İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

KIRGIZİSTAN-1-

BAŞKENTTEN SELAM   KIRGIZİSTAN-1-             TDT (Türk Devletleri Teşkilatı) Dönem Başkanlığını üstlenmiş olan Kırgızistan’ın Ankara Büyükelçisi Ruslan Kazakbaev, geçtiğimiz günlerde Ankara’da düzenlenen bir toplantıda, Kırgızistan Cumhuriyetini enine boyuna tanıtan bir konuşma yaptı. Büyükelçi Kazakbaev, geçen yıllar içerisinde birçok önyargı ve engeli aşan TDT'nin bölgesel ve uluslararası iş birliği açısından Avrasya’da yükselen önemini açıklamış, ayrıca TDT tarafından kabul edilen "Türk Dünyası 2040 Vizyonu" ve "Bişkek Bildirisi" belgelerinin önemine değinmiştir. O’nun bu toplantıda dediklerini işitince, şaşırmadım desem yalan olur. Zira Büyükelçi, benim 1988 ve 1989 yıllarında iki kez gidip gördüğüm Kırgızistan’dan daha farklı ve daha ileri seviyede gelişmiş bir Kırgızistan’dan söz etti.             Bu günkü Kırgızistan’ı daha sonra yazmak üzere, ben 30-40 yıl önce gördüğüm kardeş Kırgız Devleti ile ilgili izlenimlerimi değerli okurlarıma anlatmak istiyorum… Türkmenistan’dan Kırgızistan’a Türkmenistan Başkenti Aşgabad’dan kalkan Antonov’la, 14 Eylül 1988 Sabahı saat 02.45’de Furunze-Manas hava alanına ayak basmıştım. (O tarihte Başkentin resmi adı Furrunze idi) Kırgız Yazarlar Birliği’nden Mirzayan Tölömüşev beni karşılamaya gelmişti. Alatoo Oteli’nin 124 No.lu odasına yerleşip, hemen yatmıştım. Yolculuk bir hayli sarsmış ve yormuştu. Bu nedenle 3-5 saat de olsa uyumak istiyordum. Ne var ki odamdaki telefon tam üç kez çalmışt, ama karşıdan ses gelmiyordu!... Cengiz Aytmatov’la ilk buluşmamızda, Cengiz Aytmatov Kırgızistan’da, Yazarlar Birliği Başkanı Cengiz Aytmatov’un konuğu idim. Saat 12.00’de Birlik’teki odasında bu dev yazarla buluşmuştuk. Tıpkı fotoğraflarındaki gibiydi ama biraz gocalmış gibiydi!... Türkiye Türkçesi de konuşuyordu. Sovyet Türkologları toplantısından söz etmiş ve Yaşar Kemal’i sormuştu. Oğlu Askar, diplomat olarak Ankara’da görevliydi ve onunla tanışmıştım. Bir süre Askar’dan söz ettikten sonra, Cem Yayınevi tarafından basılan yeni kitapları hakkında konuşmuştuk. Sonra Yazarlar Birliği bünyesindeki Manas Şubesi hakkında bilgiler vermişti. Manas, Kırgız için çok şey ifade ediyordu. Sabahleyin 30 Km.lik Hava Alanı kent merkezi yolunda seyrederken Manas adlı bir yerleşim biriminden geçmiştik. Yine yol üzerindeki bir başka yerleşim biriminin adının “Uçkun” olduğunu öğrenmiştim. Manas Şubesinin başında, benim Kırgızistan seyahatimdeki mihmandarlığımı yapan Mirzayan Tölömüşev vardı.        Aytmatov’un dediğine göre Manas’ın 60’a yakın varyantı bulunmuştu. Bana orada hediye edilen 4 ciltlik Manas Destanı sadece Sagınbay Orazbekov varyantı idi. O arada raftaki Rusça, Özbekçe ve Kırgızca Manas kitapları gözüme çarpmıştı. Kırgız Yazarlar Birliği’nin 200 kadar üyesi vardı. Bunların 80’i yazar, diğerleri şair, dramaturg vb. idi. Bütün SSCB cumhuriyetlerinde olduğu gibi, burada da üyeler için 50, 60, 70, 75, 80, 90 yaşlarında, jübileler yapılıyordu. Cengiz Aytmatov’dan sonraki en ünlü yazar Tölegön Kasımbekov’du. Yazar Mar Mayciyev ve şair Süyünbay Eraliyev de eserleriyle kendilerini kabul ettirmiş yazarlardı. 300’den fazla genç-amatör yazarlar vardı ve bunların çoğunluğu şiirle meşgul oluyorlardı. Başarılı kadın yazarlar da vardı. Örneğin SSCB Yazarlar Birliği üyesi de olan halk şairi ünvanlı Mayramkan Avılkasımova, şair Sağın Ahmetbekova, şair Meryem Bularkiyeva, roman yazarı Zuhra Sorunbayeva, öykü yazarı Aytürk Makyeşova bunlar arasındaydı. SSCB çapında ünlü 2 de balerin vardı: Aysulu Tokanbayeva ve Çolpanbay Bazarbayev… Yine Birlik düzeyinde opera sanatçıları bulunuyordu: Bulat Minulkiyev, Kayırgül Sartbayeva, Artık Mirzavayev ve Darika Calgazınova… SSCB Halk artistleri Kali Moldovasanov ile Hasangan Cumaahmedov ve Lenin ödülü sahibi heykeltıraş Turgunbay Sadıkov, Kırgız kardeşlerimizin kıvanç duyduğu insanlardı… Cengiz Aytmatov, Kırgızistan’da neler görmek istediğimi; kendisinden taleplerimin olup olmadığını sormuş sonra, onunla vedalaşıp Mirzayan’ın odasına geçmiştik. O sırada odaya Yazarlar Birliği Sekreteri Özkan Danikeyev ile Proza Şubesi Müdürü Dairbek Kazakbayev gelmişlerdi. Lenin Müzesi O dönemde SSCB’nin her yerinde Lenin heykelleri ve onun adına düzenlenen mekânlar vardı.Her şair Lenin’i öven şiirler yazmalıydı. Aksi halde, ne kitapları basılabilir ve ne de kariyerlerinde yükselme şansı bulabilirlerdi!... Kırgızistan başkentinde görkemli binalar inşa edilmişti. Bunlardan birisi de Lenin Müzesi binası idi. Bakanlar Kurulu, çeşitli bakanlıklar, Komünist Partisi Merkez Komitesi, Parlamento vb.binaları mimari bakımdan güzel olan yeni yapılardı. Lenin Müzesi Kırgızistan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 60. Yıldönümü olan 1984 Yılında açılmıştı. Müze müdürü Bn.Cumagulova, müzede 4000 adet materyal bulunduğunu söylemiş; bazı haykeller, tablolar ve belgeler hakkında bilgiler vermişti 2 Ana bölümden oluşan müzenin 3 salonu bulunuyordu. Müzeyi gezerken, Cumagulova sürekli konuşuyordu. Verdiği bilgiler arasında; 1924 Yılında Kırgızistan Özerk Bölgesi kuruluşu, 1926’da Kırgızistan Özerk Cumhuriyeti kuruluşu, 1936’da da Kırgızistan Sovyet Cumhuriyeti oluşu da vardı. Lenin’in hayatı, Bolşevik-Menşevik mücadelesi ve Sovyet devrimi ile ilgili bol materyal görülüyordu.   Tarih Müzesi Furunze’deki görkemli binalardan birisi de Kırgızistan Bilimler Akademisi’nin eski binasıydı, O tarihte orada Kırgız Tarihi sergileniyordu. Gülnara Kamçıbekova adlı görevli bayanla birlikte bu güzel müzeyi gezmiştik. Taş devri, tunç devri, M.Ö. ve sonrası dönemler gözler önüne seriliyordu. Özellikle Kırgızistan topraklarında bulunan taşlar üzerindeki resimler dikkati çekiyordu. Bu taşlar üzerine, Kırgız-Türk tarihinin izleri, gelenek ve görenekleri işlenmişti. İlk çağlardaki resimler, tipik Türk fizyonomisini yansıtıyordu. Sonra Moğollarla karışılmış ve yeni bir tip ortaya çıkmıştı. Kırgızlar önceleri güneyde “at”a, kuzeyde ise “ateş”e tapıyorlardı. Karabulak’ta M.S.2.Yüzyıla ait bir ceset bulunmuştu. 6.Yüzyılda Kırgızlar Batı Türk İmparatorluğu’na katılmışlardı, ki bunu resmeden bir taş da müzede yer almaktaydı. Bir mezarın üzerinde bulunan “Balbal” da son derece ilginçti. 8.Yüzyılda Kırgızistan’da seramik, 10. Yüzyılda cam sanatının ileri seviyede olduğunu kanıtlayan buluntular da vardı. Karahanlı’ların gelişiyle birlikte kültürel alanda önemli gelişmeler kaydedilmişti. Güney Kırgızistan’ın Özgün kentinde 11-12. Yüzyıllara ait bir medrese kalıntısı bulunuyordu. Fergana Vadisi’ndeki 27 Metre yüksekliğindeki minare; Cengiz Han’ın ordusunun gözetlendiği Burana Kulesi, Talas kentinde 14. Yüzyıldan kalan Manas Kümbeti, Kırgızistan’ ın tarihi ve kültürel hazineleriydi. Kırgızistan 19. Yüzyılda, 39 boyu ile birlikte Hokand Hanlığı’na katılmıştı. Kırgızlar, 1927 Yılına kadar Arap alfabesini;1940 Yılına kadar Lâtin alfabesini kullanmışlar, o tarihte de Kiril’e geçmişlerdi. Tarih müzesinde bir de “Boz Ev” veya “Kızıl Ev” denilen çadır yer alıyordu. Furunze Kırgızistan’ın nüfusu 4 Milyon dolayında idi. Başkent Furunze’de yaşayanların sayıları ise 700 Bin’di. Söylediklerine göre, ülkede tam 80 millete mensup insanlar vardı. İdari taksimatta 21 vilayet ve 35 kasaba bulunuyordu. Oş ve Talas şehirleri ülkenin önemli kentleriydi. Tanrıdağları’nın doruğundaki “Han Tengri” tepesi, 6895 metre yükseklikte olup, ülke çapındaki en yüksek 95 nokta, 7439 metre yüksekliği olan Lenin tepesiydi. Tanrıdağları’nın Kırgızistan topraklarındaki uzunluğu ise 60 Km. idi. -Aşgabad’da sıcaktan bulanmıştım, ama Furunze’de soğuyan hava, üşütüyordu. Furunze’nin adı, 1926 Yılına kadar Bişkek’ti ama o tarihte Ülkeyi işgal eden Kızılordu komutanının adını almıştı!...Başkentin adı değiştirilecekse, verilecek yeni ad, “Manas” olmalıydı. Çünkü Manas, Kırgız’ın adeta tanrısıydı!... Her şeye rağmen, kentin asıl adı Bişkek, bir mahallede yaşıyordu. Ben de bu mahalleyi birkaç kez ziyaret etmiş, Oş ipeği ve kitap satın almıştım. Hipodrom da Eski Bişkek tarafında bulunuyordu. Bahçeli evleriyle bu mahalle, Anadolu kasabalarını andırıyordu… Kırgızlar “köy"e, "kıştak" diyorlardı. Ben orada iken, Komünist Parti 1. Sekreterliğini Absamat Masaliev yapıyordu. Cumhurbaşkanı Ahmetov, Başbakan ise Cumaliov’du. Başkentinde Dzerjenski Bulvarı, kısmen park haline getirilmiş, trafiğe kapatılarak, sadece yayaların girebildikleri bir yer olmuştu. Vaktiyle bu bulvarın, tüm SSCB’nin en uzun caddesi olduğunu söylemişlerdi. Gözlemlerime göre, Furunze, Aşgabad’a nazaran daha gelişmiş bir kent görünümündeydi. Bunu kentsel alanda gördüğüm gibi, insanların sosyal yaşamında da görebiliyordum. Furunze’de Kırgızlar’la, Ruslar’ın, sayısal bakımdan eşit oldukları söyleniyordu. Oş Pazarı Furunze’ye gidip de, Oş Pazarını görmemek, Furunze’yi görmemek demekti. Bu nedenle seyahatimin ilk gününde, bu pazarı da gezip görmüştüm. Oradaki kımızhanede, hem kımızın, hem de kımranın tadına bakmıştık. Sonra bir çayhaneye oturmuş, Kırgız gocaları ile çay içmiştik. Pazarda bakraçlar içerisinde kımız satılıyordu. Kazakistan’da olduğu gibi, Kırgızistan’da da kımız, önemli bir içkiydi. Esasen kımız, geleneksel bir Türk içkisiydi. Kımız hem tok tutup, besleyen, hem de içene güç veren bir içkiydi. Kımız üreticileri ve satıcıları “Kımız Kooperatifi” kurmuşlardı. Oş pazarında mantı yapıp satanlar, şiş kebapçılar da faaliyetinde bulunuyorlardı. (DEVAM EDECEK)  
Ekleme Tarihi: 19 Eylül 2025 -Cuma

KIRGIZİSTAN-1-

BAŞKENTTEN SELAM

 

KIRGIZİSTAN-1-

            TDT (Türk Devletleri Teşkilatı) Dönem Başkanlığını üstlenmiş olan Kırgızistan’ın Ankara Büyükelçisi Ruslan Kazakbaev, geçtiğimiz günlerde Ankara’da düzenlenen bir toplantıda, Kırgızistan Cumhuriyetini enine boyuna tanıtan bir konuşma yaptı. Büyükelçi Kazakbaev, geçen yıllar içerisinde birçok önyargı ve engeli aşan TDT'nin bölgesel ve uluslararası iş birliği açısından Avrasya’da yükselen önemini açıklamış, ayrıca TDT tarafından kabul edilen "Türk Dünyası 2040 Vizyonu" ve "Bişkek Bildirisi" belgelerinin önemine değinmiştir. O’nun bu toplantıda dediklerini işitince, şaşırmadım desem yalan olur. Zira Büyükelçi, benim 1988 ve 1989 yıllarında iki kez gidip gördüğüm Kırgızistan’dan daha farklı ve daha ileri seviyede gelişmiş bir Kırgızistan’dan söz etti.

            Bu günkü Kırgızistan’ı daha sonra yazmak üzere, ben 30-40 yıl önce gördüğüm kardeş Kırgız Devleti ile ilgili izlenimlerimi değerli okurlarıma anlatmak istiyorum…

Türkmenistan’dan Kırgızistan’a

Türkmenistan Başkenti Aşgabad’dan kalkan Antonov’la, 14 Eylül 1988 Sabahı saat 02.45’de Furunze-Manas hava alanına ayak basmıştım. (O tarihte Başkentin resmi adı Furrunze idi) Kırgız Yazarlar Birliği’nden Mirzayan Tölömüşev beni karşılamaya gelmişti. Alatoo Oteli’nin 124 No.lu odasına yerleşip, hemen yatmıştım. Yolculuk bir hayli sarsmış ve yormuştu. Bu nedenle 3-5 saat de olsa uyumak istiyordum. Ne var ki odamdaki telefon tam üç kez çalmışt, ama karşıdan ses gelmiyordu!...

Cengiz Aytmatov’la ilk buluşmamızda,

Cengiz Aytmatov

Kırgızistan’da, Yazarlar Birliği Başkanı Cengiz Aytmatov’un konuğu idim. Saat 12.00’de Birlik’teki odasında bu dev yazarla buluşmuştuk. Tıpkı fotoğraflarındaki gibiydi ama biraz gocalmış gibiydi!... Türkiye Türkçesi de konuşuyordu. Sovyet Türkologları toplantısından söz etmiş ve Yaşar Kemal’i sormuştu. Oğlu Askar, diplomat olarak Ankara’da görevliydi ve onunla tanışmıştım. Bir süre Askar’dan söz ettikten sonra, Cem Yayınevi tarafından basılan yeni kitapları hakkında konuşmuştuk. Sonra Yazarlar Birliği bünyesindeki Manas Şubesi hakkında bilgiler vermişti. Manas, Kırgız için çok şey ifade ediyordu. Sabahleyin 30 Km.lik Hava Alanı kent merkezi yolunda seyrederken Manas adlı bir yerleşim biriminden geçmiştik. Yine yol üzerindeki bir başka yerleşim biriminin adının “Uçkun” olduğunu öğrenmiştim. Manas Şubesinin başında, benim Kırgızistan seyahatimdeki mihmandarlığımı yapan Mirzayan Tölömüşev vardı.       

Aytmatov’un dediğine göre Manas’ın 60’a yakın varyantı bulunmuştu. Bana orada hediye edilen 4 ciltlik Manas Destanı sadece Sagınbay Orazbekov varyantı idi. O arada raftaki Rusça, Özbekçe ve Kırgızca Manas kitapları gözüme çarpmıştı.

Kırgız Yazarlar Birliği’nin 200 kadar üyesi vardı. Bunların 80’i yazar, diğerleri şair, dramaturg vb. idi. Bütün SSCB cumhuriyetlerinde olduğu gibi, burada da üyeler için 50, 60, 70, 75, 80, 90 yaşlarında, jübileler yapılıyordu.

Cengiz Aytmatov’dan sonraki en ünlü yazar Tölegön Kasımbekov’du. Yazar Mar Mayciyev ve şair Süyünbay Eraliyev de eserleriyle kendilerini kabul ettirmiş yazarlardı. 300’den fazla genç-amatör yazarlar vardı ve bunların çoğunluğu şiirle meşgul oluyorlardı.

Başarılı kadın yazarlar da vardı. Örneğin SSCB Yazarlar Birliği üyesi de olan halk şairi ünvanlı Mayramkan Avılkasımova, şair Sağın Ahmetbekova, şair Meryem Bularkiyeva, roman yazarı Zuhra Sorunbayeva, öykü yazarı Aytürk Makyeşova bunlar arasındaydı.

SSCB çapında ünlü 2 de balerin vardı: Aysulu Tokanbayeva ve Çolpanbay Bazarbayev…

Yine Birlik düzeyinde opera sanatçıları bulunuyordu: Bulat Minulkiyev, Kayırgül Sartbayeva, Artık Mirzavayev ve Darika Calgazınova… SSCB Halk artistleri Kali Moldovasanov ile Hasangan Cumaahmedov ve Lenin ödülü sahibi heykeltıraş Turgunbay Sadıkov, Kırgız kardeşlerimizin kıvanç duyduğu insanlardı…

Cengiz Aytmatov, Kırgızistan’da neler görmek istediğimi; kendisinden taleplerimin olup olmadığını sormuş sonra, onunla vedalaşıp Mirzayan’ın odasına geçmiştik. O sırada odaya Yazarlar Birliği Sekreteri Özkan Danikeyev ile Proza Şubesi Müdürü Dairbek Kazakbayev gelmişlerdi.

Lenin Müzesi

O dönemde SSCB’nin her yerinde Lenin heykelleri ve onun adına düzenlenen mekânlar vardı.Her şair Lenin’i öven şiirler yazmalıydı. Aksi halde, ne kitapları basılabilir ve ne de kariyerlerinde yükselme şansı bulabilirlerdi!...

Kırgızistan başkentinde görkemli binalar inşa edilmişti. Bunlardan birisi de Lenin Müzesi binası idi. Bakanlar Kurulu, çeşitli bakanlıklar, Komünist Partisi Merkez Komitesi, Parlamento vb.binaları mimari bakımdan güzel olan yeni yapılardı. Lenin Müzesi Kırgızistan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 60. Yıldönümü olan 1984 Yılında açılmıştı. Müze müdürü Bn.Cumagulova, müzede 4000 adet materyal bulunduğunu söylemiş; bazı haykeller, tablolar ve belgeler hakkında bilgiler vermişti 2 Ana bölümden oluşan müzenin 3 salonu bulunuyordu. Müzeyi gezerken, Cumagulova sürekli konuşuyordu. Verdiği bilgiler arasında; 1924 Yılında Kırgızistan Özerk Bölgesi kuruluşu, 1926’da Kırgızistan Özerk Cumhuriyeti kuruluşu, 1936’da da Kırgızistan Sovyet Cumhuriyeti oluşu da vardı. Lenin’in hayatı, Bolşevik-Menşevik mücadelesi ve Sovyet devrimi ile ilgili bol materyal görülüyordu.  

Tarih Müzesi

Furunze’deki görkemli binalardan birisi de Kırgızistan Bilimler Akademisi’nin eski binasıydı, O tarihte orada Kırgız Tarihi sergileniyordu. Gülnara Kamçıbekova adlı görevli bayanla birlikte bu güzel müzeyi gezmiştik. Taş devri, tunç devri, M.Ö. ve sonrası dönemler gözler önüne seriliyordu. Özellikle Kırgızistan topraklarında bulunan taşlar üzerindeki resimler dikkati çekiyordu. Bu taşlar üzerine, Kırgız-Türk tarihinin izleri, gelenek ve görenekleri işlenmişti. İlk çağlardaki resimler, tipik Türk fizyonomisini yansıtıyordu. Sonra Moğollarla karışılmış ve yeni bir tip ortaya çıkmıştı.

Kırgızlar önceleri güneyde “at”a, kuzeyde ise “ateş”e tapıyorlardı. Karabulak’ta M.S.2.Yüzyıla ait bir ceset bulunmuştu. 6.Yüzyılda Kırgızlar Batı Türk İmparatorluğu’na katılmışlardı, ki bunu resmeden bir taş da müzede yer almaktaydı. Bir mezarın üzerinde bulunan “Balbal” da son derece ilginçti.

8.Yüzyılda Kırgızistan’da seramik, 10. Yüzyılda cam sanatının ileri seviyede olduğunu kanıtlayan buluntular da vardı. Karahanlı’ların gelişiyle birlikte kültürel alanda önemli gelişmeler kaydedilmişti.

Güney Kırgızistan’ın Özgün kentinde 11-12. Yüzyıllara ait bir medrese kalıntısı bulunuyordu. Fergana Vadisi’ndeki 27 Metre yüksekliğindeki minare; Cengiz Han’ın ordusunun gözetlendiği Burana Kulesi, Talas kentinde 14. Yüzyıldan kalan Manas Kümbeti, Kırgızistan’ ın tarihi ve kültürel hazineleriydi. Kırgızistan 19. Yüzyılda, 39 boyu ile birlikte Hokand Hanlığı’na katılmıştı.

Kırgızlar, 1927 Yılına kadar Arap alfabesini;1940 Yılına kadar Lâtin alfabesini kullanmışlar, o tarihte de Kiril’e geçmişlerdi. Tarih müzesinde bir de “Boz Ev” veya “Kızıl Ev” denilen çadır yer alıyordu.

Furunze

Kırgızistan’ın nüfusu 4 Milyon dolayında idi. Başkent Furunze’de yaşayanların sayıları ise 700 Bin’di. Söylediklerine göre, ülkede tam 80 millete mensup insanlar vardı. İdari taksimatta 21 vilayet ve 35 kasaba bulunuyordu.

Oş ve Talas şehirleri ülkenin önemli kentleriydi. Tanrıdağları’nın doruğundaki “Han Tengri” tepesi, 6895 metre yükseklikte olup, ülke çapındaki en yüksek 95 nokta, 7439 metre yüksekliği olan Lenin tepesiydi. Tanrıdağları’nın Kırgızistan topraklarındaki uzunluğu ise 60 Km. idi. -Aşgabad’da sıcaktan bulanmıştım, ama Furunze’de soğuyan hava, üşütüyordu.

Furunze’nin adı, 1926 Yılına kadar Bişkek’ti ama o tarihte Ülkeyi işgal eden Kızılordu komutanının adını almıştı!...Başkentin adı değiştirilecekse, verilecek yeni ad, “Manas” olmalıydı. Çünkü Manas, Kırgız’ın adeta tanrısıydı!... Her şeye rağmen, kentin asıl adı Bişkek, bir mahallede yaşıyordu. Ben de bu mahalleyi birkaç kez ziyaret etmiş, Oş ipeği ve kitap satın almıştım. Hipodrom da Eski Bişkek tarafında bulunuyordu. Bahçeli evleriyle bu mahalle, Anadolu kasabalarını andırıyordu… Kırgızlar “köy"e, "kıştak" diyorlardı.

Ben orada iken, Komünist Parti 1. Sekreterliğini Absamat Masaliev yapıyordu. Cumhurbaşkanı Ahmetov, Başbakan ise Cumaliov’du. Başkentinde Dzerjenski Bulvarı, kısmen park haline getirilmiş, trafiğe kapatılarak, sadece yayaların girebildikleri bir yer olmuştu. Vaktiyle bu bulvarın, tüm SSCB’nin en uzun caddesi olduğunu söylemişlerdi. Gözlemlerime göre, Furunze, Aşgabad’a nazaran daha gelişmiş bir kent görünümündeydi. Bunu kentsel alanda gördüğüm gibi, insanların sosyal yaşamında da görebiliyordum. Furunze’de Kırgızlar’la, Ruslar’ın, sayısal bakımdan eşit oldukları söyleniyordu.

Oş Pazarı

Furunze’ye gidip de, Oş Pazarını görmemek, Furunze’yi görmemek demekti. Bu nedenle seyahatimin ilk gününde, bu pazarı da gezip görmüştüm. Oradaki kımızhanede, hem kımızın, hem de kımranın tadına bakmıştık. Sonra bir çayhaneye oturmuş, Kırgız gocaları ile çay içmiştik.

Pazarda bakraçlar içerisinde kımız satılıyordu. Kazakistan’da olduğu gibi, Kırgızistan’da da kımız, önemli bir içkiydi. Esasen kımız, geleneksel bir Türk içkisiydi. Kımız hem tok tutup, besleyen, hem de içene güç veren bir içkiydi. Kımız üreticileri ve satıcıları “Kımız Kooperatifi” kurmuşlardı. Oş pazarında mantı yapıp satanlar, şiş kebapçılar da faaliyetinde bulunuyorlardı.

(DEVAM EDECEK)

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/