Aytaç KURTUBA
Köşe Yazarı
Aytaç KURTUBA
 

3000 YILLIK SAVAŞ

3000 YILLIK SAVAŞ Yaradan'ın Elçileri... İslam yönelişinin değişmez kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'de adı geçen Allah elçilerinin sayısı 25'dir. İlk yaratılan kişi olan Adem babamız, bu 25 elçinin de ilkidir.  Yaradan'ın yeryüzüne gönderdiği son elçi Muhammed'in soyu, sıralamada ki 6. elçi olan İbrahim'in oğullarından İsmail'e uzanır. İbrahim'in oğullarından İshak'ın soyundan gelen adı geçen diğer elçiler ise Muhammed dışındaki tüm elçileri kapsar.  İshak'ın soyundan gelen tüm bu elçiler İsrailoğullarına gönderilmiş olup, son elçinin İsmail'in soyundan gelen bir Arap olan Muhammed olması, İsrailoğullarının onu onaylamaması ile sonuçlanır. İbrahim'in oğulları olan İsmail ile İshak döneminde ayrılan bu iki soy, gerçekte Sami topluluğunun iki kolu yada kollarından ikisidir. Bu bakımdan İsmail'in soyu için Arap, İshak'ın soyu için İsrailoğulları demek bir bakıma doğru olabilir. Bu bakımdan Musevilik, Hristiyanlık (İsevilik), Müslümanlık, üçü birden İbrahimi dinler olarak da tanımlanır. Kur'an-ı Kerim'den anlaşıldığı sıraya göre İsrailoğulları'na gönderilen elçiler; İshak, Yakup, Yusuf, Eyüp, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa, Zekeriya, Yahya, İsa olarak belirtilir. Muhammed'den önce ki son elçi olan İsa'ya ise yine Yahudiler karşı çıkmış, onun Yaradan elçisi oluşunu onaylamamışlardır. 3000 Yıllık Savaş... Kudüs, çok eski çağlarda, günümüzden 3050 yıl önce Yaradan Elçisi Davud eliyle kurulmuştur diye bilinmektedir. Elçi Davud, İsrailoğullarını yönetirken bir yandan da onların komutanı olmuştur. Karşıt oldukları topluluk ise Amalikalılar, diğer bir adla Amalek'tir. Elçi Davud komutasındaki İsrailoğulları , Talut (Golyat) komutasındaki Amaleklileri savaşta yenmişler, böylece ülkeleri İsrail'i kurmuşlardır. Kimi kaynaklara göre Amalekliler, Filistinlilerin ataları iken kimi kaynaklara göre Filistinliler bir denizci topluluğu olup yaklaşık 3200 yıl önce bu topraklara gelip yerleşmişlerdir. Sonuç olarak İsrail Ülkesinin kuruluşu ile Filistinlilerin var oluşu eş döneme denk gelir, o dönemden beridir de bir çekişme yada savaş biçimiyle sürtüşmeleri süregelir. Kudüs'ün Kuruluşu... Tanrı elçilerinin çoğunun gönderilmiş olduğu İsrailoğulları'nın eski çağlardan beri yaşadıkları topraklar, Filistinliler ile ortak bir alanı gösterir. Bu ortak topraklarda günümüzden üç bin yıl önce Elçi Davud'un kurduğu kent Kudüs'tür. Ne var ki İsrail ülkesi kurulduktan kısa süre sonra yıkılmış, Kudüs kenti ise sonrasında çok kez el değiştirerek var olmuştur. Aktarılan bilgilere göre eski çağlardan günümüze değin 3000 yıl boyunca Kudüs, 2 kez tümüyle yakılıp yıkılmış, 23 kez kuşatılmış, 52 kez saldırıya uğramıştır. İsrailoğullarının yeryüzüne sürgününü de oluşturan bu iki yıkımın ilki, Babil Sürgünü olarak da bilinir. Yahudilerin Sürgünü... İsrailoğulları'nın kurmuş oldukları Yehuda Ülkesi, günümüzden yaklaşık 2600 yıl önce Babil ordusunca yıkılmış, esir olan İsrailoğulları Babil'e (Irak) sürgüne gönderilmişlerdir. Burada tutsak kaldıkları dönem, Perslerin (İranlıların) Babil Ülkesini ele geçirmesiyle son bulmuş, böylece İsrailoğulları özgürlüklerine kavuşup yeniden Filistin bölgesine, Kudüs'e geri dönebilmişlerdir. Bir diğer sürgün dönemi ise bu kez günümüzden yaklaşık 2100 yıl önce yaşanmış, İsrailoğulları üç ayrı süreçte gerçekleşen ayaklanmalar ile Roma Ülkesine başkaldırmışlardır. Ancak bu süreçler sonunda güçlü Roma Ülkesi ile baş edememişler, Kudüs'te yaşama özgürlüklerini ağır bir bozgunla yitirmişlerdir. Büyük Roma Ülkesi kuruluşundan 400 yıl sonra, 395 yılında doğu ile batı olmak üzere ikiye bölünmüş, Doğu Roma Ülkesi'ne ise 1453 yılında Osmanlı Ülkesi son vermiştir. Elçi İsa'nın Gelişi… Meryem'in bir kocası olmaksızın gebe kalıp babasız doğurduğu İsa, günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce yeryüzünde yaşamıştır. 12 destekçisi ile Tanrı buyruğunu yayan bir elçi olduğunda, o dönem Filistin bölgesini elinde tutan Roma Ülkesi ile İsrailoğulları'nın büyük tepkisi ile karşılaşmıştır. Yahudilerin Yeşua olarak adlandırdığı, günümüzde ona bağlı olanların Jesus dediği bu Elçi İsa'nın babasız olarak Meryem'den doğması günümüze değin bir çok görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Yahudiler, kendi yönelişlerine göre onun beklenen kişi olmadığını, babasız bir kişinin doğamayacağını düşündükleri için İsa'nın elçi olmasını onaylamadılar. Onun bildirisine bağlananlar ise kendisinden sonra İsa'nın babasız doğması üzerine çok sayıda ayrı görüşle düşünceler ürettiler. İslam yönelişinin aktardığı bilgiye göreyse Elçi İsa, babası olmaksızın Meryem'in karnından doğmuş, çarmıha gerilmeden diri olarak gök yüzüne yükseltilmiştir. İsa'nın elçi olmasını Yahudiler onaylamazken, onun elçi olduğunu onaylamayanlar Müslüman olamazlar. Kudüs ile Filistin işte bu yüzden İsa'ya bağlı olan Hristiyan topluluklar için de en önemli yerdir. Filistin'de İslam Dönemi... Tüm bu süreçler kendi içinde yaşanırken, Filistin toprakları ise daha başka bir çok ülkenin eline geçerek çok sayıda döngü yaşamıştır. 633 yılında Ebubekir döneminde Gazze, 637/638 yılında Ömer döneminde Kudüs, İslam topraklarına eklenmiştir. İslam dönemi içinde Abbasiler, Emeviler, Memlükler eli altında yönetilen Kudüs ile Filistin bölgesi, 1099 yılında başlayan kutsal batı birliği (haçlı) akınlarıyla Hıristiyan bir yönetim altında bir ülke olarak yönetilmiş, 1187 yılında Selahaddin Eyyubi'nin yönetimindeki ordularca yeniden İslam yönetimi altına girmiştir. Fatımiler, Eyyubiler, Memlükler'in ardından bu bölge 1516 yılında Osmanlı topraklarına eklenmiştir. Kudüs Neden Böyle Önemli... Müslümanlar için Kudüs ile Filistin'in önemine gelirsek bunun nedeni, Muhammed'in Yaradan'a günde beş kez yöneldiğinde yüzünü döndüğü ilk yerin Kudüs olmasıdır. Dolayısıyla Müslümanların ilk yöneldikleri yer (kıble) Kudüs olup sonrasında Mekke'de Kabe'ye dönülmesiyle bu değişmiştir. Kudüs'ün, Muhammed'den önce bir çok Yaradan elçisinin yaşamış olduğu topraklardaki başlıca yerleşim oluşu da tüm bu yöreyi kutsal kılar. Muhammed, bir gece yarısı yolculuğu ile Mekke'den kutsal binek atı Burak'a binip Kudüs'e gelmiş, burada göğün değişik katmanlarına çıkarak Miraç adlı olayı yaşamıştır. İşte bu varış ile göğe yükselişin olduğu yer, çok öncesinden beri kutsal olarak bilinen tepenin (Beyt-ül Makdis) en yukarısındaki kayalık (Muallak Taşı) alandır. Bu alanda 3000 yıl önce Süleyman'ın yaptırdığı tapınak vardır. Ağlama Duvarı dışında günümüze ulaşmayan bu tapınak, Yahudiler için en kutsal yapı olup, eski çağlarda bir kaç kez Kudüs yağmalandığında yıkılmıştır. Sonraki çağlarda ise Doğu Romalılar (Bizans) buraya Hıristiyanlar için kutsal bir tapınak (bazilika) yapmıştır. Hıristiyanlardan sonraki çağlarda Müslümanların eline geçen işte bu tepede Miraç olayı yaşanmış, ardından Emeviler döneminde bu alandaki Hıristiyan tapınağı bu kez Müslümanların Yaradan'a yöneleceği bir yapı olacak Mescid-i Aksa'ya dönüştürülmüştür. Süleyman Tapınağı, Bizans Bazilikası, Mescidi Aksa ile Kubbetüs Sahra işte bu tepenin üzerinde birbiri ardına oluşturulmuş kutsal yapılardır, dolayısıyla da Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar için yeryüzündeki en önemli yerlerin başında Kudüs gelmektedir. Osmanlı'nın Yıkılışı... Osmanlı Ülkesi 1606 yılında Zitvatorok Anlaşması ile duraksamaya, 1699 Karlofça Anlaşması ile toprak yitirmeye başlamış, 200 yıllık gerileme sürecinin sonunda, 1915 ile 1918 yılları arası süren I. Dünya Savaşı ile yıkılma sürecine girmiştir. Büyük İskender'in Eski Yunan, İtalyan Roma ile yine Büyük Bizans ülkeleri gibi Avrupa, Asya, Afrika olarak üç ana kara üzerinde yayılmış olan büyük Türk Ülkesi Osmanlı da yıkılmak üzeredir. Osmanlı topraklarını bölüşüp yağmalamak üzere gelenler, 900 yıl önce olduğu gibi, yine 1100'lü yıllarda Anadolu'ya gelen kutsal batı birliği (haçlılar) ülkeleri olmuştur. Bunlar, Almanya dışında İngiltere ile Fransa'dır. Amaçları, bağlı oldukları yöneliş olan Hıristiyanlığın doğduğu Filistin toprakları ile çağlar ötesinin kenti Kudüs'ü bir kez daha ele geçirmektir. 1491 yılında yıkılan İspanya Endülüs Ülkesi'nde son kalan Müslümanlar, Fas, Cezayir, Tunus gibi yakın kıyı Kuzey Afrika ülkelerine gemilerle göç ederken, yine orada son kalan Yahudiler'i Osmanlı Ülkesi kendi topraklarına göç edebileceklerine onay vermiştir. Endülüs Ülkesi içinde, İslam yönetimi altında tüm Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler bir arada yaşama özgürlüğü içindeyken, Endülüs'ün İspanyolların eline geçmesiyle bu kez bu özgürlük Osmanlı Ülkesi içinde yine İslam yönetimi altında sağlanmıştır. Sonraki 400 yıl boyunca bu kez Türklerin yönetimi altında, Balkanlar'da, Anadolu'da, Filistin ile birlikte tüm Ortadoğu'da Müslümanların yanında Hıristiyanlar ile Yahudiler birlikte güven içinde yaşam sürmüşlerdir. Ancak Endülüs ile sonrası Osmanlı Ülkelerinin çökertilmesiyle bu yaşam birlikteliği son bulmuş, son yüz yılda boyunca sürecek çatışmalar dönemine girilerek barış dönemi yok olmuştur. Siyonistler Filistin'de... Tüm bu karmaşa ile dolu geçmiş, Osmanlı Ülkesi'nin savaşlarda batılılara yenilmesi ile yeni bir kargaşa döneminin doğmasına neden olacaktır. 400 yıl boyunca Osmanlı yönetimi altında sağlıklı bir düzen içinde yaşanılan Filistin bölgesindeki karışıklıklar, 1917 yılında İngiliz Arthur Balford'un bildirisi ile gerçekleşmeye başlamıştır. Bu bildiriye göre İngiliz Balford, siyonist oluşumun önderlerinden olan Rothschild ile yazışarak, açıkça Filistin'de kurulacak İsrail Ülkesi için kendilerine destek olacaklarını aktarmışlardır. 1920 ile 1948 yılları arasında Filistin Mandası adıyla, Büyük Britanya (İngiltere) yönetiminde kalan Filistin, 1939 ile 1945 yılları arasında Nazi Almanya'sı eliyle soykırıma uğrayan batı ülkelerindeki Yahudilerin göç edeceği yeni toprakları olacaktır. Savaştan kurtulan Yahudiler, gemilerle Filistin kıyılarındaki kentlere çıkmaya başlamışlar, onların uğradıkları soykırıma karşı Filistinli Araplar onları eski yurtlarına almışlardır. Ancak ne var ki 1948 yılına gelindiğinde Filistin Ülkesi toprakları üzerinde yeni bir ülke olarak İsrail adı ortaya çıkacak, günümüze değin 75 yıllık süreç içinde Filistinli yerleşik Araplar yaşadıkları evlerinden, topraklarından aşama aşama çıkarılıp sürülmeye, umarsızca öldürülmeye başlanacaktır. İsrail Sömürgeciliği... Siyonizme göre, eski çağlardan günümüze uzanıp gelen tüm bu süreçler, artık Yahudilerin kendi ata topraklarına dönüşünü gerektirmekteydi. Öyle ki döndükleri bu topraklarda 3000 yıl öncesinden beri komşuları olan Filistinliler ile yine karşılaşmışlar, eski çağ savaşları olan Amalek'e değin tüm o unutulan geçmişi yeniden anımsamışlardı. Tanrı elçisi kişilerin çoğunlukla İsrailoğulları'na gönderilmiş olması, onlara bu toprakların kendilerine sunulmuş olduğunun birer kanıtı düşüncesini vermekteydi. Böylece İsrail ile Filistin adı ikilemi üzerinden bu topraklar üzerinde tek söz yetkisinin kendilerinde olduğunu da savunacaklardı. Öyle ki bu görüşe dayanarak yeni göç edip gelecek daha çok Yahudi yerleşimci için Filistinlileri evlerinden çıkarıp atıyorlar, yeni yerleşim alanları açarak bu düşüncelerinin gereğini yerine getiriyorlardı. Sokaklarda karşılarında duran Filistinlileri dövüyorlar, sorguluyorlar, tutsak ediyorlar, ya sürgün ediyor yada umarsızca öldürüyorlardı. Filistin giderek İsrail olmuş, Filistinlilerin büyük çoğunluğu komşu ülkelerde sığınmacı durumuna düşmüş, kalanlar ise teller içine alınarak İsraillilerin kısıtlı sundukları olanaklar içinde yaşama tutunmak durumunda bırakılmıştı. Geriye kalan bu yaşam alanları, yalnızca Batı Şeria ile Gazze adıyla bilinen küçük topraklardır. İşte bu 75 yıllık aşağılamaya karşı bir başkaldırı arayışı içine girdi Filistinliler... Filistin Kurtuluş Örgütü, Hamas gibi direniş ile savaş toplulukları yükseldi bu yok sayılma sürecinin içinden. Filistinlilerin Direnişi... Osmanlı Ülkesi'nin yıkılıp Türklerin bu topraklardan 400 yılın ardından çekilmesinden sonra bölgeyi ele geçiren İngiliz Sömürgeciler, 1939 ile 1945 yılları arasında sürecek olan İkinci Dünya Savaşı daha başlamadan önce, 1936 ile 1939 yılları arasında Filistinli Arapların direnişi ile karşılaşmaya başlamışlardı. İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra, 1947 yılında Filistin'de başlayan yeni iç karışıklık bu kez Araplar ile Yahudiler arasında açık bir sürtüşmeye dönüşmüş, 1948 yılına gelindiğinde ise İsrail ülke olarak kurulup uluslararası düzeydeki baskılar sonucu diğer ülkelerce tanınmaya başlanmıştı. Ülkemiz Türkiye de, 1949 yılında İsrail'i tanıyan ülkeler arasına katılmış, ancak Filistinlilere desteğini toplumsal yardımlarla sürdürmüştür. Arap - İsrail Savaşları Başlıyor... 1948 yılında Filistin'i terk eden İngilizlerin ardından Yahudiler, İsrail ülkesini kurduklarını açıklayınca daha o gün geçmeden Mısır, Suriye, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan'dan oluşan Arap ülkeleri İsrail'e karşı savaş açtılar. Yine o gün Amerika Birleşik Devletleri, ertesi gün de Sovyetler Birliği, İsrail'i yasal bir ülke olarak tanıdıklarını açıklayarak dolaylı yoldan Arap ülkelerine göz dağı verdiler. Arap ülkelerinin savaşta ilerleyişini kısa sürede durduran İsrail güçleri, durumu tersine çevirip kendileriyle savaşan Arap birliklerini yendi. Böylece İsrail, savaş öncesi yayıldığı Filistin topraklarından aldığı yüzde 56 oranındaki alanını, savaş sonrasında yüzde 78 gibi olağandışı bir büyüklüğe taşıdı. Yaşanan bu savaşta beş Arap ülkesinin ordusunda yaklaşık 65 bin kişi savaşa katılırken, 800 bin Yahudi'nin yaşadığı İsrail'den ise 115 bin kişinin savaşa katıldığı belirtilmiştir. Yaklaşık 700 bin Filistinlinin göçmen durumuna düşerek komşu ülkelere sığınması sonucu, Arapların bu kötü yenilişi sonrasında bu kez bir çok Arap ülkesinden Yahudiler kovulmuş yada sürülmüştür. Günümüze değin bir türlü yenilemeyen İsrail'e karşı, Arap ülkelerinin onaylamak durumunda kaldıkları görüş, bölünmüş toprak oranının yüzde 56 ile 1948 yılındaki Filistin-İsrail çizgilerine geri çekilmesidir. Ancak İsrail, 1948 yılından sonra kazanacağı savaşlarla el geçirdiği toprakları vermeye yanaşmayacaktır. Süveyş Kanalı Krizi... İlki 3000 yıl önce, Firavun 2.Ramses döneminde açılan gemi yolu, Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan bir su geçidiydi. Bu su geçidi sonradan çöl kumu ile dolup kapansa da Romalılar ile İslam yönetimi dönemlerinde yeniden açılıp kullanıldığı aktarılır. 1869 yılında Osmanlı yönetimi eliyle açılan Süveyş su yolu bu kez çok geçmeden İngilizlerin eline geçecektir. Mısır daha sonra bağımsız bir ülke olsa da başta İngilizler ile Fransızlar olmak üzere batılı ülkelerin elinde yönetilen bu su yolunun kamulaştırılması isteğine karşı bir savaş yaşanmıştır. İngiltere ile Fransa, Mısır'a saldırması için İsrail ile gizlice anlaşmış, İsrail'in Mısır'a saldırısı sonrası sözde çatışmayı önleme gerekçesiyle bu iki ülke Mısır'a doğrudan birliklerini çıkarmıştır. 1956 yılında yaşanan bu olanlardan sonra ABD ile Sovyetler Birliği'nin tepkisi ile ülkeden geri çekilen bu iki batı ülkesi birlikleri yerine, uluslararası bir barış gücü bölgeye konuşlanmış, 11 yıl sonra 1967 yılına değin güvenlik ile barışı sağlamıştır. Ancak 1967 yılında barış gücünün de geri çekilmesi ile birlikte üçüncü bir savaş olacak, Altı Gün Savaşı'na kapı aralanacaktır. Altı Gün Savaşı... Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ikinci savaş, ilkinin üzerinden 19 yıl geçtikten sonra, 1967 yılında yaşanmış, yalnızca 6 gün süren bu savaş yine İsrail'in üstünlüğüyle sonuçlanmıştır. İsrail'e karşı savaşa giren ülkeler; Mısır, Suriye, Ürdün olmuş, onlara açık destek veren ülkeler ise Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas, Cezayir olarak sıralanmıştır. Yalnızca altı günde Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepeleri'ni alan İsrail, Filistinlilerin yaşadığı Batı Şeria ile Gazze bölgelerini de ele geçirmiştir. Bu savaş ile İsrail, elinde tuttuğu toprakları dört katına çıkarmıştır. Yom Kipur (Ekim) Savaşı... Altı gün savaşından 6 yıl sonra, 1973 yılında Suriye ile Mısır'ın birlikte saldırarak başlattığı bu savaşı yine İsrail kazanmış, yada en azından Suriye ile Mısır istedikleri toprakları İsrail'den geri alamamıştır. Yukarıda anlatılan dört savaşta, Arap ülkeleri ile İsrail, ordu birlikleri düzeyinde birbirleri ile doğrudan savaşmışlar, bunları da İsrail istediği sonuçları alarak kazanmış görünmektedir. Batı Şeria ile Gazze'de bölünmüş olarak yaşayan Filistinliler ise artık bu dönemden sonra kendi öz güçleri ile İsrail yayılmacılığının karşısında durmaya çalışacak, doğrudan Arap ülkelerinin İsrail ile savaşması görülmeyecektir. Filistin Kurtuluş Örgütü... 1948 yılında İsrail'in ülke olarak kuruluşu duyurulmuş ancak Filistin'in ülke olarak kuruluşunun duyurusu 40 yıl sonra 1988 yılında yapılabilmiştir. 1964 yılında kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü, İsrail oluşumuna karşı Filistinlilerin savunulacağı bir dayanak olarak ancak 1974 yılında tanındı. Bundan 14 yıl sonra, 1988 yılından başlayarak Filistin de ülke olarak uluslararası düzeyde tanınmaya başlanmış ancak İsrail'in karşısında bir güç ortaya koyamamıştır. Bunun nedenlerinden biri de İsveç dışında batı ülkelerinin Filistin'i tanımamış olması, dolayısıyla yaşanan çatışma süreçlerinde iletişim kurulan tek yanın İsrail olarak belirlenmesidir. Arap ülkeleri ile İsrail arasında son 50 yılda doğrudan ülkeler arası birlikler savaşı görülmezken, bunun yerini Filistin içinde kalan direnişçilerle İsrail birlikleri arasında sürecek savaş yöntemi aldı. Bu gereksinimle 1959 yılında kurulan El Fetih (Filistin Kurtuluş Örgütü Direnişi)'ten sonra, 1987 yılında Hamas (İslami Direniş) kuruldu.  1987 yılı, Birinci İntifada olarak da bilinen ilk toplumsal başkaldırının yaşanacağı, 6 yıl sürecek bir ayaklanmaydı. Bir sonraki büyük ayaklanma olan İkinci İntifada ise 2000 yılında başlayıp 5 yıl sürmüştür. 2007 yılında Gazze'de yönetimi seçimle ele alan Hamas, İsrail ile bugüne değin bir çok kez çatışmaya girdi. Günümüzde Son Durum... 7 Ekim 2023 günü, Gazze'de yerleşik Hamas Örgütü'ne bağlı İzzettin El Kassam Tugayları'nca yapılan sızma girişimiyle İsrail yakasından elde edilmesi düşünülen esirler ile sonraki süreçte İsrail tutuk evlerinde kapalı tutulan Filistinlilerin değişimi amaçlanmış, ancak yine İsrail güçlerinin ateş açması sonucu öldürülen İsraillilerin sorumlusu olarak Hamas görülmüştür. Bu ilk sızma saldırı karmaşasında İsrail abartılı bir sayıyla 1400 yurttaşının Hamas Örgütü'nce öldürüldüğünü doğrulamadan duyurarak, bunu Gazze'ye düzenleyecekleri saldırılar için gerekçe göstermiştir. İsrail 1973 yılından sonra ilk kez ordusunun savaş açtığı duyurusu yaptığı bu saldırılarında, Gazze'de yaklaşık 110 gün geride kalırken sayıları 30 bine yaklaşan savunmasız kişiyi; çocuk, kadın, bebek, yaşlı demeden umarsızca topluca öldürmeye başlamıştır. 107 günde 25 bin sivilin öldürülmesi üzerinden çıkan sonuçlara göre, İsrail uçaklar, tanklar, top atışları ile günde ortalama 233 Gazzeliyi öldürmüştür. Onlarca atom bombası gücünde bomba yağdıran İsrail'in öldürdüğü günlük kişi sayısı ortalaması 233 kişiyken nasıl olur da yalnızca bir kaç saatte elindeki kısıtlı olanaklarla Hamas güçleri 1400 İsrailliyi öldürebilmiştir? İsrail'den yayın yapan Haaretz Basın Yayın Kuruluşu, öldürülenlerin İsrail güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamlarını yitirdiğini açıklamıştır. Hamas, sonradan yerleşimci olan İsrailliler ile eşit yaşam olanaklarının ellerinden çalınmış olduğu Gazzeliler için bir direniş, bir karşı koyma başkaldırısı yönünde saldırılar düzenlemekte iken İsrail orantısız güç kullanarak, Hamas Örgütü üyeleri ile sivilleri ayırma gereksinimi duymadan tümüyle Gazze'de yaşayan tüm toplumu ayırt etmeksizin bombalayıp öldürmektedir. Soykırım Suçu... İşte bu umarsız toplu birey öldürücü saldırılarından dolayı, Güney Afrika Ülkesi savcıları uluslararası yargılama süreci için İsrail'in soykırım yaptığını kanıtları ile ortaya koyarak başlatmıştır. Gazze'de sıkıştırılan 2 milyon savunmasız kişinin, açlık, susuzluk, salgın ile iç içe yaşadığı şu son 3 ayda, İsrail'in öldürdüğü bebek, çocuk, kadın, yaşlı binlerce kişi sokaklarda kolları bacakları kopmuş, kafa tasları açılmış bir biçimde çoğu kendi kendine çürümüş olarak yerlerde yatmaktadır. İsrail, uluslararası düzeyde suç olan kimyasal silahları yine Gazzeli çocukların tenlerini yakarak, onları öldürmekten çekinmeden kullanmıştır. Uygarlık Sürecinde İlk Kez... Binlerce yıllık uygarlık çağı süreci boyunca ilk kez tüm yeryüzünde yaşayan toplumların gözleri önüne bombalarla öldürülen kişilerin görüntüleri gözlerimizin önüne aktarılıp serilmektedir. Böylesine acımasız, arsız, kana susamış saldırıların gözler önünde şımarıkça yapılıp çoğunun İsraillilerin kendilerince çekilip yayınlanıyor olması bütün duyarlı yeryüzü toplumlarının yüreklerini sızlatmıştır. Bu öldürmeler karşısında, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi demeden tüm yönelişlerden tüm uluslardan binlerce kişinin sokaklara çıkıp gösteri yapması, tüm uygarlığı ikiye bölmüştür. Böylesine açıkça suçsuz binlerce kişinin öldürülmesi karşısında batı ülkelerini yönetenler tek bir sesle suçlu İsrail yönetimine destek olurken, kendi tabanı olan toplumların kendi yönetimlerine karşı yürüyüşler yapması, gerçekte tüm yeryüzü ülkelerinin hangi elce ele alınıp yönetildiğini yine tüm uluslara göstermiştir. Bunun yanında ilginç bir durum olarak İsrail'in ayrım gözetmeksizin Filistinlileri öldürmelerine tepki olarak çok uzaktaki Yemen, gücü ölçüsünde Kızıldeniz'e girip İsrail'e gidecek gemileri engelleyen eylemler yapmıştır. Ancak 3 ayda öldürülen yaklaşık 30 bin savunmasız Filistinli için kılını kıpırdatmayan Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere yönetimleri, Yemen'in eylemlerine karşı bu ülkeyi bombalamaya başlamıştır. Uygarlık tartısının kesesinde öldürülen 30 bin Filistinlinin değeri, mal akışı sağlayan gemilerin yanında değersiz kalmıştır. Çözüm Var mı? Üç yöneliş açısından da kutsal değerleri barındıran o topraklarda, Filistin yada İsrail üstünlüğü olmadan, tüm bu kutsal alanın uluslararası bir barış gücü ile yönetilmesi, yine tüm yeryüzü ülkelerinin ortak yararına olacaktır. Bunun dışında gidilecek yollar, İsrail'in insanlık dışı öldürmelerine, en sonunda da tüm dünyayı yok oluşa sürükleyecek Üçüncü Dünya Savaşı'nı başlatacaktır. Uluslararası bir savaş yerine, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi topluluklarının birlikte yaşama kurallarının oturtulduğu düzen için uluslararası bir çalışma yürütülmeli, uluslararası bir yönetim belirlenmelidir. Bunun dışında bir yol İsrail'in yargısız öldürmelerine karşılık, Filistinlilerin de onları günü gelince yargısız öldürecekleri yere taşıyacaktır. Uygarlık güçlünün güçsüzü ezmesine onay vermesini durdurmalı, eşit yaşam olanakları ile tüm toplumsal sorunları çözmelidir.   ilgili bağlantılar https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0slam%27da_peygamberler_ve_el%C3%A7iler https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srailo%C4%9Fullar%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudiler https://tr.wikipedia.org/wiki/Antik_Filistinliler https://tr.wikipedia.org/wiki/C%C3%A2l%C3%BBt https://tr.wikipedia.org/wiki/Amalek https://tr.wikipedia.org/wiki/Davud https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail_Krall%C4%B1%C4%9F%C4%B1_(birle%C5%9Fik_monar%C5%9Fi) https://tr.wikipedia.org/wiki/Kud%C3%BCs https://web.archive.org/web/20080603214950/http://www.momentmag.com/Exclusive/2008/2008-03/200803-Jerusalem.html https://tr.wikipedia.org/wiki/Babil_S%C3%BCrg%C3%BCn%C3%BC https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudi-Roma_sava%C5%9Flar%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu https://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu#Do%C4%9Fu_Roma_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu_(395-1453) https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudiye https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudiye_ve_Samarya https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudiler https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0sa https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_(b%C3%B6lge) https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_ad%C4%B1n%C4%B1n_zaman_%C3%A7izelgesi https://tr.wikipedia.org/wiki/Levant https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCleyman_Mabedi https://tr.wikipedia.org/wiki/Mescid-i_Aksa https://tr.wikipedia.org/wiki/Kubbet%C3%BC%27s-Sahre https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahit_Sand%C4%B1%C4%9F%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Kud%C3%BCs_Krall%C4%B1%C4%9F%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Meml%C3%BBk_Devleti https://tr.wikipedia.org/wiki/Balfour_Deklarasyonu_(1917) https://tr.wikipedia.org/wiki/I._D%C3%BCnya_Sava%C5%9F%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Suriye-Filistin_Cephesi https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_Mandas%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/1948_Arap-%C4%B0srail_Sava%C5%9F%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_Devleti https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail https://tr.wikipedia.org/wiki/Bat%C4%B1_%C5%9Eeria https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze_%C5%9Eeridi https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCvey%C5%9F_Krizi https://tr.wikipedia.org/wiki/Yom_Kippur_Sava%C5%9F%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_Kurtulu%C5%9F_%C3%96rg%C3%BCt%C3%BC https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze_%C5%9Eeridi https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze_Sava%C5%9F%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Hamas https://tr.wikipedia.org/wiki/2023_Hamas-%C4%B0srail_Sava%C5%9F%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zzeddin_el-Kassam_Tugaylar%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze_insani_krizi_(2023-g%C3%BCn%C3%BCm%C3%BCz) https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail-T%C3%BCrkiye_ili%C5%9Fkileri https://www.youtube.com/watch?v=kyBmI9aE8sA https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail-Filistin_%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze-%C4%B0srail_%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1  https://tr.wikipedia.org/wiki/Suriye-Filistin_Cephesi https://tr.wikipedia.org/wiki/Eski_%C5%9Eehir_(Kud%C3%BCs)  
Ekleme Tarihi: 25 Ocak 2024 - Perşembe

3000 YILLIK SAVAŞ

3000 YILLIK SAVAŞ

Yaradan'ın Elçileri...

İslam yönelişinin değişmez kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'de adı geçen Allah elçilerinin sayısı 25'dir. İlk yaratılan kişi olan Adem babamız, bu 25 elçinin de ilkidir.

 Yaradan'ın yeryüzüne gönderdiği son elçi Muhammed'in soyu, sıralamada ki 6. elçi olan İbrahim'in oğullarından İsmail'e uzanır. İbrahim'in oğullarından İshak'ın soyundan gelen adı geçen diğer elçiler ise Muhammed dışındaki tüm elçileri kapsar.

 İshak'ın soyundan gelen tüm bu elçiler İsrailoğullarına gönderilmiş olup, son elçinin İsmail'in soyundan gelen bir Arap olan Muhammed olması, İsrailoğullarının onu onaylamaması ile sonuçlanır. İbrahim'in oğulları olan İsmail ile İshak döneminde ayrılan bu iki soy, gerçekte Sami topluluğunun iki kolu yada kollarından ikisidir. Bu bakımdan İsmail'in soyu için Arap, İshak'ın soyu için İsrailoğulları demek bir bakıma doğru olabilir. Bu bakımdan Musevilik, Hristiyanlık (İsevilik), Müslümanlık, üçü birden İbrahimi dinler olarak da tanımlanır. Kur'an-ı Kerim'den anlaşıldığı sıraya göre İsrailoğulları'na gönderilen elçiler; İshak, Yakup, Yusuf, Eyüp, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa, Zekeriya, Yahya, İsa olarak belirtilir. Muhammed'den önce ki son elçi olan İsa'ya ise yine Yahudiler karşı çıkmış, onun Yaradan elçisi oluşunu onaylamamışlardır.

3000 Yıllık Savaş...

Kudüs, çok eski çağlarda, günümüzden 3050 yıl önce Yaradan Elçisi Davud eliyle kurulmuştur diye bilinmektedir. Elçi Davud, İsrailoğullarını yönetirken bir yandan da onların komutanı olmuştur. Karşıt oldukları topluluk ise Amalikalılar, diğer bir adla Amalek'tir. Elçi Davud komutasındaki İsrailoğulları , Talut (Golyat) komutasındaki Amaleklileri savaşta yenmişler, böylece ülkeleri İsrail'i kurmuşlardır. Kimi kaynaklara göre Amalekliler, Filistinlilerin ataları iken kimi kaynaklara göre Filistinliler bir denizci topluluğu olup yaklaşık 3200 yıl önce bu topraklara gelip yerleşmişlerdir. Sonuç olarak İsrail Ülkesinin kuruluşu ile Filistinlilerin var oluşu eş döneme denk gelir, o dönemden beridir de bir çekişme yada savaş biçimiyle sürtüşmeleri süregelir.

Kudüs'ün Kuruluşu...

Tanrı elçilerinin çoğunun gönderilmiş olduğu İsrailoğulları'nın eski çağlardan beri yaşadıkları topraklar, Filistinliler ile ortak bir alanı gösterir. Bu ortak topraklarda günümüzden üç bin yıl önce Elçi Davud'un kurduğu kent Kudüs'tür. Ne var ki İsrail ülkesi kurulduktan kısa süre sonra yıkılmış, Kudüs kenti ise sonrasında çok kez el değiştirerek var olmuştur. Aktarılan bilgilere göre eski çağlardan günümüze değin 3000 yıl boyunca Kudüs, 2 kez tümüyle yakılıp yıkılmış, 23 kez kuşatılmış, 52 kez saldırıya uğramıştır. İsrailoğullarının yeryüzüne sürgününü de oluşturan bu iki yıkımın ilki, Babil Sürgünü olarak da bilinir.

Yahudilerin Sürgünü...

İsrailoğulları'nın kurmuş oldukları Yehuda Ülkesi, günümüzden yaklaşık 2600 yıl önce Babil ordusunca yıkılmış, esir olan İsrailoğulları Babil'e (Irak) sürgüne gönderilmişlerdir. Burada tutsak kaldıkları dönem, Perslerin (İranlıların) Babil Ülkesini ele geçirmesiyle son bulmuş, böylece İsrailoğulları özgürlüklerine kavuşup yeniden Filistin bölgesine, Kudüs'e geri dönebilmişlerdir.

Bir diğer sürgün dönemi ise bu kez günümüzden yaklaşık 2100 yıl önce yaşanmış, İsrailoğulları üç ayrı süreçte gerçekleşen ayaklanmalar ile Roma Ülkesine başkaldırmışlardır. Ancak bu süreçler sonunda güçlü Roma Ülkesi ile baş edememişler, Kudüs'te yaşama özgürlüklerini ağır bir bozgunla yitirmişlerdir.

Büyük Roma Ülkesi kuruluşundan 400 yıl sonra, 395 yılında doğu ile batı olmak üzere ikiye bölünmüş, Doğu Roma Ülkesi'ne ise 1453 yılında Osmanlı Ülkesi son vermiştir.

Elçi İsa'nın Gelişi…

Meryem'in bir kocası olmaksızın gebe kalıp babasız doğurduğu İsa, günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce yeryüzünde yaşamıştır. 12 destekçisi ile Tanrı buyruğunu yayan bir elçi olduğunda, o dönem Filistin bölgesini elinde tutan Roma Ülkesi ile İsrailoğulları'nın büyük tepkisi ile karşılaşmıştır. Yahudilerin Yeşua olarak adlandırdığı, günümüzde ona bağlı olanların Jesus dediği bu Elçi İsa'nın babasız olarak Meryem'den doğması günümüze değin bir çok görüş ayrılıklarına neden olmuştur.

Yahudiler, kendi yönelişlerine göre onun beklenen kişi olmadığını, babasız bir kişinin doğamayacağını düşündükleri için İsa'nın elçi olmasını onaylamadılar. Onun bildirisine bağlananlar ise kendisinden sonra İsa'nın babasız doğması üzerine çok sayıda ayrı görüşle düşünceler ürettiler. İslam yönelişinin aktardığı bilgiye göreyse Elçi İsa, babası olmaksızın Meryem'in karnından doğmuş, çarmıha gerilmeden diri olarak gök yüzüne yükseltilmiştir. İsa'nın elçi olmasını Yahudiler onaylamazken, onun elçi olduğunu onaylamayanlar Müslüman olamazlar.

Kudüs ile Filistin işte bu yüzden İsa'ya bağlı olan Hristiyan topluluklar için de en önemli yerdir.

Filistin'de İslam Dönemi...

Tüm bu süreçler kendi içinde yaşanırken, Filistin toprakları ise daha başka bir çok ülkenin eline geçerek çok sayıda döngü yaşamıştır. 633 yılında Ebubekir döneminde Gazze, 637/638 yılında Ömer döneminde Kudüs, İslam topraklarına eklenmiştir. İslam dönemi içinde Abbasiler, Emeviler, Memlükler eli altında yönetilen Kudüs ile Filistin bölgesi, 1099 yılında başlayan kutsal batı birliği (haçlı) akınlarıyla Hıristiyan bir yönetim altında bir ülke olarak yönetilmiş, 1187 yılında Selahaddin Eyyubi'nin yönetimindeki ordularca yeniden İslam yönetimi altına girmiştir. Fatımiler, Eyyubiler, Memlükler'in ardından bu bölge 1516 yılında Osmanlı topraklarına eklenmiştir.

Kudüs Neden Böyle Önemli...

Müslümanlar için Kudüs ile Filistin'in önemine gelirsek bunun nedeni, Muhammed'in Yaradan'a günde beş kez yöneldiğinde yüzünü döndüğü ilk yerin Kudüs olmasıdır. Dolayısıyla Müslümanların ilk yöneldikleri yer (kıble) Kudüs olup sonrasında Mekke'de Kabe'ye dönülmesiyle bu değişmiştir. Kudüs'ün, Muhammed'den önce bir çok Yaradan elçisinin yaşamış olduğu topraklardaki başlıca yerleşim oluşu da tüm bu yöreyi kutsal kılar.

Muhammed, bir gece yarısı yolculuğu ile Mekke'den kutsal binek atı Burak'a binip Kudüs'e gelmiş, burada göğün değişik katmanlarına çıkarak Miraç adlı olayı yaşamıştır. İşte bu varış ile göğe yükselişin olduğu yer, çok öncesinden beri kutsal olarak bilinen tepenin (Beyt-ül Makdis) en yukarısındaki kayalık (Muallak Taşı) alandır.

Bu alanda 3000 yıl önce Süleyman'ın yaptırdığı tapınak vardır. Ağlama Duvarı dışında günümüze ulaşmayan bu tapınak, Yahudiler için en kutsal yapı olup, eski çağlarda bir kaç kez Kudüs yağmalandığında yıkılmıştır. Sonraki çağlarda ise Doğu Romalılar (Bizans) buraya Hıristiyanlar için kutsal bir tapınak (bazilika) yapmıştır. Hıristiyanlardan sonraki çağlarda Müslümanların eline geçen işte bu tepede Miraç olayı yaşanmış, ardından Emeviler döneminde bu alandaki Hıristiyan tapınağı bu kez Müslümanların Yaradan'a yöneleceği bir yapı olacak Mescid-i Aksa'ya dönüştürülmüştür. Süleyman Tapınağı, Bizans Bazilikası, Mescidi Aksa ile Kubbetüs Sahra işte bu tepenin üzerinde birbiri ardına oluşturulmuş kutsal yapılardır, dolayısıyla da Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar için yeryüzündeki en önemli yerlerin başında Kudüs gelmektedir.

Osmanlı'nın Yıkılışı...

Osmanlı Ülkesi 1606 yılında Zitvatorok Anlaşması ile duraksamaya, 1699 Karlofça Anlaşması ile toprak yitirmeye başlamış, 200 yıllık gerileme sürecinin sonunda, 1915 ile 1918 yılları arası süren I. Dünya Savaşı ile yıkılma sürecine girmiştir. Büyük İskender'in Eski Yunan, İtalyan Roma ile yine Büyük Bizans ülkeleri gibi Avrupa, Asya, Afrika olarak üç ana kara üzerinde yayılmış olan büyük Türk Ülkesi Osmanlı da yıkılmak üzeredir. Osmanlı topraklarını bölüşüp yağmalamak üzere gelenler, 900 yıl önce olduğu gibi, yine 1100'lü yıllarda Anadolu'ya gelen kutsal batı birliği (haçlılar) ülkeleri olmuştur. Bunlar, Almanya dışında İngiltere ile Fransa'dır. Amaçları, bağlı oldukları yöneliş olan Hıristiyanlığın doğduğu Filistin toprakları ile çağlar ötesinin kenti Kudüs'ü bir kez daha ele geçirmektir.

1491 yılında yıkılan İspanya Endülüs Ülkesi'nde son kalan Müslümanlar, Fas, Cezayir, Tunus gibi yakın kıyı Kuzey Afrika ülkelerine gemilerle göç ederken, yine orada son kalan Yahudiler'i Osmanlı Ülkesi kendi topraklarına göç edebileceklerine onay vermiştir. Endülüs Ülkesi içinde, İslam yönetimi altında tüm Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler bir arada yaşama özgürlüğü içindeyken, Endülüs'ün İspanyolların eline geçmesiyle bu kez bu özgürlük Osmanlı Ülkesi içinde yine İslam yönetimi altında sağlanmıştır. Sonraki 400 yıl boyunca bu kez Türklerin yönetimi altında, Balkanlar'da, Anadolu'da, Filistin ile birlikte tüm Ortadoğu'da Müslümanların yanında Hıristiyanlar ile Yahudiler birlikte güven içinde yaşam sürmüşlerdir. Ancak Endülüs ile sonrası Osmanlı Ülkelerinin çökertilmesiyle bu yaşam birlikteliği son bulmuş, son yüz yılda boyunca sürecek çatışmalar dönemine girilerek barış dönemi yok olmuştur.

Siyonistler Filistin'de...

Tüm bu karmaşa ile dolu geçmiş, Osmanlı Ülkesi'nin savaşlarda batılılara yenilmesi ile yeni bir kargaşa döneminin doğmasına neden olacaktır. 400 yıl boyunca Osmanlı yönetimi altında sağlıklı bir düzen içinde yaşanılan Filistin bölgesindeki karışıklıklar, 1917 yılında İngiliz Arthur Balford'un bildirisi ile gerçekleşmeye başlamıştır. Bu bildiriye göre İngiliz Balford, siyonist oluşumun önderlerinden olan Rothschild ile yazışarak, açıkça Filistin'de kurulacak İsrail Ülkesi için kendilerine destek olacaklarını aktarmışlardır.

1920 ile 1948 yılları arasında Filistin Mandası adıyla, Büyük Britanya (İngiltere) yönetiminde kalan Filistin, 1939 ile 1945 yılları arasında Nazi Almanya'sı eliyle soykırıma uğrayan batı ülkelerindeki Yahudilerin göç edeceği yeni toprakları olacaktır. Savaştan kurtulan Yahudiler, gemilerle Filistin kıyılarındaki kentlere çıkmaya başlamışlar, onların uğradıkları soykırıma karşı Filistinli Araplar onları eski yurtlarına almışlardır. Ancak ne var ki 1948 yılına gelindiğinde Filistin Ülkesi toprakları üzerinde yeni bir ülke olarak İsrail adı ortaya çıkacak, günümüze değin 75 yıllık süreç içinde Filistinli yerleşik Araplar yaşadıkları evlerinden, topraklarından aşama aşama çıkarılıp sürülmeye, umarsızca öldürülmeye başlanacaktır.

İsrail Sömürgeciliği...

Siyonizme göre, eski çağlardan günümüze uzanıp gelen tüm bu süreçler, artık Yahudilerin kendi ata topraklarına dönüşünü gerektirmekteydi. Öyle ki döndükleri bu topraklarda 3000 yıl öncesinden beri komşuları olan Filistinliler ile yine karşılaşmışlar, eski çağ savaşları olan Amalek'e değin tüm o unutulan geçmişi yeniden anımsamışlardı. Tanrı elçisi kişilerin çoğunlukla İsrailoğulları'na gönderilmiş olması, onlara bu toprakların kendilerine sunulmuş olduğunun birer kanıtı düşüncesini vermekteydi. Böylece İsrail ile Filistin adı ikilemi üzerinden bu topraklar üzerinde tek söz yetkisinin kendilerinde olduğunu da savunacaklardı.

Öyle ki bu görüşe dayanarak yeni göç edip gelecek daha çok Yahudi yerleşimci için Filistinlileri evlerinden çıkarıp atıyorlar, yeni yerleşim alanları açarak bu düşüncelerinin gereğini yerine getiriyorlardı. Sokaklarda karşılarında duran Filistinlileri dövüyorlar, sorguluyorlar, tutsak ediyorlar, ya sürgün ediyor yada umarsızca öldürüyorlardı. Filistin giderek İsrail olmuş, Filistinlilerin büyük çoğunluğu komşu ülkelerde sığınmacı durumuna düşmüş, kalanlar ise teller içine alınarak İsraillilerin kısıtlı sundukları olanaklar içinde yaşama tutunmak durumunda bırakılmıştı. Geriye kalan bu yaşam alanları, yalnızca Batı Şeria ile Gazze adıyla bilinen küçük topraklardır.

İşte bu 75 yıllık aşağılamaya karşı bir başkaldırı arayışı içine girdi Filistinliler... Filistin Kurtuluş Örgütü, Hamas gibi direniş ile savaş toplulukları yükseldi bu yok sayılma sürecinin içinden.

Filistinlilerin Direnişi...

Osmanlı Ülkesi'nin yıkılıp Türklerin bu topraklardan 400 yılın ardından çekilmesinden sonra bölgeyi ele geçiren İngiliz Sömürgeciler, 1939 ile 1945 yılları arasında sürecek olan İkinci Dünya Savaşı daha başlamadan önce, 1936 ile 1939 yılları arasında Filistinli Arapların direnişi ile karşılaşmaya başlamışlardı. İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra, 1947 yılında Filistin'de başlayan yeni iç karışıklık bu kez Araplar ile Yahudiler arasında açık bir sürtüşmeye dönüşmüş, 1948 yılına gelindiğinde ise İsrail ülke olarak kurulup uluslararası düzeydeki baskılar sonucu diğer ülkelerce tanınmaya başlanmıştı. Ülkemiz Türkiye de, 1949 yılında İsrail'i tanıyan ülkeler arasına katılmış, ancak Filistinlilere desteğini toplumsal yardımlarla sürdürmüştür.

Arap - İsrail Savaşları Başlıyor...

1948 yılında Filistin'i terk eden İngilizlerin ardından Yahudiler, İsrail ülkesini kurduklarını açıklayınca daha o gün geçmeden Mısır, Suriye, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan'dan oluşan Arap ülkeleri İsrail'e karşı savaş açtılar. Yine o gün Amerika Birleşik Devletleri, ertesi gün de Sovyetler Birliği, İsrail'i yasal bir ülke olarak tanıdıklarını açıklayarak dolaylı yoldan Arap ülkelerine göz dağı verdiler. Arap ülkelerinin savaşta ilerleyişini kısa sürede durduran İsrail güçleri, durumu tersine çevirip kendileriyle savaşan Arap birliklerini yendi. Böylece İsrail, savaş öncesi yayıldığı Filistin topraklarından aldığı yüzde 56 oranındaki alanını, savaş sonrasında yüzde 78 gibi olağandışı bir büyüklüğe taşıdı.

Yaşanan bu savaşta beş Arap ülkesinin ordusunda yaklaşık 65 bin kişi savaşa katılırken, 800 bin Yahudi'nin yaşadığı İsrail'den ise 115 bin kişinin savaşa katıldığı belirtilmiştir. Yaklaşık 700 bin Filistinlinin göçmen durumuna düşerek komşu ülkelere sığınması sonucu, Arapların bu kötü yenilişi sonrasında bu kez bir çok Arap ülkesinden Yahudiler kovulmuş yada sürülmüştür.

Günümüze değin bir türlü yenilemeyen İsrail'e karşı, Arap ülkelerinin onaylamak durumunda kaldıkları görüş, bölünmüş toprak oranının yüzde 56 ile 1948 yılındaki Filistin-İsrail çizgilerine geri çekilmesidir. Ancak İsrail, 1948 yılından sonra kazanacağı savaşlarla el geçirdiği toprakları vermeye yanaşmayacaktır.

Süveyş Kanalı Krizi...

İlki 3000 yıl önce, Firavun 2.Ramses döneminde açılan gemi yolu, Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan bir su geçidiydi. Bu su geçidi sonradan çöl kumu ile dolup kapansa da Romalılar ile İslam yönetimi dönemlerinde yeniden açılıp kullanıldığı aktarılır. 1869 yılında Osmanlı yönetimi eliyle açılan Süveyş su yolu bu kez çok geçmeden İngilizlerin eline geçecektir.

Mısır daha sonra bağımsız bir ülke olsa da başta İngilizler ile Fransızlar olmak üzere batılı ülkelerin elinde yönetilen bu su yolunun kamulaştırılması isteğine karşı bir savaş yaşanmıştır. İngiltere ile Fransa, Mısır'a saldırması için İsrail ile gizlice anlaşmış, İsrail'in Mısır'a saldırısı sonrası sözde çatışmayı önleme gerekçesiyle bu iki ülke Mısır'a doğrudan birliklerini çıkarmıştır. 1956 yılında yaşanan bu olanlardan sonra ABD ile Sovyetler Birliği'nin tepkisi ile ülkeden geri çekilen bu iki batı ülkesi birlikleri yerine, uluslararası bir barış gücü bölgeye konuşlanmış, 11 yıl sonra 1967 yılına değin güvenlik ile barışı sağlamıştır. Ancak 1967 yılında barış gücünün de geri çekilmesi ile birlikte üçüncü bir savaş olacak, Altı Gün Savaşı'na kapı aralanacaktır.

Altı Gün Savaşı...

Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ikinci savaş, ilkinin üzerinden 19 yıl geçtikten sonra, 1967 yılında yaşanmış, yalnızca 6 gün süren bu savaş yine İsrail'in üstünlüğüyle sonuçlanmıştır. İsrail'e karşı savaşa giren ülkeler; Mısır, Suriye, Ürdün olmuş, onlara açık destek veren ülkeler ise Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas, Cezayir olarak sıralanmıştır.

Yalnızca altı günde Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepeleri'ni alan İsrail, Filistinlilerin yaşadığı Batı Şeria ile Gazze bölgelerini de ele geçirmiştir. Bu savaş ile İsrail, elinde tuttuğu toprakları dört katına çıkarmıştır.

Yom Kipur (Ekim) Savaşı...

Altı gün savaşından 6 yıl sonra, 1973 yılında Suriye ile Mısır'ın birlikte saldırarak başlattığı bu savaşı yine İsrail kazanmış, yada en azından Suriye ile Mısır istedikleri toprakları İsrail'den geri alamamıştır.

Yukarıda anlatılan dört savaşta, Arap ülkeleri ile İsrail, ordu birlikleri düzeyinde birbirleri ile doğrudan savaşmışlar, bunları da İsrail istediği sonuçları alarak kazanmış görünmektedir. Batı Şeria ile Gazze'de bölünmüş olarak yaşayan Filistinliler ise artık bu dönemden sonra kendi öz güçleri ile İsrail yayılmacılığının karşısında durmaya çalışacak, doğrudan Arap ülkelerinin İsrail ile savaşması görülmeyecektir.

Filistin Kurtuluş Örgütü...

1948 yılında İsrail'in ülke olarak kuruluşu duyurulmuş ancak Filistin'in ülke olarak kuruluşunun duyurusu 40 yıl sonra 1988 yılında yapılabilmiştir. 1964 yılında kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü, İsrail oluşumuna karşı Filistinlilerin savunulacağı bir dayanak olarak ancak 1974 yılında tanındı. Bundan 14 yıl sonra, 1988 yılından başlayarak Filistin de ülke olarak uluslararası düzeyde tanınmaya başlanmış ancak İsrail'in karşısında bir güç ortaya koyamamıştır. Bunun nedenlerinden biri de İsveç dışında batı ülkelerinin Filistin'i tanımamış olması, dolayısıyla yaşanan çatışma süreçlerinde iletişim kurulan tek yanın İsrail olarak belirlenmesidir.

Arap ülkeleri ile İsrail arasında son 50 yılda doğrudan ülkeler arası birlikler savaşı görülmezken, bunun yerini Filistin içinde kalan direnişçilerle İsrail birlikleri arasında sürecek savaş yöntemi aldı. Bu gereksinimle 1959 yılında kurulan El Fetih (Filistin Kurtuluş Örgütü Direnişi)'ten sonra, 1987 yılında Hamas (İslami Direniş) kuruldu.  1987 yılı, Birinci İntifada olarak da bilinen ilk toplumsal başkaldırının yaşanacağı, 6 yıl sürecek bir ayaklanmaydı. Bir sonraki büyük ayaklanma olan İkinci İntifada ise 2000 yılında başlayıp 5 yıl sürmüştür.

2007 yılında Gazze'de yönetimi seçimle ele alan Hamas, İsrail ile bugüne değin bir çok kez çatışmaya girdi.

Günümüzde Son Durum...

7 Ekim 2023 günü, Gazze'de yerleşik Hamas Örgütü'ne bağlı İzzettin El Kassam Tugayları'nca yapılan sızma girişimiyle İsrail yakasından elde edilmesi düşünülen esirler ile sonraki süreçte İsrail tutuk evlerinde kapalı tutulan Filistinlilerin değişimi amaçlanmış, ancak yine İsrail güçlerinin ateş açması sonucu öldürülen İsraillilerin sorumlusu olarak Hamas görülmüştür. Bu ilk sızma saldırı karmaşasında İsrail abartılı bir sayıyla 1400 yurttaşının Hamas Örgütü'nce öldürüldüğünü doğrulamadan duyurarak, bunu Gazze'ye düzenleyecekleri saldırılar için gerekçe göstermiştir.

İsrail 1973 yılından sonra ilk kez ordusunun savaş açtığı duyurusu yaptığı bu saldırılarında, Gazze'de yaklaşık 110 gün geride kalırken sayıları 30 bine yaklaşan savunmasız kişiyi; çocuk, kadın, bebek, yaşlı demeden umarsızca topluca öldürmeye başlamıştır.

107 günde 25 bin sivilin öldürülmesi üzerinden çıkan sonuçlara göre, İsrail uçaklar, tanklar, top atışları ile günde ortalama 233 Gazzeliyi öldürmüştür.

Onlarca atom bombası gücünde bomba yağdıran İsrail'in öldürdüğü günlük kişi sayısı ortalaması 233 kişiyken nasıl olur da yalnızca bir kaç saatte elindeki kısıtlı olanaklarla Hamas güçleri 1400 İsrailliyi öldürebilmiştir? İsrail'den yayın yapan Haaretz Basın Yayın Kuruluşu, öldürülenlerin İsrail güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamlarını yitirdiğini açıklamıştır.

Hamas, sonradan yerleşimci olan İsrailliler ile eşit yaşam olanaklarının ellerinden çalınmış olduğu Gazzeliler için bir direniş, bir karşı koyma başkaldırısı yönünde saldırılar düzenlemekte iken İsrail orantısız güç kullanarak, Hamas Örgütü üyeleri ile sivilleri ayırma gereksinimi duymadan tümüyle Gazze'de yaşayan tüm toplumu ayırt etmeksizin bombalayıp öldürmektedir.

Soykırım Suçu...

İşte bu umarsız toplu birey öldürücü saldırılarından dolayı, Güney Afrika Ülkesi savcıları uluslararası yargılama süreci için İsrail'in soykırım yaptığını kanıtları ile ortaya koyarak başlatmıştır.

Gazze'de sıkıştırılan 2 milyon savunmasız kişinin, açlık, susuzluk, salgın ile iç içe yaşadığı şu son 3 ayda, İsrail'in öldürdüğü bebek, çocuk, kadın, yaşlı binlerce kişi sokaklarda kolları bacakları kopmuş, kafa tasları açılmış bir biçimde çoğu kendi kendine çürümüş olarak yerlerde yatmaktadır. İsrail, uluslararası düzeyde suç olan kimyasal silahları yine Gazzeli çocukların tenlerini yakarak, onları öldürmekten çekinmeden kullanmıştır.

Uygarlık Sürecinde İlk Kez...

Binlerce yıllık uygarlık çağı süreci boyunca ilk kez tüm yeryüzünde yaşayan toplumların gözleri önüne bombalarla öldürülen kişilerin görüntüleri gözlerimizin önüne aktarılıp serilmektedir. Böylesine acımasız, arsız, kana susamış saldırıların gözler önünde şımarıkça yapılıp çoğunun İsraillilerin kendilerince çekilip yayınlanıyor olması bütün duyarlı yeryüzü toplumlarının yüreklerini sızlatmıştır. Bu öldürmeler karşısında, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi demeden tüm yönelişlerden tüm uluslardan binlerce kişinin sokaklara çıkıp gösteri yapması, tüm uygarlığı ikiye bölmüştür.

Böylesine açıkça suçsuz binlerce kişinin öldürülmesi karşısında batı ülkelerini yönetenler tek bir sesle suçlu İsrail yönetimine destek olurken, kendi tabanı olan toplumların kendi yönetimlerine karşı yürüyüşler yapması, gerçekte tüm yeryüzü ülkelerinin hangi elce ele alınıp yönetildiğini yine tüm uluslara göstermiştir.

Bunun yanında ilginç bir durum olarak İsrail'in ayrım gözetmeksizin Filistinlileri öldürmelerine tepki olarak çok uzaktaki Yemen, gücü ölçüsünde Kızıldeniz'e girip İsrail'e gidecek gemileri engelleyen eylemler yapmıştır. Ancak 3 ayda öldürülen yaklaşık 30 bin savunmasız Filistinli için kılını kıpırdatmayan Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere yönetimleri, Yemen'in eylemlerine karşı bu ülkeyi bombalamaya başlamıştır.

Uygarlık tartısının kesesinde öldürülen 30 bin Filistinlinin değeri, mal akışı sağlayan gemilerin yanında değersiz kalmıştır.

Çözüm Var mı?

Üç yöneliş açısından da kutsal değerleri barındıran o topraklarda, Filistin yada İsrail üstünlüğü olmadan, tüm bu kutsal alanın uluslararası bir barış gücü ile yönetilmesi, yine tüm yeryüzü ülkelerinin ortak yararına olacaktır. Bunun dışında gidilecek yollar, İsrail'in insanlık dışı öldürmelerine, en sonunda da tüm dünyayı yok oluşa sürükleyecek Üçüncü Dünya Savaşı'nı başlatacaktır.

Uluslararası bir savaş yerine, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi topluluklarının birlikte yaşama kurallarının oturtulduğu düzen için uluslararası bir çalışma yürütülmeli, uluslararası bir yönetim belirlenmelidir.

Bunun dışında bir yol İsrail'in yargısız öldürmelerine karşılık, Filistinlilerin de onları günü gelince yargısız öldürecekleri yere taşıyacaktır. Uygarlık güçlünün güçsüzü ezmesine onay vermesini durdurmalı, eşit yaşam olanakları ile tüm toplumsal sorunları çözmelidir.

 

ilgili bağlantılar

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0slam%27da_peygamberler_ve_el%C3%A7iler

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srailo%C4%9Fullar%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudiler

https://tr.wikipedia.org/wiki/Antik_Filistinliler

https://tr.wikipedia.org/wiki/C%C3%A2l%C3%BBt

https://tr.wikipedia.org/wiki/Amalek

https://tr.wikipedia.org/wiki/Davud

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail_Krall%C4%B1%C4%9F%C4%B1_(birle%C5%9Fik_monar%C5%9Fi)

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kud%C3%BCs

https://web.archive.org/web/20080603214950/http://www.momentmag.com/Exclusive/2008/2008-03/200803-Jerusalem.html

https://tr.wikipedia.org/wiki/Babil_S%C3%BCrg%C3%BCn%C3%BC

https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudi-Roma_sava%C5%9Flar%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu

https://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu#Do%C4%9Fu_Roma_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu_(395-1453)

https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudiye

https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudiye_ve_Samarya

https://tr.wikipedia.org/wiki/Yahudiler

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0sa

https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin

https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_(b%C3%B6lge)

https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_ad%C4%B1n%C4%B1n_zaman_%C3%A7izelgesi

https://tr.wikipedia.org/wiki/Levant

https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCleyman_Mabedi

https://tr.wikipedia.org/wiki/Mescid-i_Aksa

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kubbet%C3%BC%27s-Sahre

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahit_Sand%C4%B1%C4%9F%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kud%C3%BCs_Krall%C4%B1%C4%9F%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Meml%C3%BBk_Devleti

https://tr.wikipedia.org/wiki/Balfour_Deklarasyonu_(1917)

https://tr.wikipedia.org/wiki/I._D%C3%BCnya_Sava%C5%9F%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Suriye-Filistin_Cephesi

https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_Mandas%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/1948_Arap-%C4%B0srail_Sava%C5%9F%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_Devleti

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bat%C4%B1_%C5%9Eeria

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze_%C5%9Eeridi

https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCvey%C5%9F_Krizi

https://tr.wikipedia.org/wiki/Yom_Kippur_Sava%C5%9F%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Filistin_Kurtulu%C5%9F_%C3%96rg%C3%BCt%C3%BC

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze_%C5%9Eeridi

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze_Sava%C5%9F%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Hamas

https://tr.wikipedia.org/wiki/2023_Hamas-%C4%B0srail_Sava%C5%9F%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zzeddin_el-Kassam_Tugaylar%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze_insani_krizi_(2023-g%C3%BCn%C3%BCm%C3%BCz)

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail-T%C3%BCrkiye_ili%C5%9Fkileri

https://www.youtube.com/watch?v=kyBmI9aE8sA

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail-Filistin_%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze-%C4%B0srail_%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Suriye-Filistin_Cephesi

https://tr.wikipedia.org/wiki/Eski_%C5%9Eehir_(Kud%C3%BCs)

 


Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ahmet Atay
(25.01.2024 12:30 - #1246)
Tam bir bilgi bombardımanı olmuş.. Emeğinize sağlık.. Dünya siyasi tarihini, içinde din sosu olmaksızın yürütemeyen bir ortadoğu analizi.. Ve mevcut haliyle, emperyal çıkarların devamı adına göz yumulan katliamların tarihi perspektife oturtulması... İçeride algıya zalim israil derken, kendi çorçocuğun gemileri ile mal sevkiyatının adı bu tarihe nasıl geçer merak ediyorum...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Emin GÜLEÇ
(31.01.2024 21:36 - #1267)
Batının, sözde demokratlığı, medeniyet anlayışı sadece kendilerine ve kendi halkına ait bir doğal hak olarak görmesine tüm dünya ve sözde çağdaş devletlerin, çocuk, kadın, yaşlı sivil öldürme hakkını kendilerine hak olarak görmesine ve gerçek yüzlerini göstermesine sessizce izlemesine tanık olunuyor da anlayan ve algılayana!
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3