Çorap Söküğü
Ey özgürlük! Tık tık.
Vakitlerden kuşluk vaktiydi. Gazetedeydik. Oval masada sipere yatan 13 kişiydik. Seher, Elvan, Ben, Şahsen, Bizzat Kendim, Keyfim ve Kâhyası, Paşa Gönlüm, Gözümün Nuru, Elimin Körü, Tepemin Tası, Burnumun Direği bir de Burnumun Diki.
*
Büyükten küçüğe tanıştırayım.
Seher arkadaş (Seher Kunt), okuyucuya bayilerden ulaştırdığımız mürekkep kokulu gazetemizin yazı işleri müdürü.
Mersin basınının en deneyimli yazı işleri müdürü.
Mesleğe bir girmiş pir girmiş.
O giriş bu giriş çeyrek asırdır yazı işleri müdürü.
Anasından yazı işleri müdürü doğmuş bir kadın gazeteci.
Hakkında düzineden fazla basın davası açılmış, poliste, savcılıkta, ifade vermiş, mahkemede yargılanmış bir basın emekçisi.
Oturuşu müdür, yürüyüşü müdür, kahkahası bile müdür.
*
Elvan arkadaş (Elvan Pehlivan) internetten sorumlu yazı işleri müdürümüz.
Türkiye gibi düşüncenin suç sayıldığı ülkede, düşünüp sorgulama, kamuoyuna ulaştırma gafletine (!) düşen/düşecek sorumlu her gazeteci gibi Elvan Müdür de ifade verecektir vaktizamanı geldiğinde. Kaçarı yok!
*

Gazetede…
Bazı pazar sabahı kahvaltılarımızın da buluşma durağı olan toplantı odamızda mevzi tutmuşuz.
Çaylar demli, kahveler tarz-ı hususi.
Sohbet koyu, mevzu derin.
Mevzu, İlkay Akkaya’nın işaret fişeği gibi:
“Artık mevzu parti, iktidar, koltuk değil.
Artık mevzu sen, ben, o değil.
Artık mevzu turp, şalgam, havuç değil.
Artık mevzu Cumhuriyet, adalet, ekmek ve özgürlük.”
*
Mevzunun öznesini, öznenin düğmesini ben açtım.
“Özgürlük” dedim, sustum.
Sustum, dinledim.
*
İlk lafı Elvan attı. Radyonun sesini sonuna kadar açtı. Apansız dikkat kesildik.
“Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Geçen her tehlikeye
Yazarım adını,
Senin için doğmuşum haykırmaya
Ey özgürlük
Ey özgürlük
Ey özgürlük.”
*
Şarkının ardından suskunluğumu bozup lafa karıştım.
Şahsen, Bizzat Kendim’e sordum:
- Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı diyarlarda değişir mi bir şeyler, ne dersin Canaran?
Paşa Gönlüm, Gözümün Nuru’na…
Elimin Körü, Tepemin Tası’na…
Burnumun Direği, Burnumun Diki’ne bakıyordu. Liman durağındaki minibüslerin korna sesleri kesilir kesilmez Seher Müdür, atik davrandı. Pimi çekilmiş bir Neyzen Tevfik lafı fırlattı benim taşlı tarlaya:
- Şark’ta hiçbir şey değişmez!
*
Seher’e öylece baktım. Seher bana öylece baktı. Keyfim ve Kâhyası Paşa Gönlüm ile öylece bakıştı. Bakıştık öylece, öylesine.
*
Neden sonra çaylar bitti, kahveler tükendi.
Seher Müdür, müdür müdür adımlarla masasına yol aldı.
Elvan Müdür, bir kısa iki uzun adımla haber merkezinin yolunu tuttu.
*
Gemiler nedensiz yere, gelişigüzel düdük öttürmez.
Her düdüğün bir anlamı vardır.
Bir ara, kısa iki düdük sesi işittim. Liman sahasındaki gemi, iskeleye yanaşacağını haber veriyordu. Mesajı aldım, yazıyı iskeleye bağlamak için toparlanıp kısa iki ıslık çaldım.
Aklımın karanlık tavanında laf lafı açtı, laf kalemi yuttu, yardım ve yataklık yapan kâğıt çanak tuttu. Harfleri sözcüklere, sözcükleri tümceye bağlayıp iskeleye dümen kırdım:
- Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) 2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke arasında 159. sıraya geriledi.
*
Ey babamın dedesinin beklediği gün, ey özgürlük neredesin?
Ey basın özgürlüğü! Olur a gelirsen bir gün, postacının rolüne soyunup kapıyı çalma.
Tıklat anlarım.
İki kez tıklat.
Tık tık.
*
Bitirirken…
Gemiler nedensiz yere, gelişigüzel düdük öttürmez.
Bütün gemiler aynı anda düdük öttürdüğünde Türkiye Cumhuriyeti’mizin sebeb-i mevcudiyeti büyük Atatürk’ü selamlar.
24 Temmuz’da…
Basında sansürün kaldırılışının 117. Yıldönümünde…
Seher, Elvan, Ben, Şahsen, Bizzat Kendim, Keyfim ve Kâhyası, Paşa Gönlüm, Gözümün Nuru, Elimin Körü, Tepemin Tası, Burnumun Direği bir de Burnumun Diki tekrar bir araya gelip konuşacağız.
Mevzu, Atatürk’ümüzün ileri görüşü; demokrasiye, özgürlüklere ve basın özgürlüğüne inancı:
- Basın, milletin müşterek sesidir.
- Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.
