SON KALEMİZ: TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ
Türk milleti, tarih boyunca nice zorluklara göğüs gerdi. Aç kaldı, susuz kaldı, evlatsız kaldı… Ama hiçbir zaman vatansız kalmayı kabul etmedi. Çünkü bilirdi ki, vatan giderse geriye hiçbir şey kalmaz.
Bugün etrafımıza baktığımızda görüyoruz ki; kültürümüzden inancımıza, ekonomimizden ahlakımıza kadar pek çok değerimiz yıpratıldı, eksiltildi, yok edilmeye çalışıldı. Ancak milletimizin yüreğinde hâlâ dimdik duran bir kale var:
Türk Silahlı Kuvvetleri…
Asker, bu milletin evladıdır. Her bir Mehmetçik, anaların dualarıyla büyür, babaların helalliğiyle yola çıkar. Ve bilir ki gideceği yer ya vatandır ya şehadet. İşte bu yüzden Türk ordusu, yalnızca silahlı bir güç değil, aynı zamanda milletin kalbi, vicdanı ve namusudur.
Atatürk, Gençliğe Hitabe’de yıllar öncesinden seslendi:
“Bir gün vatanın bütün kaleleri zapt edilebilir, orduları dağıtılabilir. İşte o an, senin görevin Cumhuriyeti korumaktır.”
Bugün o satırları okuduğumuzda içimiz ürperiyor, çünkü o uyarıların çoğu artık birer hayal değil, birer gerçek.
Ve şimdi bizlere düşen görev şudur:
Askerimize sahip çıkmak.
Bayrağa sarılan evlatlarımıza gözümüz gibi bakmak.
Atatürk’ün vasiyetini, bu toprakların kutsiyetini unutmamak.
Eğer biz ordumuza, askerimize, Cumhuriyetimize sırt dönersek; işte o zaman gerçekten işgal edilmiş oluruz. Ama sahip çıkarsak, millet olarak yeniden şahlanır, küllerimizden doğarız.
Unutmayalım:
- Bir Allah’ımız, bir de Atatürk’ün yolunda yürüyen askerlerimiz var.
- Orduya sahip çıkmak, vatana sahip çıkmaktır.
- Ve bu topraklarda umut, her zaman Mehmetçiğin yüreğinde yeşerecektir.
