ÇADIRDAN GELİR
Davarlı günler, Pusat, Sığlim, Karakız Mezarı, Manız’dan başlayıp, Silifke, Mersin, Trabzon, Almanya, Kars derken Ankara’ya, kara çadırdan şehre süre gelen hayat…
İlkokul ve ortaokulu köyde Uzuncaburç’ta okuduk, okulu köye yaptıranlar hatta ta ATATÜRK’ten bu yana ülkeye, devlete, millete fayda için ömür verenler sağ olsun, mekanları cennet olsun. Sonrasında lise ilçede, Silifke’de. Ki o zamana kadar ilçeye gelişimiz bir elin parmakları sayısını geçmez. Derken üniversite, ta Karadeniz’e, Trabzon’a KTÜ Orman Mühendisliği. Meslek Lisesi olunca puan kırımı vs çok sıkıntılıydı ve kesin seneye de çalışıp, sınava yeniden katılırız düşüncesi ile başladık. Bir, iki yıl, doğayla, kırla, kırsalla ilgili, bitki hayvan, böcek derken sevdik bölümü, mesleği. En nihayetinde kader kısmet. Daha üniversitede okurken başladık hayat mücadelesine, zaten alışkınız evvelden çalışmaya, 5-6 yaşlarında kendi başımıza oğlak güder (çobanlık baba mesleği ve doğuştandır) ve ilk yevmiyeyi 7-8 yaşlarında almışız, el iş tutar, göz görür, ayak yürürken, durmak, yatmak, kafelerde, kantinde ve başkaca mekan ve zamanlarda keyif sürmek, yan gelip yatmak niye. Zaten öyle olsa para mı yeter, olmaz haliyle. Ders sonrası yarı-zamanlı olarak daha birinci sınıftayken başladık Fakülte Fidanlığı’nda çalışmaya, hafta sonları vs.de yevmiye doğrulttuk, kah peyzaj, bahçe düzenleme işlerinde hocaların desteğiyle yevmiye kaptık, kah fındık bahçelerinde bu yarlar, yamaçlar bizimdir dedik. Üstüne TEV bursu da alınca inanın çok zaman sıfır katkı ile bitti üniversite, hatta şöyle ki o zamanın parasıyla iyi bir miktar birikmişimiz vardı, hamdolsun. Ha bu arada 3. sınıfta, 1 yıl Erasmus ile ALMANYA maceramız oldu, orada da hem okuduk, hem çalıştık, onun detayı da başka vakte olsun.
Yörüğüz velhasıl, kara çadırda doğduk, hayat denen bu zorlu yolda yürürüz, gündüz gece, yörüklük serdedir, hem de dur durak bilmez hal ile yürürüz.
Malum bugünler tercihler yapılıyor, sonuçlar açıklandı. Kayıttır, koşturmadır, bir telaşedir gidiyordur. O günün şartları da hiç kolay değildi, bugünler de maalesef zorluklarla dolu. Yurtlarda yer bulmak, kalacak yerler ayarlamak ki kiralar aldı başını gitti. Başka başka şehirlere yelken açmak ve daha nicesi sorunlar büyüdükçe büyüyordur. Ama demem o ki, Allah’ın izniyle bir şekilde yol alıyor hayat ve zaman geçiyor, birde bakmışsınız daha dün başladık derken bitmiş. Yeter ki dik duralım, bildiğimiz doğrularda ilerleyelim, temiz bir sayfa gibi olalım ve gelişmeye açık tutalım kendimizi. Ama öte yandan çalışmaktan, emek vermekten korkmayalım. Hayat bütün zorluklara rağmen güzellikler sunsun önümüze. Duayla, doğayla, hoşça, dostça ve en önemlisi sağlıcakla kalın…
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI