Aytaç KURTUBA
Köşe Yazarı
Aytaç KURTUBA
 

Yeşiladacık, Silifke... Neresi ?

Yeşiladacık, Silifke... Neresi ? Yerel Konumlarımız İçin Eksik Bırakılmış Bir Konu, Konum Adlandırmaları, Yeni Yer Adları !   İçinde bulunduğumuz yaklaşık son yirmi yıllık süreç içinde toplumun gezi etkinliklerine katılım oranı yurt dışı için abartılı olmasa da yurt içi için oldukça yüksek değerlere ulaştı... Yine bu süreç içinde gezebilecekleri araçları satın alıp edinen toplum kesimimiz yine yüksek değerlere çıkmış oldu... Böylelikle yakın çevremiz başta olmak üzere gezilip görülebilecek birçok konum uğranılır olup, gezilip görülen bu yerler sanal ağ bağlantısının da yaygınlaşması ile yine sanal ortam bağlantılarından çokça yayınlanır oldu... Sonuç olarak gidilip görülmeyen, gidilmek istenip de ulaşılamayan neredeyse tek bir yer kalınmamış günlere geldik... Ne denli yakıt giderleri yükselmiş olsa da artık gezip görmek, izinli günlerimizi sevdiklerimizle birlikte bu gezilerde değerlendirip dolu dolu geçirmek, toplumumuzun olağan kavramları arasına girdi...     Ancak bu gezip gördüğümüz yerlerle ilgili basmakalıp olmayan, gerçekten bilgi içeren tanım ya da tanıtım içerikleri konusunda önemli eksiklikler bulunuyor... Bizi sanal ortamdan izleyen üyelerimiz, bireysel çalışmalarımızı kurumsal yaklaşımlarla sunan tanıtım yayınlarımız olduğunu biliyor, okuyor, görüyor... Yine bu bilgi içermesi gereken tanımlama ya da tanıtım eksiklikleriyle birlikte üzerinde durulması gereken başka bir konu, bu yerlerden söz ederken kullanmamız gerekecek olan yer adlandırmalarıdır...     Nedense binlerce kişinin akın akın gidip geldiği yakın evremizdeki bazı yerlerin adı gerçekten ilginç olmakla birlikte oralarda konut yapan işletmelerin adları olarak biliniyor... Bu yanlış ile eksikliğe en büyük örnekler, Mavikent ile Tisan adlandırmalarıdır... Son 40 yılda yapılmış olup, yazlık konutlar topluluğuna verilen bu adlar o yöre ya da yerlerin gerçek adları olarak kullanılır duruma gelmiştir... Oysa bu yerlerin birer adları olmalı düşüncesiyle, bu adları yakın kırsal yerleşimlerde yaşayanlardan öğrenip, tanıtım yazıları ile bilgi kaynaklarına yıllar önce işlemek gerekirdi...      Söylemesi güç, dile dolaşan, bunun yanında yakın yöremizde bilinmeyen bu yer adları olur da kullanıma uygun görülmezse bu kez yakışan, orayı tanımlayan güzel adların bulunup seçilmesiyle bu eksiklik giderilmeli, bu çalışma için ortak görüş süreçleri açılmalıdır... Tisan adlandırmasının yapıldığı, yalnız ülkemizin değil yeryüzünün de gerçekten olağanüstü güzel konumları arasında olan bu yer için eski çağlarda Kilikya Afrodisyası adlandırması kullanılmış diye biliyoruz... Bu eski çağ adlandırmasının günümüzde kullanılması da gerek uzun olması, gerekse dile dolaşması nedeniyle uygulanabilir durmamakta, bunlara karşı toplumumuzun öz değerlerini yansıtan kendi dilimizde bir adlandırma yapılması çok yerinde olacaktır... Söz konusu bu yer örneğinde olduğu gibi, bu adlandırma çalışmalarında uygulanması gereken bazı yöntemler bulunmakta, bu yöntemler içindeyse konumların uydu bakışıyla yüzey görünümleri ile yerüstü biçimlerinden esinlenilecek düşüncelerden yararlanılmalıdır... Şimdilik eksik kalacak, üzerinde daha çalışılması gereken bir düşüncemiz olduğunu ekleyerek, Tisan yada eski çağ adıyla Kilikya Afrodisyası olarak bildiğimiz, iki koyu bulunan, iki koy arası kara boğazından geçince de tek sıra bir dağ görünümü sandığımız yere ulaşılan konum için bir adlandırma önerisi sunalım şimdi... Yeşiladacık !   Neden Yeşiladacık ? Çünkü yakınındaki en önemli ana yerleşim Yeşilovacık, diğer bir neden Tisan olarak bildiğimiz yere inen yoldan baktığımızda denizin içinde karımızda görünen tepelik yer gerçekte büyük bir yarımada olup üzeri tümüyle yeşil bir bitki örtüsü ile kaplıdır... Bir yandan Yeşilovacık'a yakın olması diğer yandan bu kara uzantısının gerçekte bir yarımada olması en azından bu yarımadaya Yeşiladacık adlandırmasının uygun düşeceği düşüncesini bizde uyandırmıştır... Bu uyarlamayı yapmamızın nedeniyse bu kara uzantısı ile bu koylar üzerine yaptığımız inceleme yazısından kendi kendini doğurmuş bir düşüncedir... Yazının başında da belirttiğimiz gibi gezip gördüğümüz bu yerlerle ilgili basmakalıp olmayan, gerçekten yerinde görülüp inceleme yazılarak oluşturulacak tanıtım içerikleri bize bu yerler için doğru adlandırma yapmamıza da kolaylıkla olana sağlayacaktır... Şimdi, gezip incelediğimiz bu konumda yerden çektiğimiz görüntüler ile uydu bakışı görünümlerini aldığımız ek görüntüleri karıp, ölçümlerimizi yazdığımız bilgileri birleştirip sunacağımız konu ayrıntısını açıklayalım...     Silifke kent içine yaklaşık 44 km, Taşucu kent içine 31 km, Boğsak kıyı yerleşimine 22 km kara yolu uzaklığında olan bu yazlık yerleşimde birçok bağımsız yazlık konut ile birlikte bir kaç yazlık toplu konut olup, bu yazlık toplu konutların en geniş alana yayılımlı olanı ise Tisan kuruluşunun yaptığı yerleşim oturumudur... Silifke'den Anamur'a, dolayısıyla Antalya yönünde ilerleyen yol, Boğsak Yergeçidi'nden (tüneli) çıkışından tutulduğunda Yeşilovacık'a değin 14 km'lik kesitte ilerler... Yergeçit çıkışında sol kolunuz yönünde denize doğru uzayan iki kayalık tepe arası küçük ova düzlüğü yaklaşık 2 km sonra denize, Eğribük Koyu'na kavuşur... Burada Eğribük Koyu ile başlayıp Yeşilovacık dengine değin kıyı boyunca bir uçtan bir uca kuş uçuşu 17 km ilerleyen sıra dağlar uzanır... Boğsak-Eğribük Yergeçidi'nden çıkıp 14 km sonra ulaşacağınız Yeşilovacık'a ulaşıncaya değin deniz kıyısı ile görüş açınızı yitireceğiniz bu sıra dağları aşıp deniz kıyısına ulaşacağınız yalnızca iki geçit vardır...   Bunlardan ilki, Dana Adası'nı karşı karşıya göreceğiniz konum olan günümüzde Mavikent olarak bilinen yere ineceğiniz konumdur... Eskiden tüm bu sıra dağları aşıp denizi göreceğiniz tek yol olan bu geçidi kullanıp Dana Adası'nı göreceğiniz konuma indikten sonra yol, kıyı çizgisine varmadan önce ikiye ayrılıp sonrasında sağa sapacağınız 7,5 km uzunluğundaki bölümde kıvrım kıvrım ilerleyip en sonunda Tisan olarak bilinen yazlık yerleşime varacaktır...   Dana Adasına ulaşım sağlayan bu ilk dağ geçidi için anayoldan ayrılacağınız sapak, Boğsak-Eğribük Yergeçidi'nden çıktıktan 9 km sonra solunuzda kalacak... Bu sapaktan dağa çıkıp kıyıya varmadan geleceğiniz yol çatalı 5,5 km tutacak olup, sonrası sağa dönüp ilerleyeceğiniz kıyı boyu kıvrımlı eski yol ile birlikte toplam ulaşım 13 km olacaktır...         Günümüzde bu kıvrımlı kıyı yolu neredeyse artık kullanılmamakta olup, çok daha kolay ulaşım olanağı sağlayan ikinci dağ geçidine ise Yeşilovacık'a yakın yerden yol ayrılır... Boğsak-Eğribük Yergeçidi'nden çıkınca ilerleyeceğiniz ikişer gidiş gelişli güncel ana yolun 9. km'sine varınca göreceğiniz dönemeçten sola sapıp burada eski Antalya yoluna girmiş olacaksınız... Bu dönemeçten başlayıp doğrudan Yeşilovacık'a ilerleyen bu eski yolda 4 km gidecek, yol boyunca göreceğiniz üçüncü cami dengine gelince sola sapıp tepe doruğuna doğru çıkış ile doruktan inişi toplam 8 km tutacak yeni geçit yoluna gireceksiniz...         Ulaşım bilgisini verdiğimiz Yeşiladacık'a artık vardıysak şimdi size buranın özelliklerini anlatmaya başlayalım...   Eğribük Koyu ile Yeşilovacık yerleşimi arasında içte ova ile deniz kıyı çizgisi arası boyunca uzanan 17 km uzunluğundaki sıra dağlarda birçok doruk konumu olmakla birlikte en yüksek konum 550 metreyi aşar... Bu doruklar arasında bizim verdiğimiz adla Yeşiladacık'ı gören en yüksek yakın konum yüksekliği ise 540 metredir... Bu sıra dağlar boyunca yüksekliği 400 metreyi geçen beş, yüksekliği 500 metreyi geçen beş doruk bulunur... Tüm bu sıra dağların yanında, söz konusu doruklara da ayrı birer ad verilmesi çok güzel olacak, çok da büyük bir eksikliği giderecektir...     Yeşiladacık, uydudan bakıldığında oldukça sevimli bir kıyı çizgisi içinde görülen, neredeyse yusyuvarlak biçimde oturumu olan bir yarımadadır... Yaptığımız ölçümlere göre, yarımadanın kapladığı alan 4300 dönüme ulaşırken, bu yüzölçümünü çeviren kıyı çizgisi ise 11 km uzunluğa erişir... Üzerinde tek bir yapının bile olmadığı bu yarımada, Akdeniz türü bitki örtüsü ile birlikte tümüyle çam ağaçları ile kaplı yemyeşil bir doğallık içindedir... Yarımada üzerinde en yüksek tepe yükseltisi 200 metreyi bulurken, bu doruk yarımadanın kuzey batı ucundadır... Yarımadanın doğusu, batısı ile güneyine göre daha yüksek konumlardan oluşur...     Yeşiladacık, uydu bakışıyla sevimli yuvarlak bir kıyı çizgisi içinde görünse de buranın gerçekte kıyıya inildiğinde oldukça sert görünümlü kayalıklarla çevrili bir yarımada olduğu anlaşılır... Yarımadayı anakaraya bağlayan geçiş, kıskaç bir toprak boğaz biçiminde olup, bu geçişin doğu ile batısında yarım yuvarlak biçimli birer koy yer alır... Uçlarında kayalık doku bulunan bu koylardan batıya bakan koy 450 metre, doğuya bakan koy ise 750 metre kumsal uzunluğunda ölçülür... Doğuya bakan koyun açığında, koy kıyısından 450 metre uzakta üzerinde çok da bitki örtüsü olmayan bir ada yer alır...     Bu ada sarı ağırlıklı tüste (renk) kayalardan oluşmuş olup, bu kayaların bileme taşı özelliğinde olduğu, bileme taşı sözcüğüne denk anlama gelen Köserelik adıyla bu adanın anıldığı çok az kişice bilinmektedir... Bu bilinmezlik yüzden bu adaya da yanılgan bir yaklaşımla Tisan Adası diyenler çoktur... Oysa daha önce belirttiğimiz gibi bu ad, bir yapı kuruluşu adı olup buranın adı kesinlikle değildir... Köserelik adı, sözcük içinde bazı ses yuvarlamalarıyla Köserlik, Kösrelik çağrımıyla da kullanılabilmektedir... Söylenişi kolaylaştırmak adına bu adaya Kösre Adası da denilebilir durmaktadır ki bileme taşı kösere, doğuştan sakalı bıyığı olmayanlar için kullanılan köse sözcüğü ile de ilişkilidir... İlginç bir yaklaşımla söz konusu ada üzerinde de belirgin bir bitki örtüsü olmayıp çıplak durması köse sözcüğünü bu adaya yine yakıştırabilmektedir... İnce uzun biçimiyle deniz içinde görünen bu adayla ilgili yaptığımız ölçümlerde, ada ile en yakın deniz kıyısı olan anakara kıyısı arası uzaklık 200 metre çıkar... Adanın kendi ölçüleriyse, en uzak iki ucu arası 545 metre, en geniş yerden en aralığı ise 140 metredir... Üzerinde güncel ya da eski yerleşim izi görünmeyen bu adanın tüm kıyısı 1,3 km çevre çizgisi oluştururken, bu çizgi içinde kalan yüzölçümü ise yaklaşık 61 dönümdür...     Eski çağlardan Hıristiyanlık Dönemi içinde, Yeşiladacık olarak adlandırdığımız bu yarımadanın kuzey batı ucunda kıyıya yakın yerde bir kilise yapılmıştır... Bu kiliseden günümüze ise yapının yalnızca oturum temeli ile bu temel üzerine döşenmiş dokutaş işlemeleri (mozaik) ulaşabilmiştir... İçinde Yunanca yazıtlar bulunun kilise içi bu yer döşemesi dokutaş üzerinde, bilindik çizimlerle birlikte keklik kuşu ile ona benzer kuş betimlemeleri yer alır... Kilise, bulunduğu kıyı konumdan karşıda anakara üzerinde uzanan tüm sıra dağları, solunda doğu koyu ile onun arkasında batı koyu, doğu koyu içinde denizin ortasında yer alan Köserelik Adası'nı tümüyle, doğu açığında görünen Dana Adası'nı ise uzakta da olsa kolaylıkla izleyen bir konumda yapılmıştır...       Günümüz Türkçesinde, iki denizi birbirine bağlayan doğal su geçitlerine bildiğimiz üzere boğaz denilmektedir, ancak iki karayı deniz üzerinde ince bir toprak geçidi ile birbirine bağlayan doğal oluşumlar için Türkçe bir sözcük kullanılmamakta, bu tanımlama için çok bilinmese de bilimsel yazılarda İtalyanca kökenli tombolo sözcüğü kullanılmıştır... Anakara ile bir yarımada arasını birbirine bağlayan bu tür toprak boğaz geçitlere, geçiş verme ile bir bağ oluşturma işlevinden dolayı geçim eki, yürüme eki adlandırmaları tanımlanıp konuşma dilimize kazandırılabilir...     Doğusu ile batısında iç bükey yarım yuvar eğimle kıyı çizgileri uzanan bu koyların arasını dolduran alana geçimeki dedikten sonra, bu geçimekini sıkıştıran iki koy arası en yakın konum uzaklığı, dolayısıyla da geçimekinin iki deniz arası kalınlığı 330 metreyken, iki kara arası, bu şu ki anakara ile yarımada oturumu arası boy uzunluğu da yine yaklaşık 330 metredir... Burada bu geçimekine de bir ad arayışı içinde olmamız gerektiğini ekleyip gerisini bu kez sizin üretkenliğinize bırakıp yazmayı sürdürelim...     Ne dersiniz, yöremizin yalnızca küçük bir bölümünü işlediğimiz bu alanı size düzgünce anlatmaya çalışırken bile eksikliğini görüp anlam karmaşası içinde yazı yazdığımızı kendimiz duyumsayarak, söz konusu bu iki koya da birer ad verilmesi gerekmemekte midir?.. Koyların baktığı yönlerden yola çıkarak, doğuya bakan koya Gündoğusu Koyu, batıdaki koya ise Günbatısı Koyu adını vermek yaraşır, yakışır olacaktır...       Gündoğusu Koyu, güçlü deniz yeli ile açık deniz dalgalarına karşı oldukça korunaklı bir koy iken Günbatısı Koyu, açık deniz etkisi altında kaldığından gemiciler için daha endişe verici olanıdır... İki koy arasında, yarımadayı anakaraya bağlayan geçimeki alanı üzerinde bir eski çağ yerleşiminden günümüze yapı temeli kalıntıları ulaşmıştır... Bu kalıntılar buraya yakın olan kilise ile ilişkili ortak yerleşim yerinin izlerini günümüze taşır... İşte bu yerleşim yerini korumak amacıyla olsa gerek, yarımada üzerinde, yarımadanın kuzey ucuna yakın çok yüksek konumlarda ilerleyen, doğu batı çizgisi oluşturacak biçimde taş örülü bir engelek (sed) yapılmıştır... Bu engelek yapısını oluşturan taşların kırım kesim biçimi ile taşların üst üste konulum örüm yöntemi eski Yunan Çağı da diyebileceğimiz Helenistik Döneme bizi götürür...   Yeşiladacık Engeleği, göze batan açılarla kırılım yapmaksızın, doğrusal bir çizgiden şaşmamaya çalışarak 1060 metre boyunca örülmüş bir savunma ya da korunma duvarıdır... Yalnızca bir kişi boyu yüksekliğine yakın ölçüde örüldüğü görülen bu engelek, oldukça kalın bir doku oluşturacak biçimde güçlü tutulmuş, çizgi boyunca yer yer dörtgen oturumlu gözetlikler konularak bunların içlerinde bekçi ya da savaşçıların korunaklı durmaları sağlanmıştır...       Söz konusu bu engelek ile aralar konulmuş olan gözetlik yerleri, kıyıda iki koy arasında geçimeki üzerine yayıldığı düşünülen eski çağ yerleşimini, yarımada gerisinde denizden karaya çıkan saldırganlar ile yağmacılardan korumak amacıyla mı yapılmıştır? İlginç olan bir başka ayrıntı, iri taşlarla örülü bu engeleğin yapımına başlanılan konum yarımadanın en yüksek konumu olup, batıya doğru alçalan tepelerin üzerinde ilerleyişini sürdürürken, diğer uca varmadan yarım kalmışçasına uzamının kesilmiş olmasıdır...       Bu engelek, kıyıda oluşan yerleşim ile kiliseyi korumak için yapıldıysa, kıyıda da bir dizi savunma önlemleri alınmış yapıların var olması gerekmekte midir? Ki ancak günümüze çok bir yapı kalıntısı ulaşmış değildir... Ancak büyük olasılık şudur ki bizim de yerinde gezip gördüğümüz üzere yarımada gerisinde açı denizden gelen yağmacıların tepe doruklarından sızarak kıyıya birden inip saldırılar düzenlemeleri engellenmek istenmiş olabilir... Yine bu engelek, bir yuvarlak çizip içinde kalacak yeri bir korungan alana dönüştürmeyeceği için, Çin'de günümüze de ulaşmış olan yapı ile ortak amacı güder... Bu da belki ülkemizde bu amaçla yapılmış tek yapının burası olabileceğini söyler...   Bundan en çok 100 yıl öncesinde değin, günümüzde kullandığımız yolların olmadığı tüm o eski çağların sonuna dek bu koylara, bu yerleşim kalıntısı olan geçimekine ulaşmak deniz yolculuğu dışında kesinlikle olası değildi... Yarımadanın kayalık kıyıları, üzerindeki yüksek tepelik yamaçları açık deniz yönünden buraya gelişi olumsuz etkilerken, yarımadanın kendisi de açık denizden bakınca bu koyların görünme açısını kapatıp örttüğü için burası doğal bir korunaklı alandı...       Yine bu kez anakara yönünde 17 km boyunca uzanan, 500 metre yükseltileri aşan dik tepelerin varlığı, kuzey yönden gelecek saldırı ile yağma topluluklarının önüne doğal bir engel oluyordu... Böylece tek korku koylardan çıkıp gelecek yağmacılar olarak geriye kalan endişe kaynağını bize anlatıyordu... İşte bu açıklık burada oluşan yerleşimin büyük boyutlara ulaşmasını durdurmuş olsa gerekti...         Uykuda kalan onlarca yüzyılın ardından, buraya yaklaşık 50 yıl önce yol açılmış, yazlık konutlar yapılmış, eski yerleşim kalıntıları bulunmuş, yeni yerleşim yeri ise büyüyüp genişlemiştir...   Konu yazımı, ölçümler, görüntülemeler Aytaç Kurtuba...
Ekleme Tarihi: 21 Şubat 2022 - Pazartesi

Yeşiladacık, Silifke... Neresi ?

Yeşiladacık, Silifke... Neresi ?


Yerel Konumlarımız İçin Eksik Bırakılmış Bir Konu, Konum Adlandırmaları, Yeni Yer Adları !

 

İçinde bulunduğumuz yaklaşık son yirmi yıllık süreç içinde toplumun gezi etkinliklerine katılım oranı yurt dışı için abartılı olmasa da yurt içi için oldukça yüksek değerlere ulaştı... Yine bu süreç içinde gezebilecekleri araçları satın alıp edinen toplum kesimimiz yine yüksek değerlere çıkmış oldu... Böylelikle yakın çevremiz başta olmak üzere gezilip görülebilecek birçok konum uğranılır olup, gezilip görülen bu yerler sanal ağ bağlantısının da yaygınlaşması ile yine sanal ortam bağlantılarından çokça yayınlanır oldu...

Sonuç olarak gidilip görülmeyen, gidilmek istenip de ulaşılamayan neredeyse tek bir yer kalınmamış günlere geldik... Ne denli yakıt giderleri yükselmiş olsa da artık gezip görmek, izinli günlerimizi sevdiklerimizle birlikte bu gezilerde değerlendirip dolu dolu geçirmek, toplumumuzun olağan kavramları arasına girdi...

 

 

Ancak bu gezip gördüğümüz yerlerle ilgili basmakalıp olmayan, gerçekten bilgi içeren tanım ya da tanıtım içerikleri konusunda önemli eksiklikler bulunuyor... Bizi sanal ortamdan izleyen üyelerimiz, bireysel çalışmalarımızı kurumsal yaklaşımlarla sunan tanıtım yayınlarımız olduğunu biliyor, okuyor, görüyor... Yine bu bilgi içermesi gereken tanımlama ya da tanıtım eksiklikleriyle birlikte üzerinde durulması gereken başka bir konu, bu yerlerden söz ederken kullanmamız gerekecek olan yer adlandırmalarıdır...

 

 

Nedense binlerce kişinin akın akın gidip geldiği yakın evremizdeki bazı yerlerin adı gerçekten ilginç olmakla birlikte oralarda konut yapan işletmelerin adları olarak biliniyor... Bu yanlış ile eksikliğe en büyük örnekler, Mavikent ile Tisan adlandırmalarıdır... Son 40 yılda yapılmış olup, yazlık konutlar topluluğuna verilen bu adlar o yöre ya da yerlerin gerçek adları olarak kullanılır duruma gelmiştir... Oysa bu yerlerin birer adları olmalı düşüncesiyle, bu adları yakın kırsal yerleşimlerde yaşayanlardan öğrenip, tanıtım yazıları ile bilgi kaynaklarına yıllar önce işlemek gerekirdi... 

 

 

Söylemesi güç, dile dolaşan, bunun yanında yakın yöremizde bilinmeyen bu yer adları olur da kullanıma uygun görülmezse bu kez yakışan, orayı tanımlayan güzel adların bulunup seçilmesiyle bu eksiklik giderilmeli, bu çalışma için ortak görüş süreçleri açılmalıdır... Tisan adlandırmasının yapıldığı, yalnız ülkemizin değil yeryüzünün de gerçekten olağanüstü güzel konumları arasında olan bu yer için eski çağlarda Kilikya Afrodisyası adlandırması kullanılmış diye biliyoruz... Bu eski çağ adlandırmasının günümüzde kullanılması da gerek uzun olması, gerekse dile dolaşması nedeniyle uygulanabilir durmamakta, bunlara karşı toplumumuzun

öz değerlerini yansıtan kendi dilimizde bir adlandırma yapılması çok yerinde olacaktır...

Söz konusu bu yer örneğinde olduğu gibi, bu adlandırma çalışmalarında uygulanması gereken bazı yöntemler bulunmakta, bu yöntemler içindeyse konumların uydu bakışıyla yüzey görünümleri ile yerüstü biçimlerinden esinlenilecek düşüncelerden yararlanılmalıdır... Şimdilik eksik kalacak, üzerinde daha çalışılması gereken bir düşüncemiz olduğunu ekleyerek, Tisan yada eski çağ adıyla Kilikya Afrodisyası olarak bildiğimiz, iki koyu bulunan, iki koy arası kara boğazından geçince de tek sıra bir dağ görünümü sandığımız yere ulaşılan konum için bir adlandırma önerisi sunalım şimdi... Yeşiladacık !

 

Neden Yeşiladacık ? Çünkü yakınındaki en önemli ana yerleşim Yeşilovacık, diğer bir neden Tisan olarak bildiğimiz yere inen yoldan baktığımızda denizin içinde karımızda görünen tepelik yer gerçekte büyük bir yarımada olup üzeri tümüyle yeşil bir bitki örtüsü ile kaplıdır... Bir yandan Yeşilovacık'a yakın olması diğer yandan bu kara uzantısının gerçekte bir yarımada olması en azından bu yarımadaya Yeşiladacık adlandırmasının uygun düşeceği düşüncesini bizde uyandırmıştır... Bu uyarlamayı yapmamızın nedeniyse bu kara uzantısı ile bu koylar üzerine yaptığımız inceleme yazısından kendi kendini doğurmuş bir düşüncedir... Yazının başında da belirttiğimiz gibi gezip gördüğümüz bu yerlerle ilgili basmakalıp olmayan, gerçekten yerinde görülüp inceleme yazılarak oluşturulacak tanıtım içerikleri bize bu yerler için doğru adlandırma yapmamıza da kolaylıkla olana sağlayacaktır... Şimdi, gezip incelediğimiz bu konumda yerden çektiğimiz görüntüler ile uydu bakışı görünümlerini aldığımız ek görüntüleri karıp, ölçümlerimizi yazdığımız bilgileri birleştirip sunacağımız konu ayrıntısını açıklayalım...

 

 

Silifke kent içine yaklaşık 44 km, Taşucu kent içine 31 km, Boğsak kıyı yerleşimine 22 km kara yolu uzaklığında olan bu yazlık yerleşimde birçok bağımsız yazlık konut ile birlikte bir kaç yazlık toplu konut olup, bu yazlık toplu konutların en geniş alana yayılımlı olanı ise Tisan kuruluşunun yaptığı yerleşim oturumudur...

Silifke'den Anamur'a, dolayısıyla Antalya yönünde ilerleyen yol, Boğsak Yergeçidi'nden (tüneli) çıkışından tutulduğunda Yeşilovacık'a değin 14 km'lik kesitte ilerler... Yergeçit çıkışında sol kolunuz yönünde denize doğru uzayan iki kayalık tepe arası küçük ova düzlüğü yaklaşık 2 km sonra denize, Eğribük Koyu'na kavuşur... Burada Eğribük Koyu ile başlayıp Yeşilovacık dengine değin kıyı boyunca bir uçtan bir uca kuş uçuşu 17 km ilerleyen sıra dağlar uzanır... Boğsak-Eğribük Yergeçidi'nden çıkıp 14 km sonra ulaşacağınız Yeşilovacık'a ulaşıncaya değin deniz kıyısı ile görüş açınızı yitireceğiniz bu sıra dağları aşıp deniz kıyısına ulaşacağınız yalnızca iki geçit vardır...

 

Bunlardan ilki, Dana Adası'nı karşı karşıya göreceğiniz konum olan günümüzde Mavikent olarak bilinen yere ineceğiniz konumdur... Eskiden tüm bu sıra dağları aşıp denizi göreceğiniz tek yol olan bu geçidi kullanıp Dana Adası'nı göreceğiniz konuma indikten sonra yol, kıyı çizgisine varmadan önce ikiye ayrılıp sonrasında sağa sapacağınız 7,5 km uzunluğundaki bölümde kıvrım kıvrım ilerleyip en sonunda Tisan olarak bilinen yazlık yerleşime varacaktır...

 

Dana Adasına ulaşım sağlayan bu ilk dağ geçidi için anayoldan ayrılacağınız sapak, Boğsak-Eğribük Yergeçidi'nden çıktıktan 9 km sonra solunuzda kalacak... Bu sapaktan dağa çıkıp kıyıya varmadan geleceğiniz yol çatalı 5,5 km tutacak olup, sonrası sağa dönüp ilerleyeceğiniz kıyı boyu kıvrımlı eski yol ile birlikte toplam ulaşım 13 km olacaktır...

 

   

 

Günümüzde bu kıvrımlı kıyı yolu neredeyse artık kullanılmamakta olup, çok daha kolay ulaşım olanağı sağlayan ikinci dağ geçidine ise Yeşilovacık'a yakın yerden yol ayrılır... Boğsak-Eğribük Yergeçidi'nden çıkınca ilerleyeceğiniz ikişer gidiş gelişli güncel ana yolun 9. km'sine varınca göreceğiniz dönemeçten sola sapıp burada eski Antalya yoluna girmiş olacaksınız... Bu dönemeçten başlayıp doğrudan Yeşilovacık'a ilerleyen bu eski yolda 4 km gidecek, yol boyunca göreceğiniz üçüncü cami dengine gelince sola sapıp tepe doruğuna doğru çıkış ile doruktan inişi toplam 8 km tutacak yeni geçit yoluna gireceksiniz...

 

   

 

Ulaşım bilgisini verdiğimiz Yeşiladacık'a artık vardıysak şimdi size buranın özelliklerini anlatmaya başlayalım...

 

Eğribük Koyu ile Yeşilovacık yerleşimi arasında içte ova ile deniz kıyı çizgisi arası boyunca uzanan 17 km uzunluğundaki sıra dağlarda birçok doruk konumu olmakla birlikte en yüksek konum 550 metreyi aşar... Bu doruklar arasında bizim verdiğimiz adla Yeşiladacık'ı gören en yüksek yakın konum yüksekliği ise 540 metredir... Bu sıra dağlar boyunca yüksekliği 400 metreyi geçen beş, yüksekliği 500 metreyi geçen beş doruk bulunur... Tüm bu sıra dağların yanında, söz konusu doruklara da ayrı birer ad verilmesi çok güzel olacak, çok da büyük bir eksikliği giderecektir...

 

 

Yeşiladacık, uydudan bakıldığında oldukça sevimli bir kıyı çizgisi içinde görülen, neredeyse yusyuvarlak biçimde oturumu olan bir yarımadadır... Yaptığımız ölçümlere göre, yarımadanın kapladığı alan 4300 dönüme ulaşırken, bu yüzölçümünü çeviren kıyı çizgisi ise 11 km uzunluğa erişir... Üzerinde tek bir yapının bile olmadığı bu yarımada, Akdeniz türü bitki örtüsü ile birlikte tümüyle çam ağaçları ile kaplı yemyeşil bir doğallık içindedir... Yarımada üzerinde en yüksek tepe yükseltisi 200 metreyi bulurken, bu doruk yarımadanın kuzey batı ucundadır... Yarımadanın doğusu, batısı ile güneyine göre daha yüksek konumlardan oluşur...

 

 

Yeşiladacık, uydu bakışıyla sevimli yuvarlak bir kıyı çizgisi içinde görünse de buranın gerçekte kıyıya inildiğinde oldukça sert görünümlü kayalıklarla çevrili bir yarımada olduğu anlaşılır... Yarımadayı anakaraya bağlayan geçiş, kıskaç bir toprak boğaz biçiminde olup, bu geçişin doğu ile batısında yarım yuvarlak biçimli birer koy yer alır... Uçlarında kayalık doku bulunan bu koylardan batıya bakan koy 450 metre, doğuya bakan koy ise 750 metre kumsal uzunluğunda ölçülür... Doğuya bakan koyun açığında, koy kıyısından 450 metre uzakta üzerinde çok da bitki örtüsü olmayan bir ada yer alır...

 

 

Bu ada sarı ağırlıklı tüste (renk) kayalardan oluşmuş olup, bu kayaların bileme taşı özelliğinde olduğu, bileme taşı sözcüğüne denk anlama gelen Köserelik adıyla bu adanın anıldığı çok az kişice bilinmektedir... Bu bilinmezlik yüzden bu adaya da yanılgan bir yaklaşımla Tisan Adası diyenler çoktur... Oysa daha önce belirttiğimiz gibi bu ad, bir yapı kuruluşu adı olup buranın adı kesinlikle değildir... Köserelik adı, sözcük içinde bazı ses yuvarlamalarıyla Köserlik, Kösrelik çağrımıyla da kullanılabilmektedir... Söylenişi kolaylaştırmak adına bu adaya Kösre Adası da denilebilir durmaktadır ki bileme taşı kösere, doğuştan sakalı bıyığı olmayanlar için kullanılan köse sözcüğü ile de ilişkilidir...

İlginç bir yaklaşımla söz konusu ada üzerinde de belirgin bir bitki örtüsü olmayıp çıplak durması köse sözcüğünü bu adaya yine yakıştırabilmektedir... İnce uzun biçimiyle deniz içinde görünen bu adayla ilgili yaptığımız ölçümlerde, ada ile en yakın deniz kıyısı olan anakara kıyısı arası uzaklık 200 metre çıkar... Adanın kendi ölçüleriyse, en uzak iki ucu arası 545 metre, en geniş yerden en aralığı ise 140 metredir... Üzerinde güncel ya da eski yerleşim

izi görünmeyen bu adanın tüm kıyısı 1,3 km çevre çizgisi oluştururken, bu çizgi içinde kalan yüzölçümü ise yaklaşık 61 dönümdür...

 

 

Eski çağlardan Hıristiyanlık Dönemi içinde, Yeşiladacık olarak adlandırdığımız bu yarımadanın kuzey batı ucunda kıyıya yakın yerde bir kilise yapılmıştır... Bu kiliseden günümüze ise yapının yalnızca oturum temeli ile bu temel üzerine döşenmiş dokutaş işlemeleri (mozaik) ulaşabilmiştir... İçinde Yunanca yazıtlar bulunun kilise içi bu yer döşemesi dokutaş üzerinde, bilindik çizimlerle birlikte keklik kuşu ile ona benzer kuş betimlemeleri yer alır... Kilise, bulunduğu kıyı konumdan karşıda anakara üzerinde uzanan tüm sıra dağları, solunda doğu koyu ile onun arkasında batı koyu, doğu koyu içinde denizin ortasında yer alan Köserelik Adası'nı tümüyle, doğu açığında görünen Dana Adası'nı ise uzakta da olsa kolaylıkla izleyen bir konumda yapılmıştır...

 

 

 

Günümüz Türkçesinde, iki denizi birbirine bağlayan doğal su geçitlerine bildiğimiz üzere boğaz denilmektedir, ancak iki karayı deniz üzerinde ince bir toprak geçidi ile birbirine bağlayan doğal oluşumlar için Türkçe bir sözcük kullanılmamakta, bu tanımlama için çok bilinmese de bilimsel yazılarda İtalyanca kökenli tombolo sözcüğü kullanılmıştır... Anakara ile bir yarımada arasını birbirine bağlayan bu tür toprak boğaz geçitlere, geçiş verme ile bir bağ oluşturma işlevinden dolayı geçim eki, yürüme eki adlandırmaları tanımlanıp konuşma dilimize kazandırılabilir...

 

 

Doğusu ile batısında iç bükey yarım yuvar eğimle kıyı çizgileri uzanan bu koyların arasını dolduran alana geçimeki dedikten sonra, bu geçimekini sıkıştıran iki koy arası en yakın konum uzaklığı, dolayısıyla da geçimekinin iki deniz arası kalınlığı 330 metreyken, iki kara arası, bu şu ki anakara ile yarımada oturumu arası boy uzunluğu da yine yaklaşık 330 metredir... Burada bu geçimekine de bir ad arayışı içinde olmamız gerektiğini ekleyip gerisini bu kez sizin üretkenliğinize bırakıp yazmayı sürdürelim...

 

 

Ne dersiniz, yöremizin yalnızca küçük bir bölümünü işlediğimiz bu alanı size düzgünce anlatmaya çalışırken bile eksikliğini görüp anlam karmaşası içinde yazı yazdığımızı kendimiz duyumsayarak, söz konusu bu iki koya da birer ad verilmesi gerekmemekte midir?.. Koyların baktığı yönlerden yola çıkarak, doğuya bakan koya Gündoğusu Koyu, batıdaki koya ise Günbatısı Koyu adını vermek yaraşır, yakışır olacaktır...

 

 

 

Gündoğusu Koyu, güçlü deniz yeli ile açık deniz dalgalarına karşı oldukça korunaklı bir koy iken Günbatısı Koyu, açık deniz etkisi altında kaldığından gemiciler için daha endişe verici olanıdır... İki koy arasında, yarımadayı anakaraya bağlayan geçimeki alanı üzerinde bir eski çağ yerleşiminden günümüze yapı temeli kalıntıları ulaşmıştır... Bu kalıntılar buraya yakın olan kilise ile ilişkili ortak yerleşim yerinin izlerini günümüze taşır... İşte bu yerleşim yerini korumak amacıyla olsa gerek, yarımada üzerinde, yarımadanın kuzey ucuna yakın çok yüksek konumlarda ilerleyen, doğu batı çizgisi oluşturacak biçimde taş örülü bir engelek (sed) yapılmıştır... Bu engelek yapısını oluşturan taşların kırım kesim biçimi ile taşların üst üste konulum örüm yöntemi eski Yunan Çağı da diyebileceğimiz Helenistik Döneme bizi götürür...

 

Yeşiladacık Engeleği, göze batan açılarla kırılım yapmaksızın, doğrusal bir çizgiden şaşmamaya çalışarak 1060 metre boyunca örülmüş bir savunma ya da korunma duvarıdır... Yalnızca bir kişi boyu yüksekliğine yakın ölçüde örüldüğü görülen bu engelek, oldukça kalın bir doku oluşturacak biçimde güçlü tutulmuş, çizgi boyunca yer yer dörtgen oturumlu gözetlikler konularak bunların içlerinde bekçi ya da savaşçıların korunaklı durmaları sağlanmıştır...

 

 

 

Söz konusu bu engelek ile aralar konulmuş olan gözetlik yerleri, kıyıda iki koy arasında geçimeki üzerine yayıldığı düşünülen eski çağ yerleşimini, yarımada gerisinde denizden karaya çıkan saldırganlar ile yağmacılardan korumak amacıyla mı yapılmıştır? İlginç olan bir başka ayrıntı, iri taşlarla örülü bu engeleğin yapımına başlanılan konum yarımadanın en yüksek konumu olup, batıya doğru alçalan tepelerin üzerinde ilerleyişini sürdürürken, diğer uca varmadan yarım kalmışçasına uzamının kesilmiş olmasıdır...

 

 

 

Bu engelek, kıyıda oluşan yerleşim ile kiliseyi korumak için yapıldıysa, kıyıda da bir dizi savunma önlemleri alınmış yapıların var olması gerekmekte midir? Ki ancak günümüze çok bir yapı kalıntısı ulaşmış değildir... Ancak büyük olasılık şudur ki bizim de yerinde gezip gördüğümüz üzere yarımada gerisinde açı denizden gelen yağmacıların tepe doruklarından sızarak kıyıya birden inip saldırılar düzenlemeleri engellenmek istenmiş olabilir... Yine bu

engelek, bir yuvarlak çizip içinde kalacak yeri bir korungan alana dönüştürmeyeceği için, Çin'de günümüze de ulaşmış olan yapı ile ortak amacı güder... Bu da belki ülkemizde bu amaçla yapılmış tek yapının burası olabileceğini söyler...

 

Bundan en çok 100 yıl öncesinde değin, günümüzde kullandığımız yolların olmadığı tüm o eski çağların sonuna dek bu koylara, bu yerleşim kalıntısı olan geçimekine ulaşmak deniz yolculuğu dışında kesinlikle olası değildi... Yarımadanın kayalık kıyıları, üzerindeki yüksek tepelik yamaçları açık deniz yönünden buraya gelişi olumsuz etkilerken, yarımadanın kendisi de açık denizden bakınca bu koyların görünme açısını kapatıp örttüğü için burası doğal bir korunaklı alandı...

 

 

 

Yine bu kez anakara yönünde 17 km boyunca uzanan, 500 metre yükseltileri aşan dik tepelerin varlığı, kuzey yönden gelecek saldırı ile yağma topluluklarının önüne doğal bir engel oluyordu... Böylece tek korku koylardan çıkıp gelecek yağmacılar olarak geriye kalan endişe kaynağını bize anlatıyordu... İşte bu açıklık burada oluşan yerleşimin büyük boyutlara ulaşmasını durdurmuş olsa gerekti...

 

   

 

Uykuda kalan onlarca yüzyılın ardından, buraya yaklaşık 50 yıl önce yol açılmış, yazlık konutlar yapılmış, eski yerleşim kalıntıları bulunmuş, yeni yerleşim yeri ise büyüyüp genişlemiştir...

 

Konu yazımı, ölçümler, görüntülemeler Aytaç Kurtuba...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3