EVRENİN GİZEMİNDE İNSANOĞLU Bildiğimiz evrenin varoluşuyla insanın evrimleşme süreçleri hep ilgi odağımız olmuştur... Milattan öncesi ve sonrası... Çok geniş konular olsa da kısaca aydınlanma adına açıklamak istedim. Evren, Kâinat veya Kozmos; gezegenler, yıldızlar, gökadalar ve diğer tüm madde ile enerji yapıları dahil olmak üzere uzay ve zamanın tamamı ve muhtevasıdır. Ancak evrenin büyük bir döngüde olup olmadığı, en çok merak edilen konulardan biridir. Mesela bu evren bir trilyonuncu evren olabilir mi? Hepimizin bildiği ya da bilmemiz için var edilmiş Adem ve Havva ile başlayan bir süreç, yıldızların ve gezegenlerin oluşması, aya yolculuklar ve ardından bazı gezegenlerde canlılığın başlaması… Bu esnada bütün yıldızlar ve galaksiler birbirinden uzaklaşıyor ve evrenin sonu geliyor. Yani büyük donma… Bu olayların bir döngü içerisinde olup olmadığını çok merak ediyorum. Sizi tatmin eden cevabı bulduğunuzda en büyük ve en tatlı gizem olabilir; yoksa her şey işkenceye dönüşür. İnsanlar, aklın alamadığı sonsuz sorularla baş başadır. Peki öncesinde evren yoktu, ne vardı? Zaman akmaya başladı, o zaman mantık olarak zamanla ilgisi olmayan bir boyut mu vardı? Böyle bir durumda ne olmuş olabileceği konusunda elimizde hazır cevaplar var mı? Bence var. Bilim ve teknoloji hızla gelişmekte, araştırmalar tarihin saklı kalmış gizemini yer altı çalışmalarıyla gün yüzüne çıkarmaktadır. Şanlıurfa’da devam eden kazılarda 12 bin yıl önceki yaşamın izlerine ulaşılıyor. “Taş Tepeler Projesi” kapsamında, aralarında Göbeklitepe ve Karahantepe’nin de bulunduğu on ayrı alanda devam eden kazılar, insanın on iki bin yıl önceki yaşam biçimlerini ortaya koyuyor. Göbeklitepe ve en son, zamandan ve mekândan bağımsız bir yaratıcının kusursuz bir süreç ile evreni var etmesi… İşte şu an için en gizemli bulduğum konular bunlar. Sınırlı algılarımızla gözlemleyebildiğimiz dünya aslında sadece bir yanılsamadan ibaret. Tüm varoluş mikro dünyada on boyut mu? Neden bilemiyorum fakat çok merak ediyorum. Okyanusta kaybolan gemiler, düşen uçaklar nereye kayboldu, neden düştü? Aklımda deli sorular… “TANRILARIN ARABALARI” kitabını ilk okuduğumda da evrenle ilgili bu sorular hep zihnimde dolaşmıştır. 5000 yıl önce 25 tonluk taşlar nasıl üst üste dizildi? Piramitler için makul bir açıklama olsa da hala çok net bir bilgi yok. Bilinmez bir dünyada insanlık hızla gelişmekte. Bir gün atomun enerjisini serbest bırakacağız, gezegenler arası yolculuklar gerçekleştireceğiz, insan ömrünü uzatıp tüberküloz ve kanseri tedavi edeceğiz ama… En düşük seviyeli insanlar tarafından yönetilmiş olmanın sırrını asla çözemeyeceğiz! Bu, insanoğlunun en büyük gizemi olarak kalacak! İNSANIN GİZEMİ Atomu parçalamayı, genetik şifre DNA’nın sırlarını çözmeyi başaran bilim insanları, insan davranışlarıyla ilgili gizemi tamamen çözebilmiş değiller. Son okuduğum İngiliz New Scientist dergisi, günlük hayatta sık sık karşımıza çıkan ve açıklanamayan insana ait birkaç davranışı yazmış: 1. Yüz kızarması – Neden var? 2. Kahkaha – Neden basit şakalara daha çok gülüyoruz? 3. Öpüşmek – Evrimsel kökeni nedir? 4. Rüya görmek – Neden garip düşler görürüz? 5. Batıl inançlar – Mantığı var mı? 6. Burun / kulak karıştırmak – Bağışıklıkla ilgisi olabilir mi? 7. Ergenlik – Neden sadece insanda var? 8. Fedakârlık – Gerçek sebebi nedir? 9. Sanat – İfade mi, bilgi paylaşımı mı? 10. Vücut tüyleri – Evrimsel işlevi kaldı mı? Bunlar sadece insanoğlunun bilinen ve araştırılmış birkaç tutum ve davranışları olsa da ilimle birlikte evren ve insanoğlunun bilinmeyenleri sonsuza dek araştırılacaktır. Evrenin gizemi ile insanın gizemi aslında birbirini tamamlıyor. Evrenin sırlarını çözerken insanın kendisini çözmesi en zor denklem olarak kalıyor. Belki de en büyük sır; insanoğlunun kendi içindeki evreni anlamasında saklıdır.