24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ VE K. GÖKHAN GÖKTAŞ…
Röportaj Sadık Civelek
24 Kasım Öğretmenler gününe birkaç gün kala gerçekleştirdiğimiz bir öğretmen babanın evladı ile yaptığımız söyleşi önemli mesajlar içeriyor. İlgi ve zevkle okuyacağınızı umuyoruz.
1. Bir öğretmen babanın oğlu olarak, “Öğretmenler günü” ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
Teşekkür ederim. Bu soru benim için bir röportaj sorusundan çok daha fazlası. 24 Kasım, benim için bir "kutlama" gününden önce, bir "anma" ve "anlama" günüdür.
Ben, edebiyat öğretmeni ve aynı zamanda usta bir şair olan Mustafa Göktaş'ın evinde büyüdüm. O ev, bir evden çok, her zaman kitap kokan, şiir sesleriyle yankılanan, sanat ve irfanla dolu bir okul gibiydi. Babamın sadece öğrencilerine değil, bizlere de nasıl bir "rehber" olduğunu bizzat yaşayarak öğrendim. Onun tebeşirli ellerinin, geceleri bir öğrenci notunu veya bir şiir dizesini okurken yorulan gözlerinin, her şeye rağmen mesleğine, edebiyata ve tarihe duyduğu o sarsılmaz aşkın en yakın şahidiyim.
Bu yüzden benim için öğretmen maaşını alan bir memur değil; hayatını adayan bir "Miras Elçisi"dir. Sadece bilgiyi değil, ahlakı, vicdanı, sanatı ve kültürü de nesilden nesile aktaran kişidir. Öğretmenler Günü, işte bu kutsal emaneti omuzlarında taşıyan tüm fedakâr insanları saygıyla, minnetle ve babamı andığım o derin sevgiyle hatırladığım gündür.
2. Günümüzde öğretmenler, öğrencilere faydalı olabiliyor mu?
Kesinlikle evet. Hatta günümüzün bu karmaşık ve gürültülü dijital çağında, onlara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Öğretmenlerimiz, bir yandan hızla değişen teknolojiye ayak uydurmaya çalışırken, bir yandan da öğrencilerini sadece bilgiyle değil, doğru değerlerle donatmaya gayret ediyorlar. Ancak soruyu bir de şöyle sormak gerekir: Biz, öğretmenlerimizin faydalı olabilmesi için onlara ne kadar imkân tanıyoruz?
Sizin de vurguladığınız gibi, bir öğretmen sadece ders anlatan kişi değildir; o, hayata hazırlayan bir rehberdir. Öğretmen bir babanın oğlu olarak benim gördüğüm de buydu. Öğretmen, sadece bir konuyu değil, hayatın ahengini, ritmini, insana dair incelikleri de öğretendir. Fakat biz bu rehberin işini kolaylaştırıyor muyuz, yoksa zorlaştırıyor muyuz?
Bugün öğretmenlerimizin önündeki en büyük zorluklardan biri de maalesef bu. Velilerin, eğitim sürecine yapıcı katkı yerine, bazen çocuklarının yönlendirmesiyle öğretmenin uzmanlık alanına müdahale etmesi, o kıymetli "öğretmen-öğrenci ilişkisini" zedeliyor. Oysa öğretmen, bir şair gibi ince eleyip sık dokuyarak öğrencinin ruhuna dokunmaya çalışırken, bu müdahaleler onun dizelerini bozuyor. Öğretmenlerimizin itibarı sarsıldığında, eğitim de sarsılır.
Bizim görevimiz, öğretmenlerimizin sadece ekonomik değil, öncelikle sosyal ve mesleki itibarını korumak ve güçlendirmektir. Onlara yeniden "güvenmeli", çocuklarımızın hayatına dokunmaları için o alanı açmalıyız. Bunu yaptığımızda, onların faydasının katlanarak arttığını göreceğiz.
3. Bir toplumun kalkınmasında ve gelişmesinde öğretmenlerin yeri hakkında görüşleriniz nelerdir?
Bir toplumun kalkınması fabrikalarla, yollarla, binalarla ölçülebilir belki ama bir medeniyetin gelişmesi, sadece ve sadece eğitimle, yani öğretmenle ölçülür.
Yol yaparsınız, eskir. Bina yaparsınız, yıkılır. Ama öğretmene yatırım yaparsanız, o öğretmenle yetişen nesil, o yolları da yapar, o binaları da yapar; en önemlisi, ahlaklı ve vicdanlı bir toplumu inşa eder. Öğretmen, bir toplumun geleceğinin mimarıdır. Şairin şiirlerinde aradığı o mükemmel ahenk gibi, öğretmen de toplumsal ahengi kurmaya çalışandır.
Kalkınmanın motoru ekonomiyse, o motorun ateşleme sistemi eğitim, o sistemi kuran da öğretmendir.
4. Aziz Atatürk, öğretmenlere hitaben; “Öğretmenler; yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek, öğretmenlere hedef göstermiştir. Acaba bugün ülkemizde öğretmenlerin bu hedef konusundaki yeri neresidir? Aziz Atatürk’ün gösterdiği yolun neresindeler?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu sözü, bir temenni değil, Cumhuriyetimizin kurucu felsefesidir. Bu hedef, "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller yetiştirme hedefidir.
Bugün öğretmenlerimiz, inanın bana, bu hedefe ulaşmak için olağanüstü bir çaba sarf ediyorlar. En ücra yayla köyündeki birleştirilmiş sınıfta sobayı yakıp ders anlatan da, merkezdeki okulda teknolojiyle boğuşan da aynı ideal için çalışıyor. Onların, Atatürk'ün gösterdiği o aydınlık yolda yürüme azminden şüphem yok. Onlar, Atatürk'ün "eser" dediği o büyük yapının ilmek ilmek işleyicileridir.
Ancak bizim sormamız gereken soru şu: Biz, toplum olarak, bu hedefe giden yolda onların yükünü alıyor muyuz, yoksa onlara yeni engeller mi koyuyoruz?
Öğretmenlerimizin mesleki itibarını koruyamazsak, onları geçim derdiyle baş başa bırakırsak, veli müdahaleleriyle uzmanlıklarını sorgulatırsak, o zaman biz Atatürk'ün öğretmenlere gösterdiği hedefe giden yolu taşlamış, öğretmenlerimizin de eserlerini tamamlamasına ket vurmuş oluruz.
Öğretmenlerimiz o yoldadır, ama yalnız kalmamalıdırlar. Yerel yönetimlerden başlayarak tüm toplumun görevi, öğretmenlerimizin önünü açmak, onlara "Siz sadece eserinize odaklanın, biz sizin yanınızdayız" güvencesini vermektir. O zaman yeni nesil, hepimizin gurur duyacağı bir eser olacaktır.
Sizin, daha doğrusu www.silifkesesimiz.com ailesinin vesilesi ile 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyor, ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum..”