Yüksel BÜTÜN
Köşe Yazarı
Yüksel BÜTÜN
 

MAHALLEDEKİ KOMŞULAR…

MAHALLEDEKİ KOMŞULAR…                 İnsanlar yaşadıkları ortamın, çevrenin tanığıdır. Annem rahmetli sabah namazında yakın komşularına “Günün hayır olsun” dediğinde, komşuları da “Akibetin hayırlı olsun” derdi. Küçük bir memur ailesi olarak, kıt kanaat geçiniyorduk. Komşularımızda bizden farklı değildi. Yakın komşularımızdan Nafiz amca (Nafiz Açıkbaş) gündüzleri çarşıda yazıcı Abdullah’la (Abdullah Alptürk) istidacılık yaparlardı. Gündüz kendileriyle konuştuğunda ağzından bal damlardı. Gece olunca işler değişir, deyim yerindeyse kuzular kurt olurdu. Yukarıdaki isimlere ek olarak Orsa Ahmet (kızı Adviye Cumhuriyet okulundan sınıf arkadaşımdı), ortağı Apo dayı, Kasap Muharrem, Filozof Tenekeci, tam karşısında Ayhan Polat’ın babaları ve Demirci Ali (Ali Şenel) soluğu Aşçı Ali’nin (Ali Yurtsever) içkili lokantasında alırlar, Saat 24’ten sonra naralar atarak evlerinin yolunu tutarlardı. Bunlardan biri olan Nafiz Açıkbaş evine geldiğinde balkona çıkar, “Türkiye” diye bağırırdı. Eşi Feride Hanım da “Nafiz” mahalleye ayıp oluyor diye, söylenirdi. Yaz gelince Nafiz Açıkbaş, gece yarıları eve sarhoş gelir. Evinde bayağı bir sıkıntı olurdu. Evde ikisi yetişkin kız, iki de oğlan çocuğu vardı. Feride Hanım teyze çocuklarını yanına alır, Sayağzı’ndaki kardeşinin evine giderdi. Duruma; Şehit Hüseyin sokağının başında iki katlı evinde oturan “Hafize Karı” el koyar. Oğlu Nafiz’i evine çağırır, Nafiz amca o yaşına rağmen acemi asker gibi “ayakları kıçında trampet çalarak” gider. Buyur ana… Derdi.                 Fırsat buldukça Demirci Ali Ustanın dükkânına gider, oğlu Süleyman ile körük çekerdik. Ali Usta adeta Silifke’deki demircilerin Lonca başıydı. Demirciler, yeni demirci dükkânı açacaklarsa, gelip Ali Ustadan “El” isterlerdi. Bir yaz günü gecesi Ali Usta Mukaddem mahallesindeki bir düğüne davetliydi. Oğlu Süleyman ile birlikte ustama eşlik ettik. Gece yarısına doğru düğünden kalkıldı. Ustam önde bizler geride ustamın yanında evine dek yürürdük. Gündüzleri hiç konuşmayan ustam, geceleri iki tek atınca engin bilgisi çıkıyordu ortaya. Mukaddem mahallesinden evine gidinceye kadar, sağlı -sollu tüm yapıların geçmiş sahipleriyle birlikte oturanları sayıp durdu. Ne de olsa ustam 1. Dünya Savaşı’nda Kanal Muharebelerinde İngilizlere esir düşüp, Hindistan’a götürülmüş. 44 ay orada esir hayatı yaşamış. Eşi Durdu teyze de o’nu beklemiş. Ustamın hem kent üzerine hem de dünya üzerine bilgi sahibi olduğunu böylece öğrendik.                 Akşamcı olan bu kendi halindeki “her biri insan sarrafı olmuş” insanlar, emekleriyle geçinen düzgün ve namuslu insanlardı. Bir kusurları varsa bunlar kendilerine idi. Hepsini rahmetle anıyorum. Işıklar içinde uyusunlar.  
Ekleme Tarihi: 08 Temmuz 2023 - Cumartesi

MAHALLEDEKİ KOMŞULAR…

MAHALLEDEKİ KOMŞULAR…

                İnsanlar yaşadıkları ortamın, çevrenin tanığıdır. Annem rahmetli sabah namazında yakın komşularına “Günün hayır olsun” dediğinde, komşuları da “Akibetin hayırlı olsun” derdi. Küçük bir memur ailesi olarak, kıt kanaat geçiniyorduk. Komşularımızda bizden farklı değildi. Yakın komşularımızdan Nafiz amca (Nafiz Açıkbaş) gündüzleri çarşıda yazıcı Abdullah’la (Abdullah Alptürk) istidacılık yaparlardı. Gündüz kendileriyle konuştuğunda ağzından bal damlardı. Gece olunca işler değişir, deyim yerindeyse kuzular kurt olurdu.

Yukarıdaki isimlere ek olarak Orsa Ahmet (kızı Adviye Cumhuriyet okulundan sınıf arkadaşımdı), ortağı Apo dayı, Kasap Muharrem, Filozof Tenekeci, tam karşısında Ayhan Polat’ın babaları ve Demirci Ali (Ali Şenel) soluğu Aşçı Ali’nin (Ali Yurtsever) içkili lokantasında alırlar, Saat 24’ten sonra naralar atarak evlerinin yolunu tutarlardı. Bunlardan biri olan Nafiz Açıkbaş evine geldiğinde balkona çıkar, “Türkiye” diye bağırırdı. Eşi Feride Hanım da “Nafiz” mahalleye ayıp oluyor diye, söylenirdi. Yaz gelince Nafiz Açıkbaş, gece yarıları eve sarhoş gelir. Evinde bayağı bir sıkıntı olurdu. Evde ikisi yetişkin kız, iki de oğlan çocuğu vardı. Feride Hanım teyze çocuklarını yanına alır, Sayağzı’ndaki kardeşinin evine giderdi. Duruma; Şehit Hüseyin sokağının başında iki katlı evinde oturan “Hafize Karı” el koyar. Oğlu Nafiz’i evine çağırır, Nafiz amca o yaşına rağmen acemi asker gibi “ayakları kıçında trampet çalarak” gider. Buyur ana… Derdi.

                Fırsat buldukça Demirci Ali Ustanın dükkânına gider, oğlu Süleyman ile körük çekerdik. Ali Usta adeta Silifke’deki demircilerin Lonca başıydı. Demirciler, yeni demirci dükkânı açacaklarsa, gelip Ali Ustadan “El” isterlerdi. Bir yaz günü gecesi Ali Usta Mukaddem mahallesindeki bir düğüne davetliydi. Oğlu Süleyman ile birlikte ustama eşlik ettik. Gece yarısına doğru düğünden kalkıldı. Ustam önde bizler geride ustamın yanında evine dek yürürdük. Gündüzleri hiç konuşmayan ustam, geceleri iki tek atınca engin bilgisi çıkıyordu ortaya. Mukaddem mahallesinden evine gidinceye kadar, sağlı -sollu tüm yapıların geçmiş sahipleriyle birlikte oturanları sayıp durdu. Ne de olsa ustam 1. Dünya Savaşı’nda Kanal Muharebelerinde İngilizlere esir düşüp, Hindistan’a götürülmüş. 44 ay orada esir hayatı yaşamış. Eşi Durdu teyze de o’nu beklemiş. Ustamın hem kent üzerine hem de dünya üzerine bilgi sahibi olduğunu böylece öğrendik.

                Akşamcı olan bu kendi halindeki “her biri insan sarrafı olmuş” insanlar, emekleriyle geçinen düzgün ve namuslu insanlardı. Bir kusurları varsa bunlar kendilerine idi. Hepsini rahmetle anıyorum. Işıklar içinde uyusunlar.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3