır:  “Sizden nefret ediyoruz. Yazılarınızı artık okumuyoruz. Gazetenizi yine almaya devam edeceğiz ama tuvalet kâğıdı olarak kullanmak için.”   Bedii Faik, bu telgrafı ertesi gün gazetedeki sütununa taşır ve şu yanıtı verir:  “Devam edin, devam edin, gün gelir kıçınız başınızdan akıllı olur.”   Bedii Faik’in öngörüsü gerçek oldu. Sandalyenizden kaykılıp şöyle bir etrafınıza bakın; herkes cik cik, kanarya… Ne zaman çıkacağı, nereden eseceği, nasıl döneceği, ne zaman döneceği belli olmayan, “kıçı başından akıllı” gırla kıçı kırık, gırla… Atın, sallayın ablalar, abiler; atın, sallayın yitirilmiş her şey adına. Devran sizindir!   **   Vazgeçtim. Artık köşe yazısı falan yazmak istemiyorum. Aklımın terazisi zaten bozuktu, hurdaya çıktı…  Vaktizamanında söylemiştim, tekrarında fayda var: Gazeteciliği, köşe yazarlığını bırakıp Silifke’de tavuk besleyeceğim. Sabahları Halk Kitabevi’nde sevgili dost Yaşar Öztürk ile sohbet edip kahve höpürdeteceğim.  Sonra, çok sonra… Batarken ufuktan akşam güneşi, Taşucu amphora müzesinin terasında dinlenmiş bir “öküzgözü” alacak beni.   Bitirirken… Böyle kuru kuruya gitmiyor Şadiye: “Gurubun rengi vurmadan cama Ver mezesini tatlı lebinden…” Çarçabuk!