İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

KIRGIZİSTAN -5-

BAŞKENTTEN SELAM   KIRGIZİSTAN -5- İkinci Kırgızistan Seferim 02 Ekim 1989 Tarihinde, Moskova’dan, Furunze’ye gitmek üzere Domodedovo hava alanına geldiğimde, Kırgız asıllı Adanalı Abdülhakim Özgen’le karşılaşmıştım. Yanında, onu uğurlamaya gelen tarihçi Kadir Ali Konkobayev vardı. Özgen, ABD’nin, Almanya’dan SSCB’nde yaşayan halklara yönelik yayın yapan Azadlık radyosunun Kırgızca bölümünde çalışıyordu. Bizi Kırgızistan’a götürecek Aeroflot’un Tupolev uçağı saat 12.15’de havalanmış, 18.00’de Furunze’ye ulaştırmıştı. O yolculuk sırasında tanıştığım Buda Ferenc ve Eva Györffy adlı Macar’larla ahbap olmuştuk. Türk’ü ve Türkiye’yi çok seven bu insanlarla daha sonraki yıllarda da karşılaşmalarımız olmuştu. Şair olan Buda Ferenc, az da olsa Türkçe konuşuyor ve anlaşıyorduk. Furunze’de saatimizi 3 saat ileriye aldığımız için vakit akşam olmuştu! Bir saat de Moskova’da ileriye aldığımızda, Türkiye ile Kırgızistan arasındaki fark 4 saat oluyordu. Hava alanında bizi Kırgız Yazarlar Birliği mensupları karşılamışlardı. Cengiz Aytmatov’un tahsis ettiği otomobil ile, 30 Km. mesafedeki Furunze’ye hareket etmiş, Isık Göl oteline yerleştikten sonra, Yazarlar Birliği sekreteri Ömer Sultanov’un evine gitmiştik. Ev sahibesi Beşehan hanım, candan bir ilgiyle karşılamış ve hemen sofraya davet etmişti. Beni onur konuğu olarak sofranın başına oturtmuşlardı; O gece sofradan kalktığımızda saat 02.30 olmuştu ve ben 03.00’de yatmıştım. Toktogul Satulganov Bu kez Kırgızistan’a davet edilmemin asıl nedeni, Toktogul Satulganov adlı Kırgız halk ozanının doğumunun 125.Yıldönümü nedeniyle düzenlenen toplantılara katılmaktı. Dünkü yol ve  yemek yorgunluğunu üzerimden atamadan, kalkmış, hazırlanıp giyinerek, anılan toplantının ilkine iştirak etmiştim. Bu amaçla gelen Macar dostum İstvan Mandoki Kongur, Gagauz dostlarım Dionis ve Luba Tanasoğlu, Prof. Halik Köroğlu, Azerbaycanlı dostum Şahmar Ekberzade ve dostum Mirzayan’la  karşılaşıp birbirimize sarılmıştık. Kırgızistan Komünist Partisi binasında yapılan açılış toplantısında, partinin ikinci sekreteri konuşmuş, ama daha çok ekonomik meseleler üzerinde durmuştu. Yanında Merkez Komitesinin 6 üyesi vardı ve hepsinin de suratları asıktı!...İlginç bir açılış toplantısıydı. Bir şairin jübilesi yapılıyordu ama, bununla ilgisi olmayan konulara değiniliyordu. İkinci sekretere sorulan birçok soru arasında şu ikisi dikkatimi çekmişti: Gelecek toplantıyı Bişkek’te yapalım (Başkentin eski adının iadesi isteniyordu)… Eski yazma eserler, yeniden niçin basılmıyordu?... Düzenlemenin açılış toplantısından sonra, Toktogul’la ilgili yayınların bulunduğu bir kitap sergisinin açılışı yapılmıştı. Ömer Sultanov orada bana bir Kırgız şapkası ile Toktogul’un hayatını ve eserlerini içeren iki ciltlik bir kitap vermişti. Daha önce de içinde çeşitli neşriyatın ve  düzenlemeyle ilgili programın bulunduğu bir çanta vermişlerdi. Sergiyi gezerken, şairin oğlu Babacan’ın televizyonda çalışan oğlu (yani Toktogul’un torunu) Moldocan Toktogulov’la tanışmıştık. Daha sonra Toktogul heykeline çiçekler konulmuş, hatıra fotoğrafları çekilmişti. Orada görmüştüm ki, jübile için gelen Altaylı, Yakut, Karaçay, Azeri, Özbek, Kazak, Kırgız, Gagauz vb. birbirleriyle Türkçe konuşuyorlardı. Bu onur ve gurur verici bir durumdu. Öğle yemeğinden sonra İlimler Akademisi’ne gidilmişti. Burada yapılan toplantıda, arzu eden herkes mikrofona gelip konuşmuştu. O arada Kırgızistan televizyonu benimle bir röportaj yapmış; konuşmamı sevgili Azerbaycanlı dostum Şahmar Ekberzade Rusça’ya çevirmişti. Ayrıca iki ayrı gazetenin muhabirleri de Kırgızistan ve toplantıyla ilgili düşüncelerimi sormuşlardı. Töögarın 04 Ekim 1989 Sabahı erken saatlerde kalkmış, aceleyle kahvaltı yaptıktan sonra otobüsle yola çıkmıştık. Furunze’den hareket eden 10 otobüslük konvoya polis otoları ve ambulans eşlik ediyordu. Hedef Töögarın’dı. Yolda birkaç kez mola verilerek, bir şeyler yenilip içilmişti. Tanrı dağlarının bitişiğindeki Aladağ’a tırmanıyorduk. Bu görkemli dağın zirvesindeki 3200 Metre rakımlı “Alabel” de kar vardı. Öte yandan sel suları aşağılara doğru akıp gidiyordu. Tam 8 saat sonra Töögarın (deve karnı)’a ulaşmış ve yurtlara (çadırlara) yerleşmiştik. Buranın bir başka adı da Toktogul Yaylası idi. Yaylaya vardığımızda, 5 atlı akın (halk ozanı) bizi karşılamışlardı. Bunlar Kırgızlar’ın ünlü akınları Estebes Dursunaliyev, Kaba Ulu Atabek, Abdulda Nuraliyev, Zamırbek Üsenbayev ve Tuganbay Abdiyev’di. Çalıp çığırıyorlardı ama, Kırgız Türkçesi’ni hemen anlayabilmek benim için maalesef mümkün değildi. Anladığım şeylerin başında, bütün akınların komünist partisine övgü düzmeleriydi ve bir de beni kastederek; “Türkiye’den gelen konuğumuz” gibi bir dizenin, deyiş içerisinde yer almasıydı. Töögarın’da konakladığım çadırın önünde Yayla üzerinde, Toktogul’un 125. Doğum yıldönümünden mülhem, tam 125 tane yurt (çadır) kurulmuştu. Ben, tercümanım Kolya ve Doğu Almanya’dan gelen Dieter Pommovenke ile birlikte 11 No.lu yurda yerleşmiştim. Yurdumuzun hemen altından “Çiçkan” çayı akıyordu. Aradan geçen şunca yıl sonra bile, bu çayın sırıltısı ile uyuyup uyanma zevkini anımsarım. Akşama doğru, stadyumda muhteşem bir gösteri yapılmıştı. KKP yöneticilerinden Medet Şerimkulov ile Toktogul Rayonu 1.Sekreteri Bekmamar Osmanov, buradaki programı yönetiyorlardı. Yüzlerce at-tay yarışıyorlardı. Kız kovalama, güreşler, akınların çalıp çığırmaları tam bir curcuna idi, ama ilginçti, güzeldi… Zaman zaman davullar vuruyor, atlar koşuyor; at üzerinde de güreşler yapılıyordu. Hiç kuşkusuz, Ertuğrul Gazi Bozüyük’e geldiğinde de bu atlı oyunlar, gösteriler yapılmıştı?... Geleneksel giysiler içindeki Kırgız kızlarını anlatabilmek zordu. Görüp, o manzarayı yaşamak gerekirdi. Hele o güzel kızların at üzerindeki hünerleri… uçarcasına at üzerinde kalmaları… Çeşitli halk oyunları ekiplerinin gösterileri, seyirlik oyunlar, ortaoyunu vb. Eğlence gecenin geç saatlerine kadar devam etmişti. Bol yiyecek ve kımız vardı. Boz Ev denilen yurtları dolaşan akınlar, sanatçılar...  Herhalde ecdadımız böyle eğleniyordu. Kırgızlar’ın yaptıklarından zevk alıp almadıklarını anlamak istiyordum. Acaba şuurlu mu idiler?... Benim Furunze’ye ulaştığım günlerde Kırgızca, resmi dil olmuştu. Ama Kırgız delikanlıları hâlâ birbirleriyle Rusça konuşuyorlardı. Aydınların da uyarılarıyla, silkinip kendilerine gelmeleri gerekiyordu. Zira yaşadıkları toprakların sahipleri onlardı. Hatta, dünyadaki bütün Türkler’in ata yurtları orasıydı. Müslüman olan ilk Türk Devleti Karahanlı’ların inşaa ettikleri Burana minaresi önünde Kırgız dostlarımla Çolpan Ata Ertesi sabah Töökarın’a 30 Km. mesafedeki, Toktogul’un doğum yeri olan Çolpan Ata kasabasına gitmiştik. Kasabaya adı verilen Çolpan Ata koyunların piri imiş. Burada Toktogul ile yakınlarının mezarlarının bulunduğu bir kabristana gitmiştik. Kabristan, etrafından şırıl şırıl suların aktığı bir mekânda bulunuyordu. Toktogul’un mezarı başında herkes ellerini yüzüne sürerek, sözde dua ediyorlardı ama; ne yazık ki, orada bulunanların içerisinde Fatiha okuyabilecek bir kişi yoktu. Prof.Dr.Halik Köroğlu bir şeyler söylemek istedi ama, onun da bu konudaki bilgisi yetersizdi. Gerçi benim de, gerektiği kadar bilgim yoktu ama, kusursuz bir Fatiha okuyarak, herkese hiç olmazsa “amin” dedirtmeyi başarmıştım. Toktogul’un oturduğu ve müze haline getirilen evi ziyaret etmiş; Kırgızistan dışından gelenlerle birlikte ben de evin bahçesine bir fidan dikmiştim. Sonra yeni inşa edilen Toktogul Müzesi’nin açılış törenine katılmıştık. Kurdela kesilmeden önce konuşmalar yapılmış; KKP Sekreteri, yabancı delegasyonlar içerisinde ilk sözü bana vermişti. Mikrofona gelince özetle şunları söylemiştim: “Manas diyarının ve ulu atam Toktogul’un değerli hemşehrileri; size Türkiye’den, Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesinden, 55 milyon Türk’ün selamlarını getirdim…Manas, sadece sizin değil, bütün Türk dünyasının destanıdır, kahramanıdır… Manas gibi, Toktogul da hem sizindir, hem de bizim, yani Türk dünyasınındır. Ne mutlu bize ki, Manas’ımız var, Toktogul’umuz var…Gözlerinizdeki pırıltıdan anladığım kadarı ile, sizin selam ve sevgilerinizi de Türkiye’ye götüreceğim.” Konuşmamın sadece Kırgızlar’ı değil, Kırgızistan dışından gelen Türk kökenlileri de memnun ettiğini, alkışlardan anlamıştım. Benden sonra mikrofona gelen Macar Mandoki Kongur, Altay’lı Vasili, Gagauz Tanasoğlu, Karaçay Nazir vb. de yaptıkları konuşmalarla, orada büyük bir Türk havası estirmişlerdi. Daha sonra bir araya geldiğimiz Mandoki bana; “Sizin konuşmanızdan aldığım cesaretle konuştum!...” demişti. Benim konuşmamdan sonra sadece KKP Sekreterinin alkışlamadığını görmüştüm. Bu zat konuşmasında, sık sık Komünist Partisi’ni övmüş ve sık sık “partimiz sayesinde” sözünü etmişti. Oysa Kırgız halkı bu partiden memnun değildi ve nefret ediyordu. Bunu bır Kırgız  şairi açıkça söylemiş ve “ben partiye üye değilim” demişti. Kolya ise yemekte, “ülkeyi mafya yönetiyor! Liderler çok lâf ediyor ama icraat yok; ben umutsuzum” demekle, kuşkusuz gerçeği söylüyordu. Burada bol bol kımız içmiştik. Bir yandan yayıklarda kımız üretiliyor; öte yanda ikram ediliyordu. Issık Göl’den gelen Manasçı Kaba Ulu Atabek, kopuzuyla çalıyor ve manas söylüyor; öte yandan yeyip içiyorduk. Tabii en çok çalışanlar ise, gazeteciler ve araştırmacılar idi. Gazeteciler yakaladıkları kişiyle röportaj yapıyor; araştırmacılar ise, buldukları kaynak kişiden sağabildikleri kadar süt alıyorlardı!... Akşama doğru Toktogul rayon merkezindeki stadyumda, muhteşem bir gösteri vardı. Atlı cirit oyunları, koşular; akınların deyişleri, halk oyunları gösterileri, konserler ve bir de Manas’ı konu alan tiyatro gösterisi, zevk ve heyecanla izlenmişti. Gece de 125 yurttan oluşan çadırkent’te oyunlar ve müzik şöleni vardı. Gecenin yarısında da, Tatar Ravil ile Altaylı Vasili benimle ayrı ayrı röportajlar yapmışlardı. Gazetecilerin sorularına verdiğim yanıtlar da cabaydı!... Param kaybolmamıştı Grubumuz Töögarın’a giderken, orada geçireceğimiz iki günde ihtiyacımız olan şeyleri yanımıza almış; diğerlerini Issık Göl’deki odalarımızda bırakmıştık. O sabah yola çıkmak üzere acele edilince, kirlenen bir pantolonumun yıkanıp, ütülenmesi için, naylon bir torba içerisine koymuş, resepsiyona da bilgi vermiştim. O pantolonda, 1000 Dolar para vardı ve ben parayı yanıma almayı unutmuştum. Töögarın’a varmış ve yurdumuza yerleşirken aklıma gelmiş ve hemen durumu görevlilere anlatmıştım. Birkaç saat sonra yıkanmak üzere alınan pantolondaki paranın otel müdürüne teslim edilmiş olduğu bilgisini getirdiler. Bu durum, Kırgızistan’daki, özellikle de oteldeki güvenliğin çok iyi olduğunun bir kanıtı idi. 06 Ekim sabahı Töögarın’dan ayrılıp, akşam saatlerinde Furunze’ye ulaşıp otele geldiğimizde, otelin müdürü paramı eksiksiz olarak teslim etmişti. O akşam otelde Özbek Malik Muradov, Gagauz Dionis ve Luba Tanasoğlu ve Azeri Şahmar Ekberzade ile birlikte yemek yerken yaptığımız konuşmalar, Türk dünyası üzerineydi. Ertesi sabah Furunze’de pırıl pırıl bir hava vardı. Esasen geldiğimiz andan itibaren Kırgızistan’da pastırma yazı yaşanıyordu. (SONU GELECEK YAZIDA)  
Ekleme Tarihi: 25 Eylül 2025 -Perşembe

KIRGIZİSTAN -5-

BAŞKENTTEN SELAM

 

KIRGIZİSTAN -5-

İkinci Kırgızistan Seferim

02 Ekim 1989 Tarihinde, Moskova’dan, Furunze’ye gitmek üzere Domodedovo hava alanına geldiğimde, Kırgız asıllı Adanalı Abdülhakim Özgen’le karşılaşmıştım. Yanında, onu uğurlamaya gelen tarihçi Kadir Ali Konkobayev vardı. Özgen, ABD’nin, Almanya’dan SSCB’nde yaşayan halklara yönelik yayın yapan Azadlık radyosunun Kırgızca bölümünde çalışıyordu. Bizi Kırgızistan’a götürecek Aeroflot’un Tupolev uçağı saat 12.15’de havalanmış, 18.00’de Furunze’ye ulaştırmıştı. O yolculuk sırasında tanıştığım Buda Ferenc ve Eva Györffy adlı Macar’larla ahbap olmuştuk. Türk’ü ve Türkiye’yi çok seven bu insanlarla daha sonraki yıllarda da karşılaşmalarımız olmuştu. Şair olan Buda Ferenc, az da olsa Türkçe konuşuyor ve anlaşıyorduk. Furunze’de saatimizi 3 saat ileriye aldığımız için vakit akşam olmuştu! Bir saat de Moskova’da ileriye aldığımızda, Türkiye ile Kırgızistan arasındaki fark 4 saat oluyordu. Hava alanında bizi Kırgız Yazarlar Birliği mensupları karşılamışlardı. Cengiz Aytmatov’un tahsis ettiği otomobil ile, 30 Km. mesafedeki Furunze’ye hareket etmiş, Isık Göl oteline yerleştikten sonra, Yazarlar Birliği sekreteri Ömer Sultanov’un evine gitmiştik. Ev sahibesi Beşehan hanım, candan bir ilgiyle karşılamış ve hemen sofraya davet etmişti. Beni onur konuğu olarak sofranın başına oturtmuşlardı; O gece sofradan kalktığımızda saat 02.30 olmuştu ve ben 03.00’de yatmıştım.

Toktogul Satulganov

Bu kez Kırgızistan’a davet edilmemin asıl nedeni, Toktogul Satulganov adlı Kırgız halk ozanının doğumunun 125.Yıldönümü nedeniyle düzenlenen toplantılara katılmaktı. Dünkü yol ve  yemek yorgunluğunu üzerimden atamadan, kalkmış, hazırlanıp giyinerek, anılan toplantının ilkine iştirak etmiştim. Bu amaçla gelen Macar dostum İstvan Mandoki Kongur, Gagauz dostlarım Dionis ve Luba Tanasoğlu, Prof. Halik Köroğlu, Azerbaycanlı dostum Şahmar Ekberzade ve dostum Mirzayan’la  karşılaşıp birbirimize sarılmıştık.

Kırgızistan Komünist Partisi binasında yapılan açılış toplantısında, partinin ikinci sekreteri konuşmuş, ama daha çok ekonomik meseleler üzerinde durmuştu. Yanında Merkez Komitesinin 6 üyesi vardı ve hepsinin de suratları asıktı!...İlginç bir açılış toplantısıydı. Bir şairin jübilesi yapılıyordu ama, bununla ilgisi olmayan konulara değiniliyordu. İkinci sekretere sorulan birçok soru arasında şu ikisi dikkatimi çekmişti: Gelecek toplantıyı Bişkek’te yapalım (Başkentin eski adının iadesi isteniyordu)… Eski yazma eserler, yeniden niçin basılmıyordu?...

Düzenlemenin açılış toplantısından sonra, Toktogul’la ilgili yayınların bulunduğu bir kitap sergisinin açılışı yapılmıştı. Ömer Sultanov orada bana bir Kırgız şapkası ile Toktogul’un hayatını ve eserlerini içeren iki ciltlik bir kitap vermişti. Daha önce de içinde çeşitli neşriyatın ve  düzenlemeyle ilgili programın bulunduğu bir çanta vermişlerdi. Sergiyi gezerken, şairin oğlu Babacan’ın televizyonda çalışan oğlu (yani Toktogul’un torunu) Moldocan Toktogulov’la tanışmıştık. Daha sonra Toktogul heykeline çiçekler konulmuş, hatıra fotoğrafları çekilmişti. Orada görmüştüm ki, jübile için gelen Altaylı, Yakut, Karaçay, Azeri, Özbek, Kazak, Kırgız, Gagauz vb. birbirleriyle Türkçe konuşuyorlardı. Bu onur ve gurur verici bir durumdu.

Öğle yemeğinden sonra İlimler Akademisi’ne gidilmişti. Burada yapılan toplantıda, arzu eden herkes mikrofona gelip konuşmuştu. O arada Kırgızistan televizyonu benimle bir röportaj yapmış; konuşmamı sevgili Azerbaycanlı dostum Şahmar Ekberzade Rusça’ya çevirmişti. Ayrıca iki ayrı gazetenin muhabirleri de Kırgızistan ve toplantıyla ilgili düşüncelerimi sormuşlardı.

Töögarın

04 Ekim 1989 Sabahı erken saatlerde kalkmış, aceleyle kahvaltı yaptıktan sonra otobüsle yola çıkmıştık. Furunze’den hareket eden 10 otobüslük konvoya polis otoları ve ambulans eşlik ediyordu. Hedef Töögarın’dı. Yolda birkaç kez mola verilerek, bir şeyler yenilip içilmişti. Tanrı dağlarının bitişiğindeki Aladağ’a tırmanıyorduk. Bu görkemli dağın zirvesindeki 3200 Metre rakımlı “Alabel” de kar vardı. Öte yandan sel suları aşağılara doğru akıp gidiyordu. Tam 8 saat sonra Töögarın (deve karnı)’a ulaşmış ve yurtlara (çadırlara) yerleşmiştik. Buranın bir başka adı da Toktogul Yaylası idi. Yaylaya vardığımızda, 5 atlı akın (halk ozanı) bizi karşılamışlardı. Bunlar Kırgızlar’ın ünlü akınları Estebes Dursunaliyev, Kaba Ulu Atabek, Abdulda Nuraliyev, Zamırbek Üsenbayev ve Tuganbay Abdiyev’di. Çalıp çığırıyorlardı ama, Kırgız Türkçesi’ni hemen anlayabilmek benim için maalesef mümkün değildi. Anladığım şeylerin başında, bütün akınların komünist partisine övgü düzmeleriydi ve bir de beni kastederek; “Türkiye’den gelen konuğumuz” gibi bir dizenin, deyiş içerisinde yer almasıydı.

Töögarın’da konakladığım çadırın önünde

Yayla üzerinde, Toktogul’un 125. Doğum yıldönümünden mülhem, tam 125 tane yurt (çadır) kurulmuştu. Ben, tercümanım Kolya ve Doğu Almanya’dan gelen Dieter Pommovenke ile birlikte 11 No.lu yurda yerleşmiştim. Yurdumuzun hemen altından “Çiçkan” çayı akıyordu. Aradan geçen şunca yıl sonra bile, bu çayın sırıltısı ile uyuyup uyanma zevkini anımsarım. Akşama doğru, stadyumda muhteşem bir gösteri yapılmıştı. KKP yöneticilerinden Medet Şerimkulov ile Toktogul Rayonu 1.Sekreteri Bekmamar Osmanov, buradaki programı yönetiyorlardı. Yüzlerce at-tay yarışıyorlardı. Kız kovalama, güreşler, akınların çalıp çığırmaları tam bir curcuna idi, ama ilginçti, güzeldi… Zaman zaman davullar vuruyor, atlar koşuyor; at üzerinde de güreşler yapılıyordu. Hiç kuşkusuz, Ertuğrul Gazi Bozüyük’e geldiğinde de bu atlı oyunlar, gösteriler yapılmıştı?... Geleneksel giysiler içindeki Kırgız kızlarını anlatabilmek zordu. Görüp, o manzarayı yaşamak gerekirdi. Hele o güzel kızların at üzerindeki hünerleri… uçarcasına at üzerinde kalmaları… Çeşitli halk oyunları ekiplerinin gösterileri, seyirlik oyunlar, ortaoyunu vb. Eğlence gecenin geç saatlerine kadar devam etmişti. Bol yiyecek ve kımız vardı. Boz Ev denilen yurtları dolaşan akınlar, sanatçılar... 

Herhalde ecdadımız böyle eğleniyordu. Kırgızlar’ın yaptıklarından zevk alıp almadıklarını anlamak istiyordum. Acaba şuurlu mu idiler?... Benim Furunze’ye ulaştığım günlerde Kırgızca, resmi dil olmuştu. Ama Kırgız delikanlıları hâlâ birbirleriyle Rusça konuşuyorlardı. Aydınların da uyarılarıyla, silkinip kendilerine gelmeleri gerekiyordu. Zira yaşadıkları toprakların sahipleri onlardı. Hatta, dünyadaki bütün Türkler’in ata yurtları orasıydı.

Müslüman olan ilk Türk Devleti Karahanlı’ların inşaa ettikleri Burana minaresi önünde Kırgız dostlarımla

Çolpan Ata

Ertesi sabah Töökarın’a 30 Km. mesafedeki, Toktogul’un doğum yeri olan Çolpan Ata kasabasına gitmiştik. Kasabaya adı verilen Çolpan Ata koyunların piri imiş. Burada Toktogul ile yakınlarının mezarlarının bulunduğu bir kabristana gitmiştik. Kabristan, etrafından şırıl şırıl suların aktığı bir mekânda bulunuyordu. Toktogul’un mezarı başında herkes ellerini yüzüne sürerek, sözde dua ediyorlardı ama; ne yazık ki, orada bulunanların içerisinde Fatiha okuyabilecek bir kişi yoktu. Prof.Dr.Halik Köroğlu bir şeyler söylemek istedi ama, onun da bu konudaki bilgisi yetersizdi. Gerçi benim de, gerektiği kadar bilgim yoktu ama, kusursuz bir Fatiha okuyarak, herkese hiç olmazsa “amin” dedirtmeyi başarmıştım.

Toktogul’un oturduğu ve müze haline getirilen evi ziyaret etmiş; Kırgızistan dışından gelenlerle birlikte ben de evin bahçesine bir fidan dikmiştim. Sonra yeni inşa edilen Toktogul Müzesi’nin açılış törenine katılmıştık. Kurdela kesilmeden önce konuşmalar yapılmış; KKP Sekreteri, yabancı delegasyonlar içerisinde ilk sözü bana vermişti. Mikrofona gelince özetle şunları söylemiştim:

“Manas diyarının ve ulu atam Toktogul’un değerli hemşehrileri; size Türkiye’den, Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesinden, 55 milyon Türk’ün selamlarını getirdim…Manas, sadece sizin değil, bütün Türk dünyasının destanıdır, kahramanıdır… Manas gibi, Toktogul da hem sizindir, hem de bizim, yani Türk dünyasınındır. Ne mutlu bize ki, Manas’ımız var, Toktogul’umuz var…Gözlerinizdeki pırıltıdan anladığım kadarı ile, sizin selam ve sevgilerinizi de Türkiye’ye götüreceğim.”

Konuşmamın sadece Kırgızlar’ı değil, Kırgızistan dışından gelen Türk kökenlileri de memnun ettiğini, alkışlardan anlamıştım. Benden sonra mikrofona gelen Macar Mandoki Kongur, Altay’lı Vasili, Gagauz Tanasoğlu, Karaçay Nazir vb. de yaptıkları konuşmalarla, orada büyük bir Türk havası estirmişlerdi. Daha sonra bir araya geldiğimiz Mandoki bana; “Sizin konuşmanızdan aldığım cesaretle konuştum!...” demişti. Benim konuşmamdan sonra sadece KKP Sekreterinin alkışlamadığını görmüştüm. Bu zat konuşmasında, sık sık Komünist Partisi’ni övmüş ve sık sık “partimiz sayesinde” sözünü etmişti. Oysa Kırgız halkı bu partiden memnun değildi ve nefret ediyordu. Bunu bır Kırgız  şairi açıkça söylemiş ve “ben partiye üye değilim” demişti. Kolya ise yemekte, “ülkeyi mafya yönetiyor! Liderler çok lâf ediyor ama icraat yok; ben umutsuzum” demekle, kuşkusuz gerçeği söylüyordu. Burada bol bol kımız içmiştik. Bir yandan yayıklarda kımız üretiliyor; öte yanda ikram ediliyordu. Issık Göl’den gelen Manasçı Kaba Ulu Atabek, kopuzuyla çalıyor ve manas söylüyor; öte yandan yeyip içiyorduk. Tabii en çok çalışanlar ise, gazeteciler ve araştırmacılar idi. Gazeteciler yakaladıkları kişiyle röportaj yapıyor; araştırmacılar ise, buldukları kaynak kişiden sağabildikleri kadar süt alıyorlardı!...

Akşama doğru Toktogul rayon merkezindeki stadyumda, muhteşem bir gösteri vardı. Atlı cirit oyunları, koşular; akınların deyişleri, halk oyunları gösterileri, konserler ve bir de Manas’ı konu alan tiyatro gösterisi, zevk ve heyecanla izlenmişti. Gece de 125 yurttan oluşan çadırkent’te oyunlar ve müzik şöleni vardı. Gecenin yarısında da, Tatar Ravil ile Altaylı Vasili benimle ayrı ayrı röportajlar yapmışlardı. Gazetecilerin sorularına verdiğim yanıtlar da cabaydı!...

Param kaybolmamıştı

Grubumuz Töögarın’a giderken, orada geçireceğimiz iki günde ihtiyacımız olan şeyleri yanımıza almış; diğerlerini Issık Göl’deki odalarımızda bırakmıştık. O sabah yola çıkmak üzere acele edilince, kirlenen bir pantolonumun yıkanıp, ütülenmesi için, naylon bir torba içerisine koymuş, resepsiyona da bilgi vermiştim. O pantolonda, 1000 Dolar para vardı ve ben parayı yanıma almayı unutmuştum. Töögarın’a varmış ve yurdumuza yerleşirken aklıma gelmiş ve hemen durumu görevlilere anlatmıştım. Birkaç saat sonra yıkanmak üzere alınan pantolondaki paranın otel müdürüne teslim edilmiş olduğu bilgisini getirdiler. Bu durum, Kırgızistan’daki, özellikle de oteldeki güvenliğin çok iyi olduğunun bir kanıtı idi. 06 Ekim sabahı Töögarın’dan ayrılıp, akşam saatlerinde Furunze’ye ulaşıp otele geldiğimizde, otelin müdürü paramı eksiksiz olarak teslim etmişti.

O akşam otelde Özbek Malik Muradov, Gagauz Dionis ve Luba Tanasoğlu ve Azeri Şahmar Ekberzade ile birlikte yemek yerken yaptığımız konuşmalar, Türk dünyası üzerineydi. Ertesi sabah Furunze’de pırıl pırıl bir hava vardı. Esasen geldiğimiz andan itibaren Kırgızistan’da pastırma yazı yaşanıyordu.

(SONU GELECEK YAZIDA)

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/