Lerzan ÖZGENÇ
Köşe Yazarı
Lerzan ÖZGENÇ
 

ÇOCUKLAR ÖLÜRKEN BİZ NEYİ BEKLİYORUZ?

ÇOCUKLAR ÖLÜRKEN BİZ NEYİ BEKLİYORUZ? Henüz on beş, on altı yaşında… Daha hayatı tam tanımadan, kalem tutması gerekirken demir kesen, defter taşıması gerekirken yük taşıyan, okul zilini duyması gerekirken mesai başlangıcı duyan çocuklar… Son günlerde üst üste gelen acı iş kazası haberleri, ülke olarak hepimizin vicdanını bir kez daha sınadı. Artık sormanın zamanı geldi: Biz bu çocuklara sahip çıkamayacak kadar mı küçüldük? Çocukların çalışması yeni bir mesele değil; yıllardır süren, görmezden gelinen, “ekmek parası” diyerek normalleştirilen bir yara. Ama son günlerde ölen çocukların hikâyeleri, bu yaranın artık kanamayı durdurmadığını, toplumsal adaletin çürüdüğü noktayı gösteriyor. Çünkü hiçbir ekonomik gerekçe, hiçbir aile yükü, hiçbir çaresizlik; bir çocuğun mezar taşına dönüşmemeli. Neden hâlâ çocuk işçiler var? Bu sorunun cevabı aslında çok net: Yoksulluk, eğitime erişim problemleri, denetimsizlik ve duyarsızlık. Bazı aileler geçim derdinden çocuklarını çalışmak zorunda bırakıyor. Kimisi “meslek öğrensin” diyerek iş yerine teslim ediyor. İşletmeler ucuz iş gücünün cazibesine kapılıyor. Devlet denetimleri çoğu zaman kağıt üzerinde kalıyor. Ve sonuçta, 15-16 yaşında bir çocuk, sanayi sitesinin beton zemini üzerinde “iş kazası”na kurban gidiyor. Sorun şu ki, bu kazaların adı hâlâ “kaza”. Oysa bu, düpedüz ihmal… Sistemsizlik… Gözetimsizlik… Ve en önemlisi çocukların kader diye önüne konulan yetişkin yükü… Toplum olarak sorumluyuz Bir ülkenin gelişmişliği, yollarının genişliğiyle değil; çocuklarını yaşatabilme gücüyle ölçülür. Biz ise son yıllarda iş cinayetlerinde hayatını kaybeden çocukların fotoğraflarını paylaşır olduk. Küçücük bedenlerin üstüne örtülen beyaz çarşaflar, bir milletin kara vicdanıdır. Bu çocuklar yalnızca ailelerinin değil, hepimizin sorumluluğundadır. Onlar, bu ülkenin geleceği olmaktan çıkıp, geleceğini kaybettiği değerler hâline geliyorlar. Ne yapılmalı? Burada artık duygusal cümlelerden öteye geçmek şart. 1. Zorunlu eğitimden kaçış engellenmeli. Aileler ekonomik baskıyla çocuğunu çalıştırmak zorunda kalıyorsa, burada devlet devreye girmeli. 2. Çocuk işçiliği denetimleri artırılmalı. Sanayi siteleri, atölyeler, tamirhaneler, tarım alanları… Buralar düzenli ve gerçek denetime kavuşmalı. 3. Patronlara caydırıcı cezalar verilmeli. Çocuk çalıştırmak hâlâ “küçük bir ceza” ile geçiştiriliyor. Bir çocuğun hayatı küçük değildir. 4. Toplumsal bilinç güçlenmeli. “Çalışsın da adam olsun” cümlesi, bu ülkenin çocuklarına en çok zarar veren düşüncedir. Çocuklar ölürken büyüyemiyoruz Çocuklar çalışırken büyüyemezler… Ve bir toplum, çocuklarını mezarda büyütürken hiç büyüyemez. Bugün 15 yaşındaki bir çocuğun ölümü “haber” olarak anılabilir, yarın istatistik olur, ertesi gün unutulur. Ama unutulan her çocuk, geleceğimizden eksilen bir yıldızdır. Artık şu gerçeği kabul etmeliyiz: Bir ülke çocuklarını koruyamadığı sürece, hiçbir başarı övünç kaynağı olamaz. Son günlerde kaybettiğimiz tüm çocukların anısına, toplumca bir söz vermeliyiz: Bir tek çocuk daha ölmesin. Bir tek çocuk daha çalıştırılmasın. Bir tek çocuk daha hayattan kopmasın. Çünkü çocuklar ölürse, geleceğimiz de ölür.  
Ekleme Tarihi: 20 Kasım 2025 -Perşembe

ÇOCUKLAR ÖLÜRKEN BİZ NEYİ BEKLİYORUZ?

ÇOCUKLAR ÖLÜRKEN BİZ NEYİ BEKLİYORUZ?

Henüz on beş, on altı yaşında…

Daha hayatı tam tanımadan, kalem tutması gerekirken demir kesen, defter taşıması gerekirken yük taşıyan, okul zilini duyması gerekirken mesai başlangıcı duyan çocuklar… Son günlerde üst üste gelen acı iş kazası haberleri, ülke olarak hepimizin vicdanını bir kez daha sınadı. Artık sormanın zamanı geldi: Biz bu çocuklara sahip çıkamayacak kadar mı küçüldük?

Çocukların çalışması yeni bir mesele değil; yıllardır süren, görmezden gelinen, “ekmek parası” diyerek normalleştirilen bir yara. Ama son günlerde ölen çocukların hikâyeleri, bu yaranın artık kanamayı durdurmadığını, toplumsal adaletin çürüdüğü noktayı gösteriyor. Çünkü hiçbir ekonomik gerekçe, hiçbir aile yükü, hiçbir çaresizlik; bir çocuğun mezar taşına dönüşmemeli.

Neden hâlâ çocuk işçiler var?

Bu sorunun cevabı aslında çok net:

Yoksulluk, eğitime erişim problemleri, denetimsizlik ve duyarsızlık.

Bazı aileler geçim derdinden çocuklarını çalışmak zorunda bırakıyor. Kimisi “meslek öğrensin” diyerek iş yerine teslim ediyor. İşletmeler ucuz iş gücünün cazibesine kapılıyor. Devlet denetimleri çoğu zaman kağıt üzerinde kalıyor. Ve sonuçta, 15-16 yaşında bir çocuk, sanayi sitesinin beton zemini üzerinde “iş kazası”na kurban gidiyor.

Sorun şu ki, bu kazaların adı hâlâ “kaza”.

Oysa bu, düpedüz ihmal…

Sistemsizlik…

Gözetimsizlik…

Ve en önemlisi çocukların kader diye önüne konulan yetişkin yükü…

Toplum olarak sorumluyuz

Bir ülkenin gelişmişliği, yollarının genişliğiyle değil; çocuklarını yaşatabilme gücüyle ölçülür.

Biz ise son yıllarda iş cinayetlerinde hayatını kaybeden çocukların fotoğraflarını paylaşır olduk. Küçücük bedenlerin üstüne örtülen beyaz çarşaflar, bir milletin kara vicdanıdır.

Bu çocuklar yalnızca ailelerinin değil, hepimizin sorumluluğundadır.

Onlar, bu ülkenin geleceği olmaktan çıkıp, geleceğini kaybettiği değerler hâline geliyorlar.

Ne yapılmalı?

Burada artık duygusal cümlelerden öteye geçmek şart.

1. Zorunlu eğitimden kaçış engellenmeli.

Aileler ekonomik baskıyla çocuğunu çalıştırmak zorunda kalıyorsa, burada devlet devreye girmeli.

2. Çocuk işçiliği denetimleri artırılmalı.

Sanayi siteleri, atölyeler, tamirhaneler, tarım alanları… Buralar düzenli ve gerçek denetime kavuşmalı.

3. Patronlara caydırıcı cezalar verilmeli.

Çocuk çalıştırmak hâlâ “küçük bir ceza” ile geçiştiriliyor. Bir çocuğun hayatı küçük değildir.

4. Toplumsal bilinç güçlenmeli.

“Çalışsın da adam olsun” cümlesi, bu ülkenin çocuklarına en çok zarar veren düşüncedir.

Çocuklar ölürken büyüyemiyoruz

Çocuklar çalışırken büyüyemezler…

Ve bir toplum, çocuklarını mezarda büyütürken hiç büyüyemez.

Bugün 15 yaşındaki bir çocuğun ölümü “haber” olarak anılabilir, yarın istatistik olur, ertesi gün unutulur. Ama unutulan her çocuk, geleceğimizden eksilen bir yıldızdır.

Artık şu gerçeği kabul etmeliyiz:

Bir ülke çocuklarını koruyamadığı sürece, hiçbir başarı övünç kaynağı olamaz.

Son günlerde kaybettiğimiz tüm çocukların anısına, toplumca bir söz vermeliyiz:

Bir tek çocuk daha ölmesin. Bir tek çocuk daha çalıştırılmasın. Bir tek çocuk daha hayattan kopmasın.

Çünkü çocuklar ölürse, geleceğimiz de ölür.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
deniz
(20.11.2025 13:56 - #2853)
ellerinize sağlık ama dediğiniz gibi burada artık duygusal cümlelerden öteye geçmek şart!
Lerzan Özgenç Evet çok haklısınız sistemin dutarlılığı şart.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/