İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

L İ T V A N Y A - 2

  L İ T V A N Y A - 2 ŞİAULİAİ (Şaulay)             Ertesi sabah saat 09.00’da öğrenci yurdundan ayrılıp Kupiskis’e 100 Km. uzaktaki Şaulay kentine gitmiştik. Yol boyunca yeşilin bütün tonlarıyla donanmış olan tarım alanlarıyla ormanları zevkle seyretmiştim. Tarım alanlarında yer yer sığırlar, atlar görülüyordu ve hepsi de bakımlı ve besili idi. Dün başlayan yağmur devam ediyordu; hatta bir ara gök gürlemeleriyle beraber, yağmurun şiddeti artmıştı. Şaulay’da da bizi yağmur karşılamıştı!..             Şaulay, Litvanya’nın 4. Büyük kentiydi. Almanya’yı andıran yapıların yanında, eski Sovyet sisteminin zevksiz, sakil yapıları da vardı. Buralarda artık, SSCB’ye de, Lenin’e de hayır dua okumuyorlardı!..             Litvanya’nın para birimi Litas’tı. O tarihte 1 ABD doları, 4 Litas ediyordu. Ülkenin en önemli ihraç maddesi “amber”di ve özellikle yabancılar kapış kapış bu taştan yapılan takıları satın alıyorlardı. Amberin menşei, yüzyıllanmış damla sakızından başka bir şey değildi…             Şaulay’da, Hotel Şaulay’a yerleşmiştik. Burası birçok eski komünist ülkede gördüğüm otellere benziyordu! Biraz restore edilmişti ama yeterli değildi. Ama ülkenin, Avrupa ile bütünleşmesi, yabancı sermayeye açılmaları, kimi süpermarketlerin açılmasını sağlamıştı. Otelin yanındaki süpermarketi gezerken, “Ülker”, “Evyap” gibi, Türk markalarının vitrinleri süslemekte oluşu, beni gururlandırmıştı. Esasen, Türk iş adamları, Baltık cumhuriyetlerine de girmeyi başarmışlardı.             Şaulay 125 bin nüfuslu güzel bir kentti. Vilnius gibi, burada da görüyorduk ki; bu ülke insanları, çok dindardı. Hristiyanlığın Katolik mezhebine inanıyorlardı ve kent içinde çok sayıda kiliseler ve katedral vardı. Dindarlığın en belirgin örneği ise, Şaulay’a 10 Km. mesafede bulunan Crosses Hill denilen anıttı. Bu anıt halk sanatının eşsiz bir örneğiydi. Ova üzerindeki bir höyükte bulunan anıt, çepeçevre haçlardan oluşuyordu.  Tabii adak adayanlar, dilek tutanlar vardı. Tepenin doruğunda bir Meryem Ana heykeli de bulunuyordu. İrili ufaklı İsa heykelinin sayısı belli değildi. Bu heykellerin hepsinde Hz. İsa’nın çarmıha gerilişi sembolize ediliyordu. Biz burayı şaşkınlık içerisinde dolaşırken, birden sağanak yağmur başlamış ve biz de oradan kaçmıştık…             Otele dönerken, yağmur devam ediyordu. Gençler gezintiye çıkmışlar; ben ise odama çekilip uzanmış, TV seyretmiştim. O sırada yeğenim Dr. Mustafa Diker’in bir sözünü anımsamıştım. Yine böyle yorgun olduğum bir gün Mustafa şöyle demişti: “Dayı, artık yaşlanıyorsun!..”             Şaulay Festivali             Davet ettikleri halk oyunları gruplarına restoranda, markette falan gösteri yaptırıyorlardı ama en önemli gösteri festivalde yapılacak olandı. 16 Temmuzdaki açılış kentin mülki amiri (vali ve belediye başkanı) Alfredas Lankauskas’ın konuşmasıyla başlamıştı. Başkan, Litvanya’da birçok festival düzenlendiğini ama en büyük festivalin Şaulay Festivali olduğunu söylemişti. Davet edilen kimi ülkelerden grup gelmediğini söylemiş ve Türkiye ile birlikte Ukrayna, Belorus ve Letonya’dan gruplara teşekkür etmişti.             Kupiskis             Daha sonra tekrar Kupiskis’a dönmüştük. Ertesi sabah, kahvaltıdan sonra kent meydanında kurulan “Folklor Pazarı”nı dolaşıp, hediyelik bir şeyler almıştık. Orada aldığım bir baston, bugün çalışma odamdaki en değerli eşyalarımdan biridir. Sonra rehberlerimiz bir barda, içecek bir şeyler ikram etmişler; böylelikle bir süre de olsa dinlenmemizi sağlamışlardı.             Bizim gençler, gezine dursunlar, ben de Lütfi Uğur ve rehber Kazis ile birlikte Etnografya Müzesi’ne gitmiştim. Müzede o kadar kıymetli etnografik malzeme yoktu ama oradaki iki odada sergilenen resimlerin, usta ressamların ellerinden çıkmış oldukları kesindi.             Kupiskis Festivali             Saat 16.00’da Kupiskis Festivali törenle açılmıştı. Festival alanındaki göndere, ay-yıldızlı bayrağımız çekilirken bir kez daha inanmıştım ki; bayrağımızdan daha güzel bir bayrak yoktu. Maslahatgüzarımız Silifkeli Yaşar Pınar da gelmiş ve bir de konuşma yapmıştı.             Açılış töreninden sonra, şölene geçilmişti. Başka bir alandaki gösteriler esnasında, bizim gruba yapılan tezahürat gözlerimi yaşartmıştı. Her zaman söylediğim bir sözü buraya da kaydetmek isterim. Türkiye’mizin ne denli büyük ve saygın bir ülke olduğu, yurt dışında daha iyi anlaşılmaktadır…             Belediye Başkanının, festivalin açılışı münasebetiyle verdiği resepsiyona, Maslahatgüzarımız Yaşar beyle birlikte gitmiştik. Bu resmikabul geç saatlere kadar sürmüş; saat 24.00 sularında Yaşar bey beni kaldığımız yurda bırakıp, Vilnius’a dönmüştü.             Festivalin, 18 Temmuz programında azınlıklara mensup grupların gösterileri vardı. Ben bu grupları görmeyi, oyunlarını seyredip, icra edecekleri müzikleri dinlemeyi çok istiyordum. Bu nedenle, bizim çocuklar çarşı-pazar dolaşırlarken ben festival alanına giderek, hem birçok grubu seyretme olanağı bulmuş; hem de Türk kökenli Karay ve Tatar grupların liderleriyle görüşmüştüm.             Karay (Karaim) Grubu             Festivali katılan Karay grubunun liderliğini, Büyükelçi Halina Kobeckaite’nın kızı Karina Firkoviçute yapıyordu. Karina’nın söylediğine göre Litvanya’da 300 Karay yaşıyordu ve dini ibadetlerini özgürce yapıyorlardı. Grupta Halina hanımın soyadını taşıyan Evgeniya ve Timur adlarında iki çocuk vardı. Severina, Davleta, Evgeaniya, İngrida  ve Yuri adlı çocukların soyadları Spakovskaya idi. Grupta bir de Vladimir Maşkeviç adlı genç yer alıyordu.             Karina Firkoviçute, grubun oyuncu kadrosunda yer alıyordu.             Tatar Grubu             Litvanya’da 5000 dolayında Tatar yaşıyordu. Grup lideri olan Bn. Galija Fedosiuk, biraz Türkçe de konuşuyordu. Oğlu Marat 5 yıl süreyle Türkiye’de üniversite tahsili yaptıktan sonra, Litvanya’ya dönmüştü. Kendisi ile birlikte oyuncu ve müzisyen kadrosunda Alik Meleck-Vadovas, Zabira Sachapova, Morelia Kanarşkcene, Almira Trakseciene, Evgeniyus Şeuckis, Elena Şçuckaya, Yelena Selezniova ve Aleksandr Kanarskas yer alıyorlardı.             Ben Tatar grubunun lideri ile konuşurken, Litvanya radyo ve televizyonunun Tatarca yayın yapan seksiyonunda görevli bir muhabir gelip, benimle bir söyleşi yapmıştı.             Ayrılış             19 Temmuz 1999 sabahı Vilnius hava alanından ayrılırken, Maslahatgüzarımız Yaşar Pınar da alana gelerek, bizi uğurlama lûtfunda bulunmuştu. Bu ilk Litvanya seyahatinde Silifke delegasyonunun başkanlığını yapan Kültür Müdürü Lütfi Uğur da Litvanya’daki diplomatlarımıza teşekkür etmişti. Grubumuz festival alanında... DEVAMI VAR...  
Ekleme Tarihi: 06 Ekim 2022 - Perşembe

L İ T V A N Y A - 2

 

L İ T V A N Y A - 2

ŞİAULİAİ (Şaulay)

            Ertesi sabah saat 09.00’da öğrenci yurdundan ayrılıp Kupiskis’e 100 Km. uzaktaki Şaulay kentine gitmiştik. Yol boyunca yeşilin bütün tonlarıyla donanmış olan tarım alanlarıyla ormanları zevkle seyretmiştim. Tarım alanlarında yer yer sığırlar, atlar görülüyordu ve hepsi de bakımlı ve besili idi. Dün başlayan yağmur devam ediyordu; hatta bir ara gök gürlemeleriyle beraber, yağmurun şiddeti artmıştı. Şaulay’da da bizi yağmur karşılamıştı!..

            Şaulay, Litvanya’nın 4. Büyük kentiydi. Almanya’yı andıran yapıların yanında, eski Sovyet sisteminin zevksiz, sakil yapıları da vardı. Buralarda artık, SSCB’ye de, Lenin’e de hayır dua okumuyorlardı!..

            Litvanya’nın para birimi Litas’tı. O tarihte 1 ABD doları, 4 Litas ediyordu. Ülkenin en önemli ihraç maddesi “amber”di ve özellikle yabancılar kapış kapış bu taştan yapılan takıları satın alıyorlardı. Amberin menşei, yüzyıllanmış damla sakızından başka bir şey değildi…

            Şaulay’da, Hotel Şaulay’a yerleşmiştik. Burası birçok eski komünist ülkede gördüğüm otellere benziyordu! Biraz restore edilmişti ama yeterli değildi. Ama ülkenin, Avrupa ile bütünleşmesi, yabancı sermayeye açılmaları, kimi süpermarketlerin açılmasını sağlamıştı. Otelin yanındaki süpermarketi gezerken, “Ülker”, “Evyap” gibi, Türk markalarının vitrinleri süslemekte oluşu, beni gururlandırmıştı. Esasen, Türk iş adamları, Baltık cumhuriyetlerine de girmeyi başarmışlardı.

            Şaulay 125 bin nüfuslu güzel bir kentti. Vilnius gibi, burada da görüyorduk ki; bu ülke insanları, çok dindardı. Hristiyanlığın Katolik mezhebine inanıyorlardı ve kent içinde çok sayıda kiliseler ve katedral vardı. Dindarlığın en belirgin örneği ise, Şaulay’a 10 Km. mesafede bulunan Crosses Hill denilen anıttı. Bu anıt halk sanatının eşsiz bir örneğiydi. Ova üzerindeki bir höyükte bulunan anıt, çepeçevre haçlardan oluşuyordu.  Tabii adak adayanlar, dilek tutanlar vardı. Tepenin doruğunda bir Meryem Ana heykeli de bulunuyordu. İrili ufaklı İsa heykelinin sayısı belli değildi. Bu heykellerin hepsinde Hz. İsa’nın çarmıha gerilişi sembolize ediliyordu. Biz burayı şaşkınlık içerisinde dolaşırken, birden sağanak yağmur başlamış ve biz de oradan kaçmıştık…

            Otele dönerken, yağmur devam ediyordu. Gençler gezintiye çıkmışlar; ben ise odama çekilip uzanmış, TV seyretmiştim. O sırada yeğenim Dr. Mustafa Diker’in bir sözünü anımsamıştım. Yine böyle yorgun olduğum bir gün Mustafa şöyle demişti: “Dayı, artık yaşlanıyorsun!..”

            Şaulay Festivali

            Davet ettikleri halk oyunları gruplarına restoranda, markette falan gösteri yaptırıyorlardı ama en önemli gösteri festivalde yapılacak olandı. 16 Temmuzdaki açılış kentin mülki amiri (vali ve belediye başkanı) Alfredas Lankauskas’ın konuşmasıyla başlamıştı. Başkan, Litvanya’da birçok festival düzenlendiğini ama en büyük festivalin Şaulay Festivali olduğunu söylemişti. Davet edilen kimi ülkelerden grup gelmediğini söylemiş ve Türkiye ile birlikte Ukrayna, Belorus ve Letonya’dan gruplara teşekkür etmişti.

            Kupiskis

            Daha sonra tekrar Kupiskis’a dönmüştük. Ertesi sabah, kahvaltıdan sonra kent meydanında kurulan “Folklor Pazarı”nı dolaşıp, hediyelik bir şeyler almıştık. Orada aldığım bir baston, bugün çalışma odamdaki en değerli eşyalarımdan biridir. Sonra rehberlerimiz bir barda, içecek bir şeyler ikram etmişler; böylelikle bir süre de olsa dinlenmemizi sağlamışlardı.

            Bizim gençler, gezine dursunlar, ben de Lütfi Uğur ve rehber Kazis ile birlikte Etnografya Müzesi’ne gitmiştim. Müzede o kadar kıymetli etnografik malzeme yoktu ama oradaki iki odada sergilenen resimlerin, usta ressamların ellerinden çıkmış oldukları kesindi.

            Kupiskis Festivali

            Saat 16.00’da Kupiskis Festivali törenle açılmıştı. Festival alanındaki göndere, ay-yıldızlı bayrağımız çekilirken bir kez daha inanmıştım ki; bayrağımızdan daha güzel bir bayrak yoktu. Maslahatgüzarımız Silifkeli Yaşar Pınar da gelmiş ve bir de konuşma yapmıştı.

            Açılış töreninden sonra, şölene geçilmişti. Başka bir alandaki gösteriler esnasında, bizim gruba yapılan tezahürat gözlerimi yaşartmıştı. Her zaman söylediğim bir sözü buraya da kaydetmek isterim. Türkiye’mizin ne denli büyük ve saygın bir ülke olduğu, yurt dışında daha iyi anlaşılmaktadır…

            Belediye Başkanının, festivalin açılışı münasebetiyle verdiği resepsiyona, Maslahatgüzarımız Yaşar beyle birlikte gitmiştik. Bu resmikabul geç saatlere kadar sürmüş; saat 24.00 sularında Yaşar bey beni kaldığımız yurda bırakıp, Vilnius’a dönmüştü.

            Festivalin, 18 Temmuz programında azınlıklara mensup grupların gösterileri vardı. Ben bu grupları görmeyi, oyunlarını seyredip, icra edecekleri müzikleri dinlemeyi çok istiyordum. Bu nedenle, bizim çocuklar çarşı-pazar dolaşırlarken ben festival alanına giderek, hem birçok grubu seyretme olanağı bulmuş; hem de Türk kökenli Karay ve Tatar grupların liderleriyle görüşmüştüm.

            Karay (Karaim) Grubu

            Festivali katılan Karay grubunun liderliğini, Büyükelçi Halina Kobeckaite’nın kızı Karina Firkoviçute yapıyordu. Karina’nın söylediğine göre Litvanya’da 300 Karay yaşıyordu ve dini ibadetlerini özgürce yapıyorlardı. Grupta Halina hanımın soyadını taşıyan Evgeniya ve Timur adlarında iki çocuk vardı. Severina, Davleta, Evgeaniya, İngrida  ve Yuri adlı çocukların soyadları Spakovskaya idi. Grupta bir de Vladimir Maşkeviç adlı genç yer alıyordu.

            Karina Firkoviçute, grubun oyuncu kadrosunda yer alıyordu.

            Tatar Grubu

            Litvanya’da 5000 dolayında Tatar yaşıyordu. Grup lideri olan Bn. Galija Fedosiuk, biraz Türkçe de konuşuyordu. Oğlu Marat 5 yıl süreyle Türkiye’de üniversite tahsili yaptıktan sonra, Litvanya’ya dönmüştü. Kendisi ile birlikte oyuncu ve müzisyen kadrosunda Alik Meleck-Vadovas, Zabira Sachapova, Morelia Kanarşkcene, Almira Trakseciene, Evgeniyus Şeuckis, Elena Şçuckaya, Yelena Selezniova ve Aleksandr Kanarskas yer alıyorlardı.

            Ben Tatar grubunun lideri ile konuşurken, Litvanya radyo ve televizyonunun Tatarca yayın yapan seksiyonunda görevli bir muhabir gelip, benimle bir söyleşi yapmıştı.

            Ayrılış

            19 Temmuz 1999 sabahı Vilnius hava alanından ayrılırken, Maslahatgüzarımız Yaşar Pınar da alana gelerek, bizi uğurlama lûtfunda bulunmuştu. Bu ilk Litvanya seyahatinde Silifke delegasyonunun başkanlığını yapan Kültür Müdürü Lütfi Uğur da Litvanya’daki diplomatlarımıza teşekkür etmişti.

Grubumuz festival alanında...

DEVAMI VAR...

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3