Necdet CANARAN
Köşe Yazarı
Necdet CANARAN
 

HAKAN “SEFA GETİRDİN”

Çorap Söküğü HAKAN “SEFA GETİRDİN” “Hazırlan gidiyoruz” dedi, Güney gazetesinin masal sultanı kadar bonkör, ‘gönlü zengin’ , ‘gazeteci’ patronu Ali Adalıoğlu. “Gideceğimiz yer zengin muhiti mi?” diye sorduğumda: -Evet, dedi. Gözlerim parladı hemen. Ne de olsa zengin muhitin zengini çok olur! “Tamam” dedim, oracıkta: “Tamam o zaman. Ben varım, ben hazırım, ben zaten zengini severim!”   **   “Hazırlan gidiyormuşuz” dedim, gazetemizin ‘kalemi zengin’ editörüne.  “Nereye gidiyormuşuz abi?” diye sordu merakla Abidin Yağmur. “Zengin muhite” dediğimde gözleri çakmak çakmak parladı editörün. İki kere parladı. “Tamam abi, sen varsan ben de varım! Ben de zengini severim. Seviyorum, seviyorsun, seviyoruz!” İtirazı olan ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar sussun ve Turgut Özal’ın kulakları çınlasın: Biz zengini seviyoruz. Seviyoruz işte!   **   “Sefa geldin”e gittik, Mersin ekonomisinin lokomotif meslek örgütü MTSO’ya… Bizi eskiyen yıllarımızın dostu, Genel Sekreter Kadir Dölek karşıladı. Çayını içtik. Meğer zengin muhitin ‘az zengin’ yöneticisinin gücü çay ısmarlamaya yetiyormuş. Anlayışla karşıladım ama içime de kurt düşmedi değil: Yanlış muhite mi geldik?   **   Duvarında “Yönetim Kurulu Başkanı” yazan odaya ‘rötarlı’ girerken, Ali ağabeyin kulağına fısıldadım: Bu mu? Zengin, esas delikanlı bu mu? Ustamız, kaşını işaret parmağıyla kaşıyınca mesajı aldım: Buymuş! Zengin muhitin kaptanı, bu!   **   Bir hakkı teslim edeyim. Hakan Sefa Çakır, bizi kapıda karşıladı. ‘Rötar’ için üzüntülerini iletti. Hukukta bu “mücbir sebep” sayıldığından, yine anlayışla karşıladım. Kahve ikram etti içtim, çikolata ikram etti yedim. Bir de esmer çikolatadan ikram edeydi, iyiydi. Zenginlik de bir yere kadarmış yine oracıkta anladım (!)   **   Çakır’ı tanımıyordum ama Çakır’ın rahmetli babasını tanırdım. Ta gençlik yıllarımdan... Babasının işlettiği motelin plajında az mı güneşlendik, az mı denize girip yüzdük, az mı meyveli gazoz içtik. Siz Türkler var söylemek “mey”su, biz Komançiler söyler “ateş suyu.” Az mı “ateş suyu” içtik, ateş su “mey”su…  Hem zengin hem “gönlü zengin” bir ağabeyimizdi ‘baba’ Selami Çakır. Toprağı bol olsun.   ** Hakan Sefa Çakır “İşletme” okumuş. 2005’den bu yana Mersin Ticaret ve Sanayi Odası yönetimlerinde görev almış. Sebze meyve ticareti ve ihracatı yapıyormuş. 4 Temmuz’da başkan seçilmiş. 4 Temmuz ABD Bağımsızlık Günü’nde… Meraktan gelirmiş ne gelirse insanın başına. Ya meraktan ya meraktan… Ne yapayım, elimde değil ben de çok meraklıyım. “Acaba” diyorum, ABD Başkanı Joe Biden telefon açıp kutladı mı Hakan Başkanı? Hakan Başkan meyveyi bilir. Telefonuma şifreli mesaj atsa, “elma” dese mesela. Anlarım. Mesaj atmasa da anlarım, yine anlayışla karşılarım ama “ayva” derse vay halime! (LCV: 0 532 ...)   **                                           Gözlemlerim… Hakan Sefa Çakır, konuşurken adı gibi rahat, kaygısız, sakin. “Mersin çok özel bir şehir. Dünyanın gözü burada. Önümüzdeki 20 yılda Mersin inanılmaz bir yere gelecek” derken, heyecanlı. “Bugüne kadar her kafadan ayrı bir ses çıkmış. Mersin egolarla boğuşmaktan yorgun” derken üzgün, kırgın. “Egolarımızdan sıyrılıp hepimizin aynı düdüğü çalması lazım” derken, yol gösterici. “Düdüğü anladım, tamam da hangi şarkı?” diye sorduğumda ise… Mersin’in önem ve öncelikle repertuarına alması gereken üç şarkıyı bir solukta sıraladı Hakan Başkan. Sıralarken kararlı: “Tüm sektörlerde eksikliği hissedilen “mavi yakalı” eleman açığını süratle kapatmak… Çeşmeli-Taşucu Otoyolunu tamamlamak… Mersin Ana Konteyner Limanı projesine sahip çıkıp yol almak…”   **   Mersin’i gemiye benzetirdim ben, eskiden, çok eskiden... Hani hepimiz arkadaşken, Henüz kimse ihanet etmemişken... Gün geldi hiçbir şeye benzetemez olduğumda duyurmuştum: Mersin gemi değil, senelerdir havuzlanmamış Hacı Davut vapuru!   **   Kibar delikanlı “mey” içse de “meysu” der… Ve delikanlılığın haritası şöyle yazar: Delikanlı adam toz kaldıracak biraz! Kimler geldi kimler geçti Mersin’den. Hep aynı müzelik isimler, hep aynı nakarat… Hep lay lay lom, hep “işletme.” ** Hakan Sefa Çakır, kibar… MTSO’nun direksiyonunda ilk adı gibi kudretli olacak mı? Ön alıp yol gösterecek, Mersin adına toz kaldıracak mı? Bekleyip, göreceğiz…   Bitirirken… “Dalgalarla boğuşmaktan yorgun düşmüş bir gemiyim, bir limana ihtiyacım var sığınacak” demişti Sadri Baba, Sadri Alışık. Kimler geldi kimler geçti… Hep lay lay lom, hep “işletme.” İşletme okumuş Hakan Sefa, bari sen “işletme.”  
Ekleme Tarihi: 08 Eylül 2023 - Cuma

HAKAN “SEFA GETİRDİN”

Çorap Söküğü

HAKAN “SEFA GETİRDİN”

“Hazırlan gidiyoruz” dedi, Güney gazetesinin masal sultanı kadar bonkör, ‘gönlü zengin’ , ‘gazeteci’ patronu Ali Adalıoğlu.

“Gideceğimiz yer zengin muhiti mi?” diye sorduğumda:

-Evet, dedi.

Gözlerim parladı hemen. Ne de olsa zengin muhitin zengini çok olur! “Tamam” dedim, oracıkta: “Tamam o zaman. Ben varım, ben hazırım, ben zaten zengini severim!”

 

**

 

“Hazırlan gidiyormuşuz” dedim, gazetemizin ‘kalemi zengin’ editörüne.

 “Nereye gidiyormuşuz abi?” diye sordu merakla Abidin Yağmur.

“Zengin muhite” dediğimde gözleri çakmak çakmak parladı editörün. İki kere parladı.

“Tamam abi, sen varsan ben de varım! Ben de zengini severim. Seviyorum, seviyorsun, seviyoruz!”

İtirazı olan ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar sussun ve Turgut Özal’ın kulakları çınlasın: Biz zengini seviyoruz. Seviyoruz işte!

 

**

 

“Sefa geldin”e gittik, Mersin ekonomisinin lokomotif meslek örgütü MTSO’ya…

Bizi eskiyen yıllarımızın dostu, Genel Sekreter Kadir Dölek karşıladı. Çayını içtik. Meğer zengin muhitin ‘az zengin’ yöneticisinin gücü çay ısmarlamaya yetiyormuş. Anlayışla karşıladım ama içime de kurt düşmedi değil: Yanlış muhite mi geldik?

 

**

 

Duvarında “Yönetim Kurulu Başkanı” yazan odaya ‘rötarlı’ girerken, Ali ağabeyin kulağına fısıldadım: Bu mu? Zengin, esas delikanlı bu mu?

Ustamız, kaşını işaret parmağıyla kaşıyınca mesajı aldım: Buymuş! Zengin muhitin kaptanı, bu!

 

**

 

Bir hakkı teslim edeyim. Hakan Sefa Çakır, bizi kapıda karşıladı. ‘Rötar’ için üzüntülerini iletti. Hukukta bu “mücbir sebep” sayıldığından, yine anlayışla karşıladım. Kahve ikram etti içtim, çikolata ikram etti yedim. Bir de esmer çikolatadan ikram edeydi, iyiydi. Zenginlik de bir yere kadarmış yine oracıkta anladım (!)

 

**

 

Çakır’ı tanımıyordum ama Çakır’ın rahmetli babasını tanırdım. Ta gençlik yıllarımdan... Babasının işlettiği motelin plajında az mı güneşlendik, az mı denize girip yüzdük, az mı meyveli gazoz içtik. Siz Türkler var söylemek “mey”su, biz Komançiler söyler “ateş suyu.” Az mı “ateş suyu” içtik, ateş su “mey”su… 

Hem zengin hem “gönlü zengin” bir ağabeyimizdi ‘baba’ Selami Çakır. Toprağı bol olsun.

 

**

Hakan Sefa Çakır “İşletme” okumuş.

2005’den bu yana Mersin Ticaret ve Sanayi Odası yönetimlerinde görev almış. Sebze meyve ticareti ve ihracatı yapıyormuş.

4 Temmuz’da başkan seçilmiş.

4 Temmuz ABD Bağımsızlık Günü’nde…

Meraktan gelirmiş ne gelirse insanın başına. Ya meraktan ya meraktan… Ne yapayım, elimde değil ben de çok meraklıyım. “Acaba” diyorum, ABD Başkanı Joe Biden telefon açıp kutladı mı Hakan Başkanı?

Hakan Başkan meyveyi bilir. Telefonuma şifreli mesaj atsa, “elma” dese mesela. Anlarım.

Mesaj atmasa da anlarım, yine anlayışla karşılarım ama “ayva” derse vay halime! (LCV: 0 532 ...)

 

**

                                         

Gözlemlerim…

Hakan Sefa Çakır, konuşurken adı gibi rahat, kaygısız, sakin.

“Mersin çok özel bir şehir. Dünyanın gözü burada. Önümüzdeki 20 yılda Mersin inanılmaz bir yere gelecek” derken, heyecanlı.

“Bugüne kadar her kafadan ayrı bir ses çıkmış. Mersin egolarla boğuşmaktan yorgun” derken üzgün, kırgın.

“Egolarımızdan sıyrılıp hepimizin aynı düdüğü çalması lazım” derken, yol gösterici.

“Düdüğü anladım, tamam da hangi şarkı?” diye sorduğumda ise…

Mersin’in önem ve öncelikle repertuarına alması gereken üç şarkıyı bir solukta sıraladı Hakan Başkan. Sıralarken kararlı:

“Tüm sektörlerde eksikliği hissedilen “mavi yakalı” eleman açığını süratle kapatmak… Çeşmeli-Taşucu Otoyolunu tamamlamak… Mersin Ana Konteyner Limanı projesine sahip çıkıp yol almak…”

 

**

 

Mersin’i gemiye benzetirdim ben, eskiden, çok eskiden...

Hani hepimiz arkadaşken,

Henüz kimse ihanet etmemişken...

Gün geldi hiçbir şeye benzetemez olduğumda duyurmuştum: Mersin gemi değil, senelerdir havuzlanmamış Hacı Davut vapuru!

 

**

 

Kibar delikanlı “mey” içse de “meysu” der…

Ve delikanlılığın haritası şöyle yazar: Delikanlı adam toz kaldıracak biraz!

Kimler geldi kimler geçti Mersin’den.

Hep aynı müzelik isimler, hep aynı nakarat… Hep lay lay lom, hep “işletme.”

**

Hakan Sefa Çakır, kibar… MTSO’nun direksiyonunda ilk adı gibi kudretli olacak mı? Ön alıp yol gösterecek, Mersin adına toz kaldıracak mı? Bekleyip, göreceğiz…

 

Bitirirken…

“Dalgalarla boğuşmaktan yorgun düşmüş bir gemiyim, bir limana ihtiyacım var sığınacak” demişti Sadri Baba, Sadri Alışık.

Kimler geldi kimler geçti… Hep lay lay lom, hep “işletme.”

İşletme okumuş Hakan Sefa, bari sen “işletme.”

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3