Necdet CANARAN
Köşe Yazarı
Necdet CANARAN
 

Sustum… Duydun mu sustuklarımı?

Çorap Söküğü Sustum… Duydun mu sustuklarımı? “Ekmek de yemeyeceksiniz… Pilav da yemeyeceksiniz…” Başka? “Pirinç de yemeyeceksiniz… Bulgur da yemeyeceksiniz…” Başka, daha başka? “Çavdar da yemeyeceksiniz, yulaf da yemeyeceksiniz, makarna da yemeyeceksiniz” deyince muallim, tava geldim. Hay gelmez olaydım, hay bin kunduz!  Halimizi görsen acırsın kara gözlüm. Gel gör bizi. Işıkları sönmüş memlekette, kuyruğu tava sapına dönmüş bir halde… Gel gör bizi. Artık ekmek de yemiyoruz. Et de yemiyoruz, tavuk da yemiyoruz, yumurta da yemiyoruz, balık da yemiyoruz. Süt ‘zaten’ içmiyoruz. Porsiyonları da küçülttük zaten. Artık birbirimizi yiyoruz! ** Tavla, tavla beni, tavla… Salla pulları, zarları. Anlatacağım. Hele bir sabret kara gözlüm, serin gel! “Se” Farsçada “3” demektir. İki zar da “3” gelirse “Dü Se” denir. Oracıkta söz kıysan, hani oracıkta nikâhlasan 3’leri eder: 33. Hemen oracıkta, 33. ** Sonunda, nihayet… Vahap Seçer’in “Mersin” otobüsü geldi. “MEŞOT-GMK-VİRANŞEHİR-SOLİ-ESKİ MEZİTLİ” hattında seyreden “33” numaralı tarifeli otobüs, durağa yanaştı. Aziz vatanın, kadim memleketin 65 yaş üstü bütün yurttaşları yani mütekait yani tekaüt yani bütün dertli emeklileri… Kadınıyla erkeğiyle memleketin bütün yorgun ve kederli yüzleri… Memleketin bütün işsiz gençleri “fırın ağzı” gibi sıcak mı sıcak bu otobüste, tıklım tıkış. Arkalara ilerledikçe tavla zarı gibi savrulmuş, bozuk para gibi harcanmış; ağızda sakız, madalyonda diğer yüz olmuş niceleri… Ve önlerde ve ortalarda ve arkalarda “Suri”ler, Afganlar, “Paki”ler… Tutunmaya çalışanlar… “Tutunamayanlar”… Hayat tavlasında “hepyek” atan kim varsa hepsi burada. Hepsi…“Fırın ağzı” gibi sıcak mı sıcak bu otobüste, tıklım tıkış… Bu otobüs “Mersin”, bu otobüs yalnız ve güzel ülkemiz Türkiye! Tuz zaten kokmuştu biz de koktuk. Kokuyoruz. Açlıktan nefesimiz, sıcaktan bedenimiz. Koktum, koktun, koktu, kokuyoruz kara gözlüm! ** Herkesin bir derdi var bu otobüste. Kimi anlatır dilini yorar. Kimi susar yüreğini yakar. Derdimiz patates, derdimiz soğan, derdimiz barınma. Nasıl ve hangi yoldan olursa olsun yurt dışına kapağı atmak derdimiz. Derdimiz mutsuz çoğunluk, dahası ve de acısı umut yok hanemizde! ** Bir’in karşılığı Farsçada “Yek”tir. Yediğimiz neydi ki zaten? Her lokmasını sayarak yediğimiz kuru ekmek, “yek ekmek.” Halimizi görsen acırsın kara gözlüm. Ekmek de yemiyoruz. Et de yemiyoruz, tavuk da yemiyoruz, yumurta da yemiyoruz, balık da yemiyoruz. Halimizi görsen acırsın. Süt ‘zaten’ içmiyoruz. Porsiyonları da küçülttük zaten. Artık birbirimizi yiyoruz! ** Şaşırdık hayat, yorulduk kara gözlüm… Gözlerimizin feri, gönlümüzün şevki kaçtı. Bezgin, bitkin, üzgün, soluk bile alamaz haldeyiz, dahası ve de acısı umut yok hanemizde! Şaşırdık hayat, yorulduk kara gözlüm! ** Karagözlüm, mektubumda demiştim ki “gel gayrı.” İbibikler öter ötmez, sütler kaymak tutar tutmaz “gel gayrı.” Gelme, kal o şehirde. Bu şehir mutsuz, bu şehir umutsuz, ışıklar sönük. Buralar “Suri”, buralar “Afgan”, buralar “Paki.” Buralar “BOP”, Burası Afrika. Buralar bize “el”, buralar “ele güne” memleket. Gelme, kal o şehirde. ** Konuşmak tehlikeli, susmak konuşmak kadar tehlikeli artık bu şehirde, bizim memlekette. O nedenle ben sustum, Oğuz Atay sustu: “Çok şey vardı anlatılacak o yüzden sustum. Birini söylesem diğeri yarım kalacaktı. Sen duydun mu sustuklarımı?” Ya sen kara gözlüm, peki ya sen? Sen duydun mu sustuklarımı? Ben sustum, Oğuz Atay sustu, sen susma!  
Ekleme Tarihi: 11 Eylül 2023 - Pazartesi

Sustum… Duydun mu sustuklarımı?

Çorap Söküğü

Sustum… Duydun mu sustuklarımı?

“Ekmek de yemeyeceksiniz…

Pilav da yemeyeceksiniz…”

Başka?

“Pirinç de yemeyeceksiniz…

Bulgur da yemeyeceksiniz…”

Başka, daha başka?

“Çavdar da yemeyeceksiniz, yulaf da yemeyeceksiniz, makarna da yemeyeceksiniz” deyince muallim, tava geldim.

Hay gelmez olaydım, hay bin kunduz! 

Halimizi görsen acırsın kara gözlüm. Gel gör bizi. Işıkları sönmüş memlekette, kuyruğu tava sapına dönmüş bir halde… Gel gör bizi.

Artık ekmek de yemiyoruz. Et de yemiyoruz, tavuk da yemiyoruz, yumurta da yemiyoruz, balık da yemiyoruz. Süt ‘zaten’ içmiyoruz. Porsiyonları da küçülttük zaten.

Artık birbirimizi yiyoruz!

**

Tavla, tavla beni, tavla… Salla pulları, zarları.

Anlatacağım. Hele bir sabret kara gözlüm, serin gel!

“Se” Farsçada “3” demektir. İki zar da “3” gelirse “Dü Se” denir. Oracıkta söz kıysan, hani oracıkta nikâhlasan 3’leri eder: 33. Hemen oracıkta, 33.

**

Sonunda, nihayet… Vahap Seçer’in “Mersin” otobüsü geldi.

“MEŞOT-GMK-VİRANŞEHİR-SOLİ-ESKİ MEZİTLİ” hattında seyreden “33” numaralı tarifeli otobüs, durağa yanaştı.

Aziz vatanın, kadim memleketin 65 yaş üstü bütün yurttaşları yani mütekait yani tekaüt yani bütün dertli emeklileri…

Kadınıyla erkeğiyle memleketin bütün yorgun ve kederli yüzleri…

Memleketin bütün işsiz gençleri “fırın ağzı” gibi sıcak mı sıcak bu otobüste, tıklım tıkış.

Arkalara ilerledikçe tavla zarı gibi savrulmuş, bozuk para gibi harcanmış; ağızda sakız, madalyonda diğer yüz olmuş niceleri… Ve önlerde ve ortalarda ve arkalarda “Suri”ler, Afganlar, “Paki”ler…

Tutunmaya çalışanlar…

“Tutunamayanlar”

Hayat tavlasında “hepyek” atan kim varsa hepsi burada.

Hepsi…“Fırın ağzı” gibi sıcak mı sıcak bu otobüste, tıklım tıkış… Bu otobüs “Mersin”, bu otobüs yalnız ve güzel ülkemiz Türkiye!

Tuz zaten kokmuştu biz de koktuk. Kokuyoruz. Açlıktan nefesimiz, sıcaktan bedenimiz. Koktum, koktun, koktu, kokuyoruz kara gözlüm!

**

Herkesin bir derdi var bu otobüste.

Kimi anlatır dilini yorar. Kimi susar yüreğini yakar.

Derdimiz patates, derdimiz soğan, derdimiz barınma. Nasıl ve hangi yoldan olursa olsun yurt dışına kapağı atmak derdimiz. Derdimiz mutsuz çoğunluk, dahası ve de acısı umut yok hanemizde!

**

Bir’in karşılığı Farsçada “Yek”tir.

Yediğimiz neydi ki zaten? Her lokmasını sayarak yediğimiz kuru ekmek, “yek ekmek.”

Halimizi görsen acırsın kara gözlüm. Ekmek de yemiyoruz. Et de yemiyoruz, tavuk da yemiyoruz, yumurta da yemiyoruz, balık da yemiyoruz. Halimizi görsen acırsın. Süt ‘zaten’ içmiyoruz. Porsiyonları da küçülttük zaten. Artık birbirimizi yiyoruz!

**

Şaşırdık hayat, yorulduk kara gözlüm…

Gözlerimizin feri, gönlümüzün şevki kaçtı.

Bezgin, bitkin, üzgün, soluk bile alamaz haldeyiz, dahası ve de acısı umut yok hanemizde!

Şaşırdık hayat, yorulduk kara gözlüm!

**

Karagözlüm, mektubumda demiştim ki “gel gayrı.”

İbibikler öter ötmez, sütler kaymak tutar tutmaz “gel gayrı.”

Gelme, kal o şehirde.

Bu şehir mutsuz, bu şehir umutsuz, ışıklar sönük.

Buralar “Suri”, buralar “Afgan”, buralar “Paki.”

Buralar “BOP”,

Burası Afrika.

Buralar bize “el”, buralar “ele güne” memleket.

Gelme, kal o şehirde.

**

Konuşmak tehlikeli, susmak konuşmak kadar tehlikeli artık bu şehirde, bizim memlekette.

O nedenle ben sustum, Oğuz Atay sustu:

“Çok şey vardı anlatılacak o yüzden sustum. Birini söylesem diğeri yarım kalacaktı. Sen duydun mu sustuklarımı?”

Ya sen kara gözlüm, peki ya sen?

Sen duydun mu sustuklarımı?

Ben sustum, Oğuz Atay sustu, sen susma!

 


Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Rifat Karaduman
(11.09.2023 11:24 - #858)
Her işin bir ehli olur. İşte size işinin ehli bir yazar. Kaleminize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3