Tarihin Büyüsünde Sizde Yolculuk Yapın
Üstünde yaşadığımız bu toprakların her köşesinde ayrı bir güzellik, ayrı bir kültür ve zenginlik olduğunu biliyoruz. Anadolu çok katmanlı tarihiyle kaybolan izler dışında, günümüze kalıcı pek çok iz bırakmıştır.
Her yerleşim yeri üstündeki kişilerle, olaylarla, tarihiyle kimlik kazanır. Taşucu ve çevresi insanların en eski devirlerden beri mağaralarda yaşadıkları nadir bölgelerden biridir. Taşucu, ilk yaşına paleotik dönemde adımını attı. Taşucu’nun 5km, ilerisindeki Miala Antik Kenti yine bize Taşucu’nun geçmiş kimliği hakkında ipuçları verir. Daha yakın tarihlere baktığımızda ise bir zamanlar bir arada yaşadığımız Rum ve Ermenilere ait yapılar hala ayaktadır ve bize gülümsemektedir. Taşucu Arslan Eyce Müzesi zengin bir amphora koleksiyonu ile Taşucu’nun ticari yaşamı ve sosyal kimliği hakkında bize bilgi aktaran somut örnekler sunmaktadır.
Arslan Eyce Taşucu Amphora Müzesi, kültürel mirasa sahip çıkmanın güzel bir örneğini oluşturmuştur. Balıkçılar tarafından denizden çıkarılan ticari amphoraları yok olmaktan kurtararak insanlık tarihine de önemli bir katkı sunmuştur. Müzelerde bulunan eserlerin sadece görsel kültür varlıkları olmadıklarının bilincinde olan Taşucu Eğitim ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı Başkanı Arslan Eyce, uzun yıllar boyunca topladığı amphoraların teşhirini yaparak, Ege Üniversitesinden Doç. Dr. Kaan Şenol ve ekibi tarafından da müzemizde bulunan her bir eserin bilimsel çalışması yapılarak kitap haline getirilmiş ve bilim dünyasına kazandırılmıştır.
Peki, Amphora nedir?
Amphora; iki kulplu, sivri dipli pişmiş topraktan yapılmış olan, her ne kadar kurutulmuş balık, tahıl, hububat tarımsal ve gıda ürünleri de taşınsa da daha çok zeytinyağı ve şarap taşımak için kullanılan deniz ticaret kaplarıdır. Nasıl ki evimize sıvı yağ alıyoruz, o bir ticari kapı ise, amphora öyle bir ticari ürün kabıdır. Ticaret mallarının değiş tokuşunun yapılabilmesi, yeni pazar ekonomisinin oluşabilmesi için birinci olarak üretim şarttır. İkinci olarak ise malların pazarlanabilmesi için emin ve sağlam olarak başka yerlere taşınması gelir. İşte amphora müzesinde, deniz taşımacılığının ayrılmaz bir öğesini oluşturan ve Amphora denen iki kulplu ve sivri dipli (testi) kaplardan oluşan zengin bir koleksiyon sergilenmektedir. Ziyaretçiler böylece; Tunç Çağı, Demir Devri, Roma ve Bizans Devirlerini kapsayan tüm Eski Çağ ve Orta Çağ (M.Ö 3200-M.S 1453) taşımacılığında yaygın olarak kullanılan ve bölgemizin geçmiş tarih mirasının bir parçasını oluşturan bu kaplardan somut örnekler sunulmaktadır. Kara taşımacılığından çok, deniz taşımacılığındaki bu yaygın kullanımından dolayı amphoralar çoğunlukla batık gemilerde ve su altı kazılarından ele geçmiştir.
Müzede sergilenen yaklaşık 550 adet amfora ve diğer eserler, gerek sayı ve gerekse çeşit olarak dünyanın en zengin koleksiyonlarından birini oluşturmaktadır. Ayrıca eserlerin buluntu yerinden uzak ve yabancı bir diyarda değil de kendi coğrafi ortamı içinde sergilenmiş olmaları çok önemli bir unsurdur
Müze binamız, 1800 yıllardan kalma, yüksek tavanlı taş yapıdır. Taş bina olması sebebiyle yazları serin, kışın ılıktır. Bu tarihi yapı, Taşucu’nda Rum ve Ermenilerin yaşadığı yıllardan günümüzde tek tük kalan binalardan biridir. Yapı, o dönemlerde, zengin yük gemilerden indirilen malların konulduğu depo olarak kullanılmış. Şimdi de abartısız dünyanın en zengin Amphora Müzesi olarak kültürümüze ev sahipliği yapmaktadır. Müzede amphoraların yanı sıra yakın tarihte bölgemizin sosyal hayatını anlatan birde Etnografik bölüm vardır.
Müzemiz, konumu nedeniyle Kıbrıs’a feribot seferlerinin yapıldığı liman gümrük kapısının karşısındadır. Oldukça fazla ziyaretçi almaktadır. Bizim için sevindirici olan şey ise, turistler dışında, özellikle müzeyi merak edip gelen araştırmacı, bilim adamı, akademisyenler ve öğrencilerin ziyaret etmesidir. Arkeolojik varlıklarına ve tarih eserine gömü bulma altın bulma kültürüyle bakan bazı müze ziyaretçilerimizin bize en çok sorduğu soru şudur “Abla bu güplerde altın mı buldunuz?” Kimileri ise, “Aman hepsi güpmüş bunların. Bu güplerden bizim köyde çok var” deyip, hemen müzeden çıkan tiplerdir. Bazen de, Taşucu’nun yakıcı öğlen sıcağından kaçan yazlıkçılar, gidecek yer bulamadığından, mecburen müzeye dalarlar “Aaa, burada müzemi varmış?” ya da “Aaaa ne kadar da genişmiş, dışarıdan bakınca küçücük bir yer sanki” deyip dışarıdaki yakıcı sıcaktan sonra taş binanın serinliğinde geçmişin fırtınalı deniz yaşamına dalarlar.
Taşucu Açıklarında antik deniz rotası üzerindeki batıklardan çıkan bu amphoralar Akdeniz’deki ticaretin bizlere canlı tanığı olarak müzede yerlerini almışlardır. Her bir amphoranın tarihi serüveni öyküsü farklı farklıdır. Ortak buluşma noktamız bu gün bu tarihi binada birlikte olmamızdır. Ben şahsım adıma ne şanslıyım ki böylesi tarihi bir yapıda bu muhteşem hazinelerle birlikte 28 yıldır yaşamaktayım.
Silifke-Taşucu’nda hemen Limanın karşısında tarihi bir taş yapıdayız buyurun bir kahvemizi içip tarihin büyüsünde sizde yolculuk yapın.
Bu gün aramızda olmayan, büyük bir özveri, kişisel çabalarıyla oluşturduğu müzesiyle, toplumsal ve tarihsel sorumluluğu kendine görev edinen müzemizin kurucusu Arslan Eyce’yi, sevgi, özlem ve minnetle de anıyorum.