ANADOLU! UYAN! GÜNEŞİNİ GERİ AL!
Bu topraklar bir zamanlar güneş gibi parlıyordu…
O güneşin adı MUSTAFA KEMAL ATATÜRK idi!
O, seni karanlığın pençesinden çekip almış, cehaletin zincirlerini kırmış, sana özgürlüğü, bilimi, onuru öğretmişti. Ama sen… O ışığı unuttun! Hurafeye, yobazlığa, çıkarcıların ve sahte dindarların kucağına düştün! Atatürk’ün açtığı aydınlık yolu bırakıp, kör kuyulara yuvarlandın!
Atatürk sıradan bir lider değildi; o, milletin yüreğine kazınmış ebedî bir rehberdi. Ölümün kıyısında, esaretin eşiğinde bir halkı, bağımsızlık dağlarının zirvesine çıkaran tek insandı. Onu kaybettin Anadolu! Ve sen, hâlâ bu kaybın büyüklüğünü idrak edemedin!
Bugün; vatan satılıyor, bölünüyor, yakılıyor!
Türk milleti açlığa, sefalete, esarete sürükleniyor.
Çocuklarının geleceği, toprağın bereketi, denizinin nimeti elinden alınıyor!
Sana ait olan her şey, göz göre göre yağmalanıyor!
Ama unutma… Bu milletin damarlarında akan kan, esaret kabul etmez!
ANADOLU!
Kendine gel! Özüne dön!
Dağlara çekilmek; silah kuşanmak değil, yüreğini, onurunu, cesaretini kuşanmak demektir! Bu, yeniden şahlanmak demektir! Bir milletin küllerinden doğup, ikinci bir kurtuluş savaşına başlaması demektir!
Çünkü hak verilmez, alınır!
Ve eğer sen hakkını almazsan, seni aç bırakırlar, seni köleleştirirler, seni yok ederler!
Ey Türk milleti! Ya şimdi ayağa kalkarsın ya da sonsuza dek diz çökersin!
Ve bil ki; dini sömürenler, Allah’ı ticarete alet edenler, gerçek Müslüman Türkler tarafından yenilecek!
Mücadele başlıyor!
Türk yenilmez!
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
