Aytaç KURTUBA
Köşe Yazarı
Aytaç KURTUBA
 

Deprem Bölgesine 4. Yolculuk-ADIYAMAN

ADIYAMAN - Deprem Bölgesine 4. Yolculuk Güvenenler sağ olsunlar ki elimize ulaştırdıkları tutarlar biriktikçe alışverişimizi yapıp yeni bir yolculuğa çıkmak üzere kendimizi ayarladık... Gaziantep Nurdağı Fevzipaşa, Kahramanmaraş, Hatay Antakya, İskenderun, Samandağ, Kırıkhan derken yardım çalışmaları kapsamında bu kez uğrayacağımız dördüncü il Adıyaman olacaktı... Değerli arkadaşım Okan Avcı ile çıktığımız bu yolculukta, satın alabildiğimiz ne varsa onun aracına doldurup yükleyerek yola koyulduk... Gece yarısından sonra saat 2'de çıktığımız bu yolda günün ilk ışıklarını Çukurova'yı geçerken görmeye başladık... Adana, Osmaniye, Nurdağı sonrası Çöçelli Kavşağı'ndan Kahramanmaraş yönüne sapacağımız ancak oraya varmadan önce bu kez Narlı'dan Adıyaman yönüne dönüp ilerleyeceğimiz yol, toplamda 500 km uzunlukta... Yol üzerinde gördüğümüz Narlı yerleşimi girişinde yolun karşılıklı iki yanında iş yeri bulunan Mehmet adında değerli bir ağabeyimiz var... Depremde iş yerlerinden biri yıkılmış olmasına karşın, daha önce Mersin'den Ali Doğan ağabeyimiz ile yapmış olduğumuz Kahramanmaraş yardım yolculuğumuzda ona uğramış, o da bizi deprem olmamışçasına konuk olarak algılayıp ağırlamaya kalkmış, çaydan cevize değin önümüze ne varsa sermişti... O değerli ağabeyimizi burada saygı ile anarak Adıyaman yolculuğumuzu anlatmayı sürdürüyorum... Yolumuzun üzerinde göreceğimiz, depremin ana konumu olarak belirtilen Pazarcık yerleşimini geçiyoruz... Burada ilçe kenti içinde aşırı bir yıkım görmediğimizi söyleyebilirim... Yeni yapılaşma örnekleri daha çok Toki temelinde gerçekleştirilen ilçede, kentin içinden geçen ana yolun iki yanında uzanan çok katlı yapılar neredeyse sağlam görünmekteydi... Yine de ilçe kenti içinde yer yer çadır alanları da bulunmaktaydı... 6 Şubat günü saat 04:17 'de gerçekleşen ilk depremin konumu AFAD Kurumu'nca Pazarcık olarak verilse de İstanbul Kandilli Kurumu depremin odak konumunu Gaziantep İli içinde, yurtdışı yer bilimleri kurumlarından olan Amerikan USGS Kuruluşu da yine Gaziantep ili içinde Nurdağı yakını olarak vermiştir... Söz konusu Gaziantep konumları, Kahramanmaraş'a bağlı ilçe olan Pazarcık'ın yaklaşık 50 km kuş uçuşu güneybatı açığında kalmaktadır... Adıyaman'a uzanan yolculuğumuzda çok yıkım görmemiş olan Pazarcık ilçesini geçtikten sonra sıradaki ilçe Gölbaşı'na ulaştık... Burada ilçe kentinin içinden geçen ana yolun kuzey yakası, güney yakasına göre daha alçakta kalıp yine kuzeye doğru inen bir eğimle yapılaşma yayılımı gözlenmekteydi... Gölbaşı, adını kentin yanında bulunan gölden alıyor... Gölbaşı kent içinden geçen ana yolun kuzeyinde kalan göl yatağı ile bu yatağa doğru eğimle inmeyi sürdüren kentin bu bölümünü oluşturan yapılar bütünü, deprem sırasında toprak katmanın sıvılaşmasından dolayı yer yer bir kaç metre toprağa gömülüp batmış, yer yer eğilmiş görünmekteydi... Ana yolun yüksekte kalan güney yakası boyunca bazı yıkımlar görmüş olsak da Gölbaşı'nda oluşan yıkım, demir yolunun da geçtiği kentin alçakta kalan kuzey yakasında etkisini göstermişti... Karılaştırma yapmak gerekirse Pazarcık, Gölbaşı'na göre daha çok yatırım çekmiş daha varlıklı daha düzenli bir ilçeydi... Depremden olumsuz etkilenmiş olan Gölbaşı'nı geçip Adıyaman'a doğru ilerlerken yolumuz üzerinde sıralanacak bir kaç büyük kırsal yerleşimin içinden de geçmiş olacağız... Yol üzerinde Karaburun ile Burunçayır obalarında yıkımın belirgin etkisini görmeye başladıktan sonra daha büyük bir yerleşim olan Sambayat'a vardık... Sambayat'ta yer yer bazı konumlarda belirginleşen yıkımın etkisi olmakla birlikte burada günlük yaşam döngüsü kendince sürmekteydi... Gölbaşı ile Sambayat, karayolu ile yolculuk yapanların yol üzerinde durup çok sayıda yerde çay içebilecekleri küçük çay ocakları olan yerleşimler... Bunu belirtmemin nedeni, sıradan bir konu gibi görünse de 500 km ilerlediğimiz yol üzerinde en büyük gereksinim olan doğru düzgün çay içilebilecek yerlerin başka illerde yada ilçelerde bulunmayışı... Adıyamanlılar bu bakımdan güzel bir geleneği illerinde barındırıyorlar... 7 saati bulan yolculuğumuz sonrası sonunda Adıyaman kent içine ulaştık... Bir çok sanal yayın ağında Adıyaman'ın da depremde çok büyük yıkım gördüğü belirtiliyordu... Buraya gelip çıplak gözle duruma bakmak, diğer deprem yaşanan iller ile karşılaştırmak açısından bize sağlıklı bir olanak tanıyacak... Adıyaman kent içine girişte aşırı bir yıkım kendini göstermese de kent içine dağılan ana yollara sapıp ilerledikçe değişik konumlarda yoğunlaşan yıkım yerleri görülmeye başlanıyordu... Adıyaman'da valilik kurumunun da üzerine yer aldığı kent içi başlıca ana yol olan Atatürk Bulvarı üzerinde çok katlı konutlardan bazılarının yıkılmış olduklarını gördük... Kente sağlanan ulaşım ile yardımlar bu ana yol üzerinden güney ile kuzey kesim kent içi yerleşim bölümlerine ikincil ana yollarla dağılmaktaydı... Valilik kurumu önünden güney yöne dönen bu yollardan biri, Adıyaman eski kent oturumu ile yapılarının çevresinde toplandığı Adıyaman Kalesi'ne doğru inmekteydi... Kale tepesi çevresinde yer yer yapıların çöktüğünü, buna karşın kent içi yaşamın sürdüğünü de gözlemlemiş olduk... Kale tepesi çevresindeki eski yapılar arasında en büyük yıkım depremden önce bakım onarım çalışmalarına alınan Ulucami'de gerçekleşmişti... Yine bu alanda konaklama işletmesi olarak kullanılan Tuzhanı önemli oranda yıkım görmüş görünmekteydi... Kapalıçarşı alanında önemli yıkım olmayıp iş yerleri açık durumdaydı... Bakım onarım çalışmaları kapsamına alınan Çarşı Camii ile Musalla Camii, sarsıntılardan etkilenmiş ancak tümden yıkılmamıştı... Eski camilerden biri olan Yenipınar Camisi'nde de yıkım etkisi görülmemişti... Gördüğümüz kamu kurumlarından olan valilik, belediye, üniversite, il halk kütüphanesi kurum yapıları depremden sağlam olarak kurtulmuş durumdaydılar... Ancak kent içinde bir çok ayrı konumda öbek öbek yapıların yıkılmış olduklarını, bunlardan önemli bölümünün yıkıntılarının kaldırılıp yerlerinin boşaltıldığını gözlemledik... Karşılaştırmak gerekirse Kahramanmaraş kent içinde kale tepesi eteğinde, birbirine komşu olarak uzanan Trabzon Caddesi, Azerbaycan Bulvarı, Kıbrıs Meydanı çevresindeki geniş alanı yıkan deprem, Adıyaman kent içine baktığımızda çok daha değişik ayrı konumlarda etkisini gösterip yıkımlara yol açmıştı diyebiliriz... Yine bu iki kenti Hatay Antakya ile karşılaştıracak olursak, bu kez karşımıza yaşamdan arındırılmışçasına yıkım gören bir kent olarak en ağır olumsuz etkinin Antakya'da gerçekleştiği sonucu ortaya çıkmaktadır... Adıyaman ili içinde yaptığımız bu yolculukta yanımızda getirdiğimiz yardımları kent içi ağırlıklı olmak üzere dağıttıktan sonra akşam geri dönü yoluna çıkmayıp, il içinde değişik yerlerde olan eski yapıların durumlarını görelim dedik arkadaşım Okan ile birlikte... Bu amaçla geceyi Nemrut Dağı'na yakın olan Kahta'ya bağlı kırsal yerleşim Kocahisar Obası'na yakın Arsemia kalıntılarının bulunduğu tepe doruğunda geçirdik... Üzerinde bulunduğumuz dağlarda tek tük bazı ışıklar ancak vardı... Issızlığın sessizliğinde, araç içinde uyuyarak geçirdiğimiz gecenin öncesinde Septimus Severus'un yaptırdığı Cendere Köprüsü'nü, Yeni Kahta Kalesi'ni, Arsemia kalıntıları ile kaya kabartmalarını sağlam olarak görebilmiş olduk... Yalnız Arsemia kalıntılarının bulunduğu tepenin doruk bölümünde derin çatlaklar oluştuğunu, toprak kayması ile karışık kaya düşmelerinin yaşandığını da gözlemledik... Ertesi gün erkenden yalnızca 8 km uzağımızda bizi bekleyen 2180 metre yükseltide doruğu ölçülen Nemrut Dağı'na yol aldık... Bizden başka kimsenin olmadığı dağda kar, bir çok yeri kaplamış, esen buz gibi yel ise burada yaşamı olanaksız kılmaktaydı... Öyle soğuk vardı ki yüzümüz tutulacak diye korkarak, yelin gücüne karşı direnerek doruğa doğru yürümeye çalıştık... Sonunda başardığımız varış ile doruğa taşlarla yığılmış tümülüsün doğu ile batı eteğindeki yontuları da tek tek inceleyip sağlam olduklarını görüntüleyerek geri döndük... 2000 metrenin üzerinde karlar arasında yaptığımız bu yürüyüş gidiş geliş 3 km tutmuş oldu... Nemrut Dağı'nın ayaz kesen soğuğundan ayrılıp daha ılık olan ovalık düzlüklere geri indiğimizde, Kahta Kalesi'nin üzerine oturduğu kayaç tepe ile Arsemia kalıntılarının üzerine oturduğu yüksek tepe arsasında akan çayın üzerine örülü taş köprüyü incelemek için yarlık ağzına vardık... Bu alana Arsemia Tepesi'nden çok sayıda kaya yuvarlanmış ancak köprü bunlardan korunabilmişti... Depremin etkisini az gösterdiği Kahta ilçesinden Adıyaman kent içine doğru geri dönüş yolumuz üzerinde bulunan Karakuş Tümülüsü'nde ise yine çok olumsuz bir durumla karşılaşmamış olduk... Tümülüs çevresindeki dikili taşlardan yalnızca Tokalaşma anıtı yıkılmış durumdaydı... Adıyaman ilinde çok ayrıntılı anlatmadığım yardım dağıtımlarımızdan sonra gerçekleştirdiğimiz eski çağ kalıntılarını inceleme sürecimizi de bitirerek artık ikinci gün dönüş yoluna geçmiş olduk.. Yolda ilerlerken arkadaşım Okan'ı arayan yardımseverler, ek olarak gönderdikleri tutarlarla yeni yardım alışverişi yapmamızı istemişlerdi... Dönüş yolunda Sambayat içinde durup burada Cüneyt Erçakal adlı genç bir arkadaşımızın iş yerinde alışveriş yaptık... Genç arkadaşımızın iş yeri olan yapı ne yazık ki depremde yan yatmış, o da içeride kalan ürünlerini indirim yaparak gelenlere satışını yapıp taşınmak üzere iş yerini boşaltmaya çalışmaktaydı... Yola yeniden koyulup Çamlıca Taşlıyazı kavşağından Gaziantep yönüne döndük... Yol üzerinde yine dağıtımlarımızı yaptıktan sonra vardığımız Besni ilçesinde, eski kent bölümü içinde yer yer yıkım etkisini görmüş olduk... Ancak yine de ilçenin ayakta kaldığına sevinip burada da yeni gelen tutarlarla yardım alışverişi yaparak Gaziantep'e bağlı Araban yönüne doğru aracımızı sürdük... Araban'a varmadan önce Besni'ye bağlı olan, ilçede en önemli yıkımın görüldüğü kırsal yerleşim Çakırhüyük'e anayoldan ayrılıp saparak girdik... Eski adı Keysun olan bu yerleşim, oldukça büyük bir oba olup gerçekten önemli ölçüde yıkım yaşanmış görünmekteydi... Çoğu kişinin çadırlarda yaşadığı obada, kalan dağıtımlarımızı yapıp ana yola dönerek Gaziantep yönüne ilerledik... Yıkım etkisinin neredeyse olmadığı Araban ilçe kentine girdik... Araban'da bir kaç çadırın toplu olduğu yerlerde çocuklara elimizde kalan yardımları dağıtırken bizi görüp çadırında ağırlamak isteyen Fatih Sultan Mehmet Sarıokçu arkadaşımızın değerli konukseverliği ile üzerimizde biriken tüm yorgunluğu atmış olduk... Adıyaman'a gidip gelerek depremin üzerinden geçen 35 gün sonrası oradaki durumu anlatmaya çalıştığım bu yazıda, depremin ilk günlerinde yaşanan tanımsız büyük acıların neler olduğunu bilemeyeceğimizi, ne denli birer elçi olarak yardım götürmüş olsak da o acılara gerçek anlamda dokunarak bir yararımızın olamayacağını bildiğimi üzülerek belirtiyorum... Orada kışın etkisini ilk göstermeye başladığı yağışlı soğuk günlerde yaşanan korkunç depremin yıkımından kurtulanlar ile onların yıkıntılar altında kalıp günlerce bekleyerek soğuktan ölen yakınlarını anlamamız kesinlikle olası değil... O tanımsız büyük acıları orada yaşayanlara nasıl geçmiş olsun desek de, onlar için ne yapabiliyor olsak da ne yazık ki yitirdikleri yakınları ile evlerinin yerini bundan sonra kimse dolduramayacak... Adıyaman Valiliği yanından geçerken oraya çok yakın yerde ana yolun kıyısında üç beş evlik alanın yıkılmış olduğu boşluğa gözümüz ilişti... Üzerinde ev olması gereken yerde bir çadırın kurulu olup çadır çevresinde iki genç kız ile bir erkek çocuğunun yıkıntılar üzerinde amaçsızca gezindiği görüntüyü unutamıyorum... Yanlarına yanaşmaya çalıştıkça gözlerinde taşıdıkları boş bakışlar bizi bir yandan üzmüş, diğer yandan nasıl yardım edebiliriz sorusunu yöneltmemizin ne denli boş bir söz olduğunu duyumsayarak kendimizi anlamsız algılamıştık... Orada koskoca bir çözümsüzlük içinde, yitirilenlerin oluşturduğu soyut uçurumlar arasında gezelerken içlerinde konuşamadıkları ne varsa tümü birden susup yankılanıyordu sanki... Oysa ilin baş yöneten kurumu yanı başlarında, yine yanı başlarında ki ana yol araçlarla doluyken onlar orada ıssız bir yokluğun ortasında gibiydiler... Kısık bir sesle bu çadırda kiminle kalıyorsunuz diyebildim yalnızca... Kızlardan biri babam deyince annesini soramadım utancımdan... Çözümsüzlüğü orada bırakıp başımı öne eğerek uzaklaştım... Onları kime yada neye bırakarak uzaklaştım bilmiyorum ancak bazı yaraların sarılamayacağını kendi uçurumumda üzülerek anladım... Adıyaman, Acıyaman dedi bir çoğu bu depremden sonra...  
Ekleme Tarihi: 01 Nisan 2023 - Cumartesi

Deprem Bölgesine 4. Yolculuk-ADIYAMAN

ADIYAMAN - Deprem Bölgesine 4. Yolculuk

Güvenenler sağ olsunlar ki elimize ulaştırdıkları tutarlar biriktikçe alışverişimizi yapıp yeni bir yolculuğa çıkmak üzere kendimizi ayarladık... Gaziantep Nurdağı Fevzipaşa, Kahramanmaraş, Hatay Antakya, İskenderun, Samandağ, Kırıkhan derken yardım çalışmaları kapsamında bu kez uğrayacağımız dördüncü il Adıyaman olacaktı...

Değerli arkadaşım Okan Avcı ile çıktığımız bu yolculukta, satın alabildiğimiz ne varsa onun aracına doldurup yükleyerek yola koyulduk... Gece yarısından sonra saat 2'de çıktığımız bu yolda günün ilk ışıklarını Çukurova'yı geçerken görmeye başladık... Adana, Osmaniye, Nurdağı sonrası Çöçelli Kavşağı'ndan Kahramanmaraş yönüne sapacağımız ancak oraya varmadan önce bu kez Narlı'dan Adıyaman yönüne dönüp ilerleyeceğimiz yol, toplamda 500 km uzunlukta...

Yol üzerinde gördüğümüz Narlı yerleşimi girişinde yolun karşılıklı iki yanında iş yeri bulunan Mehmet adında değerli bir ağabeyimiz var... Depremde iş yerlerinden biri yıkılmış olmasına karşın, daha önce Mersin'den Ali Doğan ağabeyimiz ile yapmış olduğumuz Kahramanmaraş yardım yolculuğumuzda ona uğramış, o da bizi deprem olmamışçasına konuk olarak algılayıp ağırlamaya kalkmış, çaydan cevize değin önümüze ne varsa sermişti... O değerli ağabeyimizi burada saygı ile anarak Adıyaman yolculuğumuzu anlatmayı sürdürüyorum...

Yolumuzun üzerinde göreceğimiz, depremin ana konumu olarak belirtilen Pazarcık yerleşimini geçiyoruz... Burada ilçe kenti içinde aşırı bir yıkım görmediğimizi söyleyebilirim... Yeni yapılaşma örnekleri daha çok Toki temelinde gerçekleştirilen ilçede, kentin içinden geçen ana yolun iki yanında uzanan çok katlı yapılar neredeyse sağlam görünmekteydi... Yine de ilçe kenti içinde yer yer çadır alanları da bulunmaktaydı...

6 Şubat günü saat 04:17 'de gerçekleşen ilk depremin konumu AFAD Kurumu'nca Pazarcık olarak verilse de İstanbul Kandilli Kurumu depremin odak konumunu Gaziantep İli içinde, yurtdışı yer bilimleri kurumlarından olan Amerikan USGS Kuruluşu da yine Gaziantep ili içinde Nurdağı yakını olarak vermiştir... Söz konusu Gaziantep konumları, Kahramanmaraş'a bağlı ilçe olan Pazarcık'ın yaklaşık 50 km kuş uçuşu güneybatı açığında kalmaktadır...

Adıyaman'a uzanan yolculuğumuzda çok yıkım görmemiş olan Pazarcık ilçesini geçtikten sonra sıradaki ilçe Gölbaşı'na ulaştık... Burada ilçe kentinin içinden geçen ana yolun kuzey yakası, güney yakasına göre daha alçakta kalıp yine kuzeye doğru inen bir eğimle yapılaşma yayılımı gözlenmekteydi... Gölbaşı, adını kentin yanında bulunan gölden alıyor... Gölbaşı kent içinden geçen ana yolun kuzeyinde kalan göl yatağı ile bu yatağa doğru eğimle inmeyi sürdüren kentin bu bölümünü oluşturan yapılar bütünü, deprem sırasında toprak katmanın sıvılaşmasından dolayı yer yer bir kaç metre toprağa gömülüp batmış, yer yer eğilmiş görünmekteydi... Ana yolun yüksekte kalan güney yakası boyunca bazı yıkımlar görmüş olsak da Gölbaşı'nda oluşan yıkım, demir yolunun da geçtiği kentin alçakta kalan kuzey yakasında etkisini göstermişti...

Karılaştırma yapmak gerekirse Pazarcık, Gölbaşı'na göre daha çok yatırım çekmiş daha varlıklı daha düzenli bir ilçeydi... Depremden olumsuz etkilenmiş olan Gölbaşı'nı geçip Adıyaman'a doğru ilerlerken yolumuz üzerinde sıralanacak bir kaç büyük kırsal yerleşimin içinden de geçmiş olacağız... Yol üzerinde Karaburun ile Burunçayır obalarında yıkımın belirgin etkisini görmeye başladıktan sonra daha büyük bir yerleşim olan Sambayat'a vardık... Sambayat'ta yer yer bazı konumlarda belirginleşen yıkımın etkisi olmakla birlikte burada günlük yaşam döngüsü kendince sürmekteydi...

Gölbaşı ile Sambayat, karayolu ile yolculuk yapanların yol üzerinde durup çok sayıda yerde çay içebilecekleri küçük çay ocakları olan yerleşimler... Bunu belirtmemin nedeni, sıradan bir konu gibi görünse de 500 km ilerlediğimiz yol üzerinde en büyük gereksinim olan doğru düzgün çay içilebilecek yerlerin başka illerde yada ilçelerde bulunmayışı...

Adıyamanlılar bu bakımdan güzel bir geleneği illerinde barındırıyorlar...

7 saati bulan yolculuğumuz sonrası sonunda Adıyaman kent içine ulaştık... Bir çok sanal yayın ağında Adıyaman'ın da depremde çok büyük yıkım gördüğü belirtiliyordu... Buraya gelip çıplak gözle duruma bakmak, diğer deprem yaşanan iller ile karşılaştırmak açısından bize sağlıklı bir olanak tanıyacak... Adıyaman kent içine girişte aşırı bir yıkım kendini göstermese de kent içine dağılan ana yollara sapıp ilerledikçe değişik konumlarda yoğunlaşan yıkım yerleri görülmeye başlanıyordu...

Adıyaman'da valilik kurumunun da üzerine yer aldığı kent içi başlıca ana yol olan Atatürk Bulvarı üzerinde çok katlı konutlardan bazılarının yıkılmış olduklarını gördük... Kente sağlanan ulaşım ile yardımlar bu ana yol üzerinden güney ile kuzey kesim kent içi yerleşim bölümlerine ikincil ana yollarla dağılmaktaydı... Valilik kurumu önünden güney yöne dönen bu yollardan biri, Adıyaman eski kent oturumu ile yapılarının çevresinde toplandığı Adıyaman Kalesi'ne doğru inmekteydi... Kale tepesi çevresinde yer yer yapıların çöktüğünü, buna karşın kent içi yaşamın sürdüğünü de gözlemlemiş olduk... Kale tepesi çevresindeki eski yapılar arasında en büyük yıkım depremden önce bakım onarım çalışmalarına alınan Ulucami'de gerçekleşmişti... Yine bu alanda konaklama işletmesi olarak kullanılan Tuzhanı önemli oranda yıkım görmüş görünmekteydi... Kapalıçarşı alanında önemli yıkım olmayıp iş yerleri açık durumdaydı... Bakım onarım çalışmaları kapsamına alınan Çarşı Camii ile Musalla Camii, sarsıntılardan etkilenmiş ancak tümden yıkılmamıştı... Eski camilerden biri olan Yenipınar Camisi'nde de yıkım etkisi görülmemişti... Gördüğümüz kamu kurumlarından olan valilik, belediye, üniversite, il halk kütüphanesi kurum yapıları depremden sağlam olarak kurtulmuş durumdaydılar... Ancak kent içinde bir çok ayrı konumda öbek öbek yapıların yıkılmış olduklarını, bunlardan önemli bölümünün yıkıntılarının kaldırılıp yerlerinin boşaltıldığını gözlemledik...

Karşılaştırmak gerekirse Kahramanmaraş kent içinde kale tepesi eteğinde, birbirine komşu olarak uzanan Trabzon Caddesi, Azerbaycan Bulvarı, Kıbrıs Meydanı çevresindeki geniş alanı yıkan deprem, Adıyaman kent içine baktığımızda çok daha değişik ayrı konumlarda etkisini gösterip yıkımlara yol açmıştı diyebiliriz... Yine bu iki kenti Hatay Antakya ile karşılaştıracak olursak, bu kez karşımıza yaşamdan arındırılmışçasına yıkım gören bir kent olarak en ağır olumsuz etkinin Antakya'da gerçekleştiği sonucu ortaya çıkmaktadır...

Adıyaman ili içinde yaptığımız bu yolculukta yanımızda getirdiğimiz yardımları kent içi ağırlıklı olmak üzere dağıttıktan sonra akşam geri dönü yoluna çıkmayıp, il içinde değişik yerlerde olan eski yapıların durumlarını görelim dedik arkadaşım Okan ile birlikte...

Bu amaçla geceyi Nemrut Dağı'na yakın olan Kahta'ya bağlı kırsal yerleşim Kocahisar Obası'na yakın Arsemia kalıntılarının bulunduğu tepe doruğunda geçirdik... Üzerinde bulunduğumuz dağlarda tek tük bazı ışıklar ancak vardı... Issızlığın sessizliğinde, araç içinde uyuyarak geçirdiğimiz gecenin öncesinde Septimus Severus'un yaptırdığı Cendere Köprüsü'nü, Yeni Kahta Kalesi'ni, Arsemia kalıntıları ile kaya kabartmalarını sağlam olarak görebilmiş olduk... Yalnız Arsemia kalıntılarının bulunduğu tepenin doruk bölümünde derin çatlaklar oluştuğunu, toprak kayması ile karışık kaya düşmelerinin yaşandığını da gözlemledik...

Ertesi gün erkenden yalnızca 8 km uzağımızda bizi bekleyen 2180 metre yükseltide doruğu ölçülen Nemrut Dağı'na yol aldık... Bizden başka kimsenin olmadığı dağda kar, bir çok yeri kaplamış, esen buz gibi yel ise burada yaşamı olanaksız kılmaktaydı... Öyle soğuk vardı ki yüzümüz tutulacak diye korkarak, yelin gücüne karşı direnerek doruğa doğru yürümeye çalıştık... Sonunda başardığımız varış ile doruğa taşlarla yığılmış tümülüsün doğu ile batı eteğindeki yontuları da tek tek inceleyip sağlam olduklarını görüntüleyerek geri döndük... 2000 metrenin üzerinde karlar arasında yaptığımız bu yürüyüş gidiş geliş 3 km tutmuş oldu...

Nemrut Dağı'nın ayaz kesen soğuğundan ayrılıp daha ılık olan ovalık düzlüklere geri indiğimizde, Kahta Kalesi'nin üzerine oturduğu kayaç tepe ile Arsemia kalıntılarının üzerine oturduğu yüksek tepe arsasında akan çayın üzerine örülü taş köprüyü incelemek için yarlık ağzına vardık... Bu alana Arsemia Tepesi'nden çok sayıda kaya yuvarlanmış ancak köprü bunlardan korunabilmişti...

Depremin etkisini az gösterdiği Kahta ilçesinden Adıyaman kent içine doğru geri dönüş yolumuz üzerinde bulunan Karakuş Tümülüsü'nde ise yine çok olumsuz bir durumla karşılaşmamış olduk... Tümülüs çevresindeki dikili taşlardan yalnızca Tokalaşma anıtı yıkılmış durumdaydı...

Adıyaman ilinde çok ayrıntılı anlatmadığım yardım dağıtımlarımızdan sonra gerçekleştirdiğimiz eski çağ kalıntılarını inceleme sürecimizi de bitirerek artık ikinci gün dönüş yoluna geçmiş olduk.. Yolda ilerlerken arkadaşım Okan'ı arayan yardımseverler, ek olarak gönderdikleri tutarlarla yeni yardım alışverişi yapmamızı istemişlerdi... Dönüş yolunda Sambayat içinde durup burada Cüneyt Erçakal adlı genç bir arkadaşımızın iş yerinde alışveriş yaptık... Genç arkadaşımızın iş yeri olan yapı ne yazık ki depremde yan yatmış, o da içeride kalan ürünlerini indirim yaparak gelenlere satışını yapıp taşınmak üzere iş yerini boşaltmaya çalışmaktaydı... Yola yeniden koyulup Çamlıca Taşlıyazı kavşağından Gaziantep yönüne döndük... Yol üzerinde yine dağıtımlarımızı yaptıktan sonra vardığımız Besni ilçesinde, eski kent bölümü içinde yer yer yıkım etkisini görmüş olduk... Ancak yine de ilçenin ayakta kaldığına sevinip burada da yeni gelen tutarlarla yardım alışverişi yaparak Gaziantep'e bağlı Araban yönüne doğru aracımızı sürdük...

Araban'a varmadan önce Besni'ye bağlı olan, ilçede en önemli yıkımın görüldüğü kırsal yerleşim Çakırhüyük'e anayoldan ayrılıp saparak girdik... Eski adı Keysun olan bu yerleşim, oldukça büyük bir oba olup gerçekten önemli ölçüde yıkım yaşanmış görünmekteydi... Çoğu kişinin çadırlarda yaşadığı obada, kalan dağıtımlarımızı yapıp ana yola dönerek Gaziantep yönüne ilerledik... Yıkım etkisinin neredeyse olmadığı Araban ilçe kentine girdik... Araban'da bir kaç çadırın toplu olduğu yerlerde çocuklara elimizde kalan yardımları dağıtırken bizi görüp çadırında ağırlamak isteyen Fatih Sultan Mehmet Sarıokçu arkadaşımızın değerli konukseverliği ile üzerimizde biriken tüm yorgunluğu atmış olduk...

Adıyaman'a gidip gelerek depremin üzerinden geçen 35 gün sonrası oradaki durumu anlatmaya çalıştığım bu yazıda, depremin ilk günlerinde yaşanan tanımsız büyük acıların neler olduğunu bilemeyeceğimizi, ne denli birer elçi olarak yardım götürmüş olsak da o acılara gerçek anlamda dokunarak bir yararımızın olamayacağını bildiğimi üzülerek belirtiyorum... Orada kışın etkisini ilk göstermeye başladığı yağışlı soğuk günlerde yaşanan korkunç depremin yıkımından kurtulanlar ile onların yıkıntılar altında kalıp günlerce bekleyerek soğuktan ölen yakınlarını anlamamız kesinlikle olası değil... O tanımsız büyük acıları orada yaşayanlara nasıl geçmiş olsun desek de, onlar için ne yapabiliyor olsak da ne yazık ki yitirdikleri yakınları ile evlerinin yerini bundan sonra kimse dolduramayacak...

Adıyaman Valiliği yanından geçerken oraya çok yakın yerde ana yolun kıyısında üç beş evlik alanın yıkılmış olduğu boşluğa gözümüz ilişti... Üzerinde ev olması gereken yerde bir çadırın kurulu olup çadır çevresinde iki genç kız ile bir erkek çocuğunun yıkıntılar üzerinde amaçsızca gezindiği görüntüyü unutamıyorum... Yanlarına yanaşmaya çalıştıkça gözlerinde taşıdıkları boş bakışlar bizi bir yandan üzmüş, diğer yandan nasıl yardım edebiliriz sorusunu yöneltmemizin ne denli boş bir söz olduğunu duyumsayarak kendimizi anlamsız algılamıştık... Orada koskoca bir çözümsüzlük içinde, yitirilenlerin oluşturduğu soyut uçurumlar arasında gezelerken içlerinde konuşamadıkları ne varsa tümü birden susup yankılanıyordu sanki... Oysa ilin baş yöneten kurumu yanı başlarında, yine yanı başlarında ki ana yol araçlarla doluyken onlar orada ıssız bir yokluğun ortasında gibiydiler... Kısık bir sesle bu çadırda kiminle kalıyorsunuz diyebildim yalnızca... Kızlardan biri babam deyince annesini soramadım utancımdan... Çözümsüzlüğü orada bırakıp başımı öne eğerek uzaklaştım... Onları kime yada neye bırakarak uzaklaştım bilmiyorum ancak bazı yaraların sarılamayacağını kendi uçurumumda üzülerek anladım...

Adıyaman, Acıyaman dedi bir çoğu bu depremden sonra...

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3