İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

KIRGIZİSTAN-6-

BAŞKENTTEN SELAM   KIRGIZİSTAN-6- Furunze’de Şölen O gün Furunze’de bir şölen, hatta bayram vardı. Bütün başkent halkı sokaklardaydı. Ana caddeler üzerinde açılan standlar, kenti panayır haline getirmişti. Hızlı bir alış-veriş trafiği gözleniyordu. Kent içindeki yurtlarda seyyar lokantalar oluşmuş; yemekler yeniliyor, kımızlar içiliyordu. Biz de kimi yurtlara girip, bir şeyler atıştırıyor, kımız içiyorduk. Toktogul heykelinin önünde ise bir şölen başlatılmıştı. Başında sarık, sırtında pelerin olan ve ilk kez gördüğüm müftü dinsel bir konuşma yapmıştı. Bu olay beni sevindirmişti; çünkü Kırgızistan gibi, düne kadar komünist sistemle yönetilen bir ülkede, bir Müslüman şahıs, İslâma dayalı bir konuşma yapıyordu. Bu olumlu aşamayı gören bir Kırgız dostum; “bizi dinsizliğe sürüklediler!” demişti. Gagauz dostlarım ise; “gerçekten muhteşem bir olay; böyle bir olay Moldova’da meydana gelse, büyük olaylar çıkar” diyerek, gördükleri şeyin sevindirici olduğunu ifade etmişlerdi. Caddede yürürken karşımıza çıkan bir grup genç ellerinde “S.O.S.” yazılı bir pankart taşıyorlardı. Öğrendik ki bunlar Rus gençleriydi ve Kırgız dilinin devlet dili olmasını protesto ediyorlardı. İçimden, “yahu gençler, bu toprakların Kırgızlar’a ait olduğunu unutuyorlar galiba?” demiştim. Nevruz Daha sonra Kırgız Yazarlar Birliği’nin “Nevruz” adı verilen lokalinin açılış törenine iştirak etmiştik. Açılış kordelasını o tarihte Birlik başkanı olan Cengiz Aytmatov kesmişti. Ömer Soltanov ve Altaylı Samıh’ın ısrarları üzerine, ben de kısa bir konuşma yapmıştım. Büyük Toplantı Geldiğimiz günden beri yapılan toplantıların en büyüğü, Filarmoni salonunda yapılmıştı. Burada prezidyum ve komünist partisinin bütün yöneticileri, üç sıra halinde oturuyorlardı. Cengiz Aytmatov öndeki sıranın başındaydı. 1600 Kişilik salon tıklım tıklım doluydu. Önce partinin ideoloji sekreteri konuşmuş, ardından Cengiz Aytmatov mikrofona gelmişti. Cengiz uzun bir konuşma yaptıktan sonra yerine otururken alkışlanmıştı. Salonun görülebilir bir yerinde Toktogul’un şu beyti yazılıydı: Arangandan ketsem meyliçi Arkamda elim güldösün. (Aranızdan ayrılıp gitmeye razıyım Yeter ki benden sonra halkım mutlu olsun) Peşpeşe mikrofona gelen Gagauz Dionis Tanasoğlu ile Azerbaycanlı Şahmar Ekberzade, yaptıkları konuşmalarla salonu ayağa kaldırmışlardı. Dionis, Gagauz’la Kırgız’ın kardeş olduklarını söylemişti. Şahmar ise; “Oğuz’un dostu Oğuz, Oğuz’un düşmanı oğuz…” derken bir gerçeği ifade ediyordu. Manas’la ilgili şu sözü ise, bir yandan herkesi düşündürmüş, öte yandan büyük bir alkışın kopmasına neden olmuştu: “Manas’ı milliyetçi bulanlar var, halbuki onda, 1000 yıllık komünizm var!...” Sıra bana gelince şunları söylemiştim: “55 Milyon Türk kardeşinizden size selamlar getirdim. Geldiğim günden beri bana Türkiye’de ne kadar Kırgız yaşadığını soruyorlar. Şimdi bu soruyu soran herkese topluca cevap vereceğim. Türkiye’de 55 Milyon Kırgız var!...Türk kimdir? Türk, Türkmen’dir, Özbek’tir, Kazak’tır, Kırgızdır, Tatar’dır, Azeri’dir, Gagauzdur vb. Türk bu toplulukların hepsine birden verilen addır. Ben de köken itibariyle Türkmen’im. Ama Türküm. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk, devletimizi bu esas üzerine inşa etmiştir. Şu anda salonda bulunan ve Türk dilini konuşan herkes Türk’tür…” Toplantı başlamadan önce yanıma gelen bir Kırgız bilim adamı, Furunze adının atılarak, başkente eski adının, yani Bişkek adının iade edilmesi üzerine çaba harcadıklarını; benim de bu hususta bir şeyler söyleyerek kendilerine destek olmamı rica etmişti. Biraz tereddüt etmeme rağmen verdiğim sözü de yerine getirmek için, konuşmamı şöyle tamamlamıştım: Aytmtov’la birlikte ziyaret ettiğimiz SSCB Ankara Büyükelçisi Çernişev’le Büyükelçilikte sohbet etmiştik. “…Bizim kitaplarımızda, Kırgızistan’ın başkenti olarak Bişkek yazılıdır. Tarihi yer adlarını değiştirmek doğru değildir. Dolayısıyla, başkente asıl adı olan Bişkek’in iade edilmesi bizi ve bütün Türk dünyasını memnun edecektir!...” Benim konuşmam esnasında prezidyumda yer alanlarla birlikte Cengiz Aytmatov’un da suratları iyice asılmıştı! Yerime oturduktan sonra, bana gözleriyle gülen Kırgız sayısının bir hayli fazla olduğunu görerek mutlu olmuştum. Konuşmalardan sonra salondan çıkıp fuayede bir şeyler içerken, Başkurt Mustafin yanıma gelerek; “Diplomatça konuştun, sen yazıcı ve folkloristsin ama aynı zamanda diplomatsın” demiş; Şahmar da samimiyetle sarılıp kutlamıştı. Komünist sistem içerisinde aydınlar gerekli tepkiyi gösteremiyorlardı. Hiçbir art niyet beslemeden, çok sevdiğim Cengiz Aytmatov’un da o yıllarda eyyamcı olduğunu tespit ettiğimi söyleyebilirim. Kimileri bir Türk dünyası kavramının oluştuğunu biliyorlar, kimileri ise farkında değildiler. Aydın bir Kırgız yanıma gelip bana, “Türkiye’de Kırgızca öğrenim yapılan okullar var mı?” deyince çok şaşırmıştım. O arada yanıma gelen Ala Too Dergisinin redaktörü Keneş Yusupov’un, dergisi için “Türkiye’deki Kırgızlar hakkında bir yazı yazmamı isteyince, biraz da sertçe reddetmiştim. Jübile için Kırgızistan dışından davet edilen kişiler şunlardı: Macaristan’dan Buda Ferenc ve Kongur Mandoki; Almanya’den Abdülhakim Özgen ve Dieter Pomerenke; Rusya’dan Mihail Sinellikov; Litvanya’dan Silutauskas; Moldova’dan Dionis Tanasoğlu; Ukrayna’dan B.Stepanyuk ve P.Gordiyçuk; Letonya’dan A.Kelva; Karaçay’dan Nazir Hubiyev; Kazakistan’dan Akim Tarazi ve Berdibayev; Tataristan’dan Ravil Feyzulin; Altay’dan Vasili Samih ve S.Kataş; Yakutistan’dan İ.Fedoseev; Azerbaycan’dan Şahmar Ekberzade ve Halik Köroğlu; Özbekistan’dan Malik Muradov, Şevket Rahman ve P.Şahmuhammedov; İrkutsk’dan Y.Şkuropad; Tacikistan’dan Z.Devletalieva; Gabardin-Balkarya’dan Tenzile Zunakulova ve A.Teppeev; Buryatya’dan T.Jimbiev; Karakalpakistan’dan İ.Yusupov; Tuva’dan A.Darjoy; Türkmenistan’dan Annaverdi Agabaev. Tabii çok sayıda Kırgız da gerek görevli olarak, gerekse izleyici sıfatıyla toplantılara katılmışlardı. İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği)’ni yönettiğimiz yıllarda Ankara’da konuk ettiğimiz C.Aytmatov’la Cengiz’in Masasına Davet Türkiye’den, jübile için davet edilen tek kişi bendim. Bütün Türk milleti gibi benim de çok sevdiğim Cengiz Aytmatov’un, Kırgızistan’a ayak bastığım andan itibaren soğuk davranması bir hayli canımı sıkmıştı ve hatta bir ara, Kırgızistan’ı terk edip gitmeyi bile düşünmüştüm. Hissiyatımı dostum Azeri Şahmar Ekberzade’ye de söylemiştim. Zira Şahmar, Cengiz Aytmatov’un çok yakın ve eski bir dostuydu. Kuşkusuz üzüntüm Cengiz’e aktarılmıştı. O akşam yemeğinde Cengiz, uzun bir konuşma daha yapmış, ama konuşmasında “Türk” sözcüğünü telaffuz etmemişti. Yanımda oturan Şahmar’a; “yahu bu adamlar Türk sözünü ağızlarına almaya korkuyorlar!” diye bir kez daha yakınmıştım. Az sonra yanıma gelen Ömer Soltanov; “Cengiz aga sizi masasına davet ediyor” deyince gidip gitmemekte tereddüt etmiş; Şahmar ısrar edince kalkıp gitmiştim. Hayret ki hayret!... Masada başka bir Cengiz vardı? Sanki kırk yıllık dosttuk ve öylesine samimi bir karşılama ve söyleşi olmuştu. Yaşar Kemal’le İsveç’te beraber olduklarından, çocuklarından ve eserlerinden söz etmişti. Bir ara Şahmar da yanımıza gelmişti ve gelişen durumdan memnun olduğu yüzünden okunuyordu. Yemekten sonra da Şahmar Cengiz’le bir araya gelip konuşmuşlardı. Cengiz Şahmar’a; “Ben öyle davranmaya mecburum, bütün gözler üzerimde; samimi davranırsam ilişkilerimiz hemen kesilebilir; hatta bırak Türkiye’yi, Azerbaycan’la bile ilgilenmemi istemiyorlar…” demişti. 08 Ekim 1989 Sabahı erken saatlerden itibaren odama gelerek vedalaşan eski ve yeni dostlar (Ömer Soltanov, Samıh, Nazir, Şahmar, Tanasoğlu) ile birbirimize sarılmıştık. Ben de Kazak dostum Akim Tarazi’nin makam aracıyla, Alma-Ata’ya müteveccihen Furunze’den ayrılmıştım. 35 Dakika sonra yolumuzu kesen Çu Nehri, Kırgızistan’la Kazakistan sınırlarını belirliyordu… *** Cumhurbaşkanı Roza Hanımı, Büyük şair ve Yazar Cengiz Aytmatov, Büyük sinemacı ve Büyükelçi Tölömüş Okaev’i tanımış olmam, şair, yazar, bilim insanı olan Kırgız dostlarım, bana Kırgızistan ve Kırgız Türklerini tanıma olanağı sağlamışlardı.  (BİTTİ)    
Ekleme Tarihi: 27 Eylül 2025 -Cumartesi

KIRGIZİSTAN-6-

BAŞKENTTEN SELAM

 

KIRGIZİSTAN-6-

Furunze’de Şölen

O gün Furunze’de bir şölen, hatta bayram vardı. Bütün başkent halkı sokaklardaydı. Ana caddeler üzerinde açılan standlar, kenti panayır haline getirmişti. Hızlı bir alış-veriş trafiği gözleniyordu. Kent içindeki yurtlarda seyyar lokantalar oluşmuş; yemekler yeniliyor, kımızlar içiliyordu. Biz de kimi yurtlara girip, bir şeyler atıştırıyor, kımız içiyorduk. Toktogul heykelinin önünde ise bir şölen başlatılmıştı. Başında sarık, sırtında pelerin olan ve ilk kez gördüğüm müftü dinsel bir konuşma yapmıştı. Bu olay beni sevindirmişti; çünkü Kırgızistan gibi, düne kadar komünist sistemle yönetilen bir ülkede, bir Müslüman şahıs, İslâma dayalı bir konuşma yapıyordu. Bu olumlu aşamayı gören bir Kırgız dostum; “bizi dinsizliğe sürüklediler!” demişti. Gagauz dostlarım ise; “gerçekten muhteşem bir olay; böyle bir olay Moldova’da meydana gelse, büyük olaylar çıkar” diyerek, gördükleri şeyin sevindirici olduğunu ifade etmişlerdi. Caddede yürürken karşımıza çıkan bir grup genç ellerinde “S.O.S.” yazılı bir pankart taşıyorlardı. Öğrendik ki bunlar Rus gençleriydi ve Kırgız dilinin devlet dili olmasını protesto ediyorlardı. İçimden, “yahu gençler, bu toprakların Kırgızlar’a ait olduğunu unutuyorlar galiba?” demiştim.

Nevruz

Daha sonra Kırgız Yazarlar Birliği’nin “Nevruz” adı verilen lokalinin açılış törenine iştirak etmiştik. Açılış kordelasını o tarihte Birlik başkanı olan Cengiz Aytmatov kesmişti. Ömer Soltanov ve Altaylı Samıh’ın ısrarları üzerine, ben de kısa bir konuşma yapmıştım.

Büyük Toplantı

Geldiğimiz günden beri yapılan toplantıların en büyüğü, Filarmoni salonunda yapılmıştı. Burada prezidyum ve komünist partisinin bütün yöneticileri, üç sıra halinde oturuyorlardı. Cengiz Aytmatov öndeki sıranın başındaydı. 1600 Kişilik salon tıklım tıklım doluydu. Önce partinin ideoloji sekreteri konuşmuş, ardından Cengiz Aytmatov mikrofona gelmişti. Cengiz uzun bir konuşma yaptıktan sonra yerine otururken alkışlanmıştı. Salonun görülebilir bir yerinde Toktogul’un şu beyti yazılıydı:

Arangandan ketsem meyliçi

Arkamda elim güldösün.

(Aranızdan ayrılıp gitmeye razıyım

Yeter ki benden sonra halkım mutlu olsun)

Peşpeşe mikrofona gelen Gagauz Dionis Tanasoğlu ile Azerbaycanlı Şahmar Ekberzade, yaptıkları konuşmalarla salonu ayağa kaldırmışlardı. Dionis, Gagauz’la Kırgız’ın kardeş olduklarını söylemişti. Şahmar ise; “Oğuz’un dostu Oğuz, Oğuz’un düşmanı oğuz…” derken bir gerçeği ifade ediyordu. Manas’la ilgili şu sözü ise, bir yandan herkesi düşündürmüş, öte yandan büyük bir alkışın kopmasına neden olmuştu: “Manas’ı milliyetçi bulanlar var, halbuki onda, 1000 yıllık komünizm var!...” Sıra bana gelince şunları söylemiştim:

“55 Milyon Türk kardeşinizden size selamlar getirdim. Geldiğim günden beri bana Türkiye’de ne kadar Kırgız yaşadığını soruyorlar. Şimdi bu soruyu soran herkese topluca cevap vereceğim. Türkiye’de 55 Milyon Kırgız var!...Türk kimdir? Türk, Türkmen’dir, Özbek’tir, Kazak’tır, Kırgızdır, Tatar’dır, Azeri’dir, Gagauzdur vb. Türk bu toplulukların hepsine birden verilen addır. Ben de köken itibariyle Türkmen’im. Ama Türküm. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk, devletimizi bu esas üzerine inşa etmiştir. Şu anda salonda bulunan ve Türk dilini konuşan herkes Türk’tür…”

Toplantı başlamadan önce yanıma gelen bir Kırgız bilim adamı, Furunze adının atılarak, başkente eski adının, yani Bişkek adının iade edilmesi üzerine çaba harcadıklarını; benim de bu hususta bir şeyler söyleyerek kendilerine destek olmamı rica etmişti. Biraz tereddüt etmeme rağmen verdiğim sözü de yerine getirmek için, konuşmamı şöyle tamamlamıştım:

Aytmtov’la birlikte ziyaret ettiğimiz SSCB Ankara Büyükelçisi Çernişev’le Büyükelçilikte sohbet etmiştik.

“…Bizim kitaplarımızda, Kırgızistan’ın başkenti olarak Bişkek yazılıdır. Tarihi yer adlarını değiştirmek doğru değildir. Dolayısıyla, başkente asıl adı olan Bişkek’in iade edilmesi bizi ve bütün Türk dünyasını memnun edecektir!...”

Benim konuşmam esnasında prezidyumda yer alanlarla birlikte Cengiz Aytmatov’un da suratları iyice asılmıştı! Yerime oturduktan sonra, bana gözleriyle gülen Kırgız sayısının bir hayli fazla olduğunu görerek mutlu olmuştum. Konuşmalardan sonra salondan çıkıp fuayede bir şeyler içerken, Başkurt Mustafin yanıma gelerek; “Diplomatça konuştun, sen yazıcı ve folkloristsin ama aynı zamanda diplomatsın” demiş; Şahmar da samimiyetle sarılıp kutlamıştı. Komünist sistem içerisinde aydınlar gerekli tepkiyi gösteremiyorlardı. Hiçbir art niyet beslemeden, çok sevdiğim Cengiz Aytmatov’un da o yıllarda eyyamcı olduğunu tespit ettiğimi söyleyebilirim. Kimileri bir Türk dünyası kavramının oluştuğunu biliyorlar, kimileri ise farkında değildiler. Aydın bir Kırgız yanıma gelip bana, “Türkiye’de Kırgızca öğrenim yapılan okullar var mı?” deyince çok şaşırmıştım. O arada yanıma gelen Ala Too Dergisinin redaktörü Keneş Yusupov’un, dergisi için “Türkiye’deki Kırgızlar hakkında bir yazı yazmamı isteyince, biraz da sertçe reddetmiştim. Jübile için Kırgızistan dışından davet edilen kişiler şunlardı:

Macaristan’dan Buda Ferenc ve Kongur Mandoki; Almanya’den Abdülhakim Özgen ve Dieter Pomerenke; Rusya’dan Mihail Sinellikov; Litvanya’dan Silutauskas; Moldova’dan Dionis Tanasoğlu; Ukrayna’dan B.Stepanyuk ve P.Gordiyçuk; Letonya’dan A.Kelva; Karaçay’dan Nazir Hubiyev; Kazakistan’dan Akim Tarazi ve Berdibayev; Tataristan’dan Ravil Feyzulin; Altay’dan Vasili Samih ve S.Kataş; Yakutistan’dan İ.Fedoseev; Azerbaycan’dan Şahmar Ekberzade ve Halik Köroğlu; Özbekistan’dan Malik Muradov, Şevket Rahman ve P.Şahmuhammedov; İrkutsk’dan Y.Şkuropad; Tacikistan’dan Z.Devletalieva; Gabardin-Balkarya’dan Tenzile Zunakulova ve A.Teppeev; Buryatya’dan T.Jimbiev; Karakalpakistan’dan İ.Yusupov; Tuva’dan A.Darjoy; Türkmenistan’dan Annaverdi Agabaev. Tabii çok sayıda Kırgız da gerek görevli olarak, gerekse izleyici sıfatıyla toplantılara katılmışlardı.

İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği)’ni yönettiğimiz yıllarda Ankara’da konuk ettiğimiz C.Aytmatov’la

Cengiz’in Masasına Davet

Türkiye’den, jübile için davet edilen tek kişi bendim. Bütün Türk milleti gibi benim de çok sevdiğim Cengiz Aytmatov’un, Kırgızistan’a ayak bastığım andan itibaren soğuk davranması bir hayli canımı sıkmıştı ve hatta bir ara, Kırgızistan’ı terk edip gitmeyi bile düşünmüştüm. Hissiyatımı dostum Azeri Şahmar Ekberzade’ye de söylemiştim. Zira Şahmar, Cengiz Aytmatov’un çok yakın ve eski bir dostuydu. Kuşkusuz üzüntüm Cengiz’e aktarılmıştı. O akşam yemeğinde Cengiz, uzun bir konuşma daha yapmış, ama konuşmasında “Türk” sözcüğünü telaffuz etmemişti. Yanımda oturan Şahmar’a; “yahu bu adamlar Türk sözünü ağızlarına almaya korkuyorlar!” diye bir kez daha yakınmıştım. Az sonra yanıma gelen Ömer Soltanov; “Cengiz aga sizi masasına davet ediyor” deyince gidip gitmemekte tereddüt etmiş; Şahmar ısrar edince kalkıp gitmiştim. Hayret ki hayret!... Masada başka bir Cengiz vardı? Sanki kırk yıllık dosttuk ve öylesine samimi bir karşılama ve söyleşi olmuştu. Yaşar Kemal’le İsveç’te beraber olduklarından, çocuklarından ve eserlerinden söz etmişti. Bir ara Şahmar da yanımıza gelmişti ve gelişen durumdan memnun olduğu yüzünden okunuyordu. Yemekten sonra da Şahmar Cengiz’le bir araya gelip konuşmuşlardı. Cengiz Şahmar’a; “Ben öyle davranmaya mecburum, bütün gözler üzerimde; samimi davranırsam ilişkilerimiz hemen kesilebilir; hatta bırak Türkiye’yi, Azerbaycan’la bile ilgilenmemi istemiyorlar…” demişti. 08 Ekim 1989 Sabahı erken saatlerden itibaren odama gelerek vedalaşan eski ve yeni dostlar (Ömer Soltanov, Samıh, Nazir, Şahmar, Tanasoğlu) ile birbirimize sarılmıştık.

Ben de Kazak dostum Akim Tarazi’nin makam aracıyla, Alma-Ata’ya müteveccihen Furunze’den ayrılmıştım. 35 Dakika sonra yolumuzu kesen Çu Nehri, Kırgızistan’la Kazakistan sınırlarını belirliyordu…

***

Cumhurbaşkanı Roza Hanımı, Büyük şair ve Yazar Cengiz Aytmatov, Büyük sinemacı ve Büyükelçi Tölömüş Okaev’i tanımış olmam, şair, yazar, bilim insanı olan Kırgız dostlarım, bana Kırgızistan ve Kırgız Türklerini tanıma olanağı sağlamışlardı. 

(BİTTİ)

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/